AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
Süleyman Karagülle
4330 Okunma
TEBBET SURESİ MEALİ

 

111 - TEBBET SURESİ

 

Rahman Rahim Allah’ın ismine

 

Tebab : Tebab, pişirilmiş et parçaları demektir. “Te” ve “Ke” mahreçleri birbirine yakın süreksiz yumuşak harflerdir. Arapça’da aralarında başka harf yoktur. “Sen” anlamına gelen te ve ke Arapça’da kullanılmaktadır. Tebbe kelimesi “elin çolaklaşması, işe yaramaz hale gelmesi” anlamına gelir. İslam düzeni kurulmadan evvel fitne ehli, zür ehli faaliyette iken doğru ve iyi kimseler sinmiş durumdaydı. İslam düzeni gelince onlar yok olmadılar. Ama iş yapamaz hale geldiler. Kur’an İslam düzeninin gelmesini öğrettikten ve bunlar başarıldıktan sonra fetih gerçekleşmiştir. Bunun müjdesi Nasr Suresi’nde verilmiştir. Bu sure de onun devamıdır. “İza” tekrar edilmemiştir. Ama “izen”, “o zaman” demektir, artık fitne ehlinin etkisiz hale geldiğini veya geleceğini ifade etmiş olmaktadır.

 

Yed : El ve kol demektir. İnsanı hayvanlardan ayıran özelliklerin başında elini sanat için ve yazmak için kullanabilmesidir. Bu tür işlerde yetenekler iki el ile ifade edilir. İki elin de, çolaklaşmış olduğunu ifade ederek artık iş yapamaz hale geldiklerini veya geleceklerini ifade etmektedir.                                       

 

Ebv : Oluşmaya sebep olan kimselere veya hayvanlara baba denmektedir.

 

Leheb : Alev demektir. Toplumun içine fitne sokup tansiyonunu yükseltmek leheb kelimesi ile ifade edilmiştir. Bir takım asılsız haberleri uydurup yaymak, büyütmek, değiştirmek suretiyle halkı kışkırtmak, alevlendirmek olarak geçmektedir. Türkçe’de “yangına körükle gitmek” tabiri böyledir. Düzenin olmadığı ve hukukun bulunmadığı topluluklarda herkes kendi hakkını kendisi korumak zorunda kalır. Söylenen her söze kulak vermek ve değerlendirmek zorunluluğu vardır. Bu da ister istemez topluluğu alevler içine atar. “Leheb” burada belirsizdir. Dolayısıyla “Ebi” kelimesi de belirsizdir. Bu kelime ile belli bir kişi kastedilmez, genel olarak bu tür fiilleri yapan kimseler kastedilir.

 

Ve tebbe : Kendisi de çolaklaştı, anlamına gelir. Yani artık bir iş yapıp kimseyi kışkırtamaz hale geldi, demektir. Bir toplulukta o topluğun inandığı, doğruları söyleyen birileri bulunursa halk, ortaya çıkan söylentileri onların yorumları ile değerlendirir ve bu tür kimselere inanmaz. İşte İslam düzeni kötülerin bulunmadığı değil, kötülerin itibar görmediği bir düzendir.

 

Ma : Olumsuzluk edatıdır. Geçmişteki olumsuzluğu ifade eder. Süreklilik şartı yoktur.

 

Ğaniy : Ğanem, koyun sürüsü demektir. Ğanimet kelimesi buradan gelir. Sonra “m” harfi “y” harfine dönüşmüş ve zenginlik anlamı kazanmıştır. Kurtarmak, savmak anlamında if’al babı kullanılır. Kelime olarak “zengin etti” manasınadır. Ama kullanışta “savdı, kurtardı” anlamlarına gelir.  

 

An hu : Harfi cerdir. “Ala” karşılığı fiilin başlangıcı için kullanılır. Fiilin isme etkisi vardır. “Eğna anhu” dersek kişide değişiklik yapmış olur, yani kişiyi kurtarmış olur. O zamiri Ebi Leheb’e gider.

 

Meyl, hu : Eyik ağaç anlamındadır. Yönelmek anlamında “meyl etmek” yani insanın o tarafa içini meyletmesi şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. “Mal” da insanların değer verdiği şeylerdir. Bu değer işe yaraması yanında az olması sebebiyle de doğmuş olabilir. Mal piyasada değeri olan eşyadır. Buradaki zamir yine Ebi Leheb’e gitmektedir.

 

Ve ma : Buradaki “ve”, “ma”yı “mal”a bağlamaktadır. “Ellezi” anlamındadır. Fiil belli fail belli değildir. Yahut fiil belli meful belli değildir.

 

Kesb :Küsbe, küme, yığın demektir. İnsanlar kazandıkları malları ve değerleri bir yerde yığarlar. Bu faaliyete Türkçe’de “kazanma” denir. “Kesbettiği  şeyler” anlamındadır. “Yaptıkları” anlamında genişlemiştir. Bugün dünya sermaye sahiplerinin ortaya attığı fesat ve fitne ile kaynamaktadır. İlaç fabrikaları ilaçları ile insanları zehirlemektedirler. Silah fabrikaları bombalarıyla dünyayı ateşe vermektedirler. İşte bunlar dünyanın bugün cahiliye dönemi yaşadığını gösterir. Cahiliye demek, hukuk düzeninin olmadığı, mahkemelerin kuvvetliyi ve zengini koruduğu ve avukatların sömürdüğü bir dünyadır. İslam düzeni geldiği zaman düzenin gereği olarak bütün bunlar çolaklaşacak, sinecek ve yeryüzü adaletle dolacaktır.

 

Sin : “Sin”, fiili muzarinin başına gelen bir harftir. Arapça’da gelecek zaman sığası yoktur. Fiili muzarinin başına “sin” gelirse yakın gelecek zamana dönüşür. Uzak gelecek için “sevfe” kullanılır. Burada “yakında ateşe ulaşacaktır” ifadesi ile “cehenneme gidecektir” anlamını verebiliriz veya “dünyada ateşe düşecektir” anlamı çıkar. Sevfe demeyip de s  demesiyle dünyaya işaret etmektedir. Kendisi aleve düşecek diyor. Böylece Türkçe’deki “kendi kazdığı kuyuya kendisi düşecek”, sözüne bir işarettir. Tebbet kelimesinde mazi kullanılmış, burada ise gelecek sigası kullanılmıştır. İktidardan düşenler artık aranmaz olurlar ve yaptıklarının acılarını duymaya başlarlar.

 

Sıliy : Sıliye, çölde Arapların güneşte et pişirdikleri taşın adıdır. Sonra pişirmek mastarına dönüşmüştür. “Ateşte pişecektir” denmektedir. Terbiye olacaktır, anlamındadır. Salat kelimesi de buradan gelmektedir. Cehennem dünyada terbiye olmayan insanları ahirette terbiye etmek için vardır. Zaten cehennem de fırın demektir.  

 

Nar : Ateş demektir. Nur da bu kökten türemiştir.

 

Zate : Zate dişidir. Bir isim başka bir ismin özelliğini taşıyorsa o ismin başına gelir. “Zil kurba” yakınlığı olan demektir. Karib yakın demektir. Karib devamlı yakınlığı olan kimse için kullanılır. Zil kurba ise o anda yakınlığı olan kimse için kullanılır. Burada “alevli ateşe” şeklinde kullanılmıştır. Kendisi alev saçmış olduğundan o da alevli ateşin içinde kendisini bulacaktır. Rüşvet verenler önce yararlanmış olurlar. Ama düzen bozulduğunda artık o kimseler rüşvet verme gücünü de bulamazlar ve bozdukları düzen içinde boğulurlar. Meşru hareket etmeyenlerin ortaya çıkardıkları durum sonunda kendi aleyhlerine döner. Tüm topluluk batar, ondan sonra yeni düzen kurulur. Peygamberler mevcut düzeni batırmazlar, batmış olan düzen üzerine yeni düzen kurarlar. Peygamberlerin varisi olan alimler de böyle yapmalıdırlar. Düzenin batmakta olduğunu gördüklerinde hazırlıklarını yaparak batınca el koyarlar.  

 

Ve : Buradaki vav, “imre etuhu” kelimesini Ebu Leheb’e bağlamaktadır. Ebu Leheb mecaz olduğuna göre bundan sonra gelen “imre etuhu” kelimesi de mecaz olmalıdır. Böylece sosyal olaylar da biyolojik aile olaylarına benzetilmiş olur. Yukarıdaki Ebu Leheb’in erkek olma şartı yoktur. O fiili yapan kadın da olabilir. Burada da “imree” fonksiyon olarak erkek olabilir. Bu sebepledir ki, mecaz ifadelerde hakiki mana ortadan kalkar.  

 

Mer’e : Mer’, “merve”den dönüşmüştür. Sert taş demektir. İnsanın kişiliğine işaret etmek için istiare edilmiştir. Mer’e kadın kişi demektir. Merve ve mer’e çocukları da içine alır. Ama recul sadece savaşçı erkekler için kullanılır. Mer’etuhu eşi demektir, mer’uha da eşi demektir. Burada Ebu Leheb’in eşi olarak zikredilmiştir. Ebu Leheb burada kafir birisi olarak takdim edilmektedir. Ona “eşi” diyor. Fıkıhçılar bu ifade ile müslüman olmayanların evliliklerinin sahih olduğunu, karı koca hukukunun doğduğunu, nesebin ve diğer aile hukukunun geçerli olduğunu, müslüman olduklarında yeniden nikah yapmalarına gerek kalmadığını ve din farkının aile hukukunu nesh etmediğini bu ayetin ifadesi ile istidlal etmişlerdir. Kadın müslüman olsa veya erkek müslüman olsa Şafii’ye göre boşanma meydana gelir. Çünkü mü’minle müşrik bir arada olmaz. Ebu Hanife birinin müslüman olması ile nikah sona ermez, diğerine teklif edilir, kabul etmezse kabul etmediği tarihte nikah fesh olur.

 

Haml : Yük demektir. Eşeklere yüklenen yüktür. Vizr de yüklemektir ama insanların sırtına aldıkları yüktür. Daha çok sorumluluk yükü anlamına gelir. Haml daha çok maddi yüktür. Hammal, mubalağa ismi faildir ve imre’nin sıfatıdır. Hetabe izafe edildiği için de marifedir. Ama bu marifelik lafzi marifeliktir. Çünkü “vemreetuhu”daki zamir nekreye gitmektedir.

 

Hatab : Odun demektir. Fitnenin kaynağına mecazdır. Gizli haber alma teşkilatları daha çok kadınları kullanarak haber toplarlar. Sonra o haberleri değerlendirerek fitne çıkarırlar ve o fitne ile topluluklarını çökertirler. Bu sebepledir ki, İslamiyet’te gizli haber alma teşkilatı yoktur. Çünkü, Kur’an “Vela tecessesü” demektedir. Askeri hukukta ise durum farklıdır. İslamiyet’te herkes duyduğu önemli haberi yaymadan ve başkalarına anlatmadan başkana anlatır. Böylece bütün halk haber alma teşkilatının doğal üyesidir. Başkan da bu haberleri kurduğu bir hey’ete vererek değerlendirir. O heyet doğrudan doğruya istihbarat yapamaz. Bu heyet Genelkurmay’dır.

 

Fi : Zarf harfi ceridir. Olayın içinde cereyan ettiği yer ve zamandır. Yerin ve zamanın tamamını kaplaması gerekmez.

 

Ceyd : Omuzla boğaz arasındaki boyun demektir. Hamallar sardıkları ipi bir omuzlarına atarak öbür kısmını koltuk altlarından geçirerek gezerlerdi. Bu onların iş aradığını gösterirdi. Ajanlar, dedikoduları bulup toplamak için insanların arasında dolaşırlar. Kendilerini de belli ederler. Gizli haber merkezine haber ulaştırmak isteyenler onları tanıdıklarından haberlerini çaktırmadan verirler.

 

Min : Cinsin açıklanması içindir. İpin neden yapıldığını anlatmaktadır. Ağaç kabuğundan alınan lifler veya hurma dallarından alınan lifler bükülerek ip haline getirilir. Değişik kaynaklardan toplanan haberler birbirlerine bağlanarak ip haline getirilir.

 

Mesed : İp yapımında kullanılan lif demektir.

 

Ebi Lehebin yedleri tebbetti, kendisi de tebbetti. Ne malı ne de kesbettikleri ondan iğna etti. Yakında lehebli bir nara sıliy edecek. Mesedden bir habl ciydinde iken hatebin hammalı imreesi de.

 

Alev babasının elleri çolaklaştı, kendisi de çolak oldu. Ne varı ne de yaptıkları onu kurtardı. Yakında alevli bir ateşte pişecek. Boynunda liften bir iple odun taşıyan eşi de.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
1-FATİHA SURESİ-1-
6824 Okunma
2-bakara suresi-meal yok-tefsirden çıkıyor
4540 Okunma
3-ali imran-meal yok-tefsirden çıkacak
2318 Okunma
4-nisa suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
3368 Okunma
5-maide suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2819 Okunma
6-enam suresi-meal yok-tefsir yok-123teberrük
3200 Okunma
7-araf suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2407 Okunma
8-ENFAL SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2382 Okunma
9-TEVBE SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK- TEBERRÜK
2831 Okunma
10-YUNUS SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
2358 Okunma
11-HUD SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
2597 Okunma
12-YUSUF SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2700 Okunma
13-rad suresi meali
3072 Okunma
14-İBRAHİM SURESİ MEALİ
2634 Okunma
15-hicr suresi meali
3057 Okunma
16-nahl suresi meali
3999 Okunma
17-İSRA SURESİ MEALİ
3721 Okunma
18-KEHF SURESİ MEALİ
3666 Okunma
19-meryem suresi- meal yok-tefsir yok-teberrük
2477 Okunma
20-taha suresi meali
3923 Okunma
21-ENBİYA SURESİ MEALİ
3598 Okunma
22-hacc suresi meali
3106 Okunma
23-MÜ'MİN'UN SURESİ MEALİ
3186 Okunma
24-nur suresi meali
3530 Okunma
25-furkan suresi meali
2967 Okunma
26-ŞUARA SURESİ MEALİ
3435 Okunma
27-neml suresi meali
3686 Okunma
28-kasas suresi meali
3100 Okunma
29-ankebut suresi meali
3298 Okunma
30-rum suresi meali
2964 Okunma
31-LOKMAN SURESİ MEALİ
2973 Okunma
32-SECDE SURESİ MEALİ
2607 Okunma
33-AHZAB SURESİ MEALİ
2966 Okunma
34-SEBE SURESİ MEALİ
3467 Okunma
35-FATIR SURESİ MEALİ
3087 Okunma
36-YASİN SURESİ MEALİ
4234 Okunma
37-SAFFAT SURESİ MEALİ
4185 Okunma
38-SAD SURESİ MEALİ
3426 Okunma
39-ZÜMER SURESİ meal tefsir yok TEBERRÜK
3702 Okunma
40-MÜ'MİN SURESİ MEAL TEFSİR YOK teberrük
3201 Okunma
41-fussilet suresi meali
3038 Okunma
42-şura suresi meali
2623 Okunma
43-zuhruf suresi meali
3190 Okunma
44-DUHAN SURESİ MEALİ
3180 Okunma
45-CASİYE SURESİ MEALİ
2407 Okunma
46-AHKAF SURESİ MEALİ
2891 Okunma
47-MUHAMMED SURESİ MEALİ
2743 Okunma
48-FETİH SURESİ MEALİ
3025 Okunma
49-HUCURAT SURESİ MEALİ
3209 Okunma
50-KAF SURESİ MEALİ
3482 Okunma
51-ZARİYAT SURESİ MEALİ
3298 Okunma
52-TUR SURESİ TEFSİR MEAL YOK teberrük
2566 Okunma
53-necm suresi tefsir ve meal yok teberrük
2538 Okunma
54-KAMER SURESİ TEFSİ MEAL YOK teberrük
3360 Okunma
55-RAHMAN SURESİ MEALİ
3940 Okunma
56-VAKIA SURESİ MEALİ
3854 Okunma
57-HADİD SURESİ MEALİ
3014 Okunma
58-MÜCADELE SURESİ MEALİ
2830 Okunma
59-HAŞR SURESİ MEALİ
2824 Okunma
60-MÜMTEHİNE SURESİ MEALİ
2389 Okunma
61-SAF SURESİ MEALİ
2605 Okunma
62-CUMA SURESİ MEALİ
2866 Okunma
63-MÜNAFİKUN SURESİ MEALİ
2528 Okunma
64-TEGABUN SURESİ MEALİ
2658 Okunma
65-TALAK SURESİ MEALİ
2704 Okunma
66-TAHRİM SURESİ MEALİ
2782 Okunma
67-MÜLK SURESİ MEALİ
3336 Okunma
68-KALEM suresi MEALi
3505 Okunma
69-HAKKA SURESİ MEALİ
3042 Okunma
70-MEARİC SURESİ MEALİ
2959 Okunma
71-NUH SURESİ MEALİ
2861 Okunma
72-CİN SURESİ MEALİ
3524 Okunma
73-MÜZZEMMİL SURESİ MEALİ
3781 Okunma
74-MÜDDESSİR SURESİ MEALİ
3854 Okunma
75-KIYAMET SURESİ MEALİ
3026 Okunma
76-İNSAN SURESİ MEALİ
3652 Okunma
77-MÜRSELAT SURESİ MEALİ
2749 Okunma
78-NEBE SURESİ MEALİ
3372 Okunma
79-NAZİAT SURESİ MEALİ
3047 Okunma
80-ABESE SURESİ MEALİ
3303 Okunma
81-TEKVİR SURESİ MEALİ
3055 Okunma
82-İNFİTAR SURESİ MEALİ
2953 Okunma
83-MUTAFFİFİN SURESİ MEALİ
3450 Okunma
84-İNŞİKAK SURESİ MEALİ
2815 Okunma
85-BÜRUC SURESİ MEALİ
2408 Okunma
86-TARIK SURESİ MEALİ
2839 Okunma
87-A'LA SURESİ MEALİ
3181 Okunma
88-ĞAŞİYE SURESİ MEALİ
3151 Okunma
89-FECR SURESİ MEALİ
3073 Okunma
90-BELED SURESİ MEALİ
2694 Okunma
91-ŞEMS SURESİ MEALİ
3452 Okunma
92-LEYL SURESİ MEALİ
3320 Okunma
93-DUHA SURESİ MEALİ
2875 Okunma
94-İNŞİRAH SURESİ MEALİ
3144 Okunma
95-TİN SURESİ MEALİ
3435 Okunma
96-A'LAK SURESİ MEALİ
3725 Okunma
97-KADR SURESİ MEALİ
3787 Okunma
98-BEYYİNE SURESİ MEALİ
3107 Okunma
99-ZİLZAL SURES MEAL TEFSİRYOK teberrük
2136 Okunma
100-adiyat suresi meali
2694 Okunma
101-karia suresi meali
3566 Okunma
102-TEKASÜR SURESİ MEALİ
3643 Okunma
103-ASR SURESİ MEALİ
2813 Okunma
104-HÜMEZE SURESİ MEALİ
3623 Okunma
105-FİL SURESİ MEALİ
4791 Okunma
106-KUREYŞ SURESİ MEALİ
2855 Okunma
107-MAUN SURESİ MEALİ
3144 Okunma
108-KEVSER SURESİ MEALİ
5001 Okunma
109-KAFİRUN SURESİ MEALİ
3173 Okunma
110-NASR SURESİ MEALİ
3660 Okunma
111-TEBBET SURESİ MEALİ
4330 Okunma
112-İHLAS SURESİ MEALİ
3430 Okunma
113-FELAK SURESİ MEALİ
2695 Okunma
114-NAS SURESİ MEALİ
3016 Okunma
115-KURAN KÖK HARFLER LÜGATI-LATİN HARFLERİYLE
41698 Okunma

© 2025 - Akevler