KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 201. SEMİNER Tefsir İstanbul, 22 Mart 2003
“İNTİZAR” ÂYETLERİNİN TEFSİRİ
(Va) “Ve” Bundan önceki âyette insanların tek ümmet oldukları, ancak ihtilaf ettikleri; bunun üzerine değişik ümmetler hâline geldiklerini açıklamaktadır. Bu “Va” harfi ile ona atıfta bulunmaktan başka, bir de hazırcılığı istediklerini anlatmaktadır. Nedir bu hazırcılık? Allah bize gelecekte olacakları bildirsin. Ne olacağını bilelim ve biz ona göre davranalım. İşte şu gün şu savaş olacak, şu yenilecek, şu yenecek! İnsanlar gaybı bilmek isterler. Kolaycılığa kaçarlar.
(YaQUvLUvNa LaV LAv EuNZıLa GaLaYHı EavYatun)
“Ona bir âyet nüzul etmeliydi diye kavlederler.” Burada âyetten maksat, geleceği haber veren ifadelerdir. Geleceği bildiren sözler gerçekleşirse o âyet olmuş olur. Kur’an’da Rumların galip geleceklerini bildirmiş, o da o zaman gerçekleşmiştir. Bu hikâye yalnız o zaman gerçekleşmiş değildir. Sonra Osmanlılar burasını alınca yine düşmanlar İstanbul’u istilâ etmişlerdi. Ama sonra kazanılan savaşlarla İstanbul yine fethedilmiştir. “Rum diyarı İslâm’ın ülkesi olacaktır” denmiştir. Şimdiye kadar böyle kaldı, bundan sonra da böyle kalacaktır. Rum diyarının kaderi bu şekilde çizilmiş. Oradakiler yenilecek, ama yenildikten sonra galip geleceklerdir. İnsanlar hep böyle sürekli olarak geleceği önce bilmek isterler. Bugün de birçok kimse böyle gayb haberlerini hadislere, kerametlere ve kehanetlere dayandırıp gelecekten haber vermeye çalışmaktadır. Oysa biz ancak Kur’an’ın ve müsbet ilmin bildirdiklerini bilebiliriz. Burada diyenlerin zamiri “nâs”a gitmektedir. Yani, bunu Müslümanlar da kâfirler de yapmaktadırlar. İnsan tabiatı böyledir; ille de geleceğini şimdiden bilmek istemektedir. Oysa Allah geleceği kendi iradesine bırakmaktadır. Öğrenciye sual sorarsın, bilip bilmediğini anlamak için. Sorunun cevabını baştan bildirirsen o imtihan olur mu? Allah da insanı yarattı. Onu imtihan ediyor. Bunu da baştan ona kopya vermemekle yapıyor. Onun için bildirmiyor.
(MiN RabBıHı) “Rabb’inden.” ‘Ona geleceği bildiren âyet gelmeli idi’ denmektedir. Kur’an insanlara kendisini özel mucizelerle kabul ettirmiş değildir. Geçici haberlerle değil, tarihin akışını ortaya koymuştur. Geçmiş peygamberlerin kıssalarını anlatmış, gelecekte de benzer olayların olacağını bildirmiştir. Tarihin akışından neler olacağını biliyoruz. Makroya ait bilgimiz vardır. Ama mikroyu bilmiyoruz. Bir insan yaşlanacağını biliyor, öleceğini biliyor. Ama bunun nasıl ve ne zaman olacağını bilemiyor. İnsanlık tarihi de böyledir. Tarihin akışını biliyor, sonun nereye varacağını biliyor. Ama “Irak Savaşı”nın ne olacağını bilmiyor. Oysa insanlar uzak zamanlarda olacakları değil; şimdi ne olacağını öğrenmek istiyorlar. Madem ki Rab onunladır, niye yardım etmiyor da bu kadar sıkıntılara sokuyor? Resul olduğunu iddia eden zat da bizim gibi kılıç kullanmak zorunda kalıyor. Oysa Allah insanları imtihan için var etmiştir. Peygamberler de insandır. İnsanlara örnektir. Onlar bizden farklı olsaydı biz onları nasıl örnek alacaktık? Mehdi bekleniyor, Mesih bekleniyor. Eline kılıcı alacak, beyaz ata binecek ve atom bombaları ile, tank ve füzelerle mücadele edip yenecek! Tarihte hiçbir peygamber böyle olağanüstü güçlere sahip olup dinini yaymamıştır. Mü’minler hep eşit şartlarla; hatta daha zayıf güçleri ile savaştılar, ama yendiler.
(Fa QuL) “Hemen söyle, vakit geçirmeden söyle.” Bu bâtıl bir düşüncedir. Sünnetullaha aykırıdır. Öyle olmasa, Âhiretten önce insanları yetiştirmek için yaratılan bu dünyanın amacı kalmaz. İmtihanın maksadına aykırıdır. Baştan kopya verilemez. Buradaki “Qul” emirdir.
(EınNaMAa elĞaYBu LılLAvHı) “Gayb sadece Allah’ındır.” Gaybı bilmek O’nun tasarrufundadır. Onu ne melekler, ne de peygamberler bilir. Çünkü onlar da kuldurlar. Onlar da imtihandadırlar. Allah herkese kendisine gerektiği kadar ilim vermiştir. Gaybı yalnız Allah bilir. Bilgisayarı kullananlar bilirler. Belli sayıda ve miktarda yazı yazılınca dolar ve artık daha fazlasını yükleyemezsiniz. Bugün biliyoruz ki insan beyni de bilgisayardır. Sınırlı sayıda bilgi yüklenir. Hadis kitaplarında da sınırlı sayıda yazılar yazılır. Gelecekte olacak şeyleri peygamber de bilmez. İnsan ise bilemez. Melek de cin de insan gibi yaratıktır. O da sınırlı şeyleri bilebilir. Bunun dışındaki iddialar yanılmadır, yanıltmadır.
(FaNTaJıRUv) “İntizar ediniz.” “Nazar etmek”, bakmak, gözetlemek demektir. “İnzar”, mühlet vermek, zaman vermek demektir. “İntizar etmek” demek, kendi kendine gözetleyerek beklemek, kendi kendine mühlet vermek demektir. “Onlara acele etmeyin” deniyor. Olacaklara bakın ve bekleyin. “Adil Düzen” gelecek; kanlı da olsa, kansız da olsa gelecek. Bekleyin, acele etmeyin. Buradaki emir, talepten ibarettir. Yapacaklarından değil, yapmak zorunda oldukları için emredilmiştir.
(EınNIy MaGaKuM MıNa elMUnTaJıRIyNa) “Ben de sizinle beraber muntazırım.” Biz, “Adil Düzenciler”in galip geleceğini bekliyoruz. Siz de “Adil Düzenciler”in yok olup gideceklerini bekliyorsunuz. Biz Kur’an’a bakarak, tarihe bakarak ileride ne olacağını haber veriyoruz. Onun olacağını bekliyoruz. Siz, bu andaki silaha ve güce bakarak olacakları bekliyorsunuz. Yakın tarihe baksak ne deriz? Sovyetler ortaya çıkmış. Dünyayı sosyalist yapacaklarını söylüyorlardı. O günkü güçlerine bakarsanız, yenilmeleri imkânsızdı. Oysa bugün sosyalizm yoktur. Ne Stalin var ne de Lenin. İslâmiyet yok edilecekti. Oysa bugün dünya din düşmanlığını bırakmış, her tarafta dine dönülmektedir. Hitler geldi; astı, kesti, dünya ile savaştı. Sonunda ise adının anılması bile yasak. Tarihte böyle güçler ortaya çıkmıştır. Ama sonunda hep İslâmiyet galip gelmiştir. Moğollar dünyayı fethettiler, fethetmedikleri İslâm ülkesi kalmadı. Sonunda dört büyük İslâm devleti olarak ortaya çıktılar. Sadece Çin’e gidenler Budizm’i kabul ettiler. Diğer Moğollar Müslüman oldular. Germenler Romalıları yendiler ama kendileri Hıristiyan oldular. ABD Başkanı Bush Irak’ı yenebilir, tüm İslâm ülkelerini alabilir, devletleri yıkabilir. Ama varlığını ancak “Adil Düzen”i kabul etmekle sürdürebilir.
Şimdi buradan “süper güç” olmak isteyenlere ilân ediyorum. Bugün duymayacaklar, gelecekte tarih onlara bu sözlerimi duyuracaktır. Süper güç olmak istiyor musunuz? O zaman “Adil Düzen”i kabul ediniz. TC Devleti yöneticilerine söylüyorum; askerine, işadamlarına, din adamlarına, bürokratlara, siyasilere söylüyorum: Devletimizin yıkılmasını istemiyorsanız “Adil Düzen”i kabul ediniz. Allah’ın yarattığı Kâinat içinde yaşıyorsunuz, Allah’ın şeriatına dönünüz. Bu demokrasidir, bu lâikliktir, bu liberalliktir, bu sosyalliktir. Hâsılı, bu hukuk düzenidir. Tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı üstünlüğüdür. Sözde değil, gerçek hukuk düzenidir.
“Ben de sizinle beraber muntazırım” diyerek kendisinin elinde de hiçbir şey olmadığını ifade etmektedir. Bu her mü’mine bildirilendir. Biz yapacağımızı yaparız. Şükrederiz, sabrederiz, tevekkül ederiz ve ondan sonra kadere boyun eğerek bekleriz. Ne olacağını biz de bilemeyiz. Makroyu biliriz, mikroyu bilemeyiz.
(Va YaQUvLUvNa LaV LAv EuNZıLa GaLaYHı EAvYatun MiN RabBıHı Fa QuL EınNaMAa elĞaYBu LılLAvHı FanTaJıRUv EınNIy MaGaKuM MıNa elMUnTaJıRIyNa)
بسم الله الرحمن ارحيم
وَيَقُولُونَ لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ لِلَّهِ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنْ الْمُنْتَظِرِينَ(20(yunus)