69-HAKKA SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
A’tiye : Asa, sopa demektir. İsyan sopayı kaldırmak demektir. Sad taya dönüşmüş ve aynı anlamı korumuştur. Sarsıcı rüzgar, kasırga anlamıdadır.
Sehr (sin, hı) : Sihr ciğer demektir. Ciğere bakarak büyü yapmış olmalarından dolayı büyü yapmak anlamında sıhr kelimesi kullanılmıştır. Sihr sebep sonuç ilişkisini doğurmaktadır. Dolayısı ile ha yı X(hıya) dönüştürüp sebep sonuç ilşkisi ile teshir etmek, emrine vermek anlamında kullanılmıştır. Ayrıca büyü yapan kimsenin karşı tarafı alaya aldığı ilişkisi ile eğlenmek istihza etmek manalarına gelmiştir.
Humus (hı) : Kılıç
Sera’ : Kabak gibi yerde sürünerek büyüyen bitki, kabaktan yapılan su kabına da sera denir, felç olup düşmeye benzetilerek.
Haviy (hı) : Dere demektir. Heviy ağacın sökülmesinden sonra kalan çukur anlamına da gelir. Yumuşak toprakla dolu çukur demektir. Haviy sökülen ağacın kökü anlamına da gelir.
İfk : Ufuk yerle göğün birleştiği zannedilen ve etrafımızı çeviren dairedir. Dönme anlamına, vazgeçme anlamına geldiği gibi ufka varılınca başka ufkun ortaya çıkmasına da “ifk” denir. Yanıltıcı demektir. Burada “kaf” “kef”e dönüşmüştür. “Mü’tefikat” dört tarafı açık köy, yer anlamına gelebileceği gibi kendilerini kandıran, aldatan halk anlamına da gelebilir.
Nefh (hı) : Kabarcık demektir.
Vahiy (he) : “Vaha” dağlardan vadiye doğru uzanan düzlük, çölün ortasında yer altı suları ile oluşan yeşillik demektir.
Ha um : “Huz” “al” demektir. “Hı” harfi “he”ye dönüşmüştür. “Zal” da hazf olmuş, ha kalmış. Buradaki mim iki hemze arasına vasl için gelmiştir.
Selef : Astar demektir. Ayakkabının, messin iç astarı anlamına da gelir. Halefin mukabilidir.
Leyte : Bu kelime “lev ye’tini”nin kısalmasından oluşmuş bir kelimedir. Geçmişte yapılmayan bir işin başka türlü olmasını şimdi dilemektir. “Lea’lle” ise bir şeyin gelecekte olmasını dilemektir.
Sultan : “Sılte” ince ve uzun olan metal demirdir. “Selit” ortası yumru olmayan düz demir demektir.
Silsile : Zincir demektir.
Zira’ (zal) : Kol demektir.
Ha huna : “Ha” “huve”nin kısaltılmıştır. “O” anlamına gelen işaret sıfatı olmuştur. Huna, hevnden dönüşmüş olup düzlük demektir. Yer zarfıdır.
Ğisl : Atık su demektir.
Şii’r : Şe’r saç demektir. Bilinç anlamına gelir. Şair, manzum söz söyleyen kişi demektir.
Kahin(kaf,he): “Kahil” olgun kişi demektir. “Lam” “nun”a dönüşmüş “kahin” anlamı kazanmıştır.
Vetin (te) : Yürek damarı demektir.
Haciz (ha) : Peştamalı bele bağlayan bağ demektir.
Hasir(ha,sin): Susuz kalmış, çorak yer demektir. Bir şeyi arzulamak anlamında kullanılmaktadır.
Hakke(1) Hakke nedir(2) Sana hakkenin ne olduğu idra etmedi(3). Semud ve Ad karieyi tekzib etti(4). Semud tağiye ile ihlak edildi(5). Ad ise atiye serseri bir rih ile ihlak oldundu. Onlara seba’ leyal ve semaniye eyyam husumen teshir etti. Orada kavmi sera olarak re’yedersin. Sanki onlar haviye nehlin e’cazi idiler. Onlardan bir baiyeyi re’yediyor musun? Fıravn, minkabl ve mutefikat hatie ile ciet etti. Rableri resule isyan etti de onları rabiye ehz ile ehzetti. Biz su tuğyan edince onu size tezkire ca’ledelim ve bir uzun viaye onu etsin diye sizleri cariye içinde hamlettik (13) Sura vahid bir nefhe ile nefh, arz ve cibal haml olunup ad vahid bir dekke ile dekk ettiğinde ol yevm vaki’ vuku bulacak Sema inşikak edecek bu ol yevm vahiye olacak melek de ercası üzerindedir. Fevklerinde rablerinin arşını ol yevm semaniye hamleder. Ol yevm arzolunacaksınız, sizden herhangi bir hafiy hefiy olmayacak. Kimin kitabı yeminine ita edilmişse işte kitabım, kitabımı kıraat ediniz, ben hısabıma mulaki olacağımı zabbetmiştim diye kavledecek. O razi olmuş bir i’şe içinde ali cennettedir. Kutufu danidir. Henien hali eyyamda islaf ettiğinizden dolayı henien ekl ve şurbediniz. Kimin kitabı şimalden verilmişse ah kitabım ita edilmeseydi hesabımın ne olduğunu idra etmedim, ah kadza olsaydı. Malım beni iğna etmedi. Sultanım benden helak oldu diye kavledecek. Onu ehzedip ğallediniz, sonra cehime silyedeniz. Sonra da zeri sebuun zira olan silsile içinde suluk ediniz. Çünkü o aim olan Allah’a iman etmiyordu. Miskinin taamina haddetmiyordu. Onun elyem burada bir hamimiyoktur. Hatiinlerin dışında kimsenin ekledemeyeceği ğıslıından başka taamı yoktur. Yoo ibsar ettiğinize ve etmediğinize kasem ederim ki o kerim bir resulun kavlidir. O bir şairin kavli değildir, iman ettikleriniz kalil. O kahinin kavli de değildir. Tezekkür ettikleriniz kalil Alemlerin rabbından tenzildir. O bize bazı ekavili takkvul etseydi. Onu yeminden ahzederdik. Sonra ondan vetini katederdik. Sizden herhangi biri ondan onu haczedemezdi. O muttakiler için tezkiredir. İçinizden mukezzinib olduklarını ilmetmekteyiz. O kafirlere hasrettir. O yekiin haktır. Aziim rabbinin ismiyle tesbih et.
Gerçek(1). Gerçek nedir(2). Gerçeğin ne olduğu sana ulaşmadı(3). Semud ve Ad vuruşu yalanladı(4). Semud taşkınlarla yıkıldı(5). Ad ise sarsarak kaldıran bir yel ile yıkıldı. Onu keskin olarak yedi gece ve sekiz gün üzerlerine saldı(6). Orada ulusu baygın görürdün. Sanki onlar sökülmüş kütüklerdi. Onlardan bir kalan görüyor musun? Firavn, ondan öncekiler ve göçerler yanılanları getirdiler(9) de yetiştiricilerinin elçisine karşı geldiler. O da onları artan bir tutuşla tuttu. Su taşınca onu size bir anımsatma yapalım ve kulaklar onu küpe etsin diye kayığa sizi biz yükledik(13). Düdük bir kez çalıp dağlar ve yer yüklenip bir titreyiş ile titrediğinde o gün olacak olmuştur. Gök yarılmış ve o gün yeşillik olmuştur. Melek çevresindedir. O gün onların üstünde yetiştiricinin sekisini sekizi taşır(17). O gün çıkarılacaksınız. Sizden hiçbir saklanan saklanamayacak(18). Yazıtı sağından verilmiş kimse, işte yazıtımı oku. Ben işlemimle karşılaşacağıma kanmıştım, diyecek(19-20). Salkımları inik, yüksek bahçeler içinde gönüllerince bir yaşayış içindedirler(22-23). Geçmiş günlerde geriye bıraktıklarınızdan dolayı sindirerek yiyin ve için(24). Yazıtı solundan verilen kimseler keşke yazıtım verilmeseydi, diyecek(25). İşlemime ulaşamadım(26). Keşke bitmiş olsaydı(27). Varımın bir yararı olmadı(28). Gücüm kalmadı(29). Tutuklayıp bağlayın(30). Sonra tandıra tutun(31). Sonra onu uzunluğu yetmiş kulaç olan bir zincire sarın(32). Çünkü o ulu Allah’a inanmıyordu(33). Yoksulun doymasına çabalamıyordu(34). Bugün burada onun bir koruyanı yok(35). Yanılanlardan başkasının yemeyeceği atıklardan başka bir yiyecek de yok(36-37). Değil, gördüklerinize ve görmediklerinize and içerim(38-39). O görkemli elçinin sözüdür(40). O bir ozanın sözü değil. Az inanıyorsunuz(41). O bir gözü açığın sözü de değildir. Ne az anlıyorsunuz(42). Herkesin yetiştiricisinden indirilmedir(43). Üzerimize kimi sözler uydursaydı onu sağından tutardık. Sonra da onun atarını keserdik(44-46). Sizden hiç kimse, ondan kurtaramazdı(47). O korunanlar için anımsatmadır(48). Biz içinizde yalancıların olduğunu biliyoruz(49). O kapatanlar için bir özlemdir(50). O kanıtlanmış bir gerçektir(51). Ulu yetiştiricinin adını arıt(52).
AÇIKLAMA : Bu surede ilk İslam Medeniyeti olan Mezopotamya’da Nuh peygamberden sonra ve İbrahim peygamberden önce yaşamış Semud ve Ad kavimlerinden bahsetmektedir. O devrin ilk kuvvet medeniyeti olan Firavun’dan, ondan öncekilerden ve yerleşik duruma geçmeden önceki kuvvete dayanan halklardan bahsediyor. Bir resule isyan ettiklerini söyleyerek helak edildiklerin haber vermektedir. Bundan sonra atıf harfi getirilmeden Nuh tufanından söz etmektedir. Böylece İkinci İslam Medeniyeti olan İbrani Medeniyeti’nin doğuşuna işaret edilmektedir. Sonra kıyametin olacağı bildirilmektedir ve göğün yarılarak yeni alemin zuhuruna işaret edilmektedir. Burada göklerin vahaya dönüşeceği iade edilmektedir. Böylece orada yalnız yeryüzünde değil, göklerin de yeşil olacağı bildirilmiştir.
Fe harfi ile kimin sağ eline kitabı verilmişse onların kurtulacağı diğerlerinin ise helak olacağı anlatılmaktadır. Helakin sebebi içinde “eraeytellezi”deki herkese iş için çalışmayanlar hususunda bildirilen konuya işaret edilmektedir. O gün için fazla bir önemi olmayan bu ayetin ihtarı bugün son derece önem kazanmıştır. Yoksulu doyurmaktan değil, yoksulun kendi kendini doyurmasından bahsetmektedir. Yani topluluğun herkese iş mekanizmasını geliştirmesi için çaba göstermesi gerekir. Bu çabayı göstermeyenlere ahirette azab vardır.
Bu surenin sonunda Kur’an’ın vasıfları sayılmaktadır. Şair veya kahin sözü olmadığı belirtilmektedir. Bundan sonraki surede “onların mallarında sailin ve mahrumun hakkı var” demek sureti ile buradaki yoksulun doyması müessesesine açıklık getirilmektedir. Ondan sonraki surede ise ilk İslam Medeniyeti’nin kurucusu olan Hz. Nuh’tan bahsederek sonraki surelerde konuyu sürdürmektedir. Yani bu iki sure bugünkü insanlığın ulaştığı seviyede ortaya çıkan sorunlara değinerek Kur’an’ın bunları çözeceğini 1400 sene evvel haber vermiştir. Bugün insanlık çıkmazdadır. Bunu herkes itiraf ediyor. Kapitalizmin ve sosyalizmin çözüm olmadığını söylüyor. Ama daha iyisi de yok diyorlar. Daha iyisinin olduğunu biz Müslümanlara Allah bildirmiştir. Anlatarak ve göstererek bunları söylemek üzerimize farzdır. Bizden başkası yapsaydı farz-ı kifaye olurdu. Yapmadığına göre de farz-ı ayındır.