49 – HUCURAT SURESİ
Savt (sat,tı) : Tokmak demektir.
Habt (ha,tı) : “Hibte” suyu çekilmiş kuyu, kör kuyu demektir.
Ğudde (dat) : “Ğadid” hurmanın tomurcuğu olup yumuşak anlamında kullanılmaktadır. “Ğadde” gözü veya sesi alçaltmak demektir.
Cehl (he) : Çevresinde dağlar görülmeyen düz yerdir.
Nedm (dal) : “Redm” kumaşa dikilen yama, “nedm” arkadaş, içki arkadaşlığı demektir. İçki arkadaşlığından doğan pişmanlıktan dolayı “pişmanlık” anlamı kazanmıştır.
Sehr (sin, hı) : “Sehl” kuzu demektir. “Sehr” söz dinleyen uysal yabancı işçidir. Bir işten bedelsiz yararlanmak “suhr” olduğu gibi böyle hor görülen yabancı işçinin alay edilmesine de “sıhr” denir.
Nibiz (ze) : Hurma ağacının dış kabuğu demektir. Damar atması anlamına da gelmektedir.
Lekb : “Rekebe” boyun demektir. Sonra köle anlamı kazanmıştır. “Ra” “le”ye dönüşerek kölelere takıldığı gibi takma ad karşılığı olmuştur.
Cesse (sin) : “Cass” (sad) kireç demektir. “Cesise” (sad) evleri ve obaları birbirine yakın topluluk demektir. “Cass” (sin) başka toplulukların içlerine girip sırlarını öğrenmeye çalışmak demektir.
Şa’b : Ağacın dalı demektir.
Leyte : “Beyn” kelimesi yarık demektir. “Ba” ve “Lam” yarığın kenarlarını ifade eder. Dışarıdan yarığa doğru giderken yokluğu, içerden dışarıya çıkış da varlığı ifade eder. Lam ve mim iki zıt manayı taşırlar, “Leyele” yokluğu ifade eder. “Leyte” geçmişte istenip olmamış bir şey için kullanılır. “Late” fiil olarak alakoymak, men etmek, yaptırmamak anlamlarında mazi fiildir.
1- Ey iman etmiş olan kimseler, Allah’ın ve resulünün yedeyinin beynine tekaddüm etmeyiniz. Allah’a ittika ediniz. Allah semi’dir, alimdir.
2- Ey iman etmiş olan kimseler, savtınızı nebinin savtının fevkine ref’ etmeyiniz. Şu’urunda olmaksızın e’malınızı habt etmemeniz için ba’zınızın ba’zınıza cehr ettiği gibi kavli ona cehr etmeyiniz.
3- Allah’ın resulünün i’ndinde savtlerini ğadd eden kimseler işte onlar Allah’ın kalblerini takvaya imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve azim ücret vardır.
4- Hücrelerin veraından sana nina eden kimselerin ekserisi a’kl etmiyorlar.
5- Kendilerine huruc etmene dek sabr etmiş olsalardı onlara hayr olurdu. Allah ğafurdur, rahimdir.
6- Ey iman etmiş olan kimseler, size bir fasık bir nebe ile ciet ederse cehaletle bir kavim size isabet edip de siz fi’l etmiş olduğunuza nadim olarak isbah etmeyesiniz diye tebeyyün ediniz.
7-8- İçinizde Allah’ın resulunun olduğunu i’lm ediniz. Emrin kesirinde size ita’at etseydi a’net ederdiniz. Lakin Allah size imanı size tahbib etti ve onu kalbinizde tezyin etti. Size küfrü, fusuku ve i’syanı tekrih etti. İşte onlar Allah’tan fadl ve nimet olarak raşiddirler. Allah alimdir, hakimdir.
9- Mü’minlerden iki taife iktital ederse beynlerini islah ediniz. Onlardan ehadi uhranın üzerine beğy ederse beğy etmiş olana Allah’ın emrine fey edene dek kital ediniz. Fey ederse beynlerini a’dl ile islah ediniz ve iksat ediniz. Allah muksitleri ihbab eder.
10- Mü’minler ihvedir. Eheveyninizin beynini islah ediniz. Rahmet olasınız diye Allah’a ittika ediniz.
11- Ey iman etmiş olan kimseler, bir kavm bir kavmi sahr etmesin. Onlar kendilerinden heyrli olabilir. Nisa da başka nisayla.. Onlar da onlardan daha heyirli olabilir. Nefislerinizi lemz etmeyiniz. Elkabla tenabuz etmeyiniz. İmandan sonra fusuk ismin bi’sedir. Tevbe etmeyen kimse, işte onlar zalimlerdir.
12- Ey iman etmiş olan kimseler, zannın kesirinden ictinab ediniz. Zannın ba’zısı ismdir. Tecessüs etmeyiniz. Ba’zınız ba’zınıza ğiybet etmesin. Sizden biri ehisinin lehmini meyten etletmeyi ihbab eder mi? Onu kerh edersiniz. Allah’a ittika ediniz. Allah tevvabdır, rahimdir.
13- Ey nas, biz sizi bir zeker ve ünsadan halk ettik. Ve sizi tea’ruf etmeniz için şa’bler ve kabileler olarak ca’l ettik. Allah’ın i’ndinde ekreminiz etkanızdır. Allah alimdir, habirdir.
14- A’rab “iman ettik” diye kavl ettiler. İman etmediniz, diye kavlet. Lakin, islam olduk diye kavlediniz. Kalbinize iman duhul etmemiştir. Allah ve resuluna itaat ederseniz a’malınızdan hiçbir şeyi velt etmez. Allah ğafurdur, rahimdir.
15- Mü’minler ancak Allah ve resulüne iman etmiş ve sonra irtiyab etmemiş malları ile ve nefisleri ile Allah’ın sebilinde cihad etmiş kimselerdir. Sadık olanlar onlardır.
16- Allah’a dininizi mi ta’lim ediyorsunuz? Allah semavatta olanları ve arzda olanları i’lm etmektedir. Allah herşeyi alimdir.
17- İslam oldular diye sana minnet ediyorlar. İslam oluşunuzu bana minnet etmeyiniz. Bel, sadık iseniz imana sizi hidayet etmekle Allah size mennetmiştir.
18- Allah semavatın ve arzın ğaybini ilm etmektedir. Allah amel ettiklerinizi basirdir.
1- Ey inanmış olan kimseler, Allah’ın ve elçisinin kollarının arasından geçmeyiniz. Allah’ta korununuz. Allah işitendir, bilendir.
2- Ey inanmış olan kimseler, sesinizi ulakçının sesinin üstüne çıkarmayınız. Bilincinde olmaksızın işlerinizi boşa çıkarmamanız için birbirinize yükselttiğiniz gibi sözü ona da yükseltmeyiniz.
3- Allah’ın elçisinin yanında seslerini alçaltan kimseler, işte onlar yüreklerini korumaya sınadığı kimselerdir. Onlara örtme ve büyük karşılık vardır.
4- Odaların arkasından sana çağıran kimselerin çoğu düşünmüyor.
5- Kendilerine çıkana dek dayanmış olsalardı onlara iyi olurdu. Allah örtendir, yaşatandır.
6- Ey inanmış olan kimseler, size bir taşkın bir duyum ile gelirse, bilmeden bir ulusa çatıp yaptıklarınıza ökünmüşler olmayasınız diye araştırınız.
7-8- İçinizde Allah elçisinin olduğunu biliniz. İşlerin çoğunda size uysaydı sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size inanmayı sevdirdi ve yüreklerinizde onu süsledi. Size kapatmayı, taşkınlığı ve ayaklanmayı iğrendirdi. İşte onlar Allah’tan artı ve iyilik olarak yetişenlerdir. Allah bilendir, biçendir.
9- İnananlardan iki kesim birbirleri ile vuruşursa aralarını düzeltiniz. Onlardan biri diğerinin üzerine azgınlık yaparsa azgınlık yapmış olanla Allah’ın buyruğuna dönene dek vuruşunuz. Dönerse aralarını dengeli olarak düzeltiniz ve doğru yapınız. Allah doğruları sevdirir.
10- İnananlar kardeştir. Kardeşlerinizin arasını düzeltiniz. Yaşatılasınız diye Allah’ta korununuz.
11- Ey inanmış olan kimseler, bir ulus diğer bir ulusla eğlenmesin. Onlar kendilerinden daha iyi olabilir. Kadınlar da diğer kadınlarla.. Onlar da onlardan daha iyi olabilir. İçinizi bulandırmayız. Takmalarla atışmayın. İnançtan sonra taşkınlıklar kötü adlandırmadı. Bırakmayan kimse, işte onlar ezenlerdir.
12- Ey inanmış olan kimseler, sanının çoğundan yan durunuz. Sanın kimisi yazıktır. Deşmeyiniz. Birbirinizin arkasından konuşmayınız. Sizden biri kardeşinin etini ölü olarak yemeyi sever mi? Ondan tiksinirsiniz. Allah’ta korununuz. Allah çok bırakandır, yaşatandır.
13- Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve sizi tanışmanız için boylar ve soylar olarak yarattık. Allah’ın yanında görkemliniz en iyi korunandır. Allah bilendir, duyandır.
14- Taşralılar “inandık” söylediler. “İnanmadınız” diye söyle. Ancak “barıştık” söyleyiniz. Yüreğinize inanç girmemiştir. Allah ve elçisini dinlerseniz yaptıklarınızdan hiçbir şeyi yok etmez. Allah örtendir, yaşatandır.
15- İnananlar ancak Allah ve elçisine inanmış ve sonra kuşkuya düşmemiş, varlıkları ve kendileri ile Allah’ın yolunda çaba göstermiş kimselerdir. Doğru olanlar onlardır.
16- Allah’a düzeninizi mi öğretiyorsunuz? Allah göklerde olanları ve yerde olanları bilmektedir. Allah her şeyi bilendir.
17- Barıştılar diye sana kakıyorlar. Barışçı oluşunuzu bana kakmayınız. Değil, doğru iseniz güvene sizi götürmekle Allah sizi sevindirmiştir.
18- Allah göklerin ve yerin gizini bilmektedir. Allah işlediklerinizi görendir.
AÇIKLAMA : Yönetimde iki yol vardır. Hukuk düzenine dayanan yönetimde kimse kimseye emretmemekte, herkes kendi içtihadı ile kendi hareketlerini yapmaktadır. Başkanlar bu sistemde hakem durumundadır. Çıkan anlaşmazlıkları geçici olarak çözerler. Mağdur olduğunu düşünenler hakemlere giderler.
Askeri düzende ise yönetim emirlerle yönetilir. Herkes üstüne itaat eder. Karışıklık ve savaş zamanlarında bu yönetim uygulanır.
İslamiyette bu iki hal ayrı hükümlere tabidir. Ve kur’an’ın bazı ayetlerinde hukuk düzeni ile ilgili hükümler, bazı ayetlerinde ise askeri düzenle ilgili hükümler yer alır. Bu bakımdan birbirine aykırı hükümler var gibi görünür. Oysa herbiri kendi yerinde uygulanmalıdır.
Bu sure gerek topluluk içinde gerekse topluluklar arasında askeri düzeni ilgilendiren hükümler içermektedir. Hukuk düzeninde başkanlar işlere doğrudan karışmayacakları için kendileri bir iş yapmadıkları için halkın çevredekilerin onunla tartışacak bir konuları yoktur. Bu durumlarda başkan için en zor iş sabredip işlere karışmamaktır. Olağanüstü hallerde başkan zaten başkomutan olduğu için tam askeri disipline ihtiyaç vardır. İşte bu surede başkana karşı çevredekilerin nasıl davranacakları anlatılmaktadır. Savaş hallerinin en zor tarafı heyecanlı ve korkulu zamanlarda ortaya çıkan haberlerdir. Böylece bu haberler sebebiyle bir çok dostlar düşman olabilir. Bu zamanlar yöneticilerin ve halkın son derece temkinli davranmalarını emretmektedir. “Bir haber geldiğinde araştırın, yoksa sonra pişman olacağınız işler yaparsınız” diyor.
İnanlar arasında çıkacak vuruşmalarda nasıl aracılık yapılacağı anlatılmaktadır ve uyuşturmamızı ve haksız olana karşı savaşmamızı emretmektedir. Toplulukların ve grupların birbirlerini küçük görmemelerini ve tahkir etmemelerini emretmektedir. Bilmeden zanlarla hareket edilmemesini, gizli istihbarata dayanarak davranmanın yanlış olduğunu, kişilerin kusurlarını yüzlerine söylenmesi ve arkasından konuşulmaması gerektiğini açıklamaktadır. Toplulukların sadece birbirlerini tanımaları ve bilmeleri için gruplara ayrıldı; yoksa herhangi bir kavmin, şa’bın veya kabilenin diğerlerinden bir üstünlüğü olmadığını ifade ederek tüm beşeriyetin barış içinde yaşaması yollarını göstermektedir.
İmanla islamı bir birinden ayırmakta, islamın görünürdeki fiilerle, iman ise kalbi fiillerle ilgili bir iş olduğunu; birincisini irade ile yapmak mümkün olduğu halde ikincisi ise uzun bir eğitime ihtiyaç olduğunu belirterek müslüman olarla ile mümin oları birbirinden ayırmaktadır. Bunun da açık olmasını istemektedir. Düzene uyulmak şartı ile inanmadan yapılan amellerin de Allah tarafından boşa çıkarılmayacağı beyan edilmektedir. Bunun aksini de iddia edenler de vardır. Allah “dininizi siz mi Allah’a öğretiyorsunuz” diye sormaktadır. Böylece bu sure askeri düzenle ilgili hükümlerin esaslarını koymaktadır.