43 - ZUHRUF SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Fülk (kef) : İğ topacı demektir.
Safy (sad) : Sert kayadır.
Zuhruf (ze, hı) : Süs, desen demektir.
Kayz (kaf, dat) : Kırılmış yumurta kabuğudur.
Mısr (sad) : Büyük şehir demektir.
Esef(hemze,sin): Çorak yer demektir.
Selef (sin) : Boynun üst tarafıdır.
Beğt (te) : “Beğiy” boğa demektir. “Y” “t”ye dönüşmüştür ve boğanın ani saldırısından dolayı ani oluşa “beğt” denmiştir.
Helel (hı) : İki diş arasındaki aralığa denir.
Hubr (ha) : Mürekkep boyadır.
Fetr (te) : Baş parmak ile işaret parmağı arasındaki mesafe demektir.
Beles (sin) : Ağzı geniş çuval demektir. “Fuls” dirhemin küçük birimine denir.
Meks(kef,p.se) : Oturup bekleyen adam demektir.
Berme : Çömlektir.
1- Ha Mim.
2- Mübin kitab için...
3- Biz onu akledersiniz diye Arabi Kur’an olarak ca’lettik.
4- Ve o, ledeynimizde kitabın ümmünde hekim olan aliydir.
5- Sizin müsrif bir kavim olmanızdan dolayı zikri sefh olarak sizden darb mı edelim?
6- Evvelkilere nebilerden nicesini irsal ettik.
7- Onlara etvet eden nebi ile ancak istihza ettiler.
8- Onlardan betş olarak eşeddini ihlak ettik ve evvellerin meseli madyetti.
9- Semavatı ve arzı halkedenin kim olduğunu onlara sual ederseniz, “onları alim aziz halketti” kavledecekler.
10- Arzı size mehd olarak ca’l ve orada size sebilleri ihtida edersiniz diye ca’leden kimsedir.
11- Maı semadan bir kader ile tenzil eden kimsedir. Meyte beldeyi onunla inşar ettik. İşte böyle ihrac olunacaksınız.
12- Zevcelerin küllünü halkeden ve fülkeden ve ena’mdan rekbedeceklerinizi size ca’leden kimsedir.
13-14- Zahrlarına istiva edesiniz, sonra üzerine istişva etiğinizde rabbinizin ni’metini zikr edesiniz ve biz onun mukrini değilken bize bunu teshir eden kimse sübhandır ve biz rabbımıza inkilab edeceğiz diyesiniz diye...
15- Abdlerinden ona bir cüz ca’lettiler. İnsan mübin bir kefurdur.
16- Yoksa halkettiklerinden bintleri ittihaz etti de ibnleri size mi isfa etti?
17- Rahmana mesel olarak darb olunan ile onlardan biri tebşir olunduğunda o kazim olarak vechi müsvedden zalleder.
18- O hisamda mübinin ğayrı iken hilyede tenşi edilen kimseyi mi?
19- Rahmanın abdleri olan melekleri ünsalar olarak ca’l ettiler. Halklerine şahid mi oldular? Onların şehadeti ketbolunacak ve sual olunacaklar.
20- Rahman meşiet etmeseydi biz onlara ibadet etmezdik, kavlettiler. Onların bunda hiç bir ilmi yoktur. Onlar ancak hırs ediyorlar.
21- Yoksa onlara min kebl bir kitab mı ita ettik de onlar ona istimsak ediyorlar?
22- Bel, biz ebilerimizi bir ümmet üzere vecdettik de biz onların eserleri üzere ihtida ediyoruz.
23- İşte böyle, mütreflilerin “biz ebilerimizi bir ümmet üzere vacdettik ve biz onların eserleri üzere muktedunuz” diye kavledilmeyen bir neziri senden kabl bir karyeye irsal etmedik.
24- Ebilerinizi üzerinde vecdettiklerinizden ehda ile size ciet etmiş olsam da mı, diye kavletti. Biz size irsal olunana kafirleriz, kavlettiler.
25- Onlardan intikam aldık, mükezziblerin akibetinin nasıl olduğuna nazar et.
26-27- Hani İbrahim ebisine ve kavmine, beni fıtreden kimsenin dışında ben, sizin i’badet etmekte olduğunuzdan beriim, o bana hidayet edecek, diye kavletmişti.
28- Onu, rucu ederler diye a’kibi içinde baki bir kelime ca’letti.
29- Bel, bunları ve ebilerini, kendilerine hak ve mübin bir resul ciet edene dek temti’ ettim.
30- Hak onlara ciet ettiğinde “bu bir sihirdir ve biz onun kafiriyiz” kavlettiler.
31- “Bu Kur’an iki karyeden azim bir recüle tenzil olunmalıydı” diye kavlettiler.
32- Rabbinin rahmetini onlar mı kasmediyor? Dünya hayatında ma’işetlerini onların beyninde kasmeden biziz ve ba’zısı ba’zısını suhriyyen ittihaz etsin diye ve dereceler olarak ba’zısını ba’zısına ref’ ettik. Rabbin rahmeti cem’ ettiklerinden hayrdır.
33- Nas vahide bir ümmet olmasaydı Rahmanı küfreden kimselerin beytlerine sakifleri ve üzerlerine zuhur etmekte oldukları me’recleri fiddeden ca’lederdik.
34-35- Beytlerine babları ve üzerlerine ittika ettikleri serirleri ve zuhrufu da.. İşte bunun küllü sadece dünya hayatının metaı’dır, ahiret rabbinin i’ndindedir, müttekiler içindir.
36- Kim Rahmanın zikriden a’şy ederse ona bir şeytanı tekyiz ederiz de o onun kerinidir.
37- Onlar, onları sebilden saddediyorlar ve kendilerinin mühtedi olduklarını hesab ediyorlar.
38- Hatta, bize ciet edince “Ya leyte beynim ve beyninde iki meşrik bü’dü olsaydı” kavledecek. Karin bi’se oldu.
39- Zülmetmiştiniz ya, el yevm size nef’ etmeyecek. Siz a’zabda müştereksiniz.
40- Sen mi summe sem’ ve u’mye hidayet edeceksin? Mübin bir dalalette olan kimseye de mi?
41-42- Ya seni zihab eder onlardan intikam alırız ya da onlara va’dettiğimizi sana irae ederiz. Biz onlara muktediriz.
43- Sen sana vahyolunana istimsak et. Sen müstekim bir sırattasın.
44- O sana ve kavmine bir zikirdir. İleride sual olunacaksınız.
45- Senden min kabl resullerimizden irsal ettiklerimize sual et: “Rahmanın dununda ibadet edilecek ilahlar mı ca’lettik?
46- Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve meleine irsal ettik de “ben alemlerin rabbinin resulüyüm” kavletti.
47- Onlara ayetlerimiz ciet ettiğinde onlar ona dahkettiler.
48- Onlara bir ayet ira etmedik ki, o onun uhtundan ekber olmasın. Rucu’ ederler diye onları a’zab ile ahzettik.
49- “Ey sahir, bizim için i’ndindeki ahdin ile rabbine dua’ et, biz ihtida edeceğiz” kavlettiler.
50- Onlardan a’zabı keşfettiğimizde onlar nüks ederler.
51- Firavun kavmine nida etti: “Ey kavmim Mısır’ın mülkü ve tahtımdan cereyan etmekte olan bu nehirler benim değil midir? İbsar etmiyor musunuz?
52- Ben mi yoksa mehin olan ve beyanı keydedemeyen bu kimse mi daha hayırdır?
53- Kendisine zehebden esvire ilka olunmalı veya onunla beraber mukterin olarak melekler ciet etmeli idi.
54- Kavmini istihfaf etti de ona ita’at ettiler. Onlar fasık bir kavim idiler.
55- Bize isaf ettiklerinde onlardan intikam aldık da onları cemia’n iğrak ettik.
56- Onları ahirine selef ve mesel ca’lettik.
57- Meryem’in ibni mesel olarak darb olunduğunda kavmin ondan sadd eder.
58- İlahlarımız mı yoksa o mu daha hayrdır, kavlettiler. Onu sana sadece cedel olsun diye darbettiler. Bel, onlar hasim bir kavimdir.
59- O ancak kendisine in’am ettiğimiz bir a’bdir ve onu İsrail beninine mesel olarak ca’lettik.
60- Eğer meşiet etseydik sizden arzda halfeden melekler ca’lederdik.
61- O sa’at için bir i’limdir, ona imtira etmeyin ve bana ittiba’ edin. Bu müstekim sırattır.
62- Şeytan sizi saddetmesin. O size mübin bir a’düvdür.
63- İ’sa beyyineler ile ciet ettiğinde “ben size hikmet ile ve kendisinde ihtilaf ettiğinizin ba’zısını size tebyin etmek için ciet ettim. Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz” kavletti.
64- “Allah, o rabbim ve sizin rabbinizdir, ona ibadet ediniz. Bu müstekim sırattır”.
65- Ehzab beyinlerinde ihtilaf ettiler. Zulmetmiş olan kimselere elim yevmin azabından veyl.
66- Onlar şuu’r etmedikleri halde yalnız saa’tin kendilerine beğteten etvet etmesini mi nazar ediyorlar?
67- Yevmeizin müttekilerin dışında ehiller ba’zısı ba’zısının a’düvvüdür.
68- Ey i’badım, ol yevm size havf yoktur ve siz hüznetmezsiniz.
69- Ayetlerimize iman etmiş ve müslüman olmuş kimselerdir.
70- Cennete duhul ediniz, siz ve zevceleriniz ihbar olunacaksınız.
71- Onların üzerinde zehebden sahifeler ve ekvab ile tavaf olunur ve orada nefislerin iştiha ettikleri ve a’yinler telezzü ettikleri var. Siz orada halidlersiniz.
72- İşte amel etmiş olduklarınız dolayısıyla varis olduğunuz cennet budur.
73- Size orada kesir fakihe vardır. Ondan ekledersiniz.
74- Mücrimler cehennem a’zabındadırlar, haliddirler.
75- Onlar orada müblis iken onlardan teftir olunmazlar.
76- Onlara zulmetmedik ve lakin onlar zalimler oldular.
77- “Ey Malik, rabbin bize kaza etsin” diye nida ettiler. “Siz meksedeceksiniz” kavletti.
78- Hakkı size ciet ettirdik ve lakin ekseriniz hakk için karihlersiniz.
79- Yoksa bir emri ibram mı ettiler, biz de mübrimiz.
80- Yoksa biz onların sırlarını ve necvalarını seme’tmediğimizi mi hesabediyorlar? Bela, resullerimiz de onların ledeyinde ketbederler.
81- Eğer Rahman’ın bir veledi olsaydı ben a’bidlerin evveli olurum.
82- Semalar ve arzın Rabbi, a’rşın Rabbi onların vasıflandırdıklarından sübhandır.
83- Onları vezret, va’dolundukları yevmlerine ilka oluncaya dek havzetsinler ve le’betsinler.
84- O semada ilah olan ve arzda da ilah olan kimsedir. O alim olan hakimdir.
85- Semavatın, arzın ve ikisinin beyninde olanların mülkü kendisinin olan tebarük etti. Sa’atın ilmi onun i’ndindedir. Ona i’rca olunursunuz.
86- Hakka i’lmederek şehadet edenler dışında onun dununda du’a ettikleri kimseler şefa’ate malik olmaz.
87- Kendilerini kimin halkettiğini onlara sual ederseniz “Allah!” kavlederler. Öyleyse nereye ifk olunuyorlar?
88- Kavli “Ey rabbim, bu kavim iman etmiyor” oldu.
89- Onlardan sefhet ve “selam” kavlet. İleride i’lmedecekler.
1- Ha Mim.
2- Açık yazıt için...
3- Biz onu düşünürsünüz diye Arapça Kur’an kıldık.
4- Ve o, yanımızda yazıtın anasında kesin yücedir.
5- Sizin savurgan bir ulus olmanızdan dolayı anışı aşama olarak sizden keseli mi?
6- İlklere ulaklardan nicesini gönderdik.
7- Onlara bir ulak gelmeye görsün onunla ancak eğlenirler.
8- Onlardan daha çetin olanları yakalayarak yok ettik ve öncekilerin benzeri geçmiş oldu.
9- Gökleri ve yeri yaratanın kim olduğunu onlara sorarsanız “onları bilgin güçlünün yarattığını söyleyecekler.
10- Yeri size beşik yapan ve orada size yolları gidersiniz diye yapan kimsedir.
11- Suyu gökten bir ölçü ile indiren kimsedir. Ölü kenti onunla yeşerttik. İşte böyle çıkarılacaksınız.
12- Eşlerin hepsini yaratan ve kayıklardan ve davarlardan bineceklerinizi size kılan kimsedir.
13-14- Sırtlarına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda yetiştiricinizin iyiliğini anasınız ve biz ona yaklaşmış değilken bize bunu kullandıran kimse arınmıştır ve biz yetiştiricimize dönüşeceğiz, diyesiniz diye...
15- Kullarından ona bir kesim yaptılar. İnsan açık bir kapatandır.
16- Yoksa yarattıklarından kızları kendisine aldı da oğlanları size mi seçti?
17- Yaşatan’a örnek olarak verilen ile onlardan birileri sevindirildiğinde o kaçarak yüzü kapkara olur.
18- O duruşmada savunmasız iken tatlılıklar içinde oluşturulmuş kimseyi mi?
19- Yaşatan’ın kulları olan melekleri dişiler yaptılar. Yaratılışlarına tanık mı oldular? Tanıklıkları yazılacak ve sorulacaklar.
20- Yaşatan dilemeseydi biz onlara kulluk yapmazdık, söylediler. Onların bunda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar ancak devşiriyorlar.
21- Yoksa onlara önceden bir yazıt mı verdik de onlar ona tutunuyorlar?
22- Değil, biz atalarımızı bir topluluk üzere bulduk da biz onların izleri üzerinde yürüyoruz.
23- İşte böyle, savurganları “biz atalarımızı bir topluluk üzere bulduk ve biz onların izlerine uyuyoruz” diye söylenmeyen bir uyarıcıyı senden önce bir kente göndermedik.
24- Atalarınızı üzerinde bulduklarınızdan daha doğrusu ile size gelmiş olsam da mı, diye söyledi. Biz size gönderilen kapatanlarız, söylediler.
25- Onlardan öç aldık, yalancıların sonunun nasıl olduğuna bak.
26-27- Hani İbrahim atasına ve ulusuna “Beni var eden kimsenin dışında ben, sizin kulluk yapmakta olduklarınızdan ırağım, o bana yol gösterecek” diye söylemişti.
28- Onu, dönerler diye ardındakinde kalıcı bir söz yaptı.
29- Değil, bunları ve atalarını, kendilerine gerçek ve açık bir elçi gelene dek yararlandırdım.
30- Gerçek onlara geldiğinde “Bu bir büyüdür ve biz onun kapatanıyız” söylediler.
31- “Bu Kur’an iki kentten ulu bir adama indirilmeliydi” diye söylediler.
32- Yetiştiricinin esenliğini onlar mı bölüştürüyor? Yakın yaşamında geçimliklerini onların arasında bölüştüren biziz ve birbirlerini yar edinsin diye ve basamaklarda kimilerini kimilerine üstün kıldık. Yetiştiricinin esenliği yığdıklarından daha iyidir.
33- İnsanlar bir topluluk olmasaydı Yaşatan’ı kapatan kimselerin evlerine tavanları ve üzerlerine çıkmakta oldukları sekileri altından yapardık.
34-35- Evlerine kapıları ve üzerlerine yaslandıkları koltukları ve süsleri de.. İşte bunun hepsi sadece yakın yaşamın geçimliğidir, öteler yetiştiricinin yanındadır, korunanlar içindir.
36- Kim Yaşatan’ın anışını görmezlikten gelirse ona bir şeytanı ayırırız da o onun yakınıdır.
37- Onlar, onları yoldan saptırıyorlar ve kendilerinin yolda olduklarını sanıyorlar.
38- Bize gelince “Benimle senin aranda iki doğu uzaklığı olsaydı” söyleyecek. Yakını kötü.
39- Ezmiştiniz ya, o gün size yarar sağlamayacak. Siz tadışta ortaksınız.
40- Sen mi sağıra işittirecek ve köre yol göstereceksin? Açık bir şaşkınlıkta olan kimseye de mi?
41-42- Ya seni gönderip onlardan öc alırız ya da onlara söz verdiğimizi sana gösteririz. Biz onlara güç yetiririz.
43- Sen, sana bildirilene tutun. Sen doğru bir yoldasın.
44- O sana ve ulusuna bir anıştır. İleride sorgulanacaksınız.
45- Senden önce elçilerimizden gönderdiklerimize sor. “Yaşatan’ın dışında kulluk yapılacak Tanrılar mı kıldık?”
46- Musa’yı kanıtlarımızla Firavun’a ve önde gelenlere gönderdik de “ Ben toplulukların Yetiştiricisinin elçisiyim” söyledi.
47- Onlara kanıtlarımız geldiğinde onlar ona güldüler.
48- Onlara bir kanıt göstermedik ki, biri diğerinden üstün olmasın. Dönerler diye onları tadış ile yakalayıverdik.
49- “Ey büyücü, bizim için yanındaki andın ile yetiştiricini çağır, biz de yola geleceğiz” söylediler.
50- Onlardan tadışı kaldırdığımızda onlar bozarlar.
51- Firavun ulusuna seslendi: “Ey ulusum, Mısır’ın hanlığı ve altımdan akmakta olan be ırmaklar benim değil midir? Görmüyor musunuz?”
52- Ben mi yoksa önemsiz olan ve savunmasını yapamayan bu kimse mi daha iyidir?
53- Kendisine altından bilezikler takılmalı veya onunla beraber yakın olarak melekler gelmeli idi.
54- Ulusunu küçümsedi de ona uydular. Onlar taşkın bir ulustular.
55- Bizi darılttıklarında onlardan öc aldık da onları toptan boğduk.
56- Onları sonrakilere geçmiş ve örnek yaptık.
57- Meryem’in oğlu bir örnek olarak getirildiğinde ulusun ondan sapar.
58- Tanrılarımız mı yoksa o mu daha iyidir, söylediler. Onu san sadece bir çatışma olsun diye getirdiler. Değil, onlar çekişen bir ulustur.
59- O ancak kendisine yararlandırdığımız bir kuldur ve onu İsrail oğullarına örnek yaptık.
60- Eğer dileseydik sizden yerde yerinize geçen melekler kılardık.
61- O olacak gün için bir bilimdir, ona kuşku duymayın ve bana uyun. Bu dosdoğru bir yoldur.
62- Şeytan sizi saptırmasın. O size açık bir düşmandır.
63- İsa açıklamalar ile geldiğinde “Ben size bilgelik ile ve kendisinde ayrılığa düştüğünüzün bir bölümünü size açıklamak için geldim. Allah’ta korununuz ve bana uyunuz” söyledi.
64- “Allah, o yetiştiricim ve sizin yetiştiricinizdir, ona kulluk yapınız. Bu dosdoğru bir yoldur.”
65- Öbekler, aralarında ayrılığa düştüler. Ezmiş olan kimselere acıklı günün tadışından vay.
66- Onlar bilincine varmadıkları halde yalnız günün size birden bire gelmesini mi gözlüyorsunuz?
67- İşte o gün, korunanların dışında yandaşlar birbirine düşmandır.
68- Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz üzülmezsiniz.
69- Kanıtlarımıza inanmış ve barışmış kimselerdir.
70- Bahçeye giriniz, siz ve eşleriniz buyurulursunuz.
71- Onların üzerinde altından tepsiler ve kaplar ile dönülür ve orada içlerinin çektiği ve gözlerin bakakalacakları var. Siz orada kalıcısınız.
72- İşte işlemiş olduklarınız dolayısıyla bırakılan bahçe budur.
73- Size orada çok yemiş vardır. Ondan yersiniz.
74- Suçlular tandır tadışındadırlar, kalıcıdırlar.
75- Onlar orada ümitsiz iken onlardan ayrılamazlar.
76- Onları ezmedik ve ancak onlar ezici oldular.
77- “Ey yönetici, yetiştiricin bize kessin” diye çağırdılar. “Siz kalacaksınız” söyledi.
78- Gerçeği size gönderdik ve ancak çoğunuz gerçeğe gönülsüzsünüz.
79- Yoksa bir işi mi kotardılar, biz de kotarıyoruz.
80- Yoksa biz onların gizlerini ve gizli buluşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Değil, elçilerimiz de onların yanlarında yazarlar.
81- Eğer yaşatanın bir çocuğu olsaydı ben kulluk yapanların ilki olurum.
82- Gökler ve yerin yetiştiricisi, sekinin yetiştiricisi onların nitelendirdiklerinden arınmıştır.
83- Onları boşla, söz verildikleri günlerine ulaştırılıncaya dek yüzsünler ve eğlensinler.
84- O gökte tanrı olan ve yerde de tanrı olan kimsedir. O bilgindir, kesicidir.
85- Gökleri, yerin ve ikisinin arasında olanların hanlığı kendisinin olan bolardı. Günün bilgisi onun yanındadır. Ona döndürülürsünüz.
86- Gerçeğe bilerek tanıklık edenler dışında O’nun dışında çağırdıkları kimseler aracılık yapamazlar.
87- Kendilerini kimin yarattığını onlara sorarsanız “Allah!” söylerler. Öyleyse nereye yönlendiriliyorsunuz?
88- Sözü “Ey yetiştiricim, bu ulus inanmaz” oldu.
89- Onlardan iyilikle ayrıl ve “barış” söyle. İleride öğrenecekler.
AÇIKLAMA : Bu surede Kur’an’ın Arapça olduğu söylenmektedir. Arap dili Allah tarafından Kur’an’ı ifade edebilecek şekilde geliştirilmiştir. Bunun en açık delili “hadid” kelimesidir. Bu kelime demirin atom yapısını ebcet hesabı ile içermektedir. “Suyu ölçülü olarak indirdik” ayeti ile herşeyin fazlası ve eksiği zararlıdır, bunun en açık misali yağmurdur. Fazla yağmur da az yağmur da zararlıdır. İnsanların geleneklere uyarak yaşadıkları ve alıştıkları şeyleri eleştirmediklerini beyan ederek “Biz babalarımızı bir topluluk olarak bulduk, onlara uyuyoruz” demelerine karşılık resulün “Benim getirdiğim babalarınızınkinden daha üstün olursa yine mi onlara uyacaksınız” sözüne onlar “evet” deyince Allah “Biz onlardan intikam aldık” diyor. Böylece en iyisine uymanın zorunlu olduğunu, bunu yapmayanların helak olacağını bildiriyor.
Peygamberin iki büyük şehirden birisinin büyüğüne girmiş olması gerektiğini ileri sürenlere “Allah’ın rahmetini onlar mı taksim ediyor” diye cevaplıyor. Bunun gerekçesini de insanların değişik konularda bir birinden üstün yaratıldıkları ve böylece onların birbirine muhtaç hale getirdiğini ve bu yoldan birlik sağladığını ifade etmektedir. Yönetimde ve servette o iki beldenin başkanlarını yüce kılmış ve nübüvvette ise başkasını yüceltmiştir. Ve insanlar arasında denge koymuştur, şeklinde cevap vermiştir.
“Sağıra sen mi duyuracaksın, köre sen mi yol göstereceksin” diyerek bizim görevimizin sadece tebliğden ibaret olduğuna işaret etmektedir. “Sana vahy olunana uy, sen doğru yol üzerindesin ve bu sana ve kavmine zikirdir” demek suretiyle risaletin kavme münhasır olduğunu ifade etmektedir. Ve herkes kavmine tebliğ etmekle yükümlü olduğunu söylemektedir. Ayetlerin birbirinden üstün olduğunu bildirerek ayetlerin değişik cihetlerle farklı üstünlükleri olduğunu söylemektedir.
Meryem oğlunun bir kul olduğunu, değil ilah, melek bile olmadığını bildirerek insanların peygamber bile olsalar kutsileştirilmemelerini beyan etmektedir. İsa (AS) bugünkü İncil’de de yazılı bulunan bir beyanda bulunmuştur. “Ben gidiyorum. Çünkü benden sonra biri gelecek, ben gitmezsem o gelmez. Onun gelme vakti gelmiştir. Onun için gidiyorum” demiştir. Böylece Kur’an’ın ve Muhammed(AS)nin geleceğini bildirmiştir ve geçmiş peygamberler hep Kur’an düzeninin gelmesi için hazırlıklar yapmışlardır. Son hazırlığını İsa(AS) yapmıştır ve artık vahin biteceği dönemin yaklaştığı haberine alamet olmuştur.
Cennette nefislerin her canları çektiği şeyin olduğunu ve gözlerin telezzüz edeceğini bildirmiştir. Böylece bir taraftan insanların maddi ihtiyaçlarına, diğer taraftan estetik ihtiyaçlarına işaret etmiştir.
“Rahmanın bir veledi olsaydı, herkesten önce ben ona ibadet ederdim, de” şeklindeki emir ile insanların Allah’ın buyruklarına hiçbir direnme göstermeksizin uymaları gerektiğini bildirmektedir.
“Saatin ilmi onun yanındadır” demesi ile daha yukarıdaki “o saatin ilmidir” ayetleri arasında bir çelişki yoktur. Çünkü İsa(AS)yı ilim olarak koyan Allah’tır.
Son ayet ise “onlardan iyilikle ayrıl ve onlara barış, de” emri ile bu sure müminlerin tebliğ usulunu çok açık bir şekilde ortaya koymakta ikna yolu ile da’vet ve gelmemeleri halinde bile barış içinde yaşanması ve tebliğden sonra da onların rahatsız edilmemelerini bildirmektedir.