74 - MÜDDESİR SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Disar : Battaniye demektir.
Ricz : Pislik demektir. Kir, bedenin ifrazından oluşan pisliktir. Pislik ise dışarıda oluşmuş kirdir.
Hecire (he) : Terkedilmiş harabe yer demektir.
Nekkar : Ağaç kakan kuşu demektir. “Minkar” ise gaga demektir.
Mehd : Beşik demektir.
Tema’ : “Teve’a” olgunlaşmış, koparılmaya hazır hurma demektir. Bu hurmanın özelliğinden dolayı “itaat” ele gelme, söze uyma anlamı kazanmıştır. Vav mim e dönüşmüş, koparmak isteyenin böyle bir hurma salkımına duyduğu arzuya “tem’a” denir.
Zade : Azık demektir.
Sa’d : Bayır, yokuş yer demektir.
Feker : “Vekr” kuş yuvasının giriş kapısıdır. Fiil olarak kuşun yuvaya girmesi demektir. “Vav”ın “fe”ye dönüşmesi ile “tefkir” hislerle elde edilen bilgilerin tasnif edilerek beyinde ilgili yerlere yerleştirilmesi anlamına gelir. “Akıl” bu kavramlar arasındaki bağlara ortaya çıkarmaktır. “Fıkıh” ise bu akli bağlarla ileride olacaklar hakkında hüküm çıkarmak, ictihad etmek demektir.
Sihr : Kesilmiş koyunun akciğeri demektir. Bununla büyü yapmış olmalarından dolayı sihir denmiştir. Sabahın alaca karanlığı ciğere benzediğinden dolayı “seher” denmiştir.
Tis’a : “Sunv’a” tas demektir. Sad sine dönüşmüş genişlik anlamında “saat” olmuştur. “Vus’a” da vav yer değiştirmiş tasın alabileceği miktar, tastakiler anlamı kazanmıştır. “Vus’at”daki vav ta ya dönüşmüş “tis’a” olmuştur. “Semen” yağ demektir. Semiz hayvan hayvan semin olur, “tis’a” da dolgunun daha genişi anlamına gelir. Böylece sekizden sonra gelen dokuz denmiştir.
Maraz : “Bürde” gocuk demektir. Sonra soğuk anlamında “berd” denmiştir. Üşütmekten dolayı hasta olmaya da “maraz” denmiştir.
Berd : Bürde gocuk berd de soğuk demektir.
Rehin : “Rihl” güneşli havada gökyzünde beliren parçalı bulut, sonra dövüldüğünde yüzü gözü morarmış adam, kabileler arasında bir anlaşmazlık olduğunda birşey karşılığı olmak üzere alıkoydukları adam, alacaklıların borçlulardan alacakları kaşılığı tutulan eşyadır.
Silk : Boncuk ve benzeri şeylerin dizildiği iptir. Dizilmek ve girmek anlamlarında kullanılmaktadır.
Havz (hı) : Havuz demektir.
Humur (ha) : Yaban eşeği demektir.
A’rz : Ön dişler demektir.
Nefer : Avcılıkta veya savunmada oluşturulmuş çatışma grubu, sonra bunların işi gezmek olduğundan “nefire” bir işi yapmak için memleketten çıkmak demektir. “Nefret” hoşlanılmayan şey demektir.
Qasvere : Arslan demektir.
Ey müddesir, kıyam edip inzar et. Rabbini tekbir et. Siyabını tethir et. Rüczi hicr et. İstiksar olmayı temenni etme. Rabbin için sabr et. Nakur içine nakr edildiğinde ol yevm asir olan ol yevmdir. Kafirlere yesirsizdir. Beni ve halk ettiğimi vahiyden vezr et. Ona memdud malı ve şuhud benini ca’l ettim ve ona temhid ettim. Sonra yine ziyade etmeme tama ediyor. Kella, o ayetlerimize anid bulunmaktadır. Onu saude ilhak edeceğiz. O tefkir etti ve takdir etti. Katl olundu. Nasıl takdir etti? Sonra yine katl olundu. Nasıl takdir etti? Sonra nazar etti. Sonra abus etti ve basar etti. Sonra idbar etti ve istikbar etti. Bu isar olunan sihirden başkası değil, bu beşerin kavlinden başkası değil, diye kavletti. Onu sakara isla edeceğim. sakarın ne olduğu sana idra etmedi? O ne ibka eder ne de vezr eder. Onun üzerine beşer için tisa’te aşer levvahedir. Narın ashabını melaikeden başkasını ca’l etmedik. Onların adetlerini küfredenlere fitne olması dışında ca’l etmedik. Kendilerine kitap verilen kimseler istiykan etmesi ve iman etmiş olan kimselere imanı ziyade etmesi, kendilerine kitap verilen kimseler ile müminler irtiyab etmemesi ve kalplerinde maraz olan kimseler ile kafirlerin Allah bununla ne misali irad ediyor demeleri dışında... Allah böylece meşieti olanı idlal eder, meşieti olana da hidayet eder. Rabbinin cunudunu kendisinden başkası ilm etmez. O beşer için zikradan başkası değildir. Kella, kamer, idbar ettiğinde leyl, isfar ettiğinde subh için sizden meşieti olanın takaddüm veya teehhur etmesi için beşer için nezir olmak üzere küberin ihdasıdır o. Her nefis kesb ettiğine rehindir. sadece yemin eshabı cennattadır. Mücrimlerden tesaul ederler. Saker içine sizi sülük eden ne? Musalilerden değildik, miskini de itam eder değildik, kavlederler. Haizlerle beraber havz ediyorduk. Bize yakin etvet edene dek din yevmini tekzib ederdik. Şari’lerin şefaati onlara menfaat etmez. Onların nesi ver, tezkireden mu’rizdirler. sanki onlar müstenfir kasvereden firar etmiş humurdurlar. Bel, onlardan her imre kendisine müneşşere suhufu ita edilmesini irade ediyor. Kella, bel, ahirete havf etmiyorlar. kella, o tezkiredir. Meşiet eden kimse onu zikr etti. Allah’ın meşieti olmadıkça zikredemezler. Takva etli odur ve meğfiret ehli odur.
Ey kapanık(1) kalk uyar(2). Yetiştiricini ulula(3). Giyeceğini arındır(4). Pislikten uzaklaş(5). Çoğalmana sevinme(6). Yetiştiricine dayan(7). Boru öttürüldüğünde(8). işte o gün, kapatanlar üzerine kolay olmayan çetin bir gün olacak(9-10) Beni ve yarattığım kimseyi başbaşa bırak (11). Ona sürekli varlık ve yetişkin çocuklar kıldım(12-13). Onu yerleştirdim yine de o artırmamı istiyor.(14-15) Öyle değil o kanıtlarımıza direnmektedir (16). Onu yokuşa saracağız(17) O oyladı ve ölçülendirdi(18). Nasıl ölçülendirmişti yıkıldı(19). sora nasıl ölçülendirdi yıkıldı. Sonra baktı, sonra baktı, sonra astı ve ekşitti. Sonra geri döndü ve böbürlendi. Bu düzenlenmiş büyüden başkası değil. Bu kişi sözünden başkası değil, dedi. Yakında onu sıcağa tutacağız. Sıcağın ne olduğunu sen bilmiyorsun(27). Ne alakor, ne de bırakır(28). Onun üzerinde kişi için ondokuz olarak katmanlanmıştır(29,30). Ateşin oturanları meleklerden başkaları değil. Sayılarını, kapatmış olan kimselere sınav olma dışında yapmadık. Kendilerine yazıt verilen kimselerin kanması, inanmış olan kimselerin inançlarının artması, kendilerine yazıt verilen kimselerin ve inananların kuşkulanmamaları ve yüreklerinde sayrılık olan kimselerin ve kapatanların Allah bu örnekle ne diliyor dilemeleri dışında... Böylece Allah dilediği şaşırtır, dilediğini yola koyar. Yetiştiricinin ordularını kendisinden başkası bilemez. Onlar kişiye anımsatmanın dışında değiller(31). Öyle değil, ay, sona erdiğinde gece. Ağardığında tan için o kişiyi uyarmak üzere büyüklerden biridir. Sizden dileyen kimse ileri gitsin ya da geri kalsın. Herkes ettiklerine tutuktur. Sadece sağda oturanlar bahçe içindedirler. Suçlulardan soruştururlar. Sizi bu sıcağa koyan ne? Kanıtlar gelmiş iken biz kılanlardan değildik. Yoksulları doyurmazdık. Dalanlarla beraber dalardık. İşlem gününü yalanlardık dediler. Aracıların aracılığı onlara yaramayacak. Onlara ne oluyor, aslandan ürküp kaçmış eşekler gibi anıtsatılmadan kaçıyorlar. Onlardan her biri yayılmış yaprakların kendilerine verilmesini istiyorlar. Öyle değil, onlar sondan korkmuyorlar. O anımsatmadır. İsteyen anlasın. Allah istemedikçe onlar anlamazlar. O korunanlardandır ve salınanlardandır.
AÇIKLAMA : Kur’an’da iki çeşit sure yer alır. Biri Medine’de nazil olan yönetim sureleridir. Diğeri ise Mekke’de yer alan davet sureleridir. Son sureler Mekke’de nazil olup davet ve davetin hükümlerini ihtiva eder. Bu sure daveti emr eden suredir. Müddessir tabiri ile “örtünen” yatarken örtünen” tabiri ile hitap edilmektedir. “Kalk ve artık uyar” emri ile tebliğ görevi verilmektedir. Kur’an’daki ayetler halin şartlarına göre yorumlanmalıdır. İslam düzeni varsa Medine surelerine göre, İslam düzeni yoksa Mekke surelerine göre tercihen hareket etmeliyiz. İslam’ın genel hükümlerine göre, İslam düzeni yoksa İslam düzeninin getirilmesi için çalışır. İslam düzeni varsa İslam’ın hükümleri uygulanır. İslam düzeninin olmadığı yerlerde de İslamiyetle ilgili hükümler vardır. Bu hükümler topluluktan çok kişileri ilgilendirir. kur’an okumak, namaz kılmak her yerde farzdır. Bu surede “Biz yoksulları da doyurmazdık” ayeti ile zekat müessesesini çalıştırmanın farz olduğunu göstermektedir. Müslüman halklar cemaatleşecekler, birlikte beş vakit namaz kılacaklar ve aralarında ekonomik dayanışmada bulunacaklardır. Ancak surenin başlarında “onlara bolluklar verdiğimiz halde daha çoğunu istiyorlar” diyerek İslam düzeninin olmadığı yerlerde büyük servetler yığmak için çalışmanın mahzurlu olduğuna işaret etmektedir. Bu surede de bundan sonraki surelerde olduğu gibi kainatın yaratılışından, insanın yaratılışından ve ahiretten bahsetmektedir. Yine Kur’an’ın mucizelerine işaret etmektedir.