45 – CASİYE SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Şer’ (ayn) : Hayvanların su içmek için kullandıkları yol demektir.
Cerh (ha) : Yara demektir.
Dehr (he) : “Dar” duvar demektir, “devr” eden dolaşan demektir. “Dehr” vav ha’ya dönüşerek yıllar, çağlar, periyodik zaman birimi anlamı kazanmıştır.
Cisve (p.se) : Taş yığını demektir.
Nesh (sin, hı) : Bir şeyin kopyası, nüshası demektir.
A’teb (ayn, te) : “A’tebe” kapı eşiği demektir.
Yakin (kaf) : “U’kne” dağların başında bulunan çukur, krater; “kayene” doldurmak anlamındadır. “Eykane” bir kabı doldurmak demektir. “İ’kan” kanaat getirmek, yani mutmain olmak, içini doldurmak anlamlarına gelir. Sorunu çözmek anlamına da gelir.
1- Ha Mim
2- Yazıtın indirilişi kesin güçlü Allah’tandır.
3- Göklerde ve yerde inanmışlara kanıtlar vardır.
4- Ve yaratılışınızda da.. Yürüyenlerden yaymakta olduklarında da çözüme ulaşan bir ulusa kanıtlar vardır.
5- Ve gecenin ve gündüzün değişmesinde ve ölümünden sonra yeri onunla dirilterek besinden gökten Allah’ın indirdiğinde ve yellerin esişinde düşünen bir ulus için kanıtlar vardır.
6- İşte bunlar, Allah’ın kanıtlarıdır. Sana onu ölçü ile aktarıyoruz. Allah ve onun kanıtlarından sonra hangi olaya inanacaksınız?
7- Kötü dolandırıcıların tümüne vay.
8- Kendisine aktarıldığında Allah’ın kanıtlarını işitir sonra işitmemiş gibi büyüklenerek diretir. Ona acıklı bir tadış ile sevindir.
9- Kanıtlarımızdan bir şeyi öğrendiğinde onu eğlence edinir. İşte onlara ütüleyen bir tadış vardır.
10- Ötelerinde tandır vardır. Ne kazandıkları ne de Allah’tan başka arkalar olarak edindikleri onlardan bir şeyi savmaz. Onlara büyük bir tadış vardır.
11- Bu bir yoldur ve yetiştiricilerinin kanıtlarını kapatmış olan kimselere, onlara acıklı pislikten bir tadış vardır.
12- İçinde buyruğu ile gemilerin akması için ve artısından aramanız için ve karşılığını veresiniz diye denizi buyruğunuza veren kimsedir.
13- Göklerde olanları ve yerde olanları buyruğunuza verdi. Hepsi ondandır. Bunda düşünen ulus için kanıtlar vardır.
14- İnanmış olan kimselere, kazandıkları ile bir ulusa karşılık vermesi için Allah’ın günlerini, beklemeyen kimselere örtsünler, diye söyle.
15- Kim bir uygunu işlerse kendisinedir, kim de kötülük yaparsa kendine eder. Sonra yetiştiricinize döndürüleceksiniz.
16- İsrail’in oğullarına yazıtı, kesinliği ve ulaklığı vermiş, arınmışlardan onları beslemiş ve onları topluluklara üstün kılmışızdır.
17- Onlara buyruktan açıklamalar verdik. Kendilerine bilim geldikten sonra aralarında azgınlık dışında ayrılık olmadı. Yetiştiricin kalkış gününde ayrı düştükleri konularda aralarında onları yargılayacaktır.
18- Sonra seni buyruktan bir çığır üzere kıldık. Ona uy, bilmeyen kimselerin eğilimlerine uyma.
19- Onlar Allah’ın hiçbir şeyini senden savamazlar. Ezenler birbirine arkadırlar. Korunanların arkası Allah’tır.
20- Bu herkese görüştür ve çözüme ulaşan bir ulusa yoldur ve esenliktir.
21- Kötülükleri yaygınlaştıran kimseler, kendilerini dirilmelerini ve ölmelerini eşit olak üzere inanmış ve uygun işler yapmış kimseler gibi mi yapacağız? Kesinleştirdikleri kötü olmuştur.
22- Allah gökleri ve yeri ve kişilerin hepsine kazandıkları karşılansın diye ölçü ile yarattı. Onlar ezilmeyecek.
23- Tanrısını isteği edinen ve Allah’ın bilim üzere şaşırttığı, işitmesine, yüreğine damgaladığı ve görüşüne örtü koyduğu kimseyi görmedin. Allah’tan sonra ona kim yol gösterir? Düşünmüyor musunuz?
24- “Yakın yaşamımızdan başkası yoktur, ölürüz, diriliriz, çağdan başkası bizi yok etmiyor, diye söylediler. Onların bunda bir bilgisi yoktur. Onlar sadece sanıyorlar.
25- Kanıtlarımız onlara aktarıldığında “doğrulardan iseniz babalarımız ile gelin” söylemelerinden başka onların belgesi olmadı.
26- Allah sizi diriltir sonra öldürür sonra sizi kendisinde kuşku olmayan kalkış gününe toplar; ancak insanların çoğu bilmez, diye söyle.
27- Göklerin ve yerin hanlığı Allah’ındır. O gün süre gelir, bugün çürütenler çökerler.
28- Bütün toplulukları çömelmiş olarak görürsün. Bütün topluluklar yazıtına çağrılır. Bugün işlemiş olduklarınızla karşılanıyorsunuz.
29- Bu yazıtımızdır, size gerçeği söyler. Biz, işlemiş olduklarınızı yedeklemiştik.
30- İnanmış ve uygun işler yapmış olan kimselere gelince, onları yetiştiricileri esenliğine sokar. İşte o açık gölgedir.
31- Kapatmış olan kimselere gelince, kanıtlarım size aktarılmadı mı, suçlu bir ulus olmuş iken büyüklendiniz?
32- Allah’ın sözü gerçektir ve süre kendisinde kuşku olmayandır, söylendiğinde “süre nedir, kavrayamıyoruz, sadece onu sanı sanıyoruz, biz çözüme ulaşmış değiliz” söylediniz.
33- İşlemiş oldukları kötülükler kendilerine çıktı ve kendisi ile alaya almış oldukları kendilerine çarptı.
34- Bu gününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi biz de sizi bugün unutuyoruz. Varış yeriniz ateştir ve size yardımcılar yoktur, diye söylendi.
35- Bu sizin Allah’ın kanıtlarını eğlence edinmenizden ve yakın yaşamın sizi aldatmasındandır. Bugün ondan ne çıkarılırlar ne de eşikte bırakılırlar.
36- Değer, göklerin yetiştiricisi ve yerin yetiştiricisi toplulukların yetiştiricisi Allah’tır.
37- Göklerde ve yerde büyüklenmek onundur. O kesin güçlüdür.
1- Ha Mim.
2- Kitabın tenzili hekim olan aziz Allah’tandır.
3- Semavatta ve arzda müminlere ayetler vardır.
4- Ve halkınızda da.. Dabbeden bessetmekte olduklarında da iykan eden bir kavme ayetler vardır.
5- Ve leylin ve neharın ihtilafında ve mevtinden ba’d arzı onunla ihya ederek rızıktan semadan Allah’ın inzal ettiğinde ve rihlerin tesrifinde akleden bir kavim için ayetler vardır.
6- İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir. Sana onu hakla tilavet ediyoruz. Allah ve onun ayetlerinden ba’d hangi hadise iman edeceksiniz?
7- Esim effakin külline veyl.
8- Kendisine tilavet olunduğunda Allah’ın ayetlerini sem’ eder sonra onu sem’ etmemiş gibi müstekbiren ısrar eder. Ona elim bir a’zabı tebşir et.
9- Ayetlerimizden bir şeyi i’lmettiğinde onu hüzüv olarak ittihaz eder. İşte onlara mühin bir azab vardır.
10- Veralarında cehennem vardır. Ne kesbettikleri ne de Allah’ın dunundan veliler olarak ittihaz ettikleri onlardan bir şeyi iğna etmez.Onlara a’zim bir azab vardır.
11- Bu bir hudadır ve Rablerinin ayetlerini küfretmiş olan kimselere, onlara elim riczden bir a’zab vardır.
12- İçinde emri ile fulkun cereyan etmesi için ve fadlinden ibtiğa etmeniz için ve şükr edesiniz diye bahri size teshir eden kimsedir.
13- Semavatta olanları ve arzda olanları size teshir etti. Cemia’n kendisindendir. Bunda tefekkür eden kavm için ayetler vardır.
14- İman etmiş olan kimselere, kesbettikleri ile bir kavme icza etmesi için Allah’ın yevmlerini, rica etmeyen kimselere ğufr etsinler, diye kavlet.
15- Kim bir salihi amel ederse nefsinedir, kim de isae ederse aleyhinedir. Sonra rabbinize irca’ olunacaksınız.
16- İsrailin beninine kitabı, hükmü ve nübüvveti ita emiş, tayyibattan onları rızıklandırmış ve onları alemlere tefdil etmişizdir.
17- Onlara emirden beyyineler ita ettik. Kendilerine ilim ciet ettikten be’d beyinlerinde beğyin dışında ihtilaf etmediler. Rabbin ihtilaf ettiklerinde beyinlerinde kıyamet yevminde keza edecektir.
18- Sonra seni emirden bir şeriat üzerine ca’l ettik. Ona ittiba’ et, i’lmetmeyen kimselerin hevalarına ittiba’ etme.
19- Onlar Allah’ın hiç bir şeyini senden iğna edemezler. Zalimlerin ba’zısı ba’zısına velilerdir. Müttekilerin velisi Allah’tır.
20- Bu nasa besairdir ve ikan eden bir kavme huda ve rahmettir.
21- Seyyiatı ictirah eden kimseler, kendilerini mehyalarını ve mematlarını seva olmak üzere iman etmiş ve salihatı amel etmiş kimseler gibi mi ca’l edeceğiz? Hükmettikleri sevet etti.
22- Allah semavatı ve arzı ve nefsin küllisine kesbettikleri icza olunsun diye hakk ile halk etti. Onlar zulm olunmayacak.
23- İlahını hevası ilahı olarak ittihaz edinen ve Allah’ın i’lim üzere idlal ettiği, sem’ine ve kalbine hatmettiği ve basarına ğişave olarak ca’l ettiği kimseyi re’yettin mi? Allah’ın ba’dından ona kim hidayet eder? Tezekkür etmiyor musunuz?
24- “Dünya hayatımızdan başkası yoktur, mevt ederiz, hayy oluruz, dehrden başkası bizi helak etmiyor, kavlettiler. Onların bunda bir i’lmi yoktur. Onlar sadece zannediyorlar.
25- Ayetlerimiz onlara tilavet olunduğunda “sadıklardan iseniz ebilerimiz ile etvet edin” kavletmelerinden başka onların hücceti olmadı.
26- Allah sizi ihya eder sonra imate eder sonra sizi kendisinde reyb olmayan kıyamet yevmine cem’ eder, lakin nasın ekseri ilmetmez, diye kavlet.
27- Semavatın ve arzın mülkü Allah’ındır. O yevm saat kiyam eder, ol yevm mübtiller hüsr olur.
28- Ümmetin küllünü casiye olarak re’y edersin. Ümmetin küllü kitabına da’vet olunur. El yevm amel etmiş olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
29- Bu kitabımızdır, size hakla nutk eder. Biz, amel etmiş olduklarınızı intinsah etmiştik.
30- İman etmiş ve salihatı amel etmiş olan kimselere gelince, onları rableri rahmetine idhal eder. İşte o mübin fevzdir.
31- Küfretmiş olan kimselere gelince, ayetlerim size tilavet olunmadı mı, mücrimin bir kavim olmuş iken istikbar ettiniz?
32- Allah’ın va’dı haktır ve saat kendisinde reyb olmayandır kavledildiğinde “saat nedir idra etmiyoruz, sadece zannı zannederiz, biz müsteykinler değiliz” kavlettiniz.
33- Amel ettikleri seyyiat onlara bed’ etti ve kendisi ile istihza etmiş oldukları onlara havk etti.
34- Bu yevminizin likasını nesyettiğiniz gibi biz de sizi el yevmi nesyediyoruz. Me’vanız nardır ve size nasırlar yoktur, diye kavledildi.
35- Bu sizin Allah’ın ayetlerini hüzüv ittihaz edinmenizden ve dünya hayatının sizi ğarretmesindendir. El yevm ondan ne ihrac olunurlar ne de isti’tab olunurlar.
36- Hamd, semavatın rabbi ve arzın rabbi alemlerin rabbi Allah’ındır.
37- Semavat ve arzda kibriya onundur. O hekim olan azizdir.
AÇIKLAMA : Bu surede “göklerde olanlar ve yerde olanların hepsini size müsahhar kılmıştır” ayeti ile kainatın bir bütün olduğu ve kainatın yaratılışındaki gayenin insan olduğu ifade edilmektedir. Bu surede “İsrail oğullarına kitabın ve hükmün verildiği beyan edilerek diğer halkların üzerine tafdil edildiği beyan edilmektedir. İnsanların arasında birliğin sağlanması için yönetimde birliğe ihtiyaç vardır. Bunun zaruri sonucu bir yönetim merkezinin doğması ve birilerinin üstün kılınmasıdır. Tarihte henüz bugün olduğu gibi eğitim yaygınlaşmış olmadığından bu eğitim bir aile içinde ve bir kabile içinde yapılmıştır. Mezopotamya’da Nuh’un zürriyeti sonra da İbrahim’in zürriyeti ilahi risaleti temsil etmişler ve insanlığın yücelmesine hizmet etmişlerdir. Bunların yani İsrail oğullarının varlıkları kıyamete kadar devam edeceğine Kur’an’da işaret vardır. İşte burada belirtilen tafdil bu tafdildir.
“Sonra seni emirden bir şeriat üzere kıldık” diyerek son peygamberin de İsrail oğulları gibi tafdil edilmiş, yani görevlendirilmiş kişi olduğu belirtilmektedir. “Bu nas için besairdir, yakin getiren bir kavim için ise rahmettir” demek sureti ile bütün insanlara hitab etmek üzere gelen Kur’an’ın ancak ona inananlar için bir rahmet olacağına işaret edilmektedir. Temel felsefeyi iyiler ile kötülerin bir tutulamayacağı, eşit tutulursa o zaman haksızlık olacağına dayanmaktadır.
“İlahını hevası ittihaz eden...” tabiri ile Allah’a inananların O’nun emirlerine uyacakları yerde O’nu kendi hevalarına alet ettiklerine işaret edilmektedir.
“Onların hüccetleri “atalarımızı getirin” demelerinden ibaret kalıyor. Buna cevap olarak “hepimizi bir arada bir araya getirecektir” şeklinde vermektedir ki, onları atalarını getirse başkalarının da atalarını getirmesi gerekir. O zaman bütün insanlar dirilmiş olur ve bu dünyanın düzeni böyle bir dirilmeyi taşıyamaz. Bugünkü insanları bile besleyemeyen yeryüzü bu şartlar altında dirilecek olan bütün insanları nasıl besleyecektir. Öyle ise böyle bir talep ancak kıyameti istemektir ki, o da bundan sonra geleceklerin gelmesini engellemeyi istemektir. Demek ki, bunları isteklerinde bire ma’kulluk yoktur.
“Hamd, semavatın rabbi ve arzın rabbinindir, alemlerin rabbinindir” demek suretiyle göklerin rabbi ile yerin rabbinin aynı olduğunu ve bunun alemlerin yani insanların rabbi olduğunu ifade ederek hilkatin gayesinin insan olduğuna işaret etmektedir. Böylece bu sure Allah ve ahiret ve peygamberler hakkındaki kanıtları bu yönleri ile ortaya koymaktadır.