29 – A’NKEBUT SURESİ
Vesn (p.se) :
Rics (sin) : Kir.
Ricz : Pislik.
A’sev (ayn) : Sırtlan.
Cüsme (p.se) : Dibe çöken tortu, çökerti. Cusum çökmek demektir.
A’nkebut (ayn,kef,te) : Örümcektir, “a’kibe” yumru, “ka’b” da topuk demektir.
1- Elif Lam Mim.
Elif Lam Mim.
2- Nas, iftina olunmaksızın “iman ettik” kavletmeleri ile itrak olunacaklarını mı hesab etti?
İnsanlar, denenmeksizin “inandık” söylemeleri ile bırakılacaklarını mı sandı?
3- Ve onlardan kabl olan kimseleri fetn etmiştik, Allah sıdk etmiş olan kimseleri i’lmeder ve kazibleri de i’lmeder.
Ve onlardan önce olan kimseleri denemiştik, Allah doğru yapmış olan kimseleri bilir ve yalancıları da bilir.
4- Yoksa seyyieleri a’mel eden kimselerin bizi sebket edeceklerini mi hesab etti? Hükmettikleri şey sevet etti.
Yoksa kötülükleri işleyen kimselerin bizi geçeceklerini mi sandı. Kestikleri şey kötü oldu.
5- Kim Allah’ın likasını rica ederse Allah’ın eceli gelecektir. Ve semi’ a’lim O’dur.
Kim Allah’a kavuşmayı umarsa Allah’ın süresi gelecektir. Ve işiten bilen O’dur.
6- Kim mücahede ederse nefsi için mücahede eder. Allah, a’lemlerden ğaniydir.
Kim çabalarsa kendisi için çabalamış olur. Allah, topluluklardan varlıklıdır.
7- Ve iman etmiş ve salihleri a’mel etmiş olan kimselerin seyyielerini onlardan tekfir ederiz ve a’mel etmiş olduklarının en haseni ile onları tecziye ederiz.
Ve inanmış ve uygun olanları işlemiş olan kimselerin kötülüklerini onlardan kapatırız ve işlemiş olduklarının en iyisi ile onları karşılarız.
8- Ve insana validelerine hüsnayı tavsiye ettik. Eğer seninle, bir i’lmin bulunmadığı konuda bana işrak etmene cihad ederlerse onlara itaa’t etme. Mercii’niz banadır, a’mel etmiş olduklarınızı size inba edeceğim.
Ve insana anne babasına iyiliği öğütledik. Eğer seninle, bir bilgi olmadığı konuda bara ortak koşman için çabalarlarsa onlara uyma. Dönüşünüz banadır, işlemiş olduklarınızı size bildireceğim.
9- Ve iman etmiş ve salih olanları işlemiş olan kimseleri salihler içine idhal edeceğiz.
Ve inanmış ve uygun olanları işlemiş olan kimseleri uygunlar içine sokacağız.
10- Ve nastan “Allah’a iman ettik” diye kavleden kimseler vardır. Allah konusunda eziyet edilince nasın fitnesini Allah’ın a’zabı gibi ca’l eder. Eğer rabbinden bir nasr ciet ederse “Biz sizinle beraberiz” kavlerderler. Allah, alemlerin sadırlarında olanı en alim değil midir?
Ve insanlardan “Allah’a inandık” diye söyleyen kimseler vardır. Allah konusunda incitilince insanların denemesini Allah’ın tattırışı gibi sayar. Eğer Yetiştiricisinden bir yardım gelirse “Biz sizinle beraberiz” söylerler. Allah, toplulukların başlarında olanı en iyi bilen değil midir?
11- Ve Allah, iman etmiş olan kimseleri i’lm edecek, münafıkları da i’lm edecek.
Ve Allah, inanmış olan kimseler bilecek, ikiyüzlüleri de bilecek.
12- Ve küfretmiş olan kimseler, iman etmiş olan kimselere “Sebilimize ittiba’ ediniz ve hatalarınızı haml edelim” diye kavletti. Ve onlar, onların hatalarından hiçbir şeyi haml edecek değiller. Onlar kaziblerdir.
Ve kapatmış olan kimseler, inanmış olan kimselere “Yolumuza uyunuz, yanlışlarınızı yüklenelim” diye söyledi. Ve onlar, onların yanlışlarından hiçbir şeyi yüklenecek değiller. Onlar yalancıdırlar.
13- Onlar sekillerini ve sekilleriyle beraber başka sekilleri de hamledecekler. Ve kıyamet yevminde futur ettiklerinden dolayı sual olunurlar.
Onlar ağırlıklarını ve ağırlıkları ile beraber başka ağırlıklarını yüklenecekler. Ve kalkış günü uydurduklarından dolayı sorgulanacaklardır.
14- Ve Nuh’u kavmine irsal etmiştik de içlerinde hamsiin a’m dışında elfe sene lebsetti. Onlar zalimler iken Tufan onları ahz etti.
Ve Nuh’u ulusuna göndermiştik de içlerinde elli yıldan başka bin yıl yerleşti. Onlar ezenler iken Subaskını onları yakalayıverdi.
15- Onu ve sefine ashabını inca ettik ve onu a’lemlere bir ayet ca’lettik.
Onu ve gemidekileri kurtardık ve onu (gemiyi) topluluklara bir kanıt yaptık.
16- Ve İbrahim’i de.. Hani kavmine “Allah’a i’badet ediniz ve O’na ittika ediniz. Bu, i’lm ediyorsanız size daha hayırdır” diye kavletti.
Ve İbrahim’i de.. Hani ulusuna “Allah’a kulluk yapınız ve O’nda korununuz. Bu, biliyorsanız size daha iyidir” diye söyledi.
17- Yalnız Allah’ın dunundan vesinlere i’badet ediyorsunuz ve ifki halk ediyorsunuz. Allah’ın dunundan i’badet etmiş olduğunuz kimseler size bir rızkı mülk yapamazlar, rızkı Allah’ın i’ndinden ibtiğa ediniz ve O’na i’badet ediniz ve O’na şükrediniz. O’na rucu’ olunacaksınız.
Yalnız Allah’ın dışından yontulara kulluk ediyorsunuz ve uyduruğu yaratıyorsunuz. Allah’ın dışından kulluk yapmış olduğunuz kimseler size bir besini veremezler, besini Allah’ın yanından umunuz ve O’na kulluk yapınız ve O’nu karşılayınız. O’na döndürüleceksiniz.
18- Ve tekzib ederseniz, sizden kabl ümmetler de tekzib etmişti. Ve resule ancak mübin belağ gerekir.
Ve yalanlarsanız, sizden önce topluluklar da yalanlamışlardı. Ve elçiye ancak açık ulaştırma vardır.
19- Allah’ın, halkı nasıl ibda ettiğini re’y etmediler mi? Sümme onu ia’de edecek. Bu, Allah’a yesirdir.
Allah’ın, yaratılışı nasıl başlattığını görmediler mi? Sonra onu geri getirecek. Bu, Allah’a kolaydır.
20- “Arzda seyrediniz de halkı nasıl bed’ etti nazar etsinler. Sümme Allah ahiret neşetini inşa ediyor” kavlet. Allah, şeyin küllüne kadirdir.
“Yerde geziniz de yaratılışa nasıl başladığına bakınız. Sonra Allah öte kuruluşunu kuracak” söyle. Allah, her şeye güç yetirir.
21- Meşiet ettiğine ta’zib eder, meşiet ettiğine rahmet eder. Ona iklab olunacaksınız.
Dilediğine tattırır, dilediğine de esenlik verir. O’na çevrileceksiniz.
22- Siz, ne arzda ne de semada i’caz edecek değilsiniz ve size Allah’ın dununda ne bir veli ne de bir nasir vardır.
Siz, ye yerde, ne de gökte geçecek değilsiniz ve Allah’ın dışında ne bir arka ne de bir yardımcınız vardır.
23- Ve Allah’ın ayetlerini ve O’na likaı küfretmiş olan kimseler, işte onlar rahmetimden ye’s etmişlerdir ve işte onlara elim bir a’zab vardır.
Ve Allah’ın kanıtlarını ve O’na kavuşmayı kapatmış olan kimseler, işte onlar esenliğimden karamsarlığa düşmüşlerdir ve işte onlara acıklı bir tadış vardır.
24- “Onu katl ediniz veya onu tehrik ediniz” diye kavletmeleri dışında kavminin cevabı olmadı. Allah onu nardan inca etti. Bunda iman eden bir kavim için ayetler vardır.
“Ona vurunuz veya onu yakınız” diye söylemeleri dışında ulusunun yanıtı olmadı. Allah onu ateşten kurtardı. Bunda inanan bir ulus için kanıtlar vardır.
25- Ve “Allah’ın dununda vesinleri, yalnız dünya hayatında beyninizde meveddet olarak ittihaz ettiniz” diye söyledi. Sümme kıyamet yevminde ba’zınız bazınıza küfreder ve ba’zınız ba’zınıza da la’net eder. Ve me’vanız nardır ve size nasırlar da yoktur.
Ve “Allah’ın dışında yontuları, yalnız yakın yaşamda aranızda sevgi olarak edindiniz” diye söyledi. Sonra kalkış gününde kiminiz kiminizi kapatır ve kiminiz kiminizi de dışlar. Ve yuvanız ateştir ve size yardımcılar da yoktur.
26- Lut ona iman etti ve “Ben rabbime muhacir olacağım, hakim a’ziz O’dur” diye kavletti.
Lut ona inandı ve “Ben Yetiştiricime göçeceğim, kesen güçlü O’dur” diye söyle.
27- Biz O’na İshak’ı ve Ya’kub’u hibe ettik ve zürriyetinde nübüvveti ve kitabı ca’l ettik ve O’na ecrini dünyada ita ettik ve O, ahirette salih kimselerdendir.
Biz O’na İshak’ı ve Ya’kub’u bağışladık ve soyuna ulaklığı ve yazıtı verdik ve O’na karşılığını beride verdik ve O, ötede uygun kimselerdirler.
28- Ve Lut’u da.. Hani, kavmine “Siz, a’lemlerden hiçbir kimsenin onda sizi sebket etmediği fahişeye etvet ediyorsunuz”.
Ve Lut’u da.. Hani, ulusuna “Siz, topluluklardan hiçbir kimsenin onda sizi geçmediği sapıklığa varıyorsunuz.”
29- Siz mi recüllere etvet ediyorsunuz, sebili kat’ ediyorsunuz ve nadiyelerinizde münkeri etvet ediyorsunuz? Kavminin cevabı, “Sadıklardan isen bize Allah’ın a’zabını ita et” kavletmeleri dışında olmadı.
Siz mi adamlara gidiyorsunuz, yolu kesiyorsunuz ve oturumlarda kötüyü getiriyorsunuz? Ulusunun yanıtı, “Doğrulardan isen bize Allah’ın tattırdığını getir” söylemeleri dışında olmadı.
30- “Rabbim, müfsidler kavmine karşı bana nüsret et.”
“Yetiştiricim, bozguncular ulusuna karşı bana yardım et.”
31- Ve resullerimiz İbrahim’e büşra ile ciet ettiğinde, “Biz, bu karyenin ehlini ihlak edicileriz” diye kavlettiler. Onun ehli zalimlerdir.
Ve elçilerimiz İbrahim’e sevindirmeyle ile geldiklerinde, “Biz, bu kentin elini yok edicileriz” diye söylediler. Onun eli zalimlerdi.
32- “O’nun içinde Lut da var” kavletti. “Biz onun içindeki kimseleri daha a’limiz. İmreesinin dışında O’nu ehlini tenci edeceğiz” diye kavlettiler. O, ğabirlerden oldu.
“Onun içinde Lut da var” söyledi. “Biz onun içindeki kimseleri daha iyi biliriz. Karısının dışında O’nu ve elini kurtaracağız” diye söylediler. O, göçenlerden oldu.
33- Resullerimiz Lut’a ciet ettiklerinde onlardan dolayı sevet etti ve onlardan dolayı zeri’ dayk etti ve “Havf etme ve hüzn etme, biz imreenin dışında seni ve ehlini tenci edeceğiz” diye kavlettiler. O, ğabirlerden oldu.
Elçilerimiz Lut’a geldiklerinde onlardan dolayı kötüleşti ve onlardan dolayı kolu sıkıştı ve “Korkma ve üzülme, biz karının dışında seni ve elini kurtaracağız” diye söylediler. O, göçenlerden oldu.
34- “Biz, bu karyenin ehline fısk etmiş oldukları şeylerden dolayı semadan riczi inzal edeceğiz.”
“Biz, bu kentin eline kaçkınlık yaptıkları şeylerden dolayı gökten pisliği indireceğiz.”
35- Ve akleden bir kavim için ondan beyyine bir ayeti terk ettik.
Ve oylayan bir ulus için ondan açıklanmış bir kanıtı bıraktık.
36- Medyen’e de ehileri Şüa’ybi.. “Ey kavmim, Allah’a i’badet ediniz, ahiret yevmini rica ediniz ve müfsidler olarak arzda u’suv yapmayınız.
Medyen’e de kardeşleri Şüa’yb’ı.. “Ey ulusum, Allah’a kulluk yapınız, öte günü umunuz ve bozguncular olarak sırtlanlık yapmayınız.
37- O’nu tekzib ettiler de, recfe onları ahz etti, darlarında casimler olarak isbah ettiler.
O’nu yalanladılar da, sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında çökmüş oldular.
38- A’d’a ve Semud’a da.. Size onların meskenlerinden tebeyyün etti ve Şeytan onlara a’mellerini tezyin etti de sebilden sadd ettiler ve mustabsirler oldular.
A’d’a ve Semud’a da .. Size onların evlerinden açığa çıkanlar oldu ve Şeytan onlara işlerini süsledi de sebilden ayrıldılar ve görmüşler idi.
39- Ve Karun’a, Firavun’a ve Haman’a da.. Ve Musa onlara beyyinelerle ciet etmişti de arzda istikbar ettiler ve sabikler de olmadılar.
Ve Karun’a, Firavun’a ve Haman’a da.. Ve Musa onlara açıklamalarla gelmişti de yerde büyüklendiler ve geçenler de olmadılar.
40- Küllünü zenbi ile ahzettik de onlardan hasıbı üzerine irsal ettiğimiz kimseler vardı ve onlardan sayhanın ahz ettiği kimseler vardı ve onlardan arza hasf ettiğimiz kimseler vardı ve onlardan iğrak ettiğimiz kimseler de vardı. Ve Allah onlara zulm etmedi ve lakin onlar nefislerine zulmediyorlardı.
Hepsini yazığı ile yakalayıverdik de onlardan çakılı üzerine gönderdiğimiz kimseler vardı, onlardan gürültünün yakalayıverdiği kimseler vardır, onlardan yere gömdüğümüz kimseler vardı ve onlardan boğduğumuz kimseler de vardı. Ve Allah onları ezmedi ve ancak onlar kendilerini eziyorlar.
41- Allah’ın dunundan veliler ittihaz edinen kimselerin meseli, ankebutun meseli gibidir. Bir beyti ittihaz edindi. Ve beytlerin en vehni a’nkebutun beytidir. İ’lmediyor olsalardı.
Allah’ın dışında dayanaklar edinen kimselerin örneği, örümceğin örneği gibidir. Bir evi edindi. Ve evlerin en gevşeği örümceğin evidir. Bilselerdi.
42- Allah kendisinin dunundan bir şeyden da’vet ettiklerini i’lmeder. Ve a’ziz hakim O’dur.
Allah kendisinden başka bir şeyden çağırdıklarını bilir. Ve güçlü kesen O’dur.
43- Ve bu meselleri nas için darb ederiz. Ve onu a’limlerden başkası a’kl etmez.
Ve bu örnekleri insanlar için sunarız. Ve onu bilginlerden başkası oylamaz.
44- Allah semaları ve arzı hakla halk etti. Bunda müminler için bir ayet vardır.
Allah gökleri ve yeri gerçekle yarattı. Bunda inanalar için bir kanıt vardır.
45- Kitabdan sana vahy olunanı tilavet et ve salatı ikame et. Salat, fehşadan ve münkerden neyh eder. Ve Allah’ın zikri en kebir olandır. Ve Allah sun’ ettiğinizi i’lmeder.
Yazıttan sana bildirileni aktar ve toplantıyı yap. Toplantı, sapıklıktan ve belirsizlikten alı kor. Ve Allah’ın anılışı en büyük olandır. Ve Allah yonduklarınızı bilir.
46- Kitab ehli ile, onlardan zulmeden kimseler dışında, ehsenin dışında mücadele etmeyiniz ve “Bize inzal olunana ve size inzal olunana iman ettik ve ilahımız ve ilahınız vahiddir ve biz O’na müslimleriz” diye kavlediniz.
Yazıtlılar ile, onlardan ezenlerden başkası ile, en iyi dışında tartışmayınız ve “Bize indirilene ve size indirilene inandık ve tanrımız ve tanrınız birdir ve biz O’na barışığız” diye söyleyiniz.
47- Ve işte böyle kitabı sana inzal ettik. Kendilerine kitabı ita ettiğimiz kimseler ona iman ederler ve bunlardan ona iman eden kimseler de vardır. Ve kafirler dışında ayetlerimizi cahdetmezler.
Ve işte böyle yazıtı sana indirdik. Kendilerine yazıtı verdiğimiz kimseler ona inanır ve bunlardan ona inanan kimseler de vardır. Ve kapatanlar dışında kanıtlarımızı bastırmazlar.
48- Bundan kabl sen bir kitabtan tilavet ediyor değildin ve yemininle onu hatt etmiyorsun da, mubtiller irtab edebilirlerdi.
Bundan önce sen bir yazıttan aktarıyor değildin ve elinle onu çizmiyorsun da, çürükler kuşkulanabilirlerdi.
49- Bel; o, i’lim ita olunan kimselerin sadırlarında beyyin ayetlerdir ve zalimler dışında ayetlerimizi cehdetmezler.
Değil; o, bilgi verilen kimselerin başlarında açık kanıtlardır ve ezenler dışında kanıtlarımızı bastırmazlar.
50- Ve “Üzerine rabbinden ayetler inzal olunmalı değil miydi” diye kavlettiler. “Ayetler Allah’ın i’ndindedir ve ancak ben mübin bir nezirim” diye kavlet.
Ve “Üzerine Yetiştiricisinden kanıtlar indirilmeli değil miydi” diye söylediler. “Kanıtlar Allah’ın yanındadır ve ancak ben açık bir uyarıcıyım” diye söyle.
51- Kendilerine tilavet olunan kitabı bizim sana inzal etmemiz onlara kifayet etmedi mi? Bunda iman eden bir kavim için bir rahmet ve zikra vardır.
Kendilerine aktarılan yazıtı bizim sana indirmemiz onlara yetmedi mi? Bunda inanan bir ulus için bir esenlik ve anış vardır.
52- “Şehid olarak beynimle sizin beyniniz arasında Allah kafidir” diye kavlet. Semalar ve arzda olanları i’lmeder. Ve batıla iman eden ve Allah’a küreden kimseler, işte onlar hasirlerdir.
“Tanık olarak benimle sizin aranızda Allah yeter” diye söyle. Gökler ve yerdekileri bilir. Ve çürüğe inanan ve Allah’ı kapatan kimseler, işte onlar yıkılanlardır.
53- Ve senden a’zabı isti’cal ediyorlar. Ve müsemma bir ecel olmasaydı a’zab onlara ciet ederdi. Ve onlar şu’r etmezlerken bir beğte onlara etvet edecektir.
Ve senden tadışı çabuklaştırmak istiyorlar. Ve adlandırılmış bir süre olmasaydı tadış onlara gelirdi. Ve onlar bilinçsizken birdenbire onlara gelecektir.
54- Senden a’zabı isti’cal ediyorlar. Cehennem kafirleri muhittir.
Senden tadışı çabuklaştırmak istiyorlar. Tandır kapatanları kuşatmıştır.
55- O yevm a’zab onların fevklerinden ve ricillerinin tahtından ğaşy eder ve “a’mel etmiş olduğunuz şeyleri zevk ediniz” diye kavleder.
O gün tadış onların üstlerinden ve ayaklarının altlarından kaplar ve “işlemiş olduğunuz şeyleri çekiniz” diye söyler.
56- “Ey iman eden kimseler olan a’bdlerim, arzım vasi’dir, yalnız bana i’badet ediniz.”
“Ey inanan kimseler olan kullarım, yerim geniştir, yalnız bana kulluk ediniz.”
57- Nefsin küllü mevti zevk edecektir sümme bize irca’ olunacaksınız.
Her kişi ölümü çekecektir sonra bize döndürüleceksiniz.
58- Ve iman eden ve salihleri a’mel eden kimselere, onlara, cennetten tahtından nehirlerin cereyan ettiği, içinde halidler oldukları bir ğurfeyi tebvi edeceğiz. A’millerin ecri ni’medir.
Ve inanan ve uygunları işleyen kimselere, onlara, yemişlikten altından ırmakların aktığı, içinde kalıcı oldukları katları tayarlayacağız. İşçilerin karşılığı güzeldir.
59- (Onlar) Sabretmiş ve rablerine tevekkül etmiş olan kimselerdir.
(Onlar) Dayanmış olan ve yetiştiricilerini dayanak yapmış olan kimselerdir.
60- Dabbeden eyyini rızkını hamledemez, Allah onu rızıklandırır ve sizi de. Ve a’lim semi’ O’dur.
Nice yürüyen besinini yüklenemez, Allah onları besler, sizi de. Ve bilen işiten O’dur.
61- Eğer onlara “Semaları ve arzı kim halk etti ve şemsi ve kameri kim tashir etti” diye sual edersen “Allah!” kavlederler. Nereye ifk olunuyorsunuz?
Eğer onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı ve güneşi ve ayı kim kullandırdı” diye sorarsanız “Allah!” söylerler. Nereye çevriliyorsunuz?
62- Allah rızkı a’bdlerinden meşiet ettiği kimseye bast eder ve ona kadr eder. Allah şeyin küllüne a’limdir.
Allah besini kullarından dilediği kimseye yayar ve ona ölçülendirir. Allah her şeyi bilir.
63- Eğer onlara “Semadan maı tenzil edip mevtinden ba’d arzı ihya eden kimdir” diye sual edersen “Allah!” kavlederler. “Hamd Allah’ındır” kavlet. Bel, onların ekserisi a’kletmiyor.
Eğer onlara “Gökten suyu indirip ölümünden sonra yeri dirilten kimdir” diye sorarsan “Allah!” söylerler. “Değer Allah’ındır” söyle. Değil, çoğu bilmiyor.
64- Ve bu dünya hayatı bir lehv ve la’bden başkası değildir. Ve ahiret hayatı i’lmetselerdi heyevan odur.
Ve bu yakın yaşam bir eğlence ve oyundan başkası değildir. Ve öte yaşam bilselerdi dirlik odur.
65-66- Rekbedince fülkde, dini O’na mühlisler olarak dua ederler. Berre tenci ettiklerinde de, onlar kendilerine ita ettiklerimize küfretsinler ve temettu’ etsinler diye işrak ediverirler. Sevfe i’lmedecekler.
Binince gemide, düzeni O’na özelleyerek yakarırlar. Karaya çıktıklarında da, onlar kendilerine verdiğimizi kapatsınlar ve yararlansınlar diye ortak ediverirler. İleride bilecekler.
67- Biz haremi amin ca’lettiğimizi re’y etmiyorlar mı? Ve nas havlinde tehattuf etmektedir. Batıla iman edip Allah’ın ni’metine küfür mü ediyorlar?
Biz korunmuş yeri güvenilir yaptığımızı görmüyorlar mı? Ve insanlar çevresinde itişiyorlar. Çürüğe inanıp Allah’ın iyiliğini mi örtüyorlar?
68- Allah’a kizbi iftira eden veya hak kendisine ciet ettiğinde tekzib eden kimseden daha zalim kim var? Kafirler için mesva cehennemde değil midir?
Allah’a yalanı uydurandan veya gerçek kendisine geldiğinde yalanlayan kimseden daha ezici kim var? Kapatanlar için yer tandırda değil midir?
69- Bizde cihad eden kimselere sebillerimizi hidayet ederiz. Allah muhsinlerle beraberdir.
Bizde çabalayan kimselere yollarımızı gösteririz. Allah iyilerle beraberdir.
AÇIKLAMA : “Nas, “iman ettik” diyecekler ve fitneye uğratılmadan ter edileceklerini mi hesab ediyor?” ayeti ile müminlerin sıkıntılara sokulup imtihan edileceklerini bildirmektedir. Müminler bir iş yaptıklarında iki sebeple başarısızlığa uğrarlar. Bunlardan biri, kendi imanları artsın diye ileride yapacakları büyük işlere yetişsinler diye sıkıntılara uğratılırlar. İkincisi ise, bir hata yapmışlardır, o hataları düzeltmek için onlara ihtar yapılmaktadır. Sebebi ne olursa olsun bir başarısızlık veya fitneye uğradıkları zaman müminler bunu hataya veya eksikliğe yorumlayıp içtihatları ile hatalarını düzetmelerini veya eksikliklerini tamamlamaları gerekmektedir. Müminlere gelen sıkıntıların kimden gelmiş görünürse görünsün Allah’tan geldiğini ve ona göre kendilerinde hata ve eksikliği aramaları gerekir. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak imanın şartlarından sayılmıştır.
“Cihad eden, kendi nefsi için cihad etmiş olur.” Ayeti fitneye karşı direnmenin yani sıkıntılara katlanmanın cihad olduğuna işaret sayılır.
Bu cihad edenleri tanımlayan ayette de “Seyyieleri yapanlardan salihatı amel edenleri tekfir ederiz” demek suretiyle geçmişte bir hata yapmışsak bu hatadan dolayı bir fitneye uğramışsak salihatı amel ederek o fitneyi savabiliriz, anlamına gelir.
“Anne baban sana bana şirk etmen için cihad ederse onlara itaa’t etme” nehyi ile anne-baba dahi olsa kötü isteklerine uyulmaması gerektiği hükme bağlanmıştır. Bize emr olunan anne babaya itaa’t değil, ihsanda bulunmaktır.
“İnsanlardan “Allah’a iman ettik” deyip sonra Allah yolunda eziyete uğradıklarında nasın fitnesini Allah’ın a’zabı gibi yaparlar” ifadesi ile Allah yolunda çalışanların nasın fitnesine uğrayacakları ve Allah’ın müminleri böyle imtihan edeceğini bildirmiş oluyor.
“Allah iman edenleri mutlaka bilecektir, münafık olanları da bilecektir” ifadesi ile müminlerden münafıkları ayırt etmek için mümin topluluklara sıkıntılar gelir, müminler sebat ederler, münafıklar ise ayrılıp giderler. Demek ki, fitnenin üçüncü sebebi de münafıkları ayıklamak içindir.
“Bize tabi olun hatalarınızı biz yükleniriz. Onlar bunu yapacak değiller” ayeti ile bir kimsenin kefaleti başkasını kurtaramaz, hükmünü ifade eder. Burada günah değil, hatadan bahsediyor. Oysa hata af olunmuştur. Ama ittiba’ yoluyla işlenirse bu ayete göre af olunmayacağını bildiriyor. Herkes kendi içtihadına göre amel etmelidir. Bununla beraber, bundan sonra gelen ayette öyle kötü yola çağıran kimseler, kötülüğe götürdükleri için götürenleri kurtaramayacaklar ama kendileri yüklerini artırmış olacaklarını ifade ediyor.
“Nuh’u kavmine irsal ettik. Bu irsalin arkasından Nuh, onların içinde 950 sene kaldı. Arkasından Tufan onları ahz etti” demektedir. Yani tebliğ senelerinin 950 yıl olduğu anlaşılıyor. Tevrat da ise bütün ömrün 950 sene olduğu söyleniyor. Mezopotamya tabletlerinde eski kralların listesinde yaşları 30 ve 40.000 yıl olarak bahsedilmektedir. Bu ayette bahsedilen yaş bugünkü ilimlerle açıklanamamıştır, müteşabih kalmıştır.
“Sefine halkını kurtardık ve alemlere onu ayet yaptık” denmektedir. Bu sefinenin ölçüleri Tevrat’ta verilmiştir. İleride bu sefinenin bulunacağına işaret vardır. Tevrat’ta Ararat Dağı’nda Kur’an’da ise Cudi Dağı’nda denmektedir. Sefinenin kalıntıları bulunduğu zaman Tevrat ve Kur’an’da anlatılanların gerçekliği ortaya çıkmış olacak, yaşla ilgili ayetin de müteşabihliği kalkmış olacaktır.
“Siz Allah’ın dununda evsana i’badet ediyor ve ifki halk ediyorsunuz” ayetinde putlara hayali özellikler tanımayı halk kelimesi ile ifade etmektedir. Zihnimizde ürettiğimiz sayı gibi kavramların da bizim mahlukumuz olduğu bu ayetle istidlal edilebilir.
“Resul üzerine belağdan başkası yoktur” ayeti ile yöneticilerin zorlayıcı olamayacaklarını, ceza verme yetkilerinin yalnızca yargıya ait olduğunu gösterir. Bu ayetle savaş hali ile barış halinin farklı hükümlere tabi olduğunu öğrenmiş oluyoruz.
“Allah’ın hilkati nasıl ibda ettiğini, sonra da ia’de etmekte olduğunu re’y etmediler mi?” denmektedir. Kur’an nazil olduğu zaman hilkatin ia’de edildiği biliyordu ama ibdası bilinmiyordu. Çünkü kimse yeniden bir yaratılışı görmemişti. Oysa bugün, ilim kainatın yeniden yaratıldığını, canlılığın sonradan var edildiğini ispat etmiştir. O halde bu ayet asrımıza hitap etmektedir.
“Arzda seyr eyleyin, hilkate nasıl başladığına nazar edin” ayeti ile jeolojik ve arkeolojik kazılarla ve tetkiklerle elde edilen bilgiler ile gerek arzın gerekse hayatın başlangıcı hakkında bilgi elde edileceğini bildirmektedir ki, bugün bunların üzerinde özel bililer gelişmiştir, fakülteler kurulmuştur.
“Allah’ın ayetlerini ve O’na likaı küfreden kimseler rahmetinde me’yus olurlar” ayeti ile müminlerin her zaman ümitli olarak kendilerine düşen işleri yapmaya devam etmeleri gerektiğini bildirmektedir. Allah hiçbir a’meli zayi’ etmez.
İbrahim peygamberin kavmine söylediklerini ifade ettikten sonra Kur’an müminlere hitap ederek bundan önce anlattığımız emirleri ve bilgileri veridkten sonra fe harfi ile başlayan bir cümlede “kavminin cevabı önü öldürünüz veya yakınız” şeklindeki ifadesini getirmektedir. Bununla Kur’an’ın İbrahimi dinin bir devamı olduğunu belirtmektedir. İbrahim’den başlayıp İshak’ın oğullarından oluşimuş İbranilerin Tevrat, Zebur ve İncil’e dayalı uygarlıklarını, İsmail’in soyundan gelen Muhammede nazil olmuş olan Kur’an ikmal ve itmam etmiştir. Bu sebeple “fe” harfi ve zamirle devam etmiştir. Görüşürken “katl” veya “yakmak” görüşleri ortaya atılmıştır. İbret olsun herkes bundan sonra böyle iddialara cüret etmesin diye yakmayı tercih etmişlerdir. Yakarken büyük bir odundan ocak yapmışlar ve İbrahim’i ortasına koyarak ateş vermişlerdir. İbrahim’in konduğu boşluk baca vazifesini görüyordu. Dışarıdan gelen hava İbrahim’i yalnız serinletmiyor üşütüyordu da. Bir muma kibrit çöpünü tutarsanız ateş kenarları yakıp ortasını yakmaz. Böylece ateş bittikten sonra İbrahim sapasağlam çıkmıştır. Böylece Allah onlara katli değil harkı tercih ettirmiş ve onlara tantanalı gösterişli bir yakma fikrini ilham etmiştir. Böylece İbrahim’i kurtarmıştır. Bundan sonra İbrahim’e dokunmayı korkutmuştur. Amerikalılar İranlılara helikopter saldırısında bulunmuş fakat yolda çöl içinde düşüp kalmışlardır. Ve Amerikalılar bir daha böyle bir saldırıyı denem girişiminde bulunmamışlardır. Bu tür olaylar her zaman görülmektedir. “Bunda iman eden kavimler için ayetler vardır” ayeti ile buna işaret etmektedir.
“Allah’ın dununda evsanı beyninizde meveddet olarak ittihaz ediyorsunuz” ayeti ile insanların boş şey etrafında toplanarak birleşebildiklerini ve bu birleşmeni uğruna kötü de olsa yalan da olsa ona katlandıklarını ifade etmektedir. Partiler de böyle oluşmaktadır. Lider veya parti ismi böyle tanrılaştırılıyor. Kimse partisini ve yöneticilerini sevmiyor ama birliğin devam edebilmesi için o partide kalıyorlar ve onu savunuyorlar. Bunu bu ayetle Allah bize bildirmektedir.
Lut’un İbrahim’e inandığını bildirmektedir. Bu Harun’un Musa’ya inandığı gibi bir inanıştır. Sonra İbrahim hicret ettiği zaman Lut’u da yanın almıştır. Sodom ve Gomore’ye Lut resul olarak gönderilmişti. İbrahim’e orada görev verilmemişti.
“Lut’un karısı ğabirlerden oldu” denmektedir. Ğabirlerden olacağı önceden bildirilmiştir. Allah kurtaracaklarına kurtulacak yollarını ilham eder. Helak olacaklara da helak edilecek yolları ilham eder. Kurtulmak için Allah’a teslim olmak ve ondan kurtulacak yolları göstermesini istemek müminlerin esas vasfıdır. Lut onlar sebebiyle zer’ olarak diyk etti ifadesinde sıkıldı ama kol olarak sıkıldı manası verilmektedir. Ama zere’n kelimesi hal değil de meful olarak alınırsa ve daake kelimesi de ba ile taaddi ettiği kabul edilirse onlarla tokalaştı, elerini sıktı anlamı çıkar. “Akleder kavm için onlarda beyyin bir ayet bıraktık” deniyor. Onların bakiyelerinde de ortaya çıkacak belgelerin olacağı ve akleden kavm için bunların ayet olacağı ifade edilmektedir. Halbuki gemiden bahsederken ilmedenler için denmektedir.
Ad ve Semud’den bahsetmekte “onların meskenleri size tebeyyün etmiştir” denmektedir. Bu tebeyyün Mezopotamya kazıları ile ortaya çıkmıştır ve bugün insanlığa tebeyyün etmiştir. Allah’ın dününü evliya ittihaz eden kimseler misali örümceğe benzetilmektedir. O bir ev edinmiştir deniyor. Bilseler örümceğin evi en dayanıksız bir evdir. Ayetinde misal olarak örümcek anlatılmaktadır. Örümcek ağının özelliği vardır. En ince yapılı bir iplik kullanarak çok büyük bir ağ örebilmekte burada çarpan böcekleri yakalayabilmektedir. Ancak herhangi bir hayvanın veya başka bir cismin oradan geçmesi o evin yıkılması için yeterli olmaktadır. Allah’tan başka kimseleri veli ittihaz edenler de böyle ağlar kurabilmekte ve bu ağlara avlarını düşürebilmektedirler. Ama Allah onların bu ağlarını yıkmak ist4ediği zaman orada herhangi bir gücün sadece geçmesi yeterli olmaktadır. Allah müminlere kafirlerle mücadele etmeyi değil onlara sadece tebliği emretmektedir. Kafilere cezalarını Allah kendisi vermektedir. Peygamberlerin hikayeleri anlatılırken Allah’ın onları helak ettiği anlatılmaktadır. Bunlar İnsanlara misal olarak anlattıklarımızdır. Alimlerden başkası bunları akledemez. Demek suretiyle yukarıdaki bilgilerin ancak ilimle anlaşılabileceğini ifade etmektedir. Kitaptan sana vahy olunanı tilavet et. Emrinden kitabın tamamı değil bize vahy olunanı tilavet etmek gerektiğini ifade ediyor. Tilavet etmek aktarmak anlamındadır. Anladığını başkasına anlatmaktır. Burada sana vahy olunan dendiğinde senin içtihadınla sen beyi anlıyorsan onu anlat. Tilavet uymak anlamına da gelir ki, sen içtihadınla amel et anlamı çıkar. Ve bunu salatla cem etmiştir. Yani insana namaz farz kılındığı gibi ondan önce içtihat farz kılınmıştır. Namaz fehşadan ve münkerden nehy eder ayeti namaz kılan insanlarda Allah’ın devamlı hatırlanması ve ona karşı gelmenin korkusu hakim olur. İstatistiki olarak namaz kılanların kötülük yapmaları çok azdır.
“Allah’ın zikri ekberdir” ifadesi ile namazın Allah’ı anlamak ve anmak olduğunu belirtmiş oluyor. Namazda Kur’an’ın manasının anlaşılması da farzdır. Ama namazdan önce veya sonra kitaptan ne vahy olunmuşsa onu tilavet et emri ile imam namazda okuyacağı veya başka bir ayeti kendi dili (kavminin dili ile) anlatırsa bu farzın yerine gelmiş olacağını bu ayet ifade etmiş olacaktır.
“Ehli Kitapla en iyi şekilde cihad ediniz” denmektedir. Ayeti ile ehli kitap olanlarla işbirliği içinde olmamız ve onları kendi cephemize almaya çalışmamız gerektiğini ifade etmektedir. Birisi ile iyi geçinmek istiyorsan onun iyi taraflarını alır yararlanırsın kötü taraflarından da korunursun ve dost olursun ama biriyle düşmanlık yapmayı istiyorsan onun kötü taraflarını alır saldırısın işte bize emredilen burada iyi taraflarını alıp barış içinde olma gayreti içinde olmamızdır. Ehli Kitap düzeni olan yani şeriatı olan kanunu olan her topluluktur. Bu şeriatın kaynağının ilahi olması gerekmez. Kitabı verilenler ise bizim ehli kitap diye tab,ir ettiğimiz Hıristiyan, Yahudi ve benzerleridir. Müminler düzenleri olan topluluklarla barış içinde olmalarını esas alarak siyaset yapacaklardır. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler sana indirdiğimiz bu kitaba iman ederler denmektedir. Böylece Hıristiyan ve Yahudiler kendi dinlerinde kalarak Kur’an’ı tasdik etmeleri halinde mümin olmuş olurlar. İbadetleri bizim gibi yapmaları gerekmez. Peygamberin daha önce bir kitap okumadığını yazı da yazmadığını burada açıkça ifade edilmektedir. Kendi asrında ve ondan sonra kimse bunun aksini iddia etmemiştir. Zaten Arapça’da o gün yazılmış herhangi bir kitap yoktu. Kur’an’da anlatılanlar Tevrat’ta ve İncil’de anlatılanlara tam olarak bir paralellik taşımaktadır. Biz bugün Tevrat’ı okuyoruz. Kur’an’ı da okuyoruz Ama bu paralelliği kurabilecek bilgiye sahip değiliz. Bu Kur’an’ın en büyük mucizesidir. Benzer mucize Mezopotamya’da görülmektedir. İlk uygarlıktır. Ama ileri bir uygarlıktır. Kendi kendine oluşabilecek bir uygarlık değildir.
“O Kendilerine ilim verilmiş olan kimselerin sadırlarında beyyine olmuş ayetlerdir” demekle Kur’an’ın kendilerine ilim verilenlerce açıklanacağı ve ilahi söz olduğunun ispatlanacağı bildirilmiştir. Zalim olanlardan başkası ayetlerimizi cehd etmez ifadesi ile Kur’an’ı reddedenlerin onun ilahi söz olduğuna aklı ermediği için değil zulümlerini sürdürmek için olduğu belirtilmektedir. Putlara nasıl meveddet için tapıyorlarsa Kur’an’a da aynı sebeplerle reddediyorlar. Ona rabbından bir ayet inmeliydi dediler. Yani, peygambere Musa diğer peygamberlerin gösterdiği gibi mucizeler göstermesini istediler. Sen ayetler Allah’ın indindedir de ben sadece mübin nezirim ifadesi ile Kur’an’ın Allah sözü olduğu peygamberin göstereceği mucizelerle değil Allah’ın tarih içinde göstereceği delillerle sabit olacağını ifade etmektedir. “Ve onlara sana inzal ettiğimiz kitap yetmiyor mu” diyerek Muhammet’in tek mucizesinin Kur’an olduğunu ifade etmektedir. Gerçekten Mekke’de ilk iman edenler peygamberin kendisine değil Kur’an’ın ayetlerine iman ettiler. O Onlara inandırdı. Kur’an’ın söylediklerinin gerçekleşmeye başlaması ve onun dediklerini yaptıkça güçlenmeleri onları inandırmıştır. Ondan sonra da asırlarca müminler hep Kur’an’ın ayetlerinde imanlarını sabit tutmuşlardır. Biz de bugün Kur’an’la ilgilendikçe imanımız artmaktadır. Kur’an’ın dışında sadece fıkıhla hatta sünnetle yetinsek beyinlerimizde oluşan suallere cevap verme imkanına sahip olamayız. Allah benimle sizin aranızda şahit olarak yeter ifadesi ile Allah’ın şehadeti Kur’an iledir anlamı vardır. Yani diğer dinlerde insanlar peygamberin mucizesine inandılar ve kitaplarını öyle kabul ettiler. Biz ise Kitabın mucizesine inanıyor ona dayanarak Muhammet’in peygamber olduğunu kabul ediyoruz.
“Senden a’zabı isti’cal ediyorlar” taleplerine “Müsemma ecel olmasaydı a’zab gelirdi” deniyor. Sosyal olaylar da diğer hayat olayları gibi belirlenmiş ömürler vardır. Ancak bu ömür kısalabilir de uzayabilir de. Bugün cansız maddelerde de böyle bir ömrün mevcut olduğu tesbit edilmiştir. “Vav” harfi ile atıf yaparak onlara a’zabın birden geleceğini bildirmektedir. Bu ecele “kaza eceli” denir. Atıf harfi getirmeden “A’zabı senden isti’cal ediyorlar” sözünü tekrar ediyor. Böylece asıl a’zabın ahiret a’zabı olduğunu bildirmektedir.
“Ey ima etmiş olan kullarım, arzım vasi’dir, bana i’badet ediniz” diyerek taviz verilmemesi emrini veriyor. Taviz verilme zorunluluğu varsa hicret edilmesine işaret ediliyor. “Herkes ölümü tadacaktır” diyerek korkulmaması gerektiğini bildiriyor. Yine “Yeryüzünde ne kadar canlı varsa rızkını kendileri taşımamaktadır. Allah onları rızıklandırıyor ve sizi..” diyerek açlık korkusu taşınmaması gerektiğini ve bu nedenle de taviz verilmemesi gerektiğini belirtiyor. “Rızkı Allah bast eder ve takdir eder” diyerek gelir korkusu ile Allah’a i’badetten taviz verilememsine işaret edilememektedir.
“Dünya hayatı lehv ve le’bdir, asıl hayat ahiret darındadır” diyerek dünya hayatında ahiret hayatını kaybetmeyecek şeklide davranılması gerektiğini belirtmektedir. “Lehv” insanın boş zamanlarını doldurarak ruhi sıkıntılarından deşarj olmasını sağlar. “Le’b” ise oyun oynayarak kendisini bedeni veya zihni kabiliyetlerini geliştirmesidir. Kur’an’da hayatı sadece lehv ve la’b ile geçirmeyi doğru bulmamakla beraber bunlar nehy olunmamıştır. Tam tersine bunlarla kendimizi ahiret hayatına yetiştirmemiz gerektiğine işaret edilmektedir.
Müslüman olup iman etmiş olan kimseler dayanışma içinde hareme girmiş olurlar. Böylece orada güven içinde olurlar. Bu güven, çevredeki insanları kendine çeker, büyür ve her taraf harem ve emniyet içinde olur.
Bu sure Mekke’de nazil olmuştur. Ama sonra Medine’ye hicret edilince orada harem oluşmuş, güven sağlanmış ve herkes oraya katılmış, Arabistan devlet aşamasına geçmiş, ondan sonra yeryüzüne yayılmış ve bugün devlet aşamasına gelmeyen topluluk kalmamıştır. Kur’an, bu olaya işaret ederek şeriatta taviz verilmemesi gerektiğini teyid ediyor.
Sonunda İslamiyet’in temel dayanağı olan bir ayetle sure bitmektedir. “Bizde, bizim yanımızda, bizim yolumuzda cihad eden kimselere ve elbette yollarımızı göstereceğiz ve o yollara götüreceğiz” denmektedir. Bu ayetin çok önemli iki sonucu vardır. Biri içtihad edenlerin hata etmeyecekleridir. Eğer hata ediyorlarsa, hata etmelerini Allah istemiş ve böylece onlara kolaylık sağlamıştır. Hatadan mesul etmeyecektir, dolayısı ile herkes için doğru olan kendi içtihadıdır. Ancak bu içtihatta samimi olmak ve işine geldiği gibi hükümler çıkarmamak şarttır.
Bu ayetten vardığımız ikinci sonuç ta Allah’ın gösterdiği hedeflere gitmek için yola çıkanların bu yolu bulabileceklerini yani başarabileceklerini ifade etmektedir. Ayetin bu iki anlamına dayanarak hareket edenler, dünyada da, ahirette de başarıya ulaşmış olacaklardır.