18 – KEHF SÛRESİ
KeHF (kef, he) : Kehf, in demektir.
VeSîD (sad, dal) : Giriş yeri, avlu, eşiktir.
1. Hamd, kitabı ona bir ivec ca’l etmeksizin abdına inzal eden kimse olan Allh’ındır.
Değer, yazıtı ona bir girinti yapmaksızın kuluna indiren kimsel olan Allah’ındır.
2- 3- 4- 5- O, salihi amel etmiş kimseler olan müminlere içinde ebeden makis olacakları hasen ecri tebşir etsin, ve kendilerinin ve eblerinin bir ilim olmaksızın Allah veled ittihaz etti kavletmiş olan kimseleri inzar etsin diye ve ledunundan şedid bir bes ile tenzir için kayyimendir. Femleridnen huruc eden kelime kebir oldu. Kizbin dışında kavletmiyorlar.
O, uygunu işlemiş kimseler olan inananlara içinde sürekli kalacakları iyi karşılıkla sevindirsin ve kendilerinin ve babalarının bir bilgisi olmaksızın Allah çocuk edindi söylemiş olan kimseleri uyarsın diye ve yanından sıkı bir yamanlıkla uyarması için durdurandır. Ağızlarından çıkan söz büyük oldu. Yalanın dışında söylemiyorlar.
6. Bu hadise iman etmiyorlar diye esefen Eserleri üzerlerine nefsini buhug ediyorsun.
Bu söze inanmıyorlar diye üzülerek izleri üzerine kendini yiyorsun.
Onlardan hangilerinin amelde ahsen olacaklarını belveletmemiz için arz üzerinde olanları ona zinet olarak calettik.
Onlardan hangilerinin işte daha iyi olacaklarını denememiz için yerin üzerinden onları ona süs olarak yaptık.
8. Biz arzın üzerindekileri curuz bir said caledeceğiz.
Biz yerin üzerindekileri kuru kıraç yapacağız.
9.Kehf ve rakim ashabını ayetlerimizden acep olduğunu mu hesap ettin.
İn ve im arkadaşlarını kanıtlarımızdan şaşılacak olduğunu mu sandın.
10. Fetalar Kehfe iva ettiklerinde rabbimiz ledünnünden bir rahmet ve bize emrimizden bir rüştü teheyyi et kavlettiler.
Gençler İn’e sığındıklarında yetiştiricimiz yanından bir esenlik ve bize işimizden bir olgunluk tayarla söylediler.
11. Kehfin içinde üzünleri üzerine seneleri adet olarak darbettik.
İn’in içine kulakları üzerine yılları sayı olarak okyduk.
12. Sonra onları hangi hizbin emeden lebsettiklerini daha iyi ihsa ettiğini ilmedelim diye ba’settik.
Sonra onları hangi yanın uzun kaldıklarını daha iyi kavradığını bilelim diye gönderdik.
13. Biz onların nebelerini hakla sana kıssa ediyoruz. Onlar rablerine iman etmiş fetalardır. Onlara hidayeti ziyade ettik.
Biz onların bilgilerini gerçekle sana anlatıyoruz. Onlara önderliği artırdık.
14. Kiyam ettiklerinde onların kalplerini rabettik de, onlar, rabbımız arzın ve semaların rabbıdır. Onun dununda bir ilaha dua edersek şeteti kavl etmiş olurduk diye kavlettiler.
Kalktıklarında onların yüreklerini bağladık da, onlar yetiştiricimiz yerin ve göklerin yetiştiricisidir. Onun dışında bir tanrıyı çağırırsak kırıcı söz söylemiş oluruz.
15. Şunlar onun dununda ilahlar ittihaz eden kavmimizdir. Ona beyin bir sultanla etvet etmeliydi Allah’a bir kizbi iftira edenden daha zalim kimdir.
Şunlar onun dışında tanrılar edinen ulusumuzdur. Ona açık bir araçla gelmeliydi. Allah’a bir yalanı uydurandan daha ezen kimdir
16. Siz onlardan ve Allah’ın dışında ibadet ettiklerinden itizal ettinizde kehfe iva ediniz de rabbiniz size rahmetinden neşretsin ve emrimizden bir mirfek size teheyyi etsin.
Siz onlardan ve Allah’ın dışında kulluk ettiğinizden ayrıldıüınız da ine sığının dayetiştiriciniz size esenliğinden yaysın ve işinizden bir kolu size tayarlasın.
17. Onlar kehflerinin fecvi içinde iken, şems tulu’ edince yemininin zatında, tazavur ettiğini , ğarb ettiğinde şimalin zatından karz ettiğini re’y ederdin. Bu Allah’ın ayetlerindendir. Kime hidayet ederse o mühtedir. Kim idlal ederse ona da mürşid bir veli vecd edemez.
Onla inlerinin ortasında iken, güneş doğduğunda sağın kendisinde dolaştığını, battığında solun kendisinden koptuğunu görürsün. Bu Allah’ın kanıtlarındandır. Kime yol gösterirse o yolu bulmuştur. Kim şaşarsa ona da erdiren bir arka bulamazsın.
18- Ve onları, onlar rukûd iken yekeze hesab edersin. Biz onları yemin zatına ve şimal zatına kalb ederiz. Ve onların kelbi iki ziraı’nı vesîdde basittir. Onların üzerine ittila’ etseydin onlardan firaren tevelli ederdin ve onlardan ru’ben imla ederdin.
Ve onları, onlar gömüt iken uyanık sanırsın.Biz onları sağlarına ve sollarına çeviriyoruz. Ve onların it’i ayaklarını girişte uzatmıştır. Onların üzerine varsaydın onlardan kaçarak dönerdin ve onlardan korku dolardın.
19- Böylece, onları beynlerinde tesaul etsinler diye basettik. Onlardan bir kail nice lebsettik kavletti. Bir yevm veya yevmin ba’dında lübsettik kavlettiler. Rabbimiz lebsettiğimizi e’lemdir kavlettiler. Bizden birini bu verikimizle Medine’ye basedelim. Nazar etisn, taam olarak hangisi daha zeki ise ondan bir rızkı bize ita etsin. Telettuf etsin, bizi birine teşir etmesin.
Böylece, onları aralarında soruştursunlar diye gönderik. Onlardan biri, nice kaldık söyledi. Bir gün veya günün azında kaldık söylediler. Yetiştiricimiz kaldığımızı daha iyi bilir söylediler. Bizden birini bu yaprağımızla Kente gönderelim. Baksın, yiyecek olarak hangisi daha arı ise onlardan bir besini bize getirsin. Saklansın ve kimseye sezdirmesin.