78 - NEBE’ SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Amme : “An” ve “ma”dan oluşmuştur. Harfi cerden sonra gelen “ma”lar “me”ye dönüşür.
Nebe’ : Doğurmadan evvel devenin memesinde görülen süttür. Doğuracağının habercisi olur. Sonra gelecekte olacak olaylar hakkında verilen bilgilere haber denir. Nebi tepe üzerinde oturan gözcüye denir. Geçmişten bilgi vermeye de nebe’ denir.
Half : Ense demektir.
Mehd : Beşik demektir.
Vetüd : Kazık demektir.
Sebt : Post demektir. Dinlenme günü, dinlenme yeri ve dinlenme anlamları kazanmıştır.
A’yş : Ekmek demektir.
Seb’ : Yırtıcı hayvan demektir. Avcılık döneminde yedi günde bir yırtıcı hayvanları def etmek için ava çıkıyorlardı. Sonra yedi gün yedi sayısının adı olmuştur.
Sirac : Kandil demektir.
Vehc : Parıldayan ateş demektir.
Secce : Saçılarak akan su demektir.
Leffe : Örgüde kullanılan lif demektir.
Vakit : Belli zamanlarda buluşulan yer, buluşma zamanı demektir.
Nufhe : Kabarcık demektir.
Sur : Severe ye bak.
Serab : Uzakta su gibi görünen düzlüktür.
Hakibe : Heybe demektir.
Berd : “Bürd” dolu demektir.
Hamim : “Hümem” kömür demektir.
Vefk : “Vefk” yatay demektir. Ufuk kelimesinden gelişmiştir. Göğün yere çakıştığı mahallin adı olan ufuk uygun, çakışık anlamlarına da gelir. Mesela somu civataya geçiyorsa muvafıktır denir.
Hasiy : Çakıl taşı demektir. İhsa ise topluca saymak demektir.
Fevz : “Faze” gölgelik demektir.
E’nab : Üzüm asması demektir.
Kai’b : Turp ve benzeri yumru bitkidir.
Etrab : Topraklanmış demektir.
Ke’s : Bitki suyu demektir.
Dahik : İri hurma tanesi, dolgun veya dolu demektir.
Rahim : Döl yatağı demektir.
Hitbe : “Hetba” kına yakılmış el demektir. Nişanlanmış kimselerin nişanını göstermek için elin kınalanması bugüne kadar gelmektedir. “Hitbe” mastar olarak bir erkeğin bir kadına evlenmek için talib olmasıdır. Hitab etmek, karşılıklı talepte bulunmak, bir şeyi istemek için konuşmak demektir.
Savb : Sağanak yağmur demektir.
Neyi sualleşiyorlar? Kendilerinin, içinde ihtilaf ettikleri azim nebe’den... Kella, yakında ilmedecekler. Sonra kella, yakında ilmedecekler. Arza mihad, cibalı evtad olarak ca’letmedik mi? Sizi ezvacen halk ettik. Nevminizi subaten ca’lettik. Leyli libas olarak ca’lettik. Neharı me’aş olarak ca’lettik. Fevkinizde seba’ şidadı bina ettik. Vehhac bir siracı ca’lettik. Kendisi ile habbi, nebati ve elfaf cennati ihrac etmemiz için mu’sirattan seccac bir maı inzal ettik. Faslın yevmi mikat bulunmaktadır. O yevm sura nevfh olunacak ve siz efvacen etvet edeceksiniz. Sema feth olunup ebvab olmuştur. Cibal tesyir edilip serab olmuştur. Cehennem mirsad, tağilere meab olmuştur. Orada ehkaben labis olacaklar. Vifaken ceza olmak üzere hamim ve ğassaktan başka orada ne bir berd ne de bir şarab zevk edecekler. Onlar hesabı reca etmiyorlardı ve ayetlerimizi kizzaben tekzib ediyorlar idi. Her şeyi bir kitab olarak ihsa ettik. Zevk edin, azabın dışında bir şeyi size ziyade etmeyeceğiz. Rabbinden hesaben a’ta olarak, ceza olmak üzere müttekilere mefaz vardır, hedaik ve e’nab ve etrab keva’ib, dihak ke’s vardır. Orada ne leğvi ne de kizzabı sem’ ederler. Semavat ve arzın ve ikisinin beynlerinde olanların Rabbi Rahman olandır. Ondan bir hitaba malik olmazlar. O yevm ruh ve melekler bir saf olarak kiyam ederler. Rahmanın kendisine izin verdiği kimseler dışında kimse tekellüm edemez ve sevabı kavleder. Hakk olan yevm budur. Meşieti olan kimse rabbine meabı ittihaz etmiştir. Size karib bir azabı inzar ediyoruz. O yevm mer’ yedlerinin takdim ettiğine nazar eder ve kafir olan ne olurdu turab olsaydım, kavleder.
Neyi soruşturuyorlar? İçinde ayrılığa düştükleri büyük bilgiyi... Doğrusu, yakında bilecekler. Yine doğrusu, yakında bilecekler. Yere beşikler, dağları kazıklar olarak yapmadık mı? Sizi eşler olarak yarattı. Uykunuzu dinlenmelik yaptık. Geceyi giyecekler kıldık. Gündüzü geçimlik kıldık. Üstünüze yedi bağlantıyı kurduk. Parlak bir çıra koyduk. Kendisi ile taneyi, bitkiyi, bitişik bahçeleri çıkarmamız için sıkacaklardan saçılan suyu indirdik. Ayrılık günü belirlenmiştir. O gün kavala üflenecek ve siz bölük bölük geleceksiniz. Gök açılıp kapı kapı olmuştur. Dağlar yürütülüp duman olmuştur. Ocak, taşkınlara yuva olmak üzere pusudur. Orada kapalı kalacaklar. Uygun bir karşılık olmak üzere irenç ve tatsız dışında ne bir soğuk ne de bir içecek tadacaklar. Onlar kendilerine işlem yapılacağını ummuyorlardı ve kanıtlarımızı yalanladıkça yalanlıyorlardı. Herşeyi bir yazıt olarak toparladık. Tadın, sıkıntıdan başka bir şeyi size artırmayacağız. Yetiştiricinden karşılık olarak işleme denk olmak üzere korunanlar için sığınak vardır. Yemişlik, asmalık, toprakta yumrular ve dolgun kabuklular vardır. Orada ne boş sözü ne de yalanı duyarlar. Göklerin ve yerin ve ikisinin aralarında bulunanların yetiştiricisi yaşatıcı olandır. Ondan bir şey isteyemezler. O gün ruh ve melekler bir sırada dururlar. Yaşatıcının kendisine olur verdiği kimse dışında konuşamazlar ve doğru söylemiştir. Gerçek olan bugündür. Dileyen yetiştiricisine bir yol tutmuştur. Sizi yakın bir sıkıntıya uyarıyoruz. O gün kişi ellerinin yaptıklarına bakar ve kapatan “ne olurdu toprak olaydım” söyleyecek.
AÇIKLAMA :Bu surede “büyük nebe’den soruyorlar” diyor. Bu büyük nebe’ kainatın yaratılışı ile ilgili nebe’dir. Gelecek ile ilgili hususlar haber ile öğrenilir. Geçmiş ile ilgili hususlar nebe’ ile öğrenilir. Zaten verilen cevap da kainatın yaratılışı ile ilgilidir. “Yakında öğrenecekler” demekle kainatın yaratılışı hakkında bugün elde edilen bilgilere işaret edilmektedir. “Sonra yakında gene öğrenecekler” denirken ise gelecekte elde edilecek bilgilere işaret edilmektedir. Kainatın yaratılışı ile ilgili bilgiler verildikten sonra kainatın sonu ile ilgili haberler “inne” ile verilmektedir. İkinci “inne”den sonra cehennemlikler ve üçüncü “inne”den sonra da cennetlikler anlatılmaktadır. Tarihlenme kıyası yapılırsa cennetliklerin sona alınmasının sebebi, cehennemliklerin de cennete gideceğine işarettir. Bu surenin de konusu, bundan sonraki sureler gibi kainatın yaratılışı ve ahirettir.