90 - BELED SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Kasem : Kasem sad ile gövdesi kopmuş ağacın yerinde duran köküdür. Mastar olarak parçalanmak anlamına gelir. Sinli kısım, parça anlamına gelir. Bir şeyin fikren parçasına cüz, fiilen parçasına ise kısım denir. Sinle kısmet, bölme demektir. İksam ve mukaseme bölüşme anlamlarına gelir. ba harfi getirilince yemin anlamına gelir. Yani Allah ile veya Allah’ın hükmüne göre bölüşme olur. Buradaki la nefy lası değil, tekid lamının uzatılmasıdır. Yemini teşdid etmek için gelmiştir. kasem yemin demektir.
Haza : “Za” bu demektir. “Ha” uyarı harfidir. “Za” “bu” ise “haza” ”işte bu” demektir. Burada erkek işareti kullanılmıştır. “Zalike”nin sonundaki “ke” sen demektir. Bu muhatapların durumuna göre zamir alır.
Belde : Etrafı çevrili meskun düz yerdir. Karyeden daha geniştir. “Belde” merkeze, “beled” ise çevreye, mücavir alana denmektedir.
Ente : Dudak harfleri konuşan kimseyi boğaz harfleri uzakta olanıveya görünmeyeni üçüncü şahsı, orta harfleri de muhatabı bildirir. Türkçedeki ben sen o bu kuraldan turemiştir. Hepsinin menşei tin tepe demek, kevn de öyledir. hevn düzlük, beyn yarık demektir. arapçada orta harflerden olan te ve ke muhatabı ifade eder. Türkçede de se ve kalemin derken ordaki ğunneli kaf seni ifade eder. En tek başına bir harfi ifade etmediği için tenin başına getirilmiştir. Fail olarak kullanılır.
Helal : Helva olgunlaşmış tatlı meyve ve ya bunlardan yapılmış tatlı demektir. Ağızda çiğnemeden dağılmış olması, çözülmüş olmasından suda tuzun erimesine mastar (hal olmak) oluşmuştur. Vav Lam’a dönüşmüştür. Şehire hulul etmek orada yerleşmek demektir. Helal yiyecek, insan vucudunda kan içinde çözülüp yararlı hale gelen besin demektir.
Veled : “Yavru” demektir.
Lekad : “Kad”, “kane” veya “kade”den dönüşmüş bir kelimedir. “Kane” “olmak”, “kade” “yaklaşmak” manasınadır. “Kad” ise fiili mazide hem tekid hem de fiilin devam etmekte olduğunu göstermek için kullanılır. Fiili mazi de ise “bazen” anlamına gelir. “Le” tekid harfidir. “Kad cae” “Şimdi geldi”, “Lekad cae” “Muhakkak geldi ve şimdi burada” demektir.
Halk : Halk, deri veya bez parçası demektir. Mastar olarak elbise biçmek veya çamurdan bir şey yapmak demektir. ”Rabvet”te tedrici oluşum vardır. “Hilkat”te ise birden oluş vardır. Allah hem haliktir hem de rabdır. Kaderde her şeyi planlamış ve ona göre zaman içinde gelişmeye bırakmıştır. Buna da kaza denir. İlk yarattığı canlıda kıyamete kadar gelecek bütün canlıların bütün özellikleri ilk canlının geninde vardı. Bu kaderdir. Şimdi gerçekleşenler ise kazadır. İlk defa zaman ve mekan içinde öyle atomları yarattı ki, o atomlarda da kainatın oluşması ile ilgili bütün özelikler vardı. O kaderdi.
İnsan : Üns, ok yayının iç tarafı, vahş yayın dış tarafının adıdır. İns kelimesi buradan gelişmiştir. Cins isim olarak da “insan” olarak kullanılmaktadır. İnsin çoğulu ünastır. Sonraları baştaki hemze düşmüş, bağımsız kelime olmuş, çoğulluk manasını korumaktadır. Kişilerin bir arada bulunmasına delalet eder. Kişiliği olmayan toplulukların adıdır. Hitapta mevcut olan halkı veya bütün insanları içine alır. Kur’an’da beş vakit namaz topluluklarına, cuma namazı topluluklarına veya bütün insanlara hitap etmek için kullanılır. Burada bütün insanlar kastedilmektedir ve “herkes” anlamındadır. İnsan cins isimdir.
Kebed : Kumluğun veya geniş bir sahanın orta yerine veya merkezine kebed denir. İnsanın ciğerine kebed denir. Türkçe’deki göbek kelimesi bu anlamdadır. Kubad ciğerdeki hastalığa denir.
Hesab : Hisbe okun nişangah kısmına denir. Mesafeye göre arpacığın yukarıya veya aşağıya tutulması gerekmektedir. Bunu başaran kimse hedefine ulaşır. Mekanikte hesap ilk olarak top atışlarında uygulanmıştır. Hesap etmek kesin olarak sonuçları elde etmek anlamına geldiği gibi zannetmek anlamına da gelir. Zan da kanaat anlamına gelir. Kur’an bu iki kelimeyi her iki şekilde de kullanmaktadır. Böylece ilmi sonuçların yaklaşık ve olası olduğuna işaret etmektedir. Burada "zannediyor" anlamında kullanılmıştır.
Len :
Kadr : Kıdr kazandır. Malzeme ölçüleri kard ile, pişirme süresi ve şekli kaderle anlatılmaktadır. “Kard” ölçme ve değer anlamlarına da gelir. Kader de plan demektir. Mastar olarak kullanıldığın planlamak anlamı çıkar.
Ehad : “Hadid” demir demektir. “Hudud” ise sınır demektir. Baştaki “e” olumsuzluğu ifade eder, “ehad” kelimesi sınırsız demektir. Arapça’da doğrudan doğruya sayı olarak ehad gelmez. Mesela “Ahmedu ehadun” denmez. “Ahmedü vahidun” denir. Bu da sadece kuralsız olarak Allah için kullanılmıştır. Ebu Hanife “Allah birdir, ama sayılardan bir değildir” demiştir. Bu kelime buna işaret etmektedir. Kainatta sonsuz diye bir şey yoktur. Zaman ve mekan da sonsuz değildir. Sonsuz yani sınırsız yalnız Allah’tır. Olumsuzdan sonra gelen ehad, olumsuzlukta genele uygulamak içindir.
Kavl : Birlikte bir iş yapan kimselere, belli bir sesle kumanda eden kimsenin adından gelişmiş bir kelimedir. Bu sesten kinaye olunmuştur. Kelamdan farkı bağlayıcı olmasıdır. Türkçe’deki ”söz“ kelimesi de böyledir. O halde “söyle” olarak tercüme edilmelidir.
Helak : Helek, ot bitmeyen tuzlu çorak yerdir. Helak olmak, kaybolmak, yok olmak ve ölmek anlamlarına gelir.
Mal : Eğik ağaç anlamındadır. Yönelmek anlamında "meyl etmek" yani insanın o tarafa içini meyletmesi şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. "Mal" da insanların değer verdiği şeylerdir. Bu değer işe yaraması yanında az olması sebebiyle de doğmuş olabilir. Mal piyasada değeri olan eşyadır.
Lübed : Yeleden yapılan keçedir. Karışık anlamında kullanılmıştır.
Re’y :Raye, uzaktan görülebilen işaret demektir. “Basar” göz demektir. “Nazar” korkuluk demektir. Nazar bakmak, re’y ise görmek anlamındadır. Re’y derinlemesine görmek, nazar genişlemesine görmek, basar uzağı görmek, şuhud ise içinde bulunmak, her yönüyle görmek demektir.
Lisan : Dil demektir.
Şefet : Dudak demektir.
Necd : Necd, arabistan’da yüksek yaylalık yer demektir. aynı zamanda yüksek dağ anlamına gelir. Kur’an’ın ifadesine göre ise geçit anlamına gelmekdir. Boğaz veya belanalmaları na gelmektedir.
Kahm : Zayıf ve ince at demektir. İnce tahtalara Türkçede kahma denmektedir. İttiham etmek, zayıflamak demektir. Şişmanlığın zor yürümesin ve yukaruya çıkmasına mukabil zayıfların kolay yürümesi : Topuk demektir. Çıkıntılı yer yokuş anlamında olup bu surede tepeye çıkamadı anlamınada kullanılmışır.
Fekk : Zek çenenin alt tarafı ve görünen yerin adıdır. Fek ise çenelerin kendileridir. Çeneleri açmak anlamında mastardır. bir parçanın harekete gelmesi fek ile ifade edilir.
Rakabe : Boyundur. Hayvanın boyundan bağlanması sebebiyle rakabe bağlı anlamına gelir. Köle demektir.
Sağebe : Sağm, bir avuç su, suyun yudum yudum içilmesine tesğim denir. sonra mim baya dönşmüş ve yağmurun yağmadığı zamanlarda azalan, kurumaya giden suyun adı olmuştur. Kıtlık yıllarına mesğabe denir.
Turab : Toprak demektir. Metrebe dökülmüş parçalanmış anlamına gelir.
Yemin : Sağ yandır. Doğuya dönüldüğünde sağ taraf kalan yerdir. Sol tarafta kalan yere de şimal denir.
Şe’m : Şam, arabistan’ın kuzeyindeki beldnin adıdır. Yemen ise güneyindeki beldenin adıdır. Yemin sağ yan, şeim ise yol yan demektir. Şimal kelimesi şe’meleden türemiştir. Uzak şeim anlamındadır.
Ma : “Ma” ve “men”, “beyn” kelimesinden oluşmuştur. Ben, sen ve o kelimeleri buradan gelir. “Men” Arapça’da “kimse” anlamını almıştır. “Nun” düşmüş “ma” şekline dönüşmüştür. Nesne anlamına gelir. İkisi de “ellezi” gibi Türkçedeki “...en, ...an” takısının anlamını taşır. Men, insan, melek, ruh, cin ve Allah için yani akıl sahipleri için kullanılır. Ma ise eşya için kullanılır. Ellezi, fiilin ve fail veya mefulun belli olduğu hallerde kullanılır. Ma ve men fiilin belli olduğu ama fail ve mefulun belli olmadığı hallerde kullanılır. Tekil ve çoğul için kullanılır. Erkek ve dişi ayrımı yoktur. Burada yaratılanlar belirsiz, yaratma ise bellidir. Yani Allah kainatı bir tek sistem ve usul içinde yaratmıştır. Her oluş birbirine benzemektedir. Kur’an’ı da aynı sistem içinde indirmiştir.
Bu beled ile kasem ederim. Sen bu beldeye hulul etmişsindir. Valid ve vilat ettiği için.. İnsanı kebed içinde halketmişizdir. Kendisine kimsenin kadir olamayacağını mı hesab ediyor? Lubed malı ihlak ettim, kavlediyor. Onu kimsenin re’yetmediğini mi hesab ediyor ? Ona iki ayn, bir lisan ve iki şefe ca’letmedik mi? Ona iki necdi hidayet ettik. Akabeyi iktiham edemedi. Akabenin ne olduğu sana idra etmedi. Rakabenin fekkidir veya mesğabeli yevmde mekrabeli yetimi veya metrabeli miskini itamdır. Sonra iman etmiş ve sabrı tavsiyelesmiş ve merhameti tavsiyeleşmiş olan kimselerden meymene eshabı oldu. Ayetlerimizi küfreden kimseler ise meşeme eshabı oldular. Nar onlara musadedir.
Bu kent ile and ederim. Sen bu kente katılmış kişisin. Doğuran ve doğmuş olan için... İnsanı koyak içinde yaratmışızdır. Kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? Yığınca varı tükettim, söylüyor. Onu kimsenin görmediğini mi sanıyor? Ona iki göz, bir dil ve iki dudak yapmadık mı? Ona iki geçit gösterdik. Tepeye tırmanamadı. Tepenin ne olduğu sana ulaşmadı. Bağı çözmektir veya dar günde yakınlı öksüzü veya serili yoksulu doyurmaktır. Sonra inanmış ve direnmeyi öğütleşmiş ve kayırmayı öğütleşmiş olan kimseler işte onlar sağın yandaşlarıdır. Belirtilerimizi kapatan kimseler ise onlar solun yandaşlarıdır. Ataş onları sarmıştır.
AÇIKLAMA : Surenin başında “sen bu beldenin içinde variken, bu beldeyi parçalamayız” anlamını da verebileceğimiz bir ifade ile başlamaktadır. Sonra anne veya babaya ve çocuğa yemin etmektedir. Burada insanın aile ve topluluk içinde yaşadığına işaret ederek insanın ruhi yapısını ve ruhi yapısına yardımcı olan organlarını anlatmakta ve topluluğun yakınlık ve dayanışma ile veya yardımlaşma ile varlığını sürdürdüğün ifade etmektedir. Böylece insanın sosyal varlık olarak bulunduğu yeri tanımlamaktadır. Bu yeri tanımlandıktan sonra insanların iki grup olduğu, bir grubun topluluğu yaşatmakla diğer grubun ise topluluğu yağmalamakla meşgul oldukları, böylece dengenin kurulduğu ifade edilmektedir. Topluluğu yaşatmak isteyenlerin denetimi muhalefet görevini yüklenmiş olan sola verilmiştir. Bu surenin anlamını tamamlamak için bundan sonraki surede yağmalayanların halini temsilen Semud’un deve hikayesi anlatılmaktadır. Ondan sonraki surede ise yine bu iki grubun cömertlik ve cimrilik halleri anlatılmaktadır.