105 - FİL SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
E Lem Tera : Maun Suresi’nde re’y fiilinin musbet mazisi burada da menfi mazisi getirilmiştir. Orada “sen bunu bilmiyorsun” anlamında kullanılmıştır. Burada ise “sen bunu gördün, sen bunu biliyorsun” anlamında kullanılmıştır. Fil Olayını biz görmedik, peygamber de görmedi. Ama “gördün” diyor. Bir şey hakkında görüş sahibi olmak için onu görmek gerekmiyor. Görenlerden ve duyulanlardan alınan bilgiler birleştirilerek bir kanaate varılır. Buna re’y denir.
Keyfe : Key “için” demektir. “Kev”nin “nun”u düşmüş ve soruya dönüşmüştür. Sonuna “mim” eklenerek “keyme” şeklinde de kullanılmıştır. “Mim” “fa”ya dönüşerek “keyfe” olmuştur. “Ma” “ne” anlamındadır. “Keyfe” ise “nasıl” anlamındadır. “Ma” olması gereği yani gelecekle ilgili gerekleri “keyfe” ise oluş için gerekleri sormaktadır. Burada “Allah ne yaptı” demiyor da “nasıl yaptı” diyor. Yapış tarzını anlatmaktadır. Hayatta zulüm yapanlar veya şeriat dışına çıkanlar beklenmedik sonuçlarla karşılaşırlar. Bu sonuçlar insanları uyarmalıdır.
Fa’l : “Fa’l” “yapmak” demektir. “Amel” bir başkası için çalışmaktır ve maddidir. Fi’l ise maddi ve manevidir. Allah’a fi’l izafe edilir. Burada Allah’ın “Fil halkı”na nasıl yaptığını hatırlatmaktadır. Fa’l, kullanılan aletlerin elle tutulan kısmıdır. Sap gibi.
Rabb : Ribve, tümsek demektir. Çöllerde tümseğe benzeyen yer yer serpilmiş ağaçlıklara da rabve kelimesi kullanılmaktadır. Sonra yavaş yavaş gelişme karşılığı kullanılmıştır. Birden oluş “hilkat” ile ifade edilir, evrimle gelişmeler rabvet ile ifade edilir. Rebebe kelimesi de rabveden dönüşmüştür. Terbiye kelimesi bunlardandır. Türkçe olarak “yetiştiren” veya “yetiştirici” olarak tercüme edilir. Bu fiilin evrim sebebi ile yapıldığını ifade etmek için getirilmiştir. Tarihte dönüm noktaları olan olaylar vardır. Mesela Bedir Savaşı kaybedilseydi İslamiyet Hıristiyanlık gibi bir din olarak kalırdı. Orta Asya’da 751‘de yapılan Çinlilerle yapılan Talas Savaşı kaybedilseydi şimdi dünyaya mistisizm egemen oludu ve bugünkü medeniyet de olmazdı. 1071 Malazgirt Savaşı kaybedilseydi Avrupa Medeniyeti doğmazdı. Sakarya kaybedilseydi şimdi Türkiye’de İslam Türk Devleti olmayacak ve gelecek bin yıllık medeniyet başka türlü gelişecekti. Allah’ın programı vardır. O program beklenmedik şekilde yürür. Talas ve Malazgirt’teki savaşlar Türklerin cephe değiştirmesi ile kazanılmıştır. İşte Hz. Peygamber’den önce aslında o zamanın müslümanları olan Habeşiler fillerle Mekke’yi almak istemişler ama ABD’nin helikopterlerinin İran’da uğradığı hezimetin bir benzeri ile Fil ordusu perişan olmuştur. Eğer Habeşiler Mekke’yi alsalardı Arabistan’da bir Hıristiyan devlet kurulacaktı. Adil devlet olacağı için de asırlarca İslam devleti kurulamayacaktı. Bu nedenle Allah beklenmedik güçle onları hezimete uğratmıştır. Çünkü Allah evrimini tamamlayacaktır.
Eshab : Sahafe sahifa üzerine yazı yazılmış veya şekil çizilmiş deri, tuğla ve kağıt gibi şeylerdir. İlk mülkiyet araçlar üzerinde olmuştur. Taş sopa gibi. “F” “be”ye dönüşmüş ve sahip olunan veya sahip olan anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Sonra sohbet etmek, yazılı metinler üzerinde konuşmak ve daha sonra da arkadaş olmak anlamlarına gelmiştir. Bir memleketin halkına eshab dendiği gibi herhangi bir işte birlikte olanlara da eshab denir. Sahabe kelimesi buradan gelmektedir.
Fil : Fil sürüsüdür. Arapça’da “bekar”, “bair” de böyledir. Habeşliler fil sürüsü ile Mekke’ye yürümüşlerdir. Sonra bu kelime filoların adı olmuştur. Hava, deniz, tank filosu gibi.. Savaşın karşı tarafı korkutmak çiğneyip geçmek amaçlarını güden savaş araçlarının toplamına filo denmektedir.
E Lem Yec’al: “Bunları gördün, bunları biliyorsun. Bak burada neler yaptık”. Ca’l ele pisliğin veya sıcaklığın bulaşmaması için tutulan deri veya bez parçası demektir. Sonraları kılmak anlamında kullanılmıştır. Kılma ile yapma arasındaki fark, yapmada yeniden var etme, ca’lde ise var olan bir varlığı yeni bir işe koymak anlamı taşır. Burada “keydleri nasıl ca’l etti” yani taktilerini nasıl boşa çıkardığını anlatmaktadır.
Keyd : Tuzak demektir. Savaşta düşmanı yanıltarak tuzağa düşürmek “keyd”dir. Askerlikte buna taktik denmektedir. “Mekr”, planlı, programlı, uzun hedefe varmak için hazırlanan bir sistem demektir. Askerlikte buna strateji denmektedir.
Fi Tadlil : Dalle kaybolan deve demektir. Şaşırmak anlamına gelir. Yoldan şaşırmak ve kaybolmak demektir. Burada “keydlerini dalalet içine koydu” denmektedir. Böylece her taraftan çevrilmiş bir çember içinde şaşkına dönmüşlerdir. Tarihte bir çok savaş arkadan çevirerek çember içine alarak kazanılmıştır. Düşmanı başka tarafta gözetleyenler beklenmedik yerden saldırıya uğradıklarında şaşırırlar. Burada Türklerin kullandığı savaş taktiğine de işaret vardır.
Rısl : Saçak demektir. Salmak fiiline dönüşmüştür. “Haber saldı”da olduğu gibi bir kimseye bir adamı göndererek ona haber ulaştırmaya irsal denir. “Ala” kelimesi ile kullanıldığı zaman irsal askeri birlikleri göndermek anlamına gelir. Allah onlara ordu göndermiştir.
Tayr : Tair kuş demektir. Tayr uçmak mastarıdır. Tayr uçan filodur. Allah filoyu filo ile karşılamıştır.
Ebabil : Ebabil kelimesi kalıp olarak çoğulun çoğuludur. Ne var ki, tekili “bebele” olması gerekir. Yalnız Arapça’da aynı cins harf başta gelmez, dolayısıyla bu kelimenin tekili olamaz. Bunun aslı efail olmalıdır. Fillerin yani filoların çoğulu olmalıdır. Filolar halinde uçan saldırıcılar göndermiştir.
Remy : Reml kum demektir. Remy kumdan büyük çakıl demektir. İlk insanlar kendilerini düşmandan korumak için küçük taş parçaları kulandılar. Fiil olarak rema atmak demektir.
Hicare : Hicare “taş“ demektir.
Siccil : Siccil kap veya kılıf demektir. Yazı yazılan veya resim çizilen taşların üstü örtüldüğü için kayıtlara sicil denmektedir. Kur’an’da kitaplarda tescil edilmiş tabiri geçtiği gibi bugün de sicil ve tescil kelimeleri kullanılmaktadır. İşaretlenmiş taşlar deniyor. Kur’an’da ileride gelişecek sistemlerin ilk ilkel örnekleri kullanılmıştır. İnsanlara orada defineler olduğunu işaret eder. Fil, tayr, hicare, sicil kelimeleri bugün gelişmiş olan dünyanın temel savaş unsurlarıdır. Bugün yönlendirilmiş füzeler hicaretün min siccildir.
Fe cealehum ke asfin : Bitkilerin tohumları üzerinde uçmalarını sağlayan tüylere ve kanatlara “asf” denir. Bir istikamette esen rüzgar anlamına geldiği gibi saman gibi ufalanıp toz duman olanlara da denmektedir.
Ekle : Ekel pas demektir. Bir şeyi yiyip bitirmeye ekl, yiyip doymaya da team denir. “Onları yenmiş ekinin dağılmış parçaları haline getirdi” diyor. Çekirge sürüsü bir ekini yediklerinde geriye saman çöplerinden başka bir şey bırakmazlar. Gökten gelen ebabil oradaki birliği toz duman etmiştir.
Rabbinin fil ashabına nasıl fil yaptığını rey etmedin mi. Keydlerini tadlil içinde cal etmedi mi. Onlara siccilden hicareyi remy eden ebabil tayrını irsal etti de onları mekul bir asf cal etti.
Yetiştiricinin fil birliğine nasıl yaptığını görmedin mi. Oyunlarını bozukluk içine sokmadı mı. Onlara belirlenmiş taşları atan uçan birlikleri gönderdi de onları kemirilmiş toz dumana çevirdi.