57 - HADİD SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Evvel : (Ula’ya bak.)
Batın (tı) : (zahr’a bak) Karın demektir. Hayvanların üst tarafına zahr, alt tarafına batn denir. Sonraları sırt ve alt olarak da kullanılmıştır.
Vilac : Arı kovanının giriş çıkış deliği demektir.
Kabs (kaf, sin) : Meşale, ateş demektir.
Rabes (sad) : “Rebş” ağaçların yaprakları döktükten sonra yeniden yaprakları açması, açılmış hali demektir. “Rabes” de aynı manada kullanılmaktadır. Halkın o mevsimi işe başlamak için beklemesi, yani gözetlemesi anlamında olacak bir şeyi beklemesi demektir.
Aan : Aniye kap demektir. “Evene” zamandan kap demektir. Kısa zaman için kullanılır. “Hine” kelimesi ile de akrabalığı vardır.
Kesv (kaf, sin) : Sıvının zıddı katı demektir.
Fehr (hı) : “Fehhar” çömlekçi demektir.
Ğays (p.se) : Yağmur suyu ile yetişen bitki demektir.
Heyc (he) : “Heyac” sonbaharda sararmış bitki demektir.
Savb (sad) : “Sayb”a bak.
Behl (hı) : “Buhar” kaynayan sudan çıkan buğudur. Re le’ye dönüşmüş, havadan başka laftan başka bir şey vermeyen adama denmiştir.
Hadid (ha) : Sınırlara konan taş demektir. Demir de denmektedir.
Fevt : İki parmak arasındaki açıklık demektir.
Kafa (kaf) : Kafa tası demektir.
İ’sa (sin) : “U’suv” olgunlaşmış, meyvesini vermiş ot demektir. “E’sa” beklenen demektir. İsa(AS) son peygamberin gelmesinden önce şeriatin son halkası olmuştur. Muhammed(AS) ise İbrahim, Musa, Davud ve İsa(AS) getirdiklerini birleştirerek birlikte uygulamıştır.
Necil : “Necar” ağacı veya bir şeyi parlatan alet demektir. “İncil” parlatılmış anlamında olup İncil’in bir özelliğidir.
Bed’ (ayn) : “Bedee”den dönüşmüştür ve “bedee” başlamak demektir. Bedea’ bir şeyi yeniden yapmak, icad etmek demektir.
Kefl (kaf) : Üstüne oturulan keçe demektir.
1- Semavatta olanlar ve arzda olanlar Allah için tesbih etmiştir. O azizidir hakimdir.
2- Semavatın ve arzın mülkü onundur. İhya eder ve imate eder ve O şeyin küllüne kadirdir.
3- Evvel O’dur, ahir O’dur, zahir O’dur ve batin O’dur. Ve O şeyi küllü ile alimdir.
4- Semavatı ve arzı sitte yevmde halk etmiş, sonra arşa istiva etmiş olan kimse O’dur. Arzda velcedeni, ondan huruc edeni, semadan nüzul olanı ve oraya u’ruc edeni i’lm etmektedir. Siz neredeyseniz o sizinle beraberdir ve Allah amel ettiğinizi besirdir.
5- Semavatın ve arzın mülkü onundur. Emirler Allah’a irca’ olunur.
6- Neharda leyli ilac eder ve leylde de neharı ilac eder. O suduru zatiyle alimdir.
7- Allah’a ve resulüne iman ediniz ve orada sizi müstehlifler ca’l ettiklerinden infak ediniz. Sizden iman etmiş ve infak etmişlere kimselere onlara kebir bir ecir vardır.
8- Size ne oluyor da, resul sizi rabbinize iman etmeye davet ettiği halde Allah’a iman etmiyorsunuz. Müminler iseniz misakınızı ahzetmişdir.
9-Sizi zulümattan nura ihrac etmek için beyyin ayetleri abdine tenzil eden kimse O’dur. Ve Allah size raufdur, rehimdir.
10- Size ne oluyor da Allah’ın sebilinde infak etmiyorsunuz. Semavatın ve arzın mirası Allah’ındır. Sizden, fetihten min kabl infak ve mukatele etmiş kimseler mustevi değildir. İşte onlar min ba’d infak eden ve mukatele eden kimselerden dereceten a’zamdir. Allah küllüne hüsnayı va’d etmiştir. Ve Allah amel ettiklerinizi habirdir.
11- Kim ki, Allah’a hasen karzı ikraz eder ona onu muda’afe eder. Ve bir de ona kerim bir ecr vardır.
12- O yevm, müminini ve müminatı nurları eydlerinin beyninde ve eymanlarında sa’y ederken re’y edersin. El yevm büşranız, tahtından enharın cereyan ettiği, içinde halid olacağınız cennetlerdir. Azim fevz budur.
13- O yevm münafikun ve münafikat iman etmiş kimselere “Bize nazar ediniz, nurunuzdan iktibas yapalım” diye kavlederler. “Veranıza rucu edip nuru iltimas ediniz” kavledilir. Babı olan bir sur ile beynlerine darb olunmuştur. Batını, içinde rahmet bulunandır ve zahiri min kablihi azabdır.
14- Onlara “sizinle beraber değil miydik” diye nidalaşırlar. “Bela, lakin siz enfusunuza fitne ettiniz, terabbus ettiniz, irtiyab ettiniz, Allah’ın emri ciet edinceye dek emaniy sizi ğürür etti. Allah’da sizi ğarur olan ğarr etmiştir.
15- El yevm ne sizden ne de küfr etmiş kimselerden fidye ehz olunmacak. Me’vanız nardır. Mevlanız odur. Mesir bi’sedir.
16- İman etmiş kimseler için, kalpleri Allah’ı ve haktan nuzül edeni zikretmeye huşu etmesi anı gelmedi mi? Min kabl kitab ita edilmiş olup üzerlerine emed tul etmiş fe kalpleri kasvet etmiş kimseler gibi olmasınlar. Onlardan kesiri de fasıktır.
17- Mevtinin ba’dinden arzı ihya edenin Allah olduğunu ilmediniz. Ayetleri size akledebilirsiniz diye tebyin etmişizdir.
18- Tasadduk eden erkekler ile tasadduk eden kadınlara ve Allah’a hasen karzı ikraz edenlere, onlara muda’afe eder ve onlara kerim ecir de vardır.
19- Allah ve resullerine iman etmiş kimseler, işte onlar sıddıklardır. Rablerinin i’ndinde şüheda da onlardır. Onların ecirleri ve nurları vardır. Küfr etmiş ve ayetlerimizi tekzib etmiş kimseler işte cahim eshabı onlardır.
20- Dünya hayatı sadece bir lai’b, bir lehib, bir zinet, beyninizde bir tefahur, emval ve evlatta bir tekasür olduğunu i’lmediniz. Nebatı küffarı i’cab etmiş ğaysin meseli gibidir. Sonra heyc eder de onu müsfer olarak re’y edersin. Sonra bir hutam olur. Ahirette de şedid bir azab ve Allah’tan bir mağfiret ve rıdvan vardır. Dünya hayatı ğürürün meta’ından başkası değildir.
21- Mağfirete ve Allah’a ve resulüne iman etmiş kimseler için i’dad olunmuş a’rzı, sema ve ardın a’rzı gibi olan cennete musabaka ediniz. Bu Allah’ın fazlındandır, meşiyet ettiğine onu ita eder. Azim fazıllı olan Allah’tır.
22- Onu ibra etmemizden min kabl bir kitapta olmayan ne arzda ne de nefsinizde bir müsibet isabet eder. Bu Allah’a yesirdir.
23-24- Sizi fevt edene me’yus olmayasınız ve size ita olana ferah etmeyesiniz diye böyledir. Allah buhl eden ve nasa buhlu emreden kimseler olan fehur muhtalın hiçbirini hubbetmez. Ve kim teveli ederse hamid ğani olan Allah’tır.
25- Resullerimizi beyyinelerle irsal ettik ve nas kisti ikame etsin diye onlarla beraber kitabı ve mizanı inzal ettik ve Allah kendisine ve resullerine kimin ğaybde nüsret edeceğini ilmetsin diye içinde şedid bir be’s olan ve nasa menfaatleri olan hadidi inzal ettik. Allah kavidir azizdir.
26- Nuh’a ve İbrahim’e irsal ettik ve ikisinin zürriyetine nübüvveti ve kitabı ca’l ettik de onlardan mühtedi vardır. Onların kesiri fasıklardı.
27- Sonra resullerimizle onların eserlerini tekfiye ettik, Meryem’in ibni İsa ile de tekfiye ettik. Ona İncil’i ita ettik. Ona itiba’ eden kimselerin kalblerine re’feti ve rahmeti ca’l ettik. Rehbaniyeti ise onlar ibtida’ etti. Allah’ın rızasını ibtiğa dışında onlara onu ketb etmedik. Ona ri’yetin hakki ile ria’yet edemediler. Onlardan iman etmiş kimselere ecirlerini ita etmişizdir. Onların kesiri fasıktır.
28- Ey ima etmiş olan kimseler, Allah’a ittika ediniz ve onun resulüne iman ediniz. Size rahmetinden iki kifl ita eder. Size bir nur ca’l eder. Siz onunla meşiyet edersiniz ve size mağfirret eder. Allah ğafurdur, rahimdir.
29- Kitap ehli Allah’ın fazlından bir şeye kadir olamayacaklarını ve fazlın Allah’ın yedinde olduğunu ve onu meşiyeti olana ita edeceğini ilmetsin diye.. Azim fadıllı olan Allah’tır.
1- Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’ı arıtmıştır. O güçlüdür, sözü geçendir.
2- Göklerin ve yerin hanlığı onundur. Diriltir ve öldürür ve O her şeye güç yetirendir.
3- İlk O’dur, son O’dur, dış O’dur, iç O’dur. Ve her şeyi tümüyle bilendir.
4- Gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra taht üzerine doğrulmuş olan kimse O’dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya çıkanı bilmektedir. Siz nerede iseniz o sizinle beraberdir ve Allah yaptıklarınızı görendir.
5- Göklerin ve yerin hanlığı O’nundur. İşler Allah’a döndürülür.
6- Gündüze geceyi sokar ve geceye de gündüzü sokar. O, başların kendisini bilir.
7- Allah’a ve elçisine inanınız ve orada sizi yerlerine geçirdiklerinden kullandırınız. Sizden inanmış ve kullandırmış kimselere, onlara büyük bir karşılık vardır.
8- Size ne oluyor da, elçi sizi yetiştiricinize inanmaya çağırıyorken Allah’a inanmıyorsunuz. İnanmışlar iseniz bağlılığınızı almıştır.
9- Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için açık kanıtları kuluna indiren kimse O’dur. Ve Allah sizi üstlenendir, yaşatandır.
10- Size ne oluyor da, Allah’ın yolunda kullandırmıyorsunuz. Gökler ve yer Allah’a kalacaktır. Sizden alıştan önce kullandıran ve vuruşan kimseler bir değiller. İşte onlar sonradan kullandıran ve vuruşan kimselerden konum olarak daha büyüktür. Allah tümünüze iyilik etmeye söz vermiştir. Ve Allah yaptıklarınızı bilendir.
11- Kim ki, Allah iyi bir ödünç verirse ona onu katlar. Ve bir de ona görkemli bir karşılık vardır.
12- O gün, inanmış erkekleri ve inanmış kadınları ışıkları önlerinde ve sağlarında yürüyor görürsün. Bugün sevinciniz, altından ırmakların aktığı, içinde kalacağınız bahçelerdir. Büyük kurtuluş budur.
13- O gün iki yüzlü erkekler ve iki yüzlü kadınlar, inanmış kimselere “Bizi bekleyin de ışığınızdan alalım” diye söylerler. “Geriye dönüp ışığı orada arayınız” söylenir. Kapısı olan bir duvar ile araları kesilmiştir. İçi, içinden sağlık bulunandır ve dışı yüzünden tattırıcıdır.
14- Onlara “Sizinle beraber değil miydik?” diye çağrışırlar. “Evet, ancak siz kendinizi denek yaptınız, beklediniz, kuşkulandınız, Allah’ın buyruğu gelene dek kuruntular sizi aldattı. Aldatan sizi Allah konusunda da aldattı.
15- Bugün ne sizden ne de kapatmış kimselerden kurtulmalık alınmayacak. Varacağınız yer ateştir. Arkanız odur. Variş yeri ne kötüdür.
16- İnanmış kimseler için, gönülleri Allah’ı ve gerçekten ineni anmaya eyilme anı gelmedi mi? Önceden yazıt verilmiş olup üzerlerinden uzun süre geçti de gönülleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu da kaçıktı.
17- Ölümünün arkasından yeri diriltenin Allah olduğunu biliniz. Kanıtları uslarsınız diye açıklamışızdır.
18- Bağış yapan erkekler ile bağış yapan kadınlara ve Allah’a iyi ödünç verenlere, onlara katlanır ve onlara görkemli karşılık da vardır.
19- Allah ve elçilerine inanmış kimseler, işte onlar doğrulardır. Yetiştiricilerinin yanında tanıklar da onlardır. Onların karşılıkları ve ışıkları vardır. Kapatmış ve kanıtlarımızı yalanlamış kimseler, işte ocaklıklar onlardır.
20- Beri yaşam yalnız bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme, varlıklar ve çocuklarda çokluk yarışı olduğunu biliniz. Bitkisi çiftçileri sevindirmiş yağışın benzeri gibidir. Sonra kurur ve onu sararmış görürsün. Sonra bir çöp olur. Ötede de sıkı bir tattırış ve Allah’tan bir örtme ve gönüldeş vardır. Beri yaşam aldanma geçiminden başkası değildir.
21- Örtmeye ve Allah’a ve elçisine inanmış kimseler için ayarlanmış boyutu, gök ve yerin boyutu gibi olan bahçeye yarışınız. Bu Allah’ın artısındandır, dilediğine onu verir. Büyük artısı olan Allah’tır.
22- Onu aklamamızdan önce bir yazıtta olmayan ne yerde ne de kendinizde bir kötülük olur. Bu Allah’a kolaydır.
23-24- Sizden geçene üzülmeyesiniz ve size verilene sevinmeyesiniz diye böyledir. Allah cimrilik eden ve herkese cimriliği buyuran kimseler olan kurulup övünenin hiçbirini sevmez. Ve kim dönerse değerli yetkin olan Allah’tır.
25- Elçilerimizi açıklamalarla gönderdik ve herkes ölçüyü yerine getirsin diye onlarla beraber yazıtı ve tartıyı indirdik ve Allah kendisine ve elçilerine kimin görünmeyende yardım edeceğini bilsin diye içinde sıkıcı bir kötülük olan ve herkese geçimlilikleri olan demiri indirdik. Allah dayanıklıdır güçlüdür.
26- Nuh’a ve İbrahim’e gönderdik ve ikisinin töremelerine ulaklığı ve yazıtı kıldık, onlardan yolu bulan vardır. Onların çoğu kaçıklardır.
27- Sonra elçilerimizle onların izlerini önderledik, Meryem’in oğlu İsa ile de önderledik. Ona İncil’i verdik. O’na uyan kimselerin gönüllerine üstlenmeyi ve yaşatmayı kıldık. Kamlığı ise onlar başlattılar. Allah’ın gönlünü etme dışında onlara onu yazmadık. Onun gereğini gereğince yapamadılar. Onlardan inanmış kimselere karşılıklarını vermişizdir. Onların çoğu kaçıktır.
28- Ey inanmış olan kimseler, Allah’ta korununuz ve onun elçisine inanınız. Size yaşamından iki dayanak verir. Size bir ışık kılar. Siz onunla yürürsünüz ve sizin için örter. Allah örtendir, çalıştırandır.
29- Yazıtlılar Allah’ın artısından bir şeye güç yetiremeyeceklerini ve artının Allah’ın elinde olduğunu ve onu dileyene vereceğini bilsin diye.. Büyük artılı olan Allah’tır.
AÇIKLAMA : Kur’an’ın ilk 64 suresi İslamiyeti anlatmakta ve İslamiyetin nasıl teşkilatlanıp yayılacağını, nasıl mücahede edeceğini gösteren hükümler değişik şekillerde ifade edilmekte ve isbatlanmaktadır. Bu 64 surenin son on suresi bütün bu diğer surelerin özetini veren Medeni surelerdir. İki grupta toplanmıştır. Birinci grupta 3 tane “sebbehe...”li sure vardır. İkinci grupta ise 2 tane “yüsebbihu..”lu sure vardır. Birinci grup “sebbehe”, bir atlıyor, ikinci “sebbehe”, bir atlıyor, üçüncü sebbehe” gelmektedir. İkinci grup ise “yüsebbihu” ile başlamakta, “yusebbihu”suz bir sureden sonra tekrar bir “yüsebbihu”lu sure gelmektedir. Ondan sonra da iki sure “ya eyyühennebiyü” ile başlamaktadır.
Bu surenin 3. ayetinde “evvel odur, ahir odur, zahir odur, batin odur” diyerek zaman ve mekanın dışına çıkıldığında ayrılığın ortadan kalktığını ve vahdet-i vucuda gidildiğini ifade edilmektedir. Zaman ve mekan içine girildiğinde kesret alemi doğmaktadır. Böylece şeriatçılarla tarikatçılar arasındaki tarihi tartışma bugünkü izafiyet nazariyesi ile telif edilebilmektedir. Yeryüzü insanlık için var edilmiştir. Yaşayanlar atalarından devralmış oldukları yeryüzünü kullanarak geçinirler, karşılığında onu imar ederek çocuklarına devr ederler. Kendileri geçmiştekilerin halefidir. Geleceğin de selefidir. Yeryüzü kendilerinin değildir, onu diledikleri gibi bozamazlar. Onu kullanarak üretim yapanlar kira payı olarak kullanmayanlara paylarını vermek zorundadırlar. Bu konu 7. ayette belirtilmektedir.
10. ayette “gök ve yerin mirasının Allah’a ait olduğu” ve bunun için kirasını vermeleri gerektiğini bildirmektedir. Üretimden pay vermenin yanında kullanılmayan değerlerin boşta tutulamayacağı, yararlanacaklara ödünç verilerek onları boş durdurmamaları gerektiği 11. ayette anlatılmaktadır. Sonar münafıklar ele alınmakta onların ve kitap ehlinin bozulmaları hakkında bilgiler verdikten sonra 18. ayette birinci sayfadaki zekat ve karzı hasen kurumları bir ayette ifade edilmektedir.
21. ayette cennete ait boyutların gök ve yer boyutu kadar olduğunu bildirerek 4 ve 5 boyutlu uzaya işaret etmektedir. Sayfanın son ayetleri kader üzerinde olup insanlar için sonuçları değiştirmenin mümkün olmadığını insanlar sonuçlarından değil, davranışlarından sorumlu oldukları bildirilmektedir. Yine bu surenin sonlarında cimrilerden bahsedilmektedir.
Son ayetler Nuh (AS)’nin gönderildiği, İbrahim ve İsa (AS) ile yeniden canlandırıldığı ifade edilmektedir. İnsanlar göçebe hayatı yaşarken Nuh Tufa’nından sonra yerleşik hayatın şeriatini öğrendiler ve arada büyük hamleler yaparak insanlığı Kur’an’la yönetilebilecek düzeye getirdiler. Burada İbrahim’den ve Nuh’tan Mezopotamya Medeniyeti olarak bir arada bahsetmekte, sonra Musa (AS)’nin adı geçmeden İbrani medeniyetinden “resullerimiz..” diye bahsetmekte, ondan sonra da ikinci “kaffeyna” fiili ile de Meryem oğlu İsa’dan söz etmektedir. Böylece 4. İslam medeniyetine doğru bilgi verdikten sonra “Ey iman edenler...” diye 4. İslam Medeniyetinden bahs etmekte ve Kur’an’ın yeni medeniyete olan başlatma fiilini ifade etmektedir. Böylece son 10 surenin ilk suresi yani Hadid Suresi 4 büyük medeniyeti anlatmaktadır.
Bundan sonraki 9 sure daha çok 4. medeniyetin diğer medeniyetlerden ayrı özellikleri üzerinde durmaktadır.