106 - KUREYŞ SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Kur’an’da “besmele”de olduğu gibi bazı cümlelerin ilk kelimeleri harftir. Bu Türkçe’de daha çok sonda olur. Bu surenin başında “li” harfi ile cümle başlamaktadır. Cümleden evvel ya bir fiil ya da bir isim olmalıdır. Burada bu isim veya fiil hazf (gizli) edilmiştir. Yerine bizim bir kelime takdir etmemiz gerekir. Bundan sonra gelen Maun Suresi’nin herkese aş ve iş kelimelerini koyacak olursak herkese aş ve herkese iş için ulaşımın serbest olması ve kolayca yapılabilmesi gerekir. Bu sure bunu anlatmaktadır. İlkel canlılarda kalp ve damarlar yoktur. Gelişmiş canlıların kalbi var, damarları var ve kan yoluyla gerekli malzeme her hücreye ulaştırılmaktadır. Hücredeki artıklar da alınıp dışarı atılmaktadır. Solucanlarda kan damarları var ama kalp yoktur. Tarım döneminden önce damarlar da yoktu kalp de yoktu. Tarım dönemi kalpsiz damarlar dönemidir. Sanayi dönemi ise kalbin olacağı bir ekonomik ve sosyal düzen dönemidir. Bu kalp Mekke olacaktır. İnsanlık hac yollarını tesis edecek ve Kudüs ve Mekke’ye giderken orada bir ekonomik düzen oluşacaktır. Diğer ayetlerde hac ve Mekke hakkında buna delalet eden işaretler vardır. Diğer ibadetler mü’minlere farz kılındığı halde hac bütün insanlara farz kılınmıştır, denmektedir. Bu surede de Mekke’nin kendisinden çok, yeryüzünde oluşacak güvenli ulaşım imkanlarından bahsedilmektedir. İnsanların bunun için Rablerine ibadet yapmaları emrolunmuştur yani bunu gerçekleştirmek için çalışmaları emrolunmuştur.
Li : Burada “lam” harfi getirilmek suretiyle Allah “biz herkese aş ve iş düzenini kurmuşuz ve kuracağız” demektedir. Yani insanlar istese de istemese de savaşla veya barışla gerçekleşecektir. Bize düşen bu oluşa katılmaktır. Zaman akan su gibidir. Akış istikametinde dümeni çevirenler istedikleri istikamette istedikleri yere ulaşabilirler ama geriye dönemezler. Suyun hangi tarafa aktığını bilemeyeler kayalara çarparlar. Sosyalistlere göre ileride aile, din, ulus ve mülkiyet olamayacaktı. Oysa bu kurumlar ilahi olup insanın fıtratına uygun olarak oluşmaktadır.
Elf : “Bin” demektir. Küçük kalabalıklara “aşiret”, büyük kalabalıklara da “elf” denmiştir. Aşereye 10, elfe de 1.000 denmiştir. “Kalabalık”tan çok “topluluk” olarak adlandırılmaktadır. Kur’an’da 10, 1.000 ve 100.000’lerden bahsedilmektedir. 100 ve 10.000 toplulukları oluşturmuyor. Şahsiyeti olan topluluklar yüzer katlarla büyürler. 10, 1000, 100.000, 10.000.000, 1.000.000.000 gibi. Ülfet birleşme ve buluşma anlamlarına gelmektedir.
Kureyş :Tüccar demektir. Türkçe’deki kuruş buradan gelmektedir. Karış kelimesinden dönüşmüştür. Tüccarlar mallarını alıp satarken karış veya kulaç ile ölçerlerdi. Gezgin tüccarlara Kureyş adı verilmiştir. İlk ticaret Sümerlerde başlamıştır. Sümerler de Türk soyundandır. İbrahim (AS)de Azerileriydi. Mekke’deki Kureyş Kabilesi İsmail(AS)den gelmektedir. Arabistan’a ticareti onlar getirmiştir ve sonuna kadar ellerinden tutmuşlardır. Kureyş Kabilesi’nin adı buradan gelir. Kureyş kelimesi nekredir. Bunun sadece Mekke’deki Kureyş Kabilesi’ne atf etmek, o günkü tarihi vakayı açıklamaya yetse de İkinci Kuran Medeniyeti’nin oluşmasında iskelet teşkil eden bölüşme ve ulaşımı açıklamaya yeterli değildir. Kur’an’ın ifadesi ile Mekke emin yerdir. Mekke’ye gelene pasaport ve vize sorulmaz. Gümrük ve vergi alınmaz. Kota yoktur. Bütün insanların ekonomik ve sosyal serbest bölgesidir. Mekke’nin başka bir adı da ğayri zi zer’ dır. Yani orada tarım da yapılmaz. Kıyasla sanayi de olmaz, diyebiliriz. Sadece oranın kazancı ticaretle olacaktır. Bunun için bütün dünya ile irtibat kurulacak ve herkes oraya gelip pazarlık yapacak, malların ulaşımı yani nakliyesi ise üretilen yerden tüketilen yere yapılacaktır. Bu surede malların taşınması değil de; tüccarların taşınması anlatılmaktır.
İlafihim : “Onların buluşması için yaz ve kış ...
Rıhle : “Hayvan eğeri” demektir. Yolculuk için kullanılmıştır.
Şita ve Sayf : Saf, dizilmek demektir. Şetta ise dağınık olmak demektir. Yazın yapraklar ve canlılar bir arada durdukları halde son bahada ve kışın yapraklarını döküp dağılmasından istiare edilerek kışa şita, yaza sayf denmiştir. Ekonomik hareketlerde yaz ve kışın çok önemlidir. Üretimler mevsimlere göre değişmektedir. Tüccar üretim zamanında aldığı malları depolar, üretim olmadığı zaman ise piyasaya sürer. Bütün hareket kanunlarında depolama sistemi vardır. Ekonominin de deposu kondansatörü, volanı tüccarın sahip olduğu ambarlarıdır. Bu sebepledir ki, ticaretin sürekli olması gerekmektedir. Tüccar sürekli umre yapmalıdır. Hac ise mevsiminde olur. Hacca halk gitmeli ve tanıtımı yapılan örnek malları Mekke’de görebilmelidir. Haccın kameri aylarda olmasının hikmeti her mevsime gelmesini sağlamak içindir. Yani yaz kış hac ibadeti yapılacak, 33 yılda bütün aylar dolaşılacaktır.
Abd : Ana kapının önündeki bekçidir. “Abd”in “amel”den farkı, amil olan belli bir sureyi başkasına tahsis edendir. Geri kalan zamanlarını ise başkalarına kullandırabilir. Abd ise bütün vaktini birisinin emrine veren kimse demektir. Kişi kendisini satma hakkına sahip olmadığı için abdlik (kölelik) sözleşmesi batıldır.
Rabb : Ribve, tümsek demektir. Çöllerde tümseğe benzeyen yer yer serpilmiş ağaçlıklara da rabve kelimesi kullanılmaktadır. Sonra yavaş yavaş gelişme karşılığı kullanılmıştır. Birden oluş “hilkat” ile ifade edilir, evrimle gelişmeler rabvet ile ifade edilir. Rebebe kelimesi de rabveden dönüşmüştür. Terbiye kelimesi bunlardandır. Türkçe olarak “yetiştiren” veya “yetiştirici” olarak tercüme edilir.
Haza : “Za” bu demektir. “Ha” uyarı harfidir. “Za” “bu” ise “haza” ”işte bu” demektir. Burada erkek işareti kullanılmıştır.
Beyt : “Beyt” yapı demektir. Mesken ev demektir. Yani beyt herhangi bir yapıya ad olarak kullanılabilir. Burada marife gelmiştir. Bu beyt Kabe’dir. İbrahim(AS)den beri insanlar burayı ziyaret etmektedir. Dünyada insanların ziyaret ettiği bu kadar eski başka bir bina yoktur. Ayrıca dünyadaki kara parçalarının ağırlık merkezi de Mekke’dir. Yani bütün insanlar için en kolay gidebilecekleri merkezdir. Bunun için seçilmiştir.
Team : Yiyecek demektir.
Cu’ : “Cey” suyun eteklerinden akarak toplandığı yerin adıdır. Boşluk demektir. Hemze “ayn”a dönüşmüş ve boş olan insan karnına ad olmuştur.
Emine : Mena karşı karşıya bulunan evlerin arasındaki yer demektir. Eskiden evleri bitiştirerek bir duvar meydana getirirler ve kapılarını orta boşluğa açarlardı. Orta boşluğa bir kapıdan girilirdi. Böylece orası güven altında olurdu. Oraya bir mal koymak veya oraya girmek “emine” kelimesi ile ifade edilirdi. “Amene” emniyet ve güven altına almak demektir.
Havf : “Hafe” korkulduğu zaman saklanmak için takınılan maske benzeri şeylerdir.
Kureyşin ilafı, şita ve sayfın rihlesi ilafları için... Öyle ise kendilerini cu’dan it’am eden ve kendilerini havftan emin kılan bu beytin rabbi olan kimseye ibadet etsinler.
Alıp satanların buluşmaları, yaz kış dolaşarak buluşmaları için... Öyle ise kendilerini açlıktan doyuran ve korkudan kurtaran kimse olan bu evin yapıcısına çalışsınlar.
AÇIKLAMA : Devlet aşamasına geçmiş toplulukların dayanışmasından oluşmuş iki temel kurum vardır. Topluluk içinde yaşayanlar bu kurumların yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadırlar. Getirmeyenlere karşı yaptırım uygulanır. Bunlar ekonomik ve sosyal kurumlardır. Buna karşı bilim ve din kurumlarında kişilerin bir yükümlülüğü yoktur ve bunlarda zor uygulanamaz. Bu surenin sonundaki iki ifadenin birisi ekonomik diğeri de sosyaldir. İbadet etmek demek bu kurallara uymak, vergiyi vermek ve askerlik yapmak demektir.