70-MEARİC SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Veke’a : Vek’ dağın sarp, uçurum yeri demektir. Düz yerin düşülecek yanıdır. Düşmek anlamında birden ortaya çıkan olaylara vakıa’ denir.
Def’ : Dalgaların denizden getirdiği atıklar.
U’rc : Hurma salkımının sapıdır. “A’riş” çardak demektir. Şe ce ye dönüşmüş ve mastar olarak yukarı çıkmak anlamı kazanmıştır. “A’reşe” ise yukarı koymak demektir.
Hams : Beş kişilik topluluktur.
Va’y : Yumuşak cidarlı, tulum gibi kap demektir.
Devam : Kışın yaprak dökmeyen ağaç, katran ağacı demektir.
Haram : “Hiram” Keçe demektir. Perde olarak kullanılır.
A’hd : Yağması beklenen yağmur, baharın ilk yağmuru demektir.
Hetea’ : Etea’ dan dönüşmüş bir kelimedir. İhta’ fiili başkasını itaate zorlamak, tehdit etmek anlamına gelir.
İ’zzin : Birbirleri ile yarışan veya çatışan gruplardan her birine denir.
Ceds (se) : “Cüsse” kol, bacak ve başsız insan gövdesidir. “Cedes” ile aynı köktendir.
Ser’ (ayn) : “Ser’an” kiriş, süratlendirici denir. Usru’, asma filizi anlamına gelmektedir.
Vefde (dat) : Omuza asılan çanta, çoban çantasıdır. İfade, ise tırmanmak demektir.
Bir sail mearicli Allah’tan onun dafi’i olmayan kafirlere vaki’ azabı sual etti(1,2,3). Ona melaike ve ruh miktarı hamsine elfe sene olan bir yevmde ‘uruc eder(4). Cemil bir sabýrla sabret(5). Onlar onu bei’d re’y ediyorlar(6). Biz onu karib re’y ediyoruz(7). O gün sema mühl gibi olur(8). Cibal i’hl gibi olur(9). Birbirlerine tebsir olunurken hamim hamimi sual etmez. Mücrim azabdan ol yevm benisini, sahibesini, ehisini, onu iva eden fesiletini ve arzda olanların cemi’ini ifdida edip sonra necata ermesini meveddet edecek (10,11,12,13,14). Kella, şiy için nezza’ olarak lez etmiş olacak(15,16). İdbar, tevelli ve cem’ edip ii’a eden kimseyi da’vet edecek(17,18). İnsan musallilerin dışında şerr mess edince cezu’ olarak, hayr mess edince menu olarak helu’ halk olunmuştur(19,20,21,22). Onlar salatlarına daimdirler(23). Onlar emvallerinde saile ve mahruma ma’lum bir hakk olan kimselerdir(24,25). Din yevmini tasdik eden kimselerdir(26). Onlar rablerinin azabından müşfiktirler(27). Rablerinin azabı ğayrı me’mundur(28). Onlar ezvac veya eymanlarının mülk ettikleri dışında ferclerine hafızdırlar. Onlar ğayrı melumindirler (29,30).
Bir soran, çıkakları olan Allah’tan kapatanlar için savağı olmayan bir tattırmayı sordu (1,2,3). Melekler ve Ruh, ölçüsü elli bin yıl olan bir günde ona çıkarlar(4). Güzel bir dayanmayla dayan (5). Onlar onu uzak görüyorlar (6). Biz ise yakın görüyoruz (7). O gün gök kül gibi olacak (8). Dağlar yün gibi olacak (9). Yakın, yakınını soramayacak oysa onlar onlara gösterilirler. O gün suçlu, tattırmaya karşılık çocuklarını, oğullarını, arkadaşlarını, kardeşlerini, onu barındıran soyunu ve yerde olan kimselerin hepsini ödün verip de sonra onun kendisini kurtarmasını isteyecektir (10,11,14,). Öyle değil, o kavurmak için kopup, parlayacak (15,16). Sırtını çevirip döneni, toplayıp saklayanı çağıracak (17,18). İnsan, kılanların dışında tutuk yaratılmıştır. Kendisine bir kötülük dokunduğunda yıkılır, iyilik dokunduğunda vermez (19,20,21,22). Onlar toplanmalarında süreklidirler (23). Onların varlıklarında, isteyen ve yoksun olanlara bilinen pay vardır (24). Onlar işlem gününü onaylarlar (25). Onlar yetiştiricilerinin tattırmasından çekinirler (26). Yetiştiricinin tattırmasına güvenilmez (27). Onlar yarıklarını, eşleri veya sağ ellerinde olanlar dışında koruyanlardır. Onlar kınanmazdırlar. Bunun ötesini arayan kimseler, onlar taşkındırlar (28,29,30,31). Onlar güvenlerini ve sözlerini korurlar (32). Onlar tanıklıklarında dururlar (33). Onlar toplantılarıyla birbirlerini korurlar (34). Onlar bahçelerde ağırlanırlar(35). Kapatanlara ne oluyor da, önden karşı çıkıp sağdan ve soldan üşüşüyorlar(36-37) Onlardan herkes doyuran bahçeye gireceğini mi özeniyor(38) Öyle değil, biz onları bildiklerinden yarattık(39). Doğuşların ve batışların yetiştiricisine ant ederim ki bizim (40). Kendilerinden daha iyisine değiştirmemize gücümüz yeter, biz geçilebilen değiliz(41) Bırak onları söylenen günlere kavuşuncaya dek oynasınlar ve yüzsünler(42) O gün sanki sırıklara tutunuyormuş gibi tüneklerinden sürgün olarak çıkarlar(43)Bakışları iniktir, etekleri dolanır, size söylenmiş olan gün budur(44)
Bunun verasını ibtiğa eden kimseler işte onlar adundurlar(31). Onlar emanetlerine ahidlerine rau’ndurlar(32). Onlar şehadetlerine kaimdirler(33). Onlar salatları üzerine muhafızdırlar(34). İşte onlar cennatta ikram olunacaklardır(35). Kafirlere ne oluyor da, kibeline muhti’in, yeminden ve şimalden i’zindirler(36,37). Onlardan her mer’ nai’m cennete duhul etmeyi tema’ mı ediyor?(38) Kella, biz onları ilmedeceklerinden halkettik(39). La, meğarib ve meşarikin rabbine kasem ederim. Biz kendilerinden onlardan hayırlısına tebdil etmeye kadiriz. Biz mesbukin olayız(40,41). Onları vezr et. Kendilerine va’d olunan yevmlerine mulaki olana dek havz etsinler ve la’b etsinler(42). O yevm ecdastan nusuba ifade ediyorlarmış gibi ebsarları haşi’ olarak sira’en huruc edecekler. Onlara zillet rehk edecek. İşte va’d olunan yevm bu(43,44).
MEARİC AÇIKLAMA: Arc, Arş, harc kelimeleri birbirinin akrabası olan kelimeler olup birisi arş yukarı çıkmak, harc dışarı çıkmak anlamlarına gelip, arc’ın anlamı bunların dışındadır. Bu çıkış üç boyutlu uzaydan dört boyutlu uzaya geçiş anlamını taşımış olabilir. Melek ve ruhun yapacağı bir yolculuk ile elli bin yıl olan bir müddet de oraya uruc edecekleri bildirilmiş ve o tarihlerde kafirlere savamayacakları bir azabın olacağı haber verilmiştir. Bu ayet kıyametin geliş müddeti üzerine bir işaret olarak yorumlanabilir. Yalnız bundan sonraki surelerde geçen işlerin Allah’a bin yıl içinde çıkacağına işaret eden ayette sizin saydığınız bin yıl demiş olmakta. Burada ise mutlak elli bin yıl olarak söylenmektedir. Bu bakımdan bizim yıllarımızla elli bin yıl olarak takdir etmesinde bir isabet olmayabilir. Bu surede bundan sonraki gelen surelerin konuları işlenmiş ancak dirilişin maddi olduğu üzerinde daha açık bir vurgu yapılmıştır. Bundan sonra Nuh peygamberin daveti ile Kur’an’ın bütün insanlığa tebliğ olduğuna işaret edilmekte ondan sonra da cinler için dahi amel bakımından olmasa dahi iman bakımından kendilerine de kitap olduğu bildirilmektedir. Ondan sonra Kur’an’ın nasıl okunacağı, tebliği edileceği anlatılmakta daha sonra da bu tebliğ metodu üzerinde değişik cihetlerden bilgiler vermektedir.