97 - KADR SURESİ
Raman Rahim Allah’ın ismine
İnna : “Men” Türkçe’de “ben” demektir. Arapça’da “men” kimse demektir. Fransızca’da da “ben” demektir. “Ben” dudaklardan çıkan harfle başlıyor, “sen” ortadan çıkan harfle başlıyor, “ol” boğazdan çıkıyor. “B” ile “n” yerlerini değiştirmiş “neve” olmuş, ve “na” “biz” anlamına gelmiştir. Aslında Çinlilerin kullandıkları gibi çoğulu “nana” dIr. Arapça’da hala “nahnu” bu anlamada kullanılmaktadır. “Na” bir kelimeye eklendiği zaman kullanılır. Eğer bir kelimeye eklenmezse başına “in” gelir. Burada bu zamir doğrudan doğruya Allah’a gitmektedir. Çünkü Kur’an Allah’ın sözüdür.
Nüzül : “Nezle” konaklama yeri demektir. Yolculuk yapılırken her bir günlük mesafe için bir veya iki konaklama yeri yapılır ve oraya yerleşilirdi. Bu yerler genellikle suların bulunduğu daha çok düz yerler olurdu. Nezle “konmak” anlamında olduğu gibi inmek anlamında da kullanılmıştır. İnzal if’al babıdır. İndirmek veya kondurmak yani bir yere koymak anlamındadır. Tünkçe’de indirmek, yukarıdan aşağı anlamı taşısa da Arapça’da daha çok, bir şeyi bir yere yerleştirmek veya yerleşmek anlamına gelir. İnsanların yararlanabilmeleri haline getirilmesine de inzal denmektedir. “Demiri inzal ettik” deniyor. Yani “demiri yeryüzünde insanların yararlanmaları için var ettik”, demektir. Burada Kur’an’ın insanların yararlanması için insanların beyinlerine ve kitaplarına yerleştirmiş olması için kullanılır. “Hu” zamiri Kur’an’a gitmektedir. Gerçi bu surede daha önce Kur’an geçmemektedir. Ama sure kitabın bir parçası olması sebebiyle Türkçe’de olduğu gibi “bunu” manasında “biz indirdik” diyor. “İnna” kelimesinin başa gelmiş olması indirenin başkası değil, kendilerinin olduğunu belirtmek içindir. Bundan önceki sure ilk nazil olan suredir ve Kadir Gecesi’inde nazil olmaya başlayan sure Alak Suresi’dir.
Bi, Le, Min, İla, Li, An, Ala, Fi, Hatta, Ke : Bi, harfi cerdir. Harfi cerler isimlerin hallerini gösterirler. “Beyn” kelimesinden gelişmişlerdir. Beyn ara demektir. “Ba”, başlangıcı, “le” de sonu bildirir. Aşağıdaki şekilleri almışlardır. “Min”, başlangıcı, “ila” sonucu bildirir. Fiilin isme, ismin fiile etkisi yoktur. “Bi” başlangıcı, “li” sonucu belirtir. İsimlerin fiile etkisi vardır. “An” başlangıcı, “ala” sonucu bildirir. Fiilin isme etkisi vardır. “Fi” zarf içindir, başlangıç ile son arasındaki herhangi bir yeri bildirir. “Hatta” içindeki bir parçayı bildirir. Hattanın dışındakiler, haberlerin başına getirilebilir. Hatta getirilmez, bunun yerine diğer bir harfi cer olan “ke” getirilir.
Leyl : Durgun suyda dibe çöken mile “leyl“, akıp denize giden parçacıklara da “nehir“ denir. Kuşların çamurda avlananlarına “leyl“, suda avlanana da “nehar“ denir. “Nehir“ “ırmak“, “nehar“ da “gündüz“ demektir. Leyl gece anlamında, “nehar“ ile birlikte kullanılmasına rağmen “leyle“ ile “nehar“ birlikte kullanılmamıştır. “leyl“ cins isim ise “te“ tefrid için kullnılmıştır. Bir gece kastedilmiş olur. “Leyl“ müfred için ise o zaman “te“ çoğul için kulanılır ve buradaki anlamı kadir geceleri olur. O zaman bir gece değil birçok geceleri içermiş olur. İnzalin manası da lafzi inzal yerine, mana inzaline dönüşür.
Kadr : Kıdr kazandır. Malzeme ölçüleri kard ile, pişirme süresi ve şekli kaderle anlatılmaktadır. “Kard” değer demektir. Kader de plan demektir. Mastar olarak kullanıldığın planlamak anlamı çıkar.
Dery : Diraye saç tarağı veya baştaki saç demektir. Başa düşmek yani anlamak demektir. Kur’an’da zikretmek ve akletmek gibi pek çok kelime bu anlamda kullanılmaktadır.
Hayr : At sürüsü demektir. Hayr servet demektir. Nisaptan fazla mal veya gelir getiren mal anlamındadır. Heyr kelime olarak şerre karşılık tercih edilen şey anlamında da kullanılmıştır.
Elf : “Bin” demektir. Küçük kalabalıklara “aşiret”, büyük kalabalıklara da “elf” denmiştir. Aşereye 10, elfe de 1.000 denmiştir. “Kalabalık”tan çok “topluluk” olarak adlandırılmaktadır. Kur’an’da 10, 1.000 ve 100.000’lerden bahsedilmektedir. 100 ve 10.000 toplulukları oluşturmuyor. Şahsiyeti olan topluluklar yüzer katlarla büyürler. 10, 1000, 100.000, 10.000.000, 1.000.000.000 gibi. Ülfet birleşme ve buluşma anlamlarına gelmektedir.
Şehr : Kamer gökteki ayın kütlesi demektir. Şehr ise sürekli değişen görüntüsüdür. Sonra zamana ad olmuştur. “Şöhret” de burdan gelir.
Melek : Melekut, tüm kainatı mülk olarak varlığını ifade eder. Melek de bu melekut içinde bu melekutu yönetmek için görevlendirilmiş şuurlu varlıklardır. Milk, çamur manasından gelmiş olmalıdır. Türkçedeki bilek kelimesi ile bir yakınlığı olmalıdır. Sonraları kişinin sahip olduğu arazi ve üzerindeki yapılara mülk denmiştir. Devletler aşamasında ülkenin sahibi olarak hükümdarlar melik olarak anılmışlardır. Mülk de krallık ,edilebilir. Öz Türkçesi “han”dır.
Ruh : Reyhan kokulu çiçeğin adıdır. Rih koku demektir. Kokuyu getirmiş olmasından dolayı rüzgara da rih denmektedir. Rih aynı zamanda güç anlamı da kazanmıştır. Rüzgarın gücünü göstermektedir. Buhar ve onun gücü de rih olarak adlandırılır. Ruh, melek gibi bir varlıktır. Allah her şeyi iki çift yaratmıştır. Yani dört olarak yaratmıştır. Şuurlu varlılar da dört adettir. İnsan, cin, melek ve ruh. Kainat zahir ve batın alemlere ayrılmıştır. Gerek zahirde gerekse batında olan alemde toprak ve nur olarak ayrılmıştır. Cin zahirin narından, insan zahirin toprağında, melek batının narından, ruh da batının toprağından var edilmiştir. Nar, ışık hızına yakın hareket eder. Toprak ise ışık hızından yavaş hareket eder. Her varlığın dalgası var. Dalgaların hızı ise tersidir.
İzin : “Üzün” kulak demektir. Ezan kulağa duyurmak demektir. Yani çağırmak demektir. Sonra “izin” bir haberi bekleyen kimsenin kulağına gelen ses anlamından kinaye ruhsat anlamı kazanmıştır. Burada “rablerinin izniyle” manası pek yakışmıyor. Çünkü “melek ve ruh buraya kendi akılları ile geliyormuş da, rab da onlara gelmeleri için izin vermiş” anlamı çıkar. Oysa izni, ezan anlamında görevlendirme şeklinde değerlendirmemiz gerekir.
Rabb : Ribve, tümsek demektir. Çöllerde tümseğe benzeyen yer yer serpilmiş ağaçlıklara da rabve kelimesi kullanılmaktadır. Sonra yavaş yavaş gelişme karşılığı kullanılmıştır. Birden oluş “hilkat” ile ifade edilir, evrimle gelişmeler rabvet ile ifade edilir. Rebebe kelimesi de rabveden dönüşmüştür. Terbiye kelimesi bunlardandır. Türkçe olarak “yetiştiren” veya “yetiştirici” olarak tercüme edilir.
Kül : "Kele" etrafı çevrilmiş çayırlık demektir. Etrafının çevrilmiş olmasından dolayı bütün anlamında kullanılmıştır. Marifenin üzerine gelirse birinin bütün cüzleri anlamına gelir. Nekre üzerine gelirse türün bütün fertlerini kapsar.
Emr : “Merve“ yumşak taş demektir. “Emerve“ yumuşattı, demektir. Sonra “vav“ düşmüş sülasiye dönüşmüş, sözünü geçirme anlamında “buyurmak“ manası kazanmıstır. Emirde cebir yoktur. Kişi emredene karşı değil, şeriata karşı sorumludur. Amir hatırlatıcıdır, münzirdir.
Selam : “Süllem” merdiven demektir. Selem hayvanların çıkamayacakları yüksek kaya demektir. Çobanlar azıklarını bu kayanın üzerine koyarlar. Böylece azık selamette olur. Sonra silm, barış anlamında kullanılmışttır. Çölde birbirleri ile karşılaşanlar ya kılıçlarını çeker saldırırlar ya da “selam” deyip barış içinde olurlar.
Tulu' : Tomurcuk demektir. Telea fiil olarak tomurcuklandı demektir. Güneşin doğması için de kullanılır. İfti’al babından ittila’ içinde doğmak, bir bilgiye erişmek anlamlarında kullanılmaktadır.
Fecr : Yarık demektir. Gökteki karanlığı yaran aydınlığa da fecr demektir. Pencere kelimesi burada gelmektedir.
Kadrin leylesinde onu biz inzal ettik. Kadrin leylesinin ne olduğu sana idra etmedi. Kadrin leylesi elf şehirden hayrdır. Onun içinde melaike ve ruh her emirde rablerinin izniyle tenezzül eder. Fecrin metla’ına kadar selamdır o.
Değerin gecesinde onu biz indirdik. Değer gecesinde ne olduğu sana bildirilmedi. Değerin gecesinde bin aydan daha iyidir. Onun içinde melekler ve ruh her işte yetiştiricilerinin görevlendirmesi ile konarlar. Aydınlığın doğuşuna dek barıştır o.
AÇIKLAMA : Kur’an insanlığın doğuşundan nazil olduğu tarihe kadar geçmiş bir oluşumun sonudur. Allah’ın insanlara vahiy yoluyla öğrettiğinin tümünü içermektedir. İlimle yani beyan ile birleştiğinde geçmiş ve gelecek her türlü hükümler ve oluşlar içinde yer alır. Kur’an Allah tarafından indirilmiş ve ilk bin yıllık medeniyetinin oluşmasını başlatmıştır. O bundan sonra gelecek biner yıllık medeniyetlerin bütün hükümlerini ihtiva etmektedir. İnsanların kendi hayatlarını bu Kur’anın hükümlerine göre değerlendirip yaşayışlarını ona göre tanzim etmeleri gerekir. İki bayram yılbaşlarını ifade eder. Yıllık toplantıları bu bayramlarda yaparlar. Kadir Gecesi bu bayramda okunacak bütçenin bağlandığı gecedir. Öbür bayrama kadar gelirleri toplanacak ve ikinci bayramda da uygulanmaya başlanacaktır. İki bayram arası on haftadır. Yıl elli haftadır. Bunun 1/5’i ara değerlendirme dönemidir.