76 - İNSAN SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Dehr : “Dehn” yağmur çilentisi anlamındadır. Sonra yağmurun yağması ile suların toprağı götürmesi anlamına gelen dehr olmuştur. Dehr erezyon anlamı da kazanmıştır. Kainatın doğuştan bitişine kadar geçen tüm zamana dehr denmektedir.
Nutfe : Duvarda aşağı doğru akan sıvı damlasıdır.
Meşc : İki renkten eğrilmiş ipliktir.
Sem’ : Kulp demektir.
Şükür : Sütle dolu memedir.
Selsele : Zincirdir.
Ğille : İç gömlet demektir.
Mezc : Bal şerbetidir.
Esir : Kayış demektir.
Kamterir : “Katere”den gelen bir kelimedir. Kamterir parça parça olmuş demektir. Asık suratlı da denmektedir.
Nadre : Kalıplanmış (Külçe) altın demektir.
Vekee : “Vika” arkalık, sırtın yaslandığı şeydir.
Zemherir : Zehre çiçek demektir. Zemherir her tarafın karla kaplı olduğu zamandır.
Zelil : Eteğin alt ucudur.
Kutuf : Salkım demektir.
Tavaf : Çeper demektir.
Fidde : Gümüş demektir.
Kevarir : “Kar” kaplama malzemesi, katran demektir. Türkçe’deki kar buradan gelmiş olabilir.
Zencebil : “Neceb” ağaç kabuğudur. Özel bir bitkinin adı olarak kullanılmaktadır.
Selsebil : “Sebil”in başına “sel” eklenerek yapılmıştır. Türkçe’deki “bambaşba” kelimesinde olduğu gibi pekiştirme yapılmıştır. “Selsebil” süzülerek akmak anlamına gelmektedir.
Lu’lu’ : İnci demektir.
Neser :
Sündüs : Hint kumaşıdır.
Hudr : Sebzedir.
Berk : Şimşektir.
Helva : Tatlı demektir.
Savr : Bilerzik demektir.
Bürk : Sabah demektir.
Esil : Asl kök demektir. Akşam anlamına da gelmektedir.
Tevil :Tivel” hayvanın çayıra bağlandığı ip demektir.
İ’cl : Buzağı demektir.
Vizr (zal) : Kemiksiz et parçası demektir.
Esre :
Bedel : “Bedal” malların takas edildiği pazar yeri demektir.
İnsanın üzerine hiçbir şeyin mezkur olmadığı, dehrden bir hiin etvet etmedi mi? Biz insanı emşac bir nutfeden halk ettik. Onu ibtila ediyoruz ve onu besiren semi’ ca’l ettik. Şakir veya kefur olarak biz onu sebile hidayet ettik. Kafirlere selasili, eğlali ve sa’iri i’tida ettik. Ebrar mizacı kafur, ibadullahın ondan şurb ettiği ayn olan bir kaseden şurb ederler. Onlar onu tefcir ederler. Nezri ifa ederler, şerri müstetir olan yevme havf ederler. Taamı onun hubbu üzerine miskine, yetime ve esire itam ederler. Biz sadece Allahın vechi için size itam ediyoruz. Sizden ne bir ceza ne de bir şükür irad etmekteyiz. Biz rabbimizden kamteriren abus olan yevme havf ediyoruz. Allah o yevmin şerrine onları vikaye etmiş ve onlara nedreti ve sururu telki etmiştir. Onları sabrettiklerinden dolayı orada erikeler üzerine müttekiler olarak, orada bir şems ve bir zemheri re’y etmeden zilalini üzerlerine dani ve kutufları tezlil olarak cennet ve harir ile cezalandırdı. Onların üzerlerine fiddeden bir aniye ve kevarir olan ekvab ile tevaf olunur. Takdir ettikleri fiddeden bir kevarir.. Orada mizacı zencebil olan bir ke’s, orada selsebil tesmiye olunan bir ayn ile saky olunurlar. Onların üzerlerine muhalled vildan tavf eder. Re’y ettiğinde onları mensuren lu’lu’ hesab edersin. Re’y ettiğinde orada bir neim ve kebir bir mülkü re’y edersin. Alileri sündüsün sıyabı, hudr ve istibrektır. Fideden esavirle tehalli olundular. Rableri onlara tağur şarabı sakyetti. Bu size cezadır ve sa’yınız meşkur olmuştur. Biz Kur’an’ı sana tenzil eden kimseyiz. Rabbinin hükmüne sabret. Onlara asim ve kefur olarak itaat etme. Rabbinin ismini bükr ve esil olarak zikret. Leylde de ona secde et ve onu tavil leyde tesbih et. İşte bunlar acileyi hubbediyor ve sakil bir yevmi veralarına vezr ediyorlar. Onları biz halk ettik ve esrlerini şüddettik ve meşiet ettiğimizde onları emsallerine tebdil edeceğiz. Bu bir tezkiredir. Meşieti olan rabbine sebil ittihaz eder. Allah’ın meşieti olmadıkçe siz meşiet edemezsiniz. Allah alim ve hakim bulunmaktadır. Meşieti olanı rahmeti içine idhal eder. Zalimlere elim bir azabı i’dad etti.
İnsanın üzerine süreçten hiçbir şeyin anılmadığı bir dönem geçmedi mi? Biz insanı çift bükümlülü damladan yarattık. Onu sınıyoruz. Onu görür işitir yaptık. Karşılayan veya kapatıcı olarak biz onu yola koyduk. Kapatanlara zincirleri, kelepçleri ve sıcağı ayarladık. İyiler, birleşimi kefir, Allah’ın kullarının akıtıp içtiği pınardan, bir tastan içerler. Onlar adaklarını yerine getirirler, kötülüğü yazılmış olan güne korkarlar. Yemeği yoksula, öksüze ve tutukluya severek yedirirler. Biz sadece Allah’ın yüzümüze bakması için size yediriyoruz. Sizden ne bir karşıt ne de bir karşılık istiyoruz. Biz parçalanmış kara güne yetiştiricimizden korkuyoruz. Allah o günün kötülüğüne (karşı) onları korumuş ve onları sevinç ve mutluluğa kavuşturmuştur. Onları dayandıklarından dolayı bahçe ve ipekle karşıladı. Orada koltuklar üzerine yaslanmıştırlar. Orada ne bir güneş ne de bir karakış görürler. Gölgeleri üzerlerine düşmüştür Salkımları sarkmıştır. Gümüşten bardaklarla ve gümüşten kaplanmış kaplarla dolaşırlar. Gümüşten bardaklar ve sırlanmış, gümüşle sırlı ölçülendirdikleri kaplarla çevrelerinde dolaşırlar. Orada bileşiği zencefil olan bir kaseyi, orada sersebil denen bir pınarı içerler. Çevrelerinde sürekli gençler dolanırlar. Gördüğünde onları serpilmiş inci sanırsın. Nereye bakarsan orada bolluk ve büyük varlık görürsün. Üstlerindeki hint dokuması giysi yeşildir ve ipektir. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ayrıca yetiştiricileri onlara temiz içki ile suvarmıştır. Bu sizin için karşıttır ve çalışmanız karşılanmıştır. Kur’an’ı sana biz indirmişizdir. Yetiştiricinin yargısına dayan ve onlardan kimseyi yazıklıyarak veya kapatarak dinleme. Yetiştiricinin adını erken ve geç an ve gecede ona kapa ve uzun gecede onu arıt. İşte bunlar şimdiyi seviyorlar ve ağır bir günü arkalarına atıyorlar.
AÇIKLAMA : Bu surede insanın hatırlayamadığı çocukluk yaşına işaret ederek oluşu üzerinde düşündürmektedir. Buradan ahiret hayatına geçilerek oradaki cennet ve cehennem halkı ve hayatları üzerinde bilgi vermekte. Ordaki hayatın da dünyadaki hayata benzer olduğuna işaret etmektedir. Bu surede de Kur’an’ın okunması usulu anlatılmakta ve insanın ancak Allah’ın istediğini isteyebileceğini bildirerek Allah’ın hem iyiliğin hem de kötülüğn haliki olduğuna işaret edilmektedir. Bu sure, bundan sonraki surelerin konusunu aynı uslupla işlemektedir.