(66) TAHRİM SURESİ
Farz (dat) : Ayırmada ayrılacak yerin belirtildiği yer, kertik, çentik demektir.
Sığa (sad) : “Sıgv” kepçe demektir. Kepçe ile eğerek dökme işi yapıldığından bir yere akmak ona doğru yönelmek, kaba göre şekil almak manalarına gelir .
Cibril : “Cebire” kırıkları tutturmak için kullanılan tahtalar. Hareket hale getirmek için yapılan zorlama. “Cibril” kelimesi yaraları saran veya görevini zorla yaptıran anlamında Kuran’ı getiren meleğe verilen addır.
Hizy (hı, ze) : Dikenli çalı demektir.
Kunut (kaf) : “Kart”, “karet” sıvının katılaşması, donması, kurumuş kan, hareketsiz hale gelen kan manalarındadır. Sonra “re” “ne”ye dönüşerek “kunut” sessizce durup, dinlemeye geçme demektir.
Seyha (sin, ha) : “Seyih” yerde akan su, dere. Buradan dolaşmak anlamına gelir. “Seyr” bir maksat için dolaşmaktır, “seyha” ise tanışmak ve tanıtmak için dolaşmaktır.
Ğaliz (zı) : Sert topraktır.
Nash (sad, ha) : Dikiş demektir. “Nasihat” bir işin oluşması için gerekli yolu göstermek veya yardım etmektir.
Temam (te) : Çiçeklenmiş bitki demektir.
Cihad : “Ce’d” buruşuk deri demektir. Zorlanan kimsenin yüzünde meydana gelen buruşma sebebiyle “cehd” yapan, zorlayan anlamı kazanmıştır.
Hevn (hı) : “Hivan(hı)” bol donatılmış sofra demektir. “Hane(hı)” fazla yemek yemek demektir. “Hiyanet(hı)” fazla yemeğin insana dokunması demektir.
Lut : “Liyat” sıva harcı demektir. Mastar olarak yapıştırmak, sıvamak anlamlarına gelir.
Necva : “Necat” selin ulaşamadığı yüksek yer demektir.
Meryem : “Meryem” “mer’e”ye “m” harfinin eklenmesi ile oluşan bir kelime olup kişilik anlamında olan “mer’”ın teşdididir.
A’mer - İ’mran : “U’mare” katlı bina demektir.
Hasen (ha, sad) : Kale duvarı demektir.
Ferc : Yarık demektir.
Nefh (hı) : Körük demektir.
Rahman Rahim Allah’ın ismine
-Ey nebi, ezvacının merdatını ibtiğa ederek Allah’ın sana ihlal ettiğini niçin tahrim ediyorsun? Ve Allah ğafurdur, rahiymdir(1).
-Allah size eymanınızın tehillesini farz kılmıştır. Ve mevlanız Allah’tır ve aliym olan, hakiym olan odur(2).
-Hani nebi bir hadisi ezvacının ba’zısına israr etmişti. Onu tenbi edip Allah da onu ona izhar edince o, ba’zısını ta’rif etti, ba’zısından da i’raz etti. Onu ona tenbi edince bunu sana kim inba etti diye kavletti. Bana aliym olan habiyr olan tenbi etti diye kavletti(3).
-Allah’a tevbe ederseniz kalpleriniz sığa etmiştir. Onun üzerine müzaheret ederseniz Allah onun mevlasıdır. Cibril ve mü’minlerin salihi de.. Ve bundan sonra da melaike zahirdir(4).
-Eğer sizleri tatlik ederse rabbi ona sizden daha hayırlı seyyibat ve ebkar olarak müslimat, müminat, kanitat, taibat, a’bidat, saihat ezvacı ibdal edebilir(5).
-Ey iman etmiş olan kimseler enfusunuzu ve ehlinizi nardan vikaye edin. Onun vekudu nas ve hicaredir. Üzerinde ğilaz şidad melaike vardır. Allah’ın kendilerine emretiklerinde ona i’syan etmezler ve emr olunanları fiy’l ederler(6).
-Ey küfr etmiş olan kimseler el yevm i’tizar etmeyiniz. Sadece amel ettiklerinizle icza olunuyorsunuz(7).
-Ey iman etmiş olan kimseler, nasuh bir tevbe ile Allah’a tevbe ediniz. Rabbiniz sizden seyyiatı tekfir edip sizi tahtinden enharın cereyan ettiği cennata idhal edebilir. O yevm Allah nebiyi ve onunla beraber iman etmiş olan kimseleri ihza etmez. Nurları, eydleri beyninde ve eymanlarında se’y eder. Rabbimiz, nurumuzu itmam et ve bize meğfiret et. Sen her şeye kadirsin, diye kavlederler(8).
-Ey nebi, küffar ve münafıka cihad et. Üzerlerine ğılz et. Me’vaları cehennemdir. Mesir bi’sedir(9).
-Allah küfr etmiş olan kimselere bir mesel olarak Nuh’un mer’esini ve Lut’un mer’esini darb etmektedir. İkisi i’badımızdan iki salih iki a’bdın tahtinde idiler. Onlara ihanet ettiler. Allah’tan kendilerine bir şeyi iğna edemediler. Nara dahil olanlarla birlikte duhul ediniz diye kavl olundu(10).
-Allah iman etmiş olan kimselere de misal olmak üzere firavnın mer’esini darb etmektedir. Hani rabbım bana cennetde indinde bir beyt bina et , beni firavn ve amelinden tenciye et ve zalim olan kavimden tenciye et diye kavl etmişti(11).
-Fercini ihsan edip kendisine ruhumuzu nefh ettiğimiz rabbının kelimatını ve kütübünü tasdik etmiş ve kanitlerden olmuş imranın kızı meryemi de(12).
-Ey ulak, eşlerinin gönüllerini alarak Allah’ın sana yararlı kıldığını niçin kendinden uzak tutuyorsun? Ve Allah örtendir, çalıştırandır(1).
-Allah size antlarınızın çözülmesini kesinleştirmiştir. Ve arkanız Allah’tır ve bilen, yöneten odur(2).
-Hani ulak, bir olayı eşlerinden birine giz vermişti. Onu duyurup Allah da onu ona açıklayınca o, kimini açıklayıp, kimini de saklamıştı. O açıklatınca sana bunu kim duyurdu dedi. O da bilen algılayan kimse duyurdu diye söyledi(3).
-Eğer ikiniz Allah’a yönelirseniz yürekleriniz ona akmıştır. Ona karşı dayanışırsanız Allah onun arkasındadır. Cibril ve inanmışların iyileri de.. Ve bundan başka melekler de dayanaktır(4).
-Eğer sizleri boşarsa yetiştiricisi ona sizden daha iyi dul ve kız olarak barışık, güvenilir, dinleyen, yönelen, çalışan, dolaşan eşlerle değiştirir(5).
-Ey inanmış olan kimseler, kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu ateşten koruyunuz. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Üzerinde katı kaba melekler vardır. Allah’ın kendilerine buyurduklarına karşı gelmezler ve buyurulanı yaparlar(6).
-Ey kapatan kimseler, bugün savunmayınız. Yalnız yaptıklarınızla karşılanıyorsunuz(7).
-Ey inanmış olan kimseler, geri dönmemek üzere Allah yönelin. Yetiştiriciniz sizden kötülükleri kapatıp sizi, altından ırmakların aktığı bahçelere sokabilir. O gün Allah ulağı ve onunla beraber inanmış olan kimseleri utandırmaz. Işıkları, önlerinde ve sağlarında yürür. Yetiştiricimiz, ışığımızı bütünle ve bizim için ört. Senin her şeye gücün yeter, diye söylerler(8).
-Ey ulak, kapatanlar ve iki yüzlüler ile uğraş. Onlara kaba davran. Yuvaları tandırdır. Ne kütü dönüştür(9).
-Allah kapatmış olan kimselere bir örnek olarak Nuh’un karısını ve Lut’un karısını
AÇIKLAMA : Bu sure 64 surelik hüküm surelerinin özeti olan son on medeni surenin sonuncusudur. Bu sure, peygamberin eşleri ile olan karşılıklı haklar sistemini anlattıktan sonra, kocaların aile içindeki durumu üzerinde durmakta, en sonunda iki mü’min ve iki kafir hanım misal olarak anlatılmaktadır. Kur’an’da başkanla cemaat ve kadınla aile arasında kurulmuş olan düzen üzerinde şu ilke getirilmektedir : Biri diğerine hizmet verirken hizmet veren hakim durumda olabilir. Sosyalizmin mantığı budur. Veya hizmet alan hakim durumdadır. Kapitalizmin mantığı budur. İslamiyet’in mantığı ise bunların dengede olmasıdır. Hizmet alanla hizmet veren eşitlik içindedir. Herkes kendi işinde sorumlu ve yetkilidir. Başkanla cemaat arasında ve koca ile aile arasında böyle bir denge söz konusudur. Başkan halka hizmet verir, eşitlik içinde hizmet verir. Halkta ona sadaka namı altında vergi öder. Kadın aileye hizmet verir, koca da ona yine sadaka adı altında mehir verir. Bu eşitliği ve sadakati ifade eder. Peygamber için ise başkan olması hasebiyle kadının ona sadaka vermesi, koca olması hasebiyle de kendisinin kadınlara sadaka vermesi gerekmektedir. Bu sebeple karşılıklı takas yapılarak peygamberlerden mehir verme yükümlülüğü kaldırılmıştır. Peygamber karıları için özel hükümler getirilmiştir. Öldükten sonra başkaları ile evlenememeleri, ölünceye kadar bütçeden aylıklarını alabilmeleri, örtünme zorunda olmaları gibi hükümler bunlardandır. Ayrıca kişilerin, iyiliklerini istediği kimselere tahsis etmelerinde bir mahzur olmadığı halde, başkanların adil davranmaları gerekmesi dolayısıyla, cemaatleri arasında farklı muamele yapamazlar. Eşleri arasında da eşlerinin hatırı için topluluğa verecekleri hizmetlerden bir kısıtlama yapamazlar. Yani bir mü’minin ailesini ve eşini diğer bütün insanlardan farklı tutarak, onları memnun etmek için çalışabilmesi mümkün olduğu halde, başkanların ailelerinden önce cemaatlerine karşı sorumlulukları vardır. Bu sure buna işaret ederek başlamaktadır. İnsanların helal olan bir şeyi yapmayacaklarına dair yeminleri ise geçersiz olup bu yeminlerin çözülmesi gerektiğine dair emir ile Allah’a karşı olan sorumluluğun kişilere karşı sorumluluktan önce geldiğini bildirmektedir. Son olarak mü’min ve kafir kadınlardan bahsederken de kadınların inanç ve kişiliklerinde bağımsız olduklarını, kocaların kötü kadınları boşamaları gerekmediğini, iyi kadınların da kötü kocalarının altında imanlı olarak kalabileceklerini ifade etmektedir. Bu evliliğin sadece çocuk yetiştirme ve birlikte yaşama ortaklığı olup onun dışında birbirlerine karışma hakları ve görevleri yoktur. Bu sebepledir ki İslamiyet’te mal ortaklığı ve mal birliği yoktur. Sadece mal ayrılığı vardır.