101 - KARİA SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Karia’ :Toprağı eşmek için kullanılan sopadır. Bu kelime sonra çeşitli anlamlarda kullanılmaya başlanmıştır. Sopa ile vurup ses çıkarma anlamına da gelmektedir. Karye, suların toplandığı yer ve kar’a sopa ile eşilen kuyu demektir. Karia’ sopanın vurulması ile çıkan sestir. Bundan iki sonraki surede hutame bu tabirle sorulmuştur. Orada “el- hutame” ve “hutame” denmemiş, “ve ma edrake mel hutame” diye doğrudan sorulmuş. Burada ise “melkaria’” “karia’ nedir” sorusu, sonra da karia’nın sana bildirilmediği ifadesi kullanılmıştır. Böylece karia’ üzerine dikkat çekilmektedir.
Yevm : “Yemm” durgun akan su demektir. Kabarıp inmesi sebebi ile periyodik çağların adı olmuştur. Sonra bir gün ve geceye isim olmuştur. Kur'an'da “Eyyamen ma'dudat”da olduğu gibi 24 saat için kullanılmaktadır. Veya "tilke eyyamin nudaviluha"da olduğu gibi çağlar için kullanılmaktadır.
Kevn : Kevn, tepe demektir. Beynin karşılığıdır. Bunlara mukabil düz olan yere de “hevn” denir. “Kane” tepe manasından yararlanılarak “olmak” fiilini oluşturur. “Lem yekün” “olmadı” veya “yok” anlamınadır. “Kane” de “oldu” veya “...dır” anlamına gelir.
Nas : Üns, ok yayının iç tarafı, vahş yayın dış tarafının adıdır. İns kelimesi buradan gelişmiştir. Cins isim olarak da “insan” olarak kullanılmaktadır. İnsin çoğulu ünastır. Sonraları baştaki hemze düşmüş, bağımsız kelime olmuş, çoğulluk manasını korumaktadır. Kişilerin bir arada bulunmasına delalet eder. Kişiliği olmayan toplulukların adıdır. Hitapta mevcut olan halkı veya bütün insanları içine alır. Kur’an’da beş vakit namaz topluluklarına, cuma namazı topluluklarına veya bütün insanlara hitap etmek için kullanılır. Burada bütün insanlar kastedilmektedir ve “herkes” anlamındadır.
Feraş : Suyun kuruduktan sonra toprak üzerinde bıraktığı yaygın çamura denir. Döşek anlamında kullanılmıştır. Sonra firaş olarak döşek anlamında kullanılmıştır. Feraş çekirge veya kelebek sürüsüne de denir.
Bess : Rüzgarın esmesi sonucu etrafa dağılan toz anlamından gelmiş olmalıdır.
Besse, yaymak, türetmek anlamlarına gelmektedir.
Cibal : Cibal, dağ demektir. Sıra dağlara rasiye, sivri dağa da alem denmektedir.
İ’hne : Taranmış yün demektir.
Nefş : Didmek ve tiftmek demektir.
Emma : Atıf harflerindendir. Em ile ma'nın birleşmesinden meydana gelmiştir. Ve ile tekrar edilir ve gruplanmaları anlatır. Şartlı gruplanma ise fe harfi ile cevaplandırılır. Şartlı değilse ev ile ve de emma tekrar edilmeden söylenir. Burada emma ile ahirette hesap zamanında insanların borçlular ve alacaklılar diye gruplanacağını ifade ediyor.
Men : İsmi mevsüldür. Akılılar için kullanılır. Kimse demektir.
Sıkl : Bir şeyin üzerine bastırmak için konan ağırlık, yük demektir. Himl hayvan yükü, vizr insan yükü demektir.
Vezn : Terazi demektir. Tartı anlamındadır. “Mevazinuhu” tartılan şeyler demektir.
İ’şe : Kabuklu meyvelerin içinden ekmeğin içi anlamına gelmiştir. Bunu insanlar besin ve yaşama aracı görmüşlerdir. Toplulukların ana gıda maddeleri vardır. Sindirim organları onları her gün sindirmek üzere ifrazat yapar ve o toplulukta yetişen insanlar onu yemezlerse doymayacaklarını, beslenemeyeceklerini sanırlar. Araplarda hurma, Türklerde ekmek bu tür yiyeceklerdendir. Bu kelime sonra beslenerek yaşama anlamına gelmiştir.
Radiy : Süt, anne çocuğunu emdirirken yalnız görevi olduğu için emdirmez, aynı zamanda isteyerek ve zevk alarak emdirir. Bir işi yaparken ilerideki çıkarları ve sonuçları düşünerek işi yaparsın ama onu yapmak istemezsin. Örneğin bir hakim kanunlara uyarak suçluya ceza verir ama “keşke bu suçu işlemeseydi de bu cezayı vermeseydim” der. Bazı işi de, görevi olarak yapar ve hem de yaptığından memnun olur. Birincisine irade ikincisine rıza denir. Burada “a'yn” “ya”ya dönüşmüştür.
Huff : Devenin kopmuş toynağı demektir. Ayakkabı, mest anlamlarına da gelir. Ayakkabı ve toynak, içi boş hafif, rüzgarın sürükleyebildiği kadar hafif olduğu için sakil – ağır karşılığı hafif kullanılmıştır.
Umm : Anne demektir. Emam ön demektir. İmam öne geçen, öncü demektir.
Haviye : Kevn tepe, beyn çukur demektir. Hevn ise düzlük demektir. Sonra heva boşluk anlamında kullanılmaya başlanmış ve rüzgar ve kuşların hareketi ile uzayın boşluk olmadığını hisseden insanlar, bugünkü hava kelimesi ile kullanmaya başlamışlardır. Haviye, berhava olmak, uçup gitmek demektir.
Dery : Diraye saç tarağı veya baştaki saç demektir. Başa düşmek yani anlamak demektir. Kur’an’da zikretmek ve akletmek gibi pek çok kelime bu anlamda kullanılmaktadır.
Nar : Ateş demektir. Nur da bu kökten türemiştir.
Hamiye : Sık çamur demektir. Kalıp için kullanılan çamurdur. Sonra koruma anlamı almıştır. Himaye etmek buradan gelmektedir. Yapılan kalıpların kalıcı olması için ateşte pişirilmiş ve bugünkü seramik doğmuştur. Hamiye pişiren anlamındadır.
Karia’. Karia’ ne? Karia’nın ne olduğu sana idra etmedi. Ol yevm, nas mebsus firaş gibi kevneder. Cibal de menfuş i'hn gibi kevneder. Kimin mevazini siklet ederse o raziye bir i’şettedir. Kimin mevazini hiffet ederse ummu haviyedir. Onun ne olduğu sana idra etmedi. Haviye bir nardır.
Vuruş. Vuruş nedir? Ne olduğunu sen bilemedin. O gün herkes dağılmış çekirgeler gibi olur. Dağlar da diditlenmiş (tivtilmiş) yün gibi olur. Kimin tartısı ağır basarsa o gönlü hoş yaşayıştadır. Kimin tartısı yenglik gelirse anası ağlamıştır. Onun ne olduğunu bilmiyorsun. O koruyucu ateştir.
AÇIKLAMA : Karia Suresi doğrudan ahiret gününü tasvir etmekte ve dünyada yapılmış olan amellerin borç ve alacakların sevap ve günahların dengeleneceği alacaklı olanların hoşlanacakları yere gidecekleri; borçlu olanların ise koruyucu ateşe gidecekleri anlatılmaktadır. Bu hoş yaşayışa veya koruyucu ateşe gidiş sebebleri veya yolları bundan sonra gelen üç surede anlatılmaktadır.