94 - İNŞİRAH SURESİ
Rahman ve Rahim Allah’ın ismine
Şerh : “Şeriha” et dilimi demektir. “Şereha” fiili canlıyı yarmak kesmek anlamına gelir. Teşrih ameliyat ilmidir. “Cereha” ile akraba bir kelimedir.
Vad’ : Vedia’ heybe demektir. İçine azık konan veya eşya taşınan kaptır. Bir şeyi vad’ etmek onu yerine yerleştirmek demektir.
Vizr : Vizr sırta alınan yük demektir.
Nakz : “Nukaz” birbirinden kopmuş iplik parçalarıdır. Döküntü, kırpıntı.
Zahr : Arka demektir. Batın karnın dıştan görünüşüne, zahr ise karnın arkasındaki kısma denmiştir. Sonra batın iç manasına görünmeyen anlamına kullanılmaya başlanmıştır. Buna karşılık zahir de görünen anlamında kullanılmıştır.
Ref’ : Raf’, üzerine bir şeylerin konduğu yer, raftır. Mastar olarak da kaldırmak, yükseltmek demektir.
Zikr : Yay görevi gören ağaç dal parçasıdır. Sonraları çelik denmiştir. Yumuşak demire ünsa denir. Bellek tekrar eskiyi hatırlama olduğundan yayın tekrar eski yerine gelmesine benzetilerek zakire denmiştir.
Mea’ : “Mei’ye” barsak demektir. “Vav” beraber olmak ama birbirlerine bağlı olmamak anlamına gelir. “Mea” ise birbirine sarmaş dolaş olmuş manasına gelir.
U’sr, Yusr : “Yusr” sol kol; “u’sr”, yanın ayna dönüşmesi ile solak anlamı kazanmıştır. “Yusr“ kolaylık için “u’sr” zorluk için kullanılmıştır. Sol elle bile yapılacak işler olduğu için “yusr”; sol elle iş yapmak zor olduğu için de “u’sr” olmuştur.
Ferğ : “Firağ”, kovanın su dökülen ağzıdır. Sonraları dökmek, dökülmek, daha sonraları da boşalmış anlamı kazanmıştır.
Nasb : Dikili taş demektir. Çardak devri toplulukları toplantı yerlerine taş dikerler ve bu taşa da nasb derlerdi.
Rağb : Sel yığıntısı alüvyonlu topraktır. İki zıt anlam taşımaktadır. Akıp giden manasında rağibe kökü kullanılıyor; akıp varan manasında da rağbet kullanılıyor. “Rağibe an” demek yüz çevirmek, uzaklaşmak ; “rağibe ila” demek ona yönelmek, oraya gitmek demektir.
Sadrını sana şerh, zahrını inkaz etmiş olan vizrini senden vad’ ve zikrini sana ref’ etmedik mi? Her usrle beraber bir yusr vardır. Her usrle beraber bir yusr vardır. Ferağ ettikçe nasb et, rabbına da rağbet et.
Başını sana açıp, sırtını çökertmiş olan yükünü çözüp anını sana yüceltmedik mi? Her güçlüğün bir kolaylığı vardır. Her güçlüğün bir kolaylığı vardır. Boşaldıkça dikil ve yetiştiricine ak.
AÇIKLAMA : İnsan hayatta bir takım ruhi ve sosyal sorunlarla karşılaşır ve kendi içinde çelişkilere düşer. Huysuzlaşır ve etrafına saldırır. Kavgacı olur. Allah’a inanıp onun zikrine intisap ederse ruhu tatmin olur ve sorunları olgunlukla ve sabırla çözer. Bunu elde etmeni iki yolu vardır. Yollardan biri, dünya meşgalesinden uzaklaşıp asgari geçim şartları içinde yaşamayı zevk haline getirmektir. Bu tarikat yoludur. Biraz da tembellik yoludur. Bu yolda gidenler sadece Allah’ı tesbih etmek ve ibadetleri yapmakla huzura erişirler. İkincisi ise bütün dünyanın meşgale ve faaliyetleri içinde olup sorunları adım adım çözerek sabırla ilerlemektir. Bu yol tek başına başarılacak yol değildir. Bu yolda Kur’ansız, Kur’an’ı birlikte okuyup tezekkür etmeksizin yürümek mümkün değildir. Sorun çıktıkça Kur’an’ın ayetleri bir taraftan çözüm yollarını gösterirken diğer taraftan sabrı ve sebatı öğretir. Hz. Peygambere önce Kur’an nazil olmaya başlamış ve Kur’an onun beyninde bir açıklık getirmiştir. Bu açıklık başlangıçta tarikat yoludur yani inanan kimselerin bir araya gelerek kendilerini tecrid ederek olgunlaştırmalarıdır. Hz. Ömer’in Müslüman olması ile “davet devri” başlamış ve işte o zaman bu sure inmiştir. Artık tek başına yapılacak iş değil, birlikte Kur’an’ı tezekkür etmek ve onu gösterdiği çözüm yolları ile yürümek gerektiği bildirilmiştir. “Her zorluğun kolaylığı vardır” ifadesi ile de sorunların çözüleceği bildirilmiştir. Her cihad eden mü’min için bu yol mukadderdir.