AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
Süleyman Karagülle
3049 Okunma
SAD SURESİ MEALİ

 

38 - SAD SURESİ

 

 

Nevs (sad) : Yaban eşeğidir.

Kıtt (kaf, tı) : Kutudur.

Fez’ (ayn,ze) : Korkuluktur.

Şetta (tı) : Kırık tuğla parçalarıdır.

Harre (hı) : Akarsuyun yardığı yerdir.

Safen (sad) : Olgunlaşmış başaktır.

Cid (dal) : Atın yelesi demektir.

Tefk (tı, kaf) :

Rahv (hı, hemze) : Bedende sarkık ettir.

Ğavs (sad) : Dalgıçtır.

Sıfad (sad, dal) : Bukağı, sicimdir.

Nasb (sad) : Sırıktır.

Rakz (kef, dat) : İnce rüzgar estiğinde sallanan daldır.

Dığs (dat, p.se) : Demettir.

Hıns (ha, p.se) : “Hans (hı)” Bükülebilen yaş çubuk, “”, “ha”ya dönüşmesiyle “hıns” bir yemini bozmak, sözden kıvırmak demektir.

Nefd (dal) : “Neft” suyu fokur fokur kaynayan tenceredir. T’nin d’ye dönüşmesiyle nefd, kaynaya kaynaya suyun bitmesi, yana yana mumun bitmesidir.

Kahm (kaf, ha) :  Kahmak, yapışmak ve çakılmak anlamındadır. Arapça’da bunun isim olarak bir etimolojisi bulunamamıştır. Türkçe’deki kakma sözündeki anlam Arapça’da da olabilir. Yani duvara veya tahtaya çakılmış şeyler demektir.  

Davud (dal, dal) : Sülüğe benzeyen hızlı yürüyen böcektir.

 

 

- Sad, zikirli Kur’an için..

- Sad, anışlı Kur’an için..

- Bel, küfretmiş olan kimseler bir i’zze ve şikaktadır.

- Değil, kapatmış olan kimseler üstünlük ve ayrılık içindedir.

- Onlardan kabl karnlerden nicesini ihlak ettik de nida ettiler, menasın hini değildi.

- Onlardan önce nice kuşakları yok ettik de seslendiler; kaçış günü değildi.  

- Onlara kendilerinden bir münzirin ciet etmesine aceb ettiler ve kafirler Bu kezzab bir

sahirdir” kavletti.

- Onlara kendilerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kapatanlar “Bu yalancı bir

büyücüdür” söyledi.

- “İlahları vahid bir ilah mı ca’letti? Bu u’cab bir şeydir.”

- “Tanrıları bir tanrı mı yaptı? Bu şaşılacak bir şeydir.”

- Onlardan mele’ “Meşyedin ve ilahlarınıza sabredin. İrade olunan şey budur” deyip

intilak etti.

- Onlardan önde gelenler “Yürüyün ve Tanrılarınıza dayanın. İstenen şey budur” deyip

yürüdüler.

- Biz bunu ahir millette sem’ etmedik. Bu ihtilakdan başkası değildir.

- Biz bunu başka toplulukta işitmedik. Bu uydurmadan başkası değildir.

- Zikir beynimizde ona mı inzal olundu? Bel, onlar zikrimde şekdedir. Bel, a’zabımı

zevk etmediler.

- Anış aramızda ona mı indirildi? Değil, onlar anışımda kuşkudadırlar. dEĞİL, tadışımı

tatmadılar.

 

- Yoksa, aziz olan vehhab rabbinin rahmetinin hezineleri onların i’ndinde mi?

- Yoksa, güçlü olan bağışlayan yetiştiricinin esenliğinin yığınları onların yanında mı?

 

- Yoksa semaların ve arzın ve ikisinin beyninde olanın mülkü onların mı? Öyleyse

sebeblerde irtiyak etsinler.

- Yoksa göklerin ve yerin ve ikisinin arasında olanın hanlığı onların mı? Öyleyse

yollara koyulsunlar.

- Onlar, ahzabtan burada mehzum olacak bir cünddür.  

- Onlar, birliklerden burada yenilecek bir ordudur.

 

- Onlardan kabl Nuh’un kavmi, A’d, evtadlı Firavun, Semud, Lut’un kavmi ve Eyke

ashabı tekzib etti. İşte onlar birliklerdir.

- Onlardan önce Nuh’un ulusu, A’d, kazıklı Firavun, Semud, Lut’un ulusu ve Eyke eli

yalanladı. İşte onlar birliklerdir.

- Küllü resulleri tekzib etti de i’kabımı hakketti.

- Hepsi elçileri yalanladı da kovalamam gerçekleşti.

- Bunlar vahid bir sayhadan başkasına nazar etmiyor, ona fevak yoktur.

- Bunlar tek bir gürültüden başkasını beklemiyor, ona üst olacak yoktur.

- “Rabbimiz, kıttımızı hesabın yevminden kabl bize ta’cil et”, kavlettiler.  

- Yetiştiricimiz, çantamızı işlemin gününden önce bize çabuklaştır”, söylediler.  

- Kavlettiklerine sabret ve a’bdimiz eydli Davud’u zikret. O evvabdır.

- Söylediklerine dayan ve kulumuz kollu Davud’u an. O yönelendir.

- Biz, cebelleri onunla beraber teshir ettik, a’şiyde ve işrakda isbah ederler.

- Biz, dağları onunla beraber düzenledik, akşamda ve doğuşta arındırırlar.

- Mahşur tayrı da. Küllü ona evvabdır.

- Sürü olarak kuşları da.. Hepsi ona yönelmiştir.

- Mülkünü şeddettik ve ona hikmeti ve hitabın faslını verdik.

- Hanlığını sıkı yaptık ve ona bilgelik ve konuşmanın ayrıntısını verdik.  

- Hasmin nebei sana etvet etti mi? Hani mihraba tasavvur etmişlerdi.

- Duruşmanın bilgisi sana geldi mi? Hani, duruşma yerine doluşmuşlardı.

- Hani, Davud’a duhul ettiler de onlardan fez’ etti. “Havf etme. İki hasımız, ba’zımız

ba’zımıza bağy etti. Beynimizde hakla hükmet, iştat etme ve bizi sıratın sevaına

hidayet et” diye kavlettiler.

- Hani, Davud’a girmişlerdi de onlardan irkildi. “Korkma, iki çekişeniz, birbirimize azdık.

Aramızda gerçekle kes, kırma, ve bizi yolun ortasına götür” diye söylediler.

 

- Bu ehimdir, onun tisa’ ve tisu’un na’cesi var, benim ise vahid bir na’cem var. “Beni

ona ikfal et” diye kavletti ve hitabta bana ta’ziz etti.

- Bu kardeşimdir, onun doksan dokuz koyunu var, benim ise bir koyunum var. Onu bana bırak söyledi ve konuşmada beni bastırdı.

- Na’ceni na’celerine sual etmekle sana zulmetmektedir. Helitlerden kesiri ba’zısı ba’zısına bağyeder. Ancak, iman etmiş ve salihatı amel etmiş kimseler böyle değil. Onlar da kalildir” diye kavletti. Davud kendisini fitne ettiğimizi zannetti de rabbine istiğfar etti. Rakia’n harretti ve inabe etti.

- “Koyununu koyunlarına istemekle seni ezmektedir. Karıştıranlardan çoğu birbirine azgınlık yapar. Ancak inanmış ve uygun işler yapmış olan kimseler böyle değil. Onlar da azdır” diye söyledi. Davud, kendisini denediğimizi sandı da Yetiştiricisine örtmesini istedi. Eğilerek çöktü ve yöneldi.  

- Bunu ona ğafrettik. O, i’ndimizde zülfadır ve meabın hüsnasıdır.

- Bunu ona örttük. Onun, yanımızda yakınlığı ve yerin güzeli vardır.

- Ey Davud, seni arzda bir halife ca’lettik, nasın beyninde hakla hükmet ve hevaya ittiba’ etme, yoksa seni Allah’ın sebilinden idlal eder. Allah’ın sebilinden dalleden kimselere, onlara, hesabın yevmini nesyettiklerinden dolayı şedid bir a’zab vardır.

- Ey Davud, seni yerde bir bakan yaptık, insanların arasını gerçekle kes ve eğilime uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan şaşırtır. Allah’ın yolundan şaşan kimselere, onlara, işlem gününü unutmalarından dolayı çetin bir tadış vardır.   

- Sema, arz ve ikisinin beyninde olanı batılen halk etmedik. Bu küfretmiş olan kimselerin zannıdır. Nardan küfretmiş olan kimselere veyl!  

- Gök, yer ve ikisinin arasında olanı geçersiz olarak yaratmadık. Bu kapatmış olan kimselerin sanısıdır. Ateşten kapatmış olan kimselere vay!

- İman etmiş ve salihatı amel etmiş olan kimseleri arzda müfsidler gibi mi ca’ledeceğiz? Yoksa müttakileri facirler gibi mi ca’ledeceğiz?

- İnanmış ve uygun işler yapmış olan kimseleri yerde bozguncular gibi mi yapacağız? Yoksa korunanları kaynatanlar gibi mi yapacağız?

- Sana inzal olunan kitab, ayetlerini tedebbür etsinler ve lüblüler tezekkür etsinler diye

mübarektir.  

- Sana indirilen yazıt, kanıtlarını yorumlasınlar ve topanlılar anlasınlar diye bolartılmıştır.  

- Davud’a Süleyman’ı hibe ettik. A’bd ni’medir. O, evvabtır.

- Davud’a Süleyman’ı bağışladık. Kul iyidir. O, dönendir.

- Hani, ona a’şiyde safinat ciyad a’rz olunmuştu.

- Hani, ona indide donanmış binekler sunulmuştu.  

- “Ben, hayrın hübünü rabbimin zikrinden ihbab ettim. Hicab ile tevarüt ettiğinde onları bana reddedin” kavletti. Sak ve u’nuklarına meshen tafk etti.

- “Ben, akarın sevgisini Yetiştiricimin anışına yeğledim. Sırtı aşınca onları bana getirin” söyledi. İnciklerini ve boyunlarını basarak damgaladı.    

- Süleyman’ı fitnettik ve kürsüsüne cesed olarak ilka ettik, sümme inabe etti.

- Süleyman’ı denedik ve tahtına kütük olarak koyduk, sonra dönüştü.

- “Rabbim, bana ğufret ve benden be’d hiçbir ehade inbiğa edilmeyen bir mülkü bana ver. Sen, vehhabsın.”

- “Yetiştiricim, beni ört, ve benden sonra hiç kimseye verilmeyen bir hanlığı bana ver. Sen bağışlayansın.”

- Rihi ona teshir ettik. İsabe ettiği hayse ruhaen emriyle cereyan ederdi.  

- Yeli ona sunduk. Dokunduğu yere yavaşça buyruğu ile akardı.

 

- Şeytanları benna ve ğevvasın küllünü ve sefedlerdeki mukerrenlerin ahirlerini de..

- Şeytanları yapıcılar ile dalgıçların hepsini ve bukağılar içinde yanaştırılmış diğerleri de..

 

- Bu a’tamızdır, hesabın ğayrı ile minnet et veya imsak et.

- Bu verdiklerimizdir, işlemsiz sal veya tut.

- İ’ndimizde onun için zülfa ve meabın hüsnü vardır.

- Yanımızda onun için yakınlık ve yönelişin iyisi vardır.

- A’bdimiz Eyyub’u da zikret. Hani, “Şeytan bana nusb ve a’zab ile messetti” diye rabbine nida etmişti.

- Kulumuz Eyyub’u da an. Hani, “Şeytan bana sırık ve tadış ile dokundu” diye Yetiştiricisini çağırdı.  

- Riclinle rakzet. Bu barid müğtesel ve şerabdır.

- Ayağınla çırpın. Bu soğuk çermik ve içmedir.

- Biz de rahmeten ehlini ve onlarla beraber onların mislini lüblülere zikra olarak hibe ettik.

- Bizden esenlik olarak çağa çoluğunu ve onlarla beraber onların benzerini topanlılara anış olarak bağışladık.

- Yedinle bir dığsı ahzet, onunla darbet; hansetme. Biz onu bir sabir vecdettik. A’bd ni’me oldu. O evvabdır.

- Elinle bir demeti tut, onunla vur; bozma. Biz onu bir dayanan bulduk. Kul iyi oldu. O, dönendir.

- Eydli ve ebsarlı a’bdlerimizi İbrahim’i, İshak’ı ve Ya’kub’u zikret.

- Kollu ve görüşlü kullarımızı İbrahim’i, İshak’ı ve Ya’kub’u an.

- Biz onları darın zikri olmak üzere bir halise ile ihlas ettik.

- Biz onları yurdun anışı olmak üzere bir özellik ile özelleştirdik.  

- Onlar i’ndimizde ehyar mustafa kimselerdendir.

- Onlar yanımızda süzülmüş seçkinlerdendir.

- İsmail’i, Yesa’ı ve Zel Kifl’i de zikret. Küllü hıyarlılardandır.

- İsmail’i, Yesa’ı ve Zel Kifl’i de an, hepsi seçkinlerdendir.

- Bu bir zikirdir, müttekilere de meabın hüsnü, babları onlara müfetteh a’dnin cennetleri vardır.

- Bu bir anıştır, korunanlara da dönüşün güzeli, kapıları onlara açılmış tükenmez yemişlikler vardır.  

- Orada müttekiler olarak, orada kesir fakiheyi ve şarabı da’vet ederler.

- Orada yaslanmışlar olarak, orada çok yemişleri ve içkileri çağırırlar.

- İ’ndlerinde de tarfın kasırları vardır, terbler vardır.

- Yanlarında da çevrenin koruyucuları vardır, yaşıtları vardır.  

- Bu, hesabın yevmi için size va’dolunandır.

- Bu, işlem günü için size söz verilendir.

- Bu, rızkımızdır, ona nefad yoktur.

- Bu, besinimizdir, ona tükenmesi yoktur.

- Bu, tağinler için meabı şer cehennemdir, ona sıliy ederler. Mehdler bi’se oldu.  

- Bu, taşkınlar için varışı kötü tandırdır, ona yaslanırlar. Beşikler kötü oldu.

- Bu, onu zevk etsinler. Hamimdir, ğessaktır ve şeklinden aherdir. Zevclerdirler.   

- Bu, onu tatsınlar. Kaynardır, irindir ve biçiminden diğeridir. Çeşitlerdir.  

- Bu sizinle beraber müktahim bir fevcdir. Onlara mehaba yok, onlar narın salileridir.  

- Bu sizinle beraber katılmış bir topluluktur. Onlara “genişlik!” yok, onlar ateşe yuyulanlardır.  

- “Bel, merhabanı olmayan sizsiniz, onu bize siz takdim ettiniz, kerar bi’se oldu” kavlettiler.

- “Değil, genişliği olmayan sizsiniz, onu bize siz sundunuz, duruş kötü oldu” söylediler.

- “Rabbimiz, bunu bize takdim eden kimseye narda di’f azabı ona ziyade et” diye kavlettiler.  

- Yetiştiricimiz, bunu bize sunan kimseye ateşte üst süte tadışı ona artır” diye söylediler.

- “Bize ne oluyor da şerlerden a’ddetmiştik recülleri re’yetmiyoruz” kavlettiler.

- “Bize ne oluyor da, kötülüklerden saymıştık adamları görmüyoruz” söylediler.  

- Onları sihri ittihaz etmiştik. Yoksa onlardan basarlar mı zeyğ etti?

- Onları alaya alırdık. Yoksa onlardan gözler mi kaydı?

- İşte bu haktır, nar ehlinin tehasumudur.

- İşte bu gerçektir, ateş elinin çekişmeleridir.

- “Ben yalnız bir münzirim ve kehhar olan vahid Allah’tan başka bir ilah yoktur” kavlet.

- “Ben yalnız bir uyarıcıyım ve Yenen tek Allah’tan başka bir tanrı yoktur” söyle.

- O aziz, ğeffar olan semaların, arzın ve ikisinin beyninde olanın rabbidir.

- O, Güçlü, Örten göklerin, yerin ve ikisinin arasında olanın Yetiştiricisidir.

- “O nebe’dir, azimdir, siz ondan mu’rizsiniz” kavlet.  

- “O bilgidir, yücedir, siz ondan kaçınırsınız” söyle.

- İhtisam ettiklerinde e’la mele’in i’lminden bende yok.

- Çekiştiklerinde yüce çevrenin bilgisinden bende yok.

- Benim yalnız mübin bir nezirden başkası olmadığım bana vahy olundu.

- Benim yalnız açık bir uyarıcıdan başkası olmadığım bana bildirildi.

- Hani, rabbin meleklere “Ben tinden bir beşeri halk edeceğim” demişti.

- Yani, Yetiştiricin meleklere “Ben çamurdan bir benizliyi yaratacağım” söylemişti.

- “Onu tesviye ettiğim ve ona ruhumdan nefh ettiğimde ona sacidler olarak vaki’ olunuz.”

-  Onu düzenlediğim ve ona tinimden üflediğimde ona kapananlar olun.

- Melekler, küllüsü ecmeu’un secde etti.  

- Melekler, hepsi toplu olarak kapandı.

- Ancak İblis istikbar etti ve kafirlerden oldu.

- Ancak İblis büyüklendi ve kapatanlardan oldu.

- “Ey İblis, yedeyimle halk ettiğime secde etmene seni men’ eden nedir? İstikbar mı ettin yoksa sen a’lilerden misin?” kavletti.  

- “Ey İblis, ellerimle yarattığıma kapanmana seni engelleyen nedir? Büyüklendin mi yoksa sen yücelerden misin?” söyledi.  

- “Ben ondan daha hayrım. Beni nardan halk ettin, onu ise tinden halkettin” kavletti.  

- “Ben ondan daha iyiyim. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın” söyledi.

- “Ondan huruc et, sen recimsin. Din yevmine dek sana la’netim var” kavletti.

- “Ondan çık, sen kovulmuşsun. Düzen gününe dek sana ilentim var” söyledi.

- “Rabbim, ba’s olunacakları yevme dek bana inzar et” kavletti.

- “Yetiştiricim, getirilecekleri güne dek beni izle” söyledi.

 

 

- “Sen, ma’lum vaktin yevmine dek münzerlerdensin” kavletti. (80-81)

- “Sen, bilinen sürenin gününe dek izlenenlerdensin” söyledi. (80-81)

- “Senin i’zzetin için, onlardan muhlesler olan a’bdlerin dışında onları ecmei’n olarak iğva edeceğim” kavletti.

- “Senin gücün için, onlardan özellenenler olan kulların dışında onları topluca uçuracağım” söyledi.  

- “Hak odur ve hakkı kavlediyorum, cehennemi sende ve onlardan sana tabi’ olanları ecme’in olarak imla edeceğim” kavletti.  

- “Gerçek bu ve gerçeği söylüyorum, tandırı senden ve onlardan sana uyanları topluca dolduracağım” söyledi.

- “Sizden bir ecir sual etmiyorum ve ben mütekelliflerden de değilim” kavletti.

- “Sizden bir karşılık istemiyorum ve ben yükümlülük çıkaranlardan da değilim” söyledi.

- “O, alemlere zikirden başkası değildir ve onun nebeini bir hinden ba’d i’lmedeceksiniz.”

- O, topluluklara anıştan başkası değildir ve onun bilgisini bir süreden sonra bileceksiniz.

 

AÇIKLAMA : “Zikirli Kur’an’a” yeminiyle sure başlamaktadır. “İnkar edenlerin ilahları tek ilah mı yapıyor. Bu şaşılacak şey” demelerini zikrediyor. Diğer milletlerde duymadıklarını söylüyorlar. “Aramızda ona mı nazil oldu” diyorlar. Bunlara  cevap olarak, “rabbinin rahmet hazineleri onlarda mı” şeklinde söylenmektedir. Nuh ve A’d’dan sonra Firavun’dan bahsetmektedir. “Ehramlar sahibi Firavunlar” demekle Mısır’ın uygarlığına ulaştıktan sonraki Firavun’dan söz etmektedir. Ve bunun Nuh ve Ad kavminden sonra olduğuna işaret etmektedir. Mezopotamya’da uygarlık MS. 3500 yıllarında başlamıştı. Nuh felaketi 3300 sene önce olmuştu. Ad’ın gelmesi de 3000 yıllarından öncedir. Mısır’da uygarlık 3000 yıllarında başlamıştır.Bu da tarihi gerçeklere uymaktadır.

 

Bundan sonra Davut (AS)’tan bahsetmektedir. “Dağları onunla beraber musahhar kıldık. Akşam ve sabah birlikte tesbih ediyorlardı. Sürü halindeki kuşlar da” diyerek Davut (AS)’nin dağlık sahalarda dağlardan ve kuşlardan yararlandığını ifade etmiş oluyor. Davut (AS)’un demir işleriyle uğraştığını da başka ayetlerde ifade etmektedir. Dağlarda maden ve kereste elde ettikleri anlaşılmaktadır.

 

İki hasmın izin almadan birdenbire duruşma salonuna girdikleri ve hasım olduklarını, bir koyun ve doksan dokuz koyunu anlatmışlardır. Davut (AS) halkın yapamayacağı işleri devletin yapması anlamında olan devletçiliği insanlığa öğretmiş bir peygamberdir.

 

Devletçilik sosyalizm değildir. Sosyalizm halkın yapacağı işleri de devletin yapmasıdır. Davut(AS) halkın yapacağı işlere de karışmayı onları daha ekonomik bir çalışmaya götürmeyi düşünmüştür. Verimsiz işletmeleri kapatıp verimli işletmelere eklemeyi planlamaktadır. Allah iki hasmı görevlendirerek bunun yanlışlığını ona anlatmıştır. Böylece verimsiz olsa bile halkın işlerine müdahale edilmemesi gerektiğini bizlere de bildirmektedir.

 

Biz gökleri ve yeri ve aralarında bulunanları batıl olarak halketmedik” ayeti ile kainatta her şeyin bir görevi vardır. Boş yere hiçbir şey yaratılmamıştır, şeklindeki bugünkü ilimlerin tespit ettiği gerçeği ifade etmektedir.

 

Müfsitlerle iyi iş işleyenleri bir mi tutacağız” demekle de kitap ve peygamberlerin boş yere gelmediklerini açıklamaktadır. Kitaptan bahsederken ayetlerini tedebbür etsinler ve tezekkür etsinler diye göndermiş olduğunu belirlemektedir. Tedebbür tedbir almak anlamında, tezekkür ise anlamak anlamındadır. Sonunda gelen “ulul elbab”daki elbab tezekkürün failidir. Tedebbür için bu şartı koymamış fakat tezekkür için koymuştur. Tezekkür hüküm çıkarmaktır, tedebbür ise hükümleri uygulamaktır. Hüküm çıkarmak yalnız alimlere yüklenmiş bir görevdir, amel etmek ise bütün müminlere farz kılınmıştır.    

 

Süleyman (AS)’a suvari birliği arz edilmiş, o da buna sevinmiştir. Geri getirterek onları, boyunları ve ayakları üzerine damgalamıştır. damgalanan atları halka dağıtmak istemiştir. Bu dağıtmada adaletle hareket etmediği anlaşılıyor ki, Süleyman (AS) yanlış yaptığını görünce yere düşmüş ve bayılmıştır. Uyanınca istiğfar etmiş ve atları dağıtmaktan vazgeçmiştir. Allah’a “Bu büyük mülkü bana bağışla, elimden alma. Ama benden sonra kimselere de böyle büyük mülkü vererek onları da imtihan etme” diye dua etmiştir. “Ona emri ile uygun bir şekilde esen rüzgarı teshir ettik” denmektedir. Süleyman (AS) kamu bütçesinden filolar kurmuş ve o filolarla tüccarları her tarafa götürüp getirmiştir. Bu sayede İbrani Uygarlığı bütün dünyaya yayılmıştır. Sonraları kervansaraylar bu mantık ile inşa edilmiştir. Bugün de halkı ve yükleri bedelsiz taşıyacak bir sistemin oluşturulması gerekmektedir.

 

Yapıcıların ve dalgıçların her birinden şeytanları ona musahhar kıldık” denmektedir. Buradaki şeytan insanlardan olan şeytanlar olarak anlaşılabilir. Gemiyi kürekleyen esirler de onun emrinde musahhar olmuştur.

 

Bundan sonra Eyyüb (AS)ten bahsetmektedir. Eyyüb (AS) İbrani devletleri yıkıldıktan sonra gelmiş olan peygamberdir. Süryanilere gelmiş olması muhtemeldir. “Demeti al, onunla vur, yemini bozma” öğretisi ile şekli haksızlıklar, şekli edalarla giderilir, esası öğretilmektedir.

 

İbrahim, İshak ve Ya’kub’tan, sonra da İsmail, Elyesa’ ve Zelkifl’den bahsetmektedir. İsmail’i bunlara eklemesinden amaç, bunların Aramilerden yani Araplardan gelen peygamberler olma ihtimali vardır.

 

İ’ndlerinde tarfın kasıratı etrabdır” ayetinde “i’nde” tekil, “hüm” çoğuldur. Dolayısıyla onlardan her birinin ayrı ayrı kasireleri vardır anlamında olmayıp “onların hepsinin yanında kasireler vardır” denmektedir. Kasirat da cem’-i müennes-i salimdir. Bir ekibi ifade eder. Etrab, “teribe”nin çoğuludur. Teribe kaburga kemiği demektir. Burada ifade edilen onlara hizmet edenlerin birbirine bağlı ve onlara has hizmetliler grubu olduğu anlaşılmaktadır. Bunları cinsel huriler şeklinde düşünmek o ayetin ifade şekline uymamaktadır.

 

Bunlar nefadı olmayan rızkımız” denmektedir. Cennetteki rızıkların mevsim mevsim üretilen ve sınırlı olan dünyadaki rızıklardan farklı olduğu ifade edilmektedir.

 

Diğeri şekli ile ezvacdır” ayetinde “aher” tekil, ezvac çoğuldur. Bir şeyin şekli ile ezvac olması müteşabih bir sözdür.

 

Nar ehlinin tehasımı hakdır” ayeti cehennemin durmadan yakan ve kavuran bir yer olarak düşünülmesine manidir. Demek ki, onların tartışacak zamanları ve güçleri vardır.  

 

E’la mele’de ihtisam etmesi insanların hesaplarının tutulduğu ve hesap tutanların blançoları çıkarırken karşılıklı olarak davacı ve davalı vekilleri olarak tartıştıkları anlaşılmaktadır. Allah kainatı kendisi dışında yürüyormuş gibi yaratmıştır. Bütün düzeni insan düzenine benzer. Mezopotamya esatirlerinde mevcut olan bu anlatış biçimine Kur’an’da da devam edilmektedir.

 

İnsanı ben iki elimle halk ettim” demesi insanın hem zahir hem de batın alemlerden birleşik bir varlık olduğu anlaşılmaktadır. Melekler sadece batın alemden canlılar ise yalnız zahir alemden yaratılmıştır. İnsan ise Allah’ın iki kudretinden yaratılmıştır.

 

Şeytan beni ateşten yarattın, ben daha hayırlıyım” diyor. Cinler atomlar arası bağlarla birbirine bağlanmıştır. İnsanlar ise moleküller arası bağlarla birbirine bağlanmıştır. Cinleri yapısı insandan daha sağlamdır, ateşe dayanıklıdır. Ayrıca yeryüzünde de yaşayabilirler. İnsan ise ateşe dayanamamaktadır. Ayrıca cinler ışık hızı ile hareket edebildikleri halde insanlar bu hızda hareket edememektedirler. Bu nedenle şeytan insandan üstündür.

 

Oradan çık” deniyor. “Orada”di zamir neresidir. “Sen kovulmuşsun” diyor. Eğer Adem dünyada yaratılmış olsaydı bu dünyadan kovulmuş olacaklardı ki, şimdi burada olmayacaktı. Uzayda yeryüzüne benzeyen bir yerde cinlerden şeytanlar ve insandan da Ademler hazırlanmaktadır. Ve onlar birlikte hazırlanmış olan gezegenlere sürülmektedir.

 

İ’zzetimle onları iğva edeceğim” diyor. İ’zzet sıfatına yemin ediyor. Allah’ın aziz olması için şeytana ihtiyaç varmış. Allah’ın a’ziz olması irade sahibi insanı yaratması ile ortaya çıkmaktadır. İnsan Tanrı değil, ama Tanrı’nın bütün sıfatlarının tezahür ettiği bir varlıktır. Tevrat’ta ve Mezopotamya esatirinde “kendi suretimde bir insan yaratacağım” demektedir. Kur’an’da da insanın halife olduğu ifade edilmektedir. İşte bundan dolayı “i’zzetinle” diyerek yemin etmektedir. Şeytanın ve cehennemliklerin birlikte ve aynı yerde cehennemde toplayacağını beyan etmektedir. Şeytanlar için orası bir a’zab yeri olmayabilir. Böylece şeytan isyanının cezasını dünyada çekmiş olur. Balı için kara cehennemdir, insan için ise su cehennemdir.

 

Ben sizden bir ücret istemiyorum, de emri ile tebliğin çıkar karşılığı yapılamayacağı anlatılmaktadır. Ben mütekelliflerden değilim sözü ile ücretlilerin kendilerine iş bulmak çeşitli formaliteler, bürokratik kurallar icat ettiklerine işaret etmektedir.

 

O, yani Kur’an herkese zikirdir” ayeti ile daha Mekke’de Kur’an’ın bütün insanlar hitab ettiğini bildirmektedir.

 

Bir zaman sonra bunun haberini öğreneceksiniz” diyor. Gerçekten Medine’ye gidilmiş, devlet kurulmuş ve yüz yıl sonra eski dünyanın her yerinde duyulur olmuştur. 20. asrın içinde başlamış olan 2. Kur’an Medeniyeti ile de belki bir asır sonra bütün insanlara duyurulmuş olacaktır. Bugünkü haberleşme araçları ile geliştirilecek yayın merkezleri Kur’an’ı dünyanın bütün dilleri duyuracak ve geliştireceği sanat ile bugün spor, oyun, eğlence türü etkinlikleri izleyen insanlar Kur’an’ın etkinliklerini inanmasalar da ilgi ile izleyeceklerdir. Ve bu ayetin mucizesi en üst seviyeye çıkmış olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
1-FATİHA SURESİ-1-
6483 Okunma
2-bakara suresi-meal yok-tefsirden çıkıyor
4101 Okunma
3-ali imran-meal yok-tefsirden çıkacak
2066 Okunma
4-nisa suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
3093 Okunma
5-maide suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2542 Okunma
6-enam suresi-meal yok-tefsir yok-123teberrük
2919 Okunma
7-araf suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2130 Okunma
8-ENFAL SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2154 Okunma
9-TEVBE SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK- TEBERRÜK
2567 Okunma
10-YUNUS SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
2030 Okunma
11-HUD SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
2284 Okunma
12-YUSUF SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2429 Okunma
13-rad suresi meali
2647 Okunma
14-İBRAHİM SURESİ MEALİ
2309 Okunma
15-hicr suresi meali
2680 Okunma
16-nahl suresi meali
3435 Okunma
17-İSRA SURESİ MEALİ
3333 Okunma
18-KEHF SURESİ MEALİ
3329 Okunma
19-meryem suresi- meal yok-tefsir yok-teberrük
2207 Okunma
20-taha suresi meali
3499 Okunma
21-ENBİYA SURESİ MEALİ
3297 Okunma
22-hacc suresi meali
2767 Okunma
23-MÜ'MİN'UN SURESİ MEALİ
2829 Okunma
24-nur suresi meali
3177 Okunma
25-furkan suresi meali
2628 Okunma
26-ŞUARA SURESİ MEALİ
3110 Okunma
27-neml suresi meali
3348 Okunma
28-kasas suresi meali
2765 Okunma
29-ankebut suresi meali
2879 Okunma
30-rum suresi meali
2583 Okunma
31-LOKMAN SURESİ MEALİ
2673 Okunma
32-SECDE SURESİ MEALİ
2268 Okunma
33-AHZAB SURESİ MEALİ
2652 Okunma
34-SEBE SURESİ MEALİ
3048 Okunma
35-FATIR SURESİ MEALİ
2787 Okunma
36-YASİN SURESİ MEALİ
3904 Okunma
37-SAFFAT SURESİ MEALİ
3740 Okunma
38-SAD SURESİ MEALİ
3049 Okunma
39-ZÜMER SURESİ meal tefsir yok TEBERRÜK
3386 Okunma
40-MÜ'MİN SURESİ MEAL TEFSİR YOK teberrük
2927 Okunma
41-fussilet suresi meali
2681 Okunma
42-şura suresi meali
2305 Okunma
43-zuhruf suresi meali
2820 Okunma
44-DUHAN SURESİ MEALİ
2846 Okunma
45-CASİYE SURESİ MEALİ
2105 Okunma
46-AHKAF SURESİ MEALİ
2592 Okunma
47-MUHAMMED SURESİ MEALİ
2486 Okunma
48-FETİH SURESİ MEALİ
2696 Okunma
49-HUCURAT SURESİ MEALİ
2822 Okunma
50-KAF SURESİ MEALİ
3147 Okunma
51-ZARİYAT SURESİ MEALİ
3017 Okunma
52-TUR SURESİ TEFSİR MEAL YOK teberrük
2235 Okunma
53-necm suresi tefsir ve meal yok teberrük
2237 Okunma
54-KAMER SURESİ TEFSİ MEAL YOK teberrük
2955 Okunma
55-RAHMAN SURESİ MEALİ
3627 Okunma
56-VAKIA SURESİ MEALİ
3571 Okunma
57-HADİD SURESİ MEALİ
2767 Okunma
58-MÜCADELE SURESİ MEALİ
2569 Okunma
59-HAŞR SURESİ MEALİ
2556 Okunma
60-MÜMTEHİNE SURESİ MEALİ
2167 Okunma
61-SAF SURESİ MEALİ
2365 Okunma
62-CUMA SURESİ MEALİ
2613 Okunma
63-MÜNAFİKUN SURESİ MEALİ
2278 Okunma
64-TEGABUN SURESİ MEALİ
2377 Okunma
65-TALAK SURESİ MEALİ
2460 Okunma
66-TAHRİM SURESİ MEALİ
2512 Okunma
67-MÜLK SURESİ MEALİ
3053 Okunma
68-KALEM suresi MEALi
3173 Okunma
69-HAKKA SURESİ MEALİ
2745 Okunma
70-MEARİC SURESİ MEALİ
2700 Okunma
71-NUH SURESİ MEALİ
2586 Okunma
72-CİN SURESİ MEALİ
3227 Okunma
73-MÜZZEMMİL SURESİ MEALİ
3482 Okunma
74-MÜDDESSİR SURESİ MEALİ
3567 Okunma
75-KIYAMET SURESİ MEALİ
2789 Okunma
76-İNSAN SURESİ MEALİ
3372 Okunma
77-MÜRSELAT SURESİ MEALİ
2504 Okunma
78-NEBE SURESİ MEALİ
3072 Okunma
79-NAZİAT SURESİ MEALİ
2775 Okunma
80-ABESE SURESİ MEALİ
3027 Okunma
81-TEKVİR SURESİ MEALİ
2771 Okunma
82-İNFİTAR SURESİ MEALİ
2727 Okunma
83-MUTAFFİFİN SURESİ MEALİ
3169 Okunma
84-İNŞİKAK SURESİ MEALİ
2592 Okunma
85-BÜRUC SURESİ MEALİ
2142 Okunma
86-TARIK SURESİ MEALİ
2562 Okunma
87-A'LA SURESİ MEALİ
2855 Okunma
88-ĞAŞİYE SURESİ MEALİ
2864 Okunma
89-FECR SURESİ MEALİ
2771 Okunma
90-BELED SURESİ MEALİ
2434 Okunma
91-ŞEMS SURESİ MEALİ
3165 Okunma
92-LEYL SURESİ MEALİ
3015 Okunma
93-DUHA SURESİ MEALİ
2633 Okunma
94-İNŞİRAH SURESİ MEALİ
2859 Okunma
95-TİN SURESİ MEALİ
3118 Okunma
96-A'LAK SURESİ MEALİ
3416 Okunma
97-KADR SURESİ MEALİ
3454 Okunma
98-BEYYİNE SURESİ MEALİ
2803 Okunma
99-ZİLZAL SURES MEAL TEFSİRYOK teberrük
1916 Okunma
100-adiyat suresi meali
2466 Okunma
101-karia suresi meali
3309 Okunma
102-TEKASÜR SURESİ MEALİ
3327 Okunma
103-ASR SURESİ MEALİ
2480 Okunma
104-HÜMEZE SURESİ MEALİ
3349 Okunma
105-FİL SURESİ MEALİ
4509 Okunma
106-KUREYŞ SURESİ MEALİ
2598 Okunma
107-MAUN SURESİ MEALİ
2846 Okunma
108-KEVSER SURESİ MEALİ
4294 Okunma
109-KAFİRUN SURESİ MEALİ
2862 Okunma
110-NASR SURESİ MEALİ
3363 Okunma
111-TEBBET SURESİ MEALİ
4011 Okunma
112-İHLAS SURESİ MEALİ
3171 Okunma
113-FELAK SURESİ MEALİ
2406 Okunma
114-NAS SURESİ MEALİ
2745 Okunma
115-KURAN KÖK HARFLER LÜGATI-LATİN HARFLERİYLE
38850 Okunma

© 2024 - Akevler