46 – AHKAF SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
FVD: (fe vav dad): Feyd, vadiyi dolduran sel yığıntısı.
VZA : (vav za ayın): Vedia heybe demektir. İçine azık konan ve eşya konan kap demektir. Dad zaya dönüşmüş yerleştirmek, bölüştürmek, yerine koymak anlamına fiil olmuştur.
CVZ: (cim vav ze): Caiz, Vadinin geçit veren yanı
UFF: (e fe fe ): Tırnak kesintisi
HKF: ( ha kaf fe): Kum yığını demektir.
CHD: cehd (cım ha dal): Kısa kalmış, bodur ağaç.
HYK: (ha vav kaf): Hayk: Çalı süpürgesi
HZE: (he ze e): (Hezy): hezv kılıç yarası, hezeyan, hastanın saçmalaması, hezee istihza etmek alay etmek
NST: (nun sad te) Lessa: (lam sad sad) birbirine yakın şeyler, List, (lam sad te) dudakları birbirine yapıştırıp susmak, nun ile nst, susmak demektir.
SRF: (sad) : “Sarim” toplanıp yığılmış meyve, “serm” meyve veya ekin toplamak demektir. “Sarefe” bir şeyi başka bir şeye çevirmektir.
1- Ha Mim.
2- Yazıtın indirilişi kesin güçlü Allah’tandır.
3- Göklerde ve yerde ve ikisinin arasında olanları ancak gerçek ve belirlenmiş süre ile yarattık. Kapatmış olan kimseler uyarıldıklarından yüzlerini çeviriyorlar.
4- Allah’tan başkasına çağırdıklarınızı gördünüz mü, diye söyle. Yerde ve yarattılar bana gösterin yoksa göklerde onların bir ortaklığı mı var? Doğru iseniz bundan önceki bir yazıtı veya bilimden belirtileri bana getiriniz.
5- Allah’tan başkasına çağrılarını duymaz olarak ve kalkış gününe dek kendisine yanıt veremeyecek kimselere çağıran kimselerden daha şaşkın kim var?
6- İnsanlar toplandıklarında onlara düşman olurlar ve kulluklarına kapatan olurlar.
7- Onlara kanıtlarımız açık olarak iletildiğinde kapatmış olan kimseler kendilerine gelince gerçeğe “bu açık bir büyüdür” diye söylediler.
8- Yoksa onu o mu uydurdu, diye söylüyorlar. Onu ben uydurmuşsam siz Allah’tan hiçbir şeye benim için güç getiremezsiniz. O içinde yaydıklarınızı en iyi bilir. Benimle sizin aranızda tanık olarak o yeter. O örtendir, çalıştırandır.
9- Ben elçilerin ilki değilim. Ne bana ne de size yapılacağını bilmişimdir. Ben ancak bana bildirilene uyuyorum. Ben ancak açık bir uyarıcıyım.
10- Bu Allah’ın yanından ise ve İsrailoğlulları’ndan bir tanık bunun benzerine tanıklık yapıp inanmış siz ise büyüklenmiş iseniz görüşünüz nedir, diye söyle. Allah ezici ulusa yol göstermez.
11- Kapatmış olan kimseler, inanmış kimseler için “bir iyilik olsaydı onda bizi geçemezlerdi” diye söylediler. Hani onlar onunla yol bulamamışlardı. Yakında “bu eski bir dolandır” diye söyleyecekler.
12- Ondan önce bağış olmak üzere öncü olarak Musa’nın yazıtı vardır. Bu, ezmiş olan kimseleri uyarması ve iyilere sevinç olması için Arap diliyle doğrulayıcı bir yazıttır.
13- Yetiştiricimiz Allah’tır diye söylemiş, sonra doğrulmuş olan kimseler, onlara bir korku yoktur ve üzülmezler.
14- İşte onlar, işlemiş olduklarına karşılık olmak üzere orada kalıcı olarak bahçelilerdir. 15- Biz insana anne babasına iyiliği öğütledik. Annesi onu sıkıntı içinde yüklendi ve onu sıkıntı içinde doğurdu. Yüklenmesi ve ayırması otuz aydır. Olgunluğa ulaşınca ve yıl olarak kırka ulaştığında “Yetiştiricim, bana ve anne babama sunmuş olduğun iyiliğini karşılamaya ve sana, gönlüne göre iyiliği işlemeye beni yönelt ve soyumu bana uyarla. Ben sana döndüm ve ben barışçılardanım.
16- İşte onlar, kendilerine söz verilmiş olan doğruluğun sözü olmak üzere işlediklerini en iyisi olarak kendilerinden uygun bulduğumuz ve bahçeliler içinde kendilerinden kötülüklerinden geçtiğimiz kimselerdir.
17- Anne babasına “sizlere uf! Benden önce öbekler geçmiş iken bana çıkarılacağımı mı söylüyorsunuz? Demiş olan kimse.. O ikisi Allah’a yakararak “Vay sana, inan. Allah’ın söyledikleri gerçektir.” O da “Bu ancak öncekilerin düzmeceleridir” diye söylüyordu.
18- İşte onlar, topluluklar içinde üzerlerine söz gerçek olmuş kimselerdir. Onlardan önce cinlerden ve insanlardan geçmiştir. Onlar çökmüşlerdir.
19- Hepsine işlediklerine ve ezilmeden işleri kendilerine karşılansın diye sıralar vardır.
20- O gün, kapatmış olan kimseler ateşe tutulur. Yakın yaşamınızda temizliğinizi giderdiniz ve onunla geçindiniz. Bugün, gerçek dışı yerde büyüklenmiş olduğunuzdan ve kaçkınlığınızdan dolayı ütülenmenin tadı ile karşılık göreceksiniz.
21- Ad’ın kardeşini an. Hani ulusunu kum tipisi ile uyarmıştı. Kendisinden önce ve sonra Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye uyarıcılar gelmişti. Ben sizin büyük bir günü tadacağınızdan korkuyorum.
22- Sen, bizi tanrılarımızdan kaçırman için mi bize geldin? Doğrulardan isen bize söylediklerinle gel.
23- Bilim ancak Allah’ın yanındadır, diye söyledi. Ben size gönderildiğim şeyi ulaştırıyorum. Ancak ben sizi ilkel davranan bir ulus görüyorum.
24-Onu koyaklarının girişine bulut olarak görünce “Bu buluttur, bize yağdıracak” diye söylediler. Değil, o çabucak istediğinizdir. İçinde acıklı tadış bulunan yeldir.
25- Yetiştiricinin buyruğu ile her şeyi sonlandıracaktır. Konaklarından başkası görünmez oldu. Suçlu ulusa böyle karşılık veririz.
26- Sizi içinde barındırmadığımız yerlerde onları barındırmışızdır. Onları işitir, görür ve düşünür kıldık. Allah’ın kanıtlarını bastırdıklarında onlardan ne işitmeleri ne görmeleri ne de düşünmeleri onları kurtardı. Saçmalıkları onları silip süpürdü.
27- Çevrenizde olan köyleri yok etmiştik. Dönerler diye kanıtları biçim biçim yaptık.
28- Allah’ın dışında yakınlığı tanrılar edinen kimseler onlara yardım etmeliydi. Değil, onlardan şaştılar. İşte bu onların dolanları ve uydurmalarıdır.
29- Hani, biz cinden bir topluluğu Kur’an’ı işitmek üzere sana çevirmiştik. Ona geldiklerinde “susunuz!” söylediler. Bitince uluslarına uyarıcı olarak döndüler.
30- “Ey ulusumuz, biz Musa’dan sonra öncekileri doğrulayıcı olarak indirilen yazıtı işittik. Gerçeğe ve doğru yola götürmektedir”.
31- “Ey ulusumuz, Allah’a çağırana yanıt veriniz ve ona inanınız. Sizin yazıklarınızı örtsün ve sizi acıklı tadıştan savuştursun.
32- Kim Allah’a çağırana yanıt vermezse yerde alıkoyacak yoktur ve onun dışında ona arka olacaklar da yoktur. İşte onlar açık şaşkınlıktadır.
33- Gökleri ve yeri yaratmış ve onların yaratılışında beceriksizlik göstermemiş kimse olan Allah’ın ölüleri diriltmeye güç yetirebileceğini görmediler mi? Değil, o her şeye güç yetirendir.
34- Ve o gün kapatmış olan kimseler ateşe tutulur. Bu gerçek değil miymiş? “Evet, yetiştiricimiz” söylediler. Kapatmış olduğunuz şeyden dolayı tadışı tadınız, diye söyledi.
35- Elçilerden güçlülerin dayandığı gibi dayan. Onlar için ivecenlik etme. Kendilerine bildirileni gördükleri günde, sanki gündüzden bir sürecikten başkasında kalmamış gibi olurlar. Belağdır. Sadece fasık olan kavm helak olur.
1- Ha Mim.
2- Kitabın tenzili a’ziz, hakim olan Allah’tandır.
3- Semavatta, arzda ve ikisinin beyninde olanları ancak hakk ve müsemma ecel ile halkettik. Küfretmiş olan kimseler inzar olunduklarından mu’riddirler.
4- Allah’ın dunundan da’vet ettiklerinizi re’y ettiniz mi, kavlet. Arzdan ne halkettiler bana irae edin yoksa semavatta onların bir şirki mi var? Sadık iseniz bunun kablinde bir kitabı veya i’limden esareyi bana ita ediniz.
5- Allah’ın dununda dua’larından ğafil olarak kıyamet yevmine dek kendisine isticab edemeyecek kimselere dua’ eden kimselerden edall kim var?
6- İnsanlar haşr olunduklarında onlara e’da olurlar ve ibadetlerine kafir olurlar.
7- Onlara ayetlerimiz beyyine olarak tilavet olunduğunda küfretmiş olan kimseler kendilerine ciet edince hakk için “bu mübin bir sihirdir” diye kavletti.
8- Yoksa onu o mu iftira etti, kavlediyorlar? Onu ben iftira etmişsem siz Allah’tan hiçbir şeye benim için malik olamazsınız. O içinde ifade ettiğiniz şeyi e’lamdir. Benimle sizin beyninizde şehid olarak o kafidir. O ğafurdur, rahimdir.
9- Ben resüllerin bid’i değilim. Ne bana ne de size fi’l olunacağı idra etmişimdir. Ben ancak bana vahy olunana ittiba’ ediyorum. Ben ancak mübin bir nezirim.
10- Bu Allah’ın i’ndinden ise ve Beni İsrail’den bir şahid bunun misline şehadet edip iman etmiş, siz ise istikbar etmiş iseniz re’yiniz nedir, diye kavlet. Allah zalim kavme hidayet etmez.
11- Küfretmiş olan kimseler, iman etmiş kimseler için “bir hayır olsaydı onda bizi sebkat edemezlerdi, diye kavletti. Hani onlar onunla ihtida edememişlerdi. Yakında “bu kadim bir ifktir” diye kavledecekler.
12- Onun kablinde imam ve rahmet olarak Musa’nın kitabı vardır. Bu, zulmetmiş olan kimseleri inzar etmesi ve muhsinlere büşra olması için arabi lisanla musaddik bir kitabtır.
13- Rabbimiz Allah’tır diye kavletmiş, sonra istikam etmiş olan kimseler, onlara bir havf yoktur ve onlar hüzn de duymazlar.
14- İşte onlar, amel etmiş olduklarına cezaen orada halid olarak cennet eshabıdırlar.
15- Biz insana validelerine ihsanı tavsiye ettik. Ummusu onu kürhem hamletti ve onu kürhen vad’ etti. Hamli ve fisali selasun şehrdir. Hetta eşüddüne baliğ ve sene olarak erbai’ne baliğ olduğunda “Rabbim bana ve valideynime ina’m etmiş olduğun nimetine şükretmeme ve sana senin razi olacağın salihi amel etmeme beni iza’ et ve zürriyetimi bena islah et. Ben sana tevbe ettim ve ben müslümanlardanım.
16- İşte onlar, kendilerine va’dolunmuş olan sıdkın vad’ı olmak üzere amel ettiklerini ehsen olarak kendilerinden tekabbül ettiğimiz ve cennet ashabı içinde kendilerinden seyyielerini tecavüz ettiğimiz kimselerdir.
17- Valideynine “sizlere uf! Benden min kabl karınlar halvet etmiş iken bana ihrac olunacağımı mı va’d ediyorsunuz? demiş olan kimse.. O ikisi Allah’a istiğase ederek “Veyl sana, iman et. Allah’ın va’di haktır.” O da “Bu ancak evvelkilerin esatirinidir” diye kavlediyordu.
18- İşte onlar, ümmetler içinde üzerlerine kavl hakk olmuş kimselerdir. Onların kablinde cinlerden ve insten halvet etmiştir. Onlar hasirler olmuştur.
19- Külline, amel ettiklerine ve kendilerine zulüm olunmadan amellerini tevfiy etsin diye dereceler vardır.
20- O yevm küfretmiş olan kimseler nara a’rz olunur. Dünya hayatınızda tayyibatınızı izhab ettiniz ve onunla istimta’ ettiniz. Bu yevm, hakkın ğayrı ile arzda istikbar etmiş olduğunuzdan ve fisk etmiş olduğunuzdan dolayı hun a’zaba icza olunacaksınız.
21- Ad’ın ehisini zikret. Hani kavmini ehkaf ile inzar etmişti. Kendisinin halfinden ve yedeyinin beyninden Allah’tan başkasına i’badet etmeyesiniz nezirler halvet etmişti. Ben size a’zim bir yevmin azabını havf ediyorum.
22- Sen, bizi ilahlarımızdan ifk etmen için mi bize ciet ettin? Sadıklardan isen bize va’d ettiğin ile etvet et.
23- İ’lim ancak Allah’ın i’ndindedir diye kavletti. Ben size irsal olunduğum şeyi tebliğ ediyorum. Lakin ben sizi cehl eden bir kavim re’yediyorum.
24- Onu vadilerinin müstakbiline a’riz olarak re’y edince “Bu a’rizdir, bizi imtar edecek” diye kavlettiler. Bel, o isti’cal ettiğinizdir. İçinde elim a’zab olan riihtir.
25- Rabbinin emri ile külle şeyi tedmir edecektir. Meskenlerinden başkası irae olunmaksızın isbah ettiler. Mücrim kavmi böyle cezalandırırız.
26- Sizi içinde temkin etmediğimizde onları temkin etmişizdir. Onları sem’ı, ebsarı ve efideyi ca’lettik. Allah’ın ayetlerini cehd ettiklerinde onlardan ne sem’leri ne basarları ne de fuadları onlardan iğna etti. İstihsa etmiş oldukları şey onları havk etti.
27- Karyelerden havlinizde olanı ihlak etmiştik. Rucu’ ederler diye ayetleri tasrif ettik.
28- Allah’ın dununda kurbanı ilahlar ittihaz eden kimseler onlara nusret etmeliydi. Bel, onlardan dalalet ettiler. İşte bu onların ifki ve onların iftira ettikleridir.
29- Hani, biz çinden bir neferi Kur’an’ı istima’ etmek üzere sana sarf etmiştik. Ona hazır olduklarında “insat ediniz!” kavlettiler. Kada olunca kavimlerine münzir olarak tevli ettiler.
30- “Ey kavmimiz, biz Musa’nın ba’dından yedeynin beynindekini musaddik olarak inzal olunan kitabı sem’ ettik. Hakka ve müstakim sırata hidayet etmektedir”.
31- “Ey kavmimiz, Allah’a da’vet edene icabet ediniz ve ona iman ediniz. Size zünubunuzdan ğufr etsin ve sizi elim a’zabdan icare etsin.
32- Kim Allah’a davet edene icabet etmezse arzda bir mu’ciz yoktur ve onun dununda ona veliler de yoktur. İşte onlar mubin dalaldedir.
33- Semavatı ve arzı halketmiş ve onların halkinde a’y etmemiş kimse olan Allah’ın mevtayı ihya etmeye kadir olabileceğini re’y etmediler mi? Bela, o herşeye kadirdir.
34- Ve o yevm küfretmiş olan kimseler nara a’rz olunur. Bu hakk değil miymiş? “Bela, rabbimiz” kavlettiler. Küfretmiş olduğunuz şeyden dolayı azabı zevk ediniz, diye kavletti.
35- Resullerden a’zimlilerin sabrettiği gibi sabret. Onlar için isti’cal etme. Kendilerine va’d olunanı re’yettikleri yevmde, sanki onlar nehardan bir saa’ttan başkasında lebs etmemiş gibi olurlar. Belağdır. Sadece fasık olan kavm helak olur.
AÇIKLAMA : Bu sure 7 “Ha Mim”li surenin son suresidir. Göklerin ve yerin belirlenmiş bir ecel ile yaratıldığını ifade etmektedir. Bugünkü ilim bunu kesin olarak kanıtlamıştır. “Bana daha önce kitaplardan veya ilimden bir delil getirin” ifadesi ile ve aralarında “ev” harfi kullanması ile nakli ve akli delillerin her birini bağımsız birer delil olarak ortaya koymaktadır. “Ben sadece bana vahy olunana uyarım” demekle kendisinin herhangi bir üstünlüğünün olmadığına işaret etmektedir.
İsrailoğulları’ndan bir şahidin şahitlik yapması tarihte her asırda gerçekleşmiş bir olaydır. Musa’nın kitabının imam olduğu bildirilmektedir. Böylece İbrahim dininin tekliğine işaret edilmektedir.
“Kendilerinden önce cinden ve insten ümmetler geçmiştir” diyerek cinlerin de insan toplulukları gibi topluluklar olduklarını ifade etmektedir.
“Herkesin yaptıklarından dolayı bir derecesi vardır” ve ayrıca “yaptıklarının karşılığı verilecektir” denilerek insanlardaki derecelenmelerin başarılara göre olacağına ve bu derecelerin artacağına işaret edilmektedir.
Cinlerin Kur’an’ı dinlediklerini ve kavimlerini uyardıklarını ifade etmekle insanlara gelen peygamberlerden cinlerin haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Kur’an onlara hükümler getiren bir kitap olmasa da onlar için bizi görmekte olduklarından dolayı bir delil, bir ayet kitabıdır.
Son ayetinde “resullerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sabret” diyerek biz müminlere bazı peygamberlerin bile başaramadıkları görevleri yüklemektedir. Bu yükün ağırlığı kadar şerefliliğini de ifade etmektedir.
Böylece bu sure bundan önceki sureler gibi İslamiyet’in çağdaş ilimlerin desteği ile nasıl tebliğ yapacağımızı anlatmaktadır ve sabrımızı istemektedir.