93 - DUHA SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Dahy : Kuşluk yemeğidir. Sonra kuşluk vaktinin adı olmuştur. Açıklık ve aydınlık anlamlarında kullanılmıştır.
Leyl : Durgun suyda dibe çöken mile “leyl“, akıp denize giden parçacıklara da “nehir“ denir. Kuşların çamurda avlananlarına “leyl“, suda avlanana da “nehar“ denir. “Nehir“ “ırmak“, “nehar“ da “gündüz“ demektir. Leyl gece anlamında, “nehar“ ile birlikte kullanılmasına rağmen “leyle“ ile “nehar“ birlikte kullanılmamıştır. “leyl“ cins isim ise “te“ tefrid için kullnılmıştır. Bir gece kastedilmiş olur. “Leyl“ müfred için ise o zaman “te“ çoğul için kulanılır ve buradaki anlamı kadir geceleri olur. O zaman bir gece değil birçok geceleri içermiş olur. İnzalin manası da lafzi inzal yerine, mana inzaline dönüşür.
İza : “İza”, “za” kelimesinin değişik kullanılmasından oluşmuştur. Gelecekte olacakların vaktini bildirir. “İn” gelirse olup olmaması belli olmayan olaya işaret etmiş olur. “İza“ gelirse olacağını da haber vermiş olur. “İz” geçmiş için kullanılır. Fiillerin mazi veya muzari olması bunlarda (iza ve iz) zamanı ifade etmez. İza, ...ince, ...ınca, ...dığında ekleri ile tercüme edilir.
Secy : Bir tür örtüdür. Ölüler üzerine örtülen bir örtüdür. Mastar olarak durgunlaşmak ve sessizleşmek anlamlarına gelir.
Vad’ : Vedia’ heybe demektir. İçine azık konan veya eşya taşınan kaptır. Bir şeyi vad’ etmek onu yerine yerleştirmek demektir.
Rabb : Ribve, tümsek demektir. Çöllerde tümseğe benzeyen yer yer serpilmiş ağaçlıklara da rabve kelimesi kullanılmaktadır. Sonra yavaş yavaş gelişme karşılığı kullanılmıştır. Birden oluş “hilkat” ile ifade edilir, evrimle gelişmeler rabvet ile ifade edilir. Rebebe kelimesi de rabveden dönüşmüştür. Terbiye kelimesi bunlardandır. Türkçe olarak “yetiştiren” veya “yetiştirici” olarak tercüme edilir.
Kalv : Çomaktır. Mastar olarak çomakla vurmak, dürtmek, azarlamak anlamlarına gelir.
Ahiret : Uhur ense, uhra diğer, ahir son, ahiret ise sonraki hayat demektir.
Hayr : At sürüsü demektir. Hayr servet demektir. Nisaptan fazla mal veya gelir getiren mal anlamındadır. Hayr kelime olarak şerre karşılık tercih edilen şey anlamında da kullanılmıştır.
Ula : “Evvel”in müennesidir. “Evl” kaldıraç demektir. Çevirmek, başa döndürmek anlamlarında kullanılmıştır.
Sevfe : “Sin”, fiili muzarinin başına gelen bir harftir. Arapça’da gelecek zaman sığası yoktur. Fiili muzarinin başına “sin” gelirse yakın gelecek zamana dönüşür. Uzak gelecek için “sevfe” kullanılır. Burada “yakında ateşe ulaşacaktır” ifadesi ile “cehenneme gidecektir” anlamını verebiliriz veya “dünyada ateşe düşecektir” anlamı çıkar. Sevfe demeyip de s demesiyle dünyaya işaret etmektedir. Kendisi aleve düşecek diyor. Böylece Türkçe’deki “kendi kazdığı kuyuya kendisi düşecek”, sözüne bir işarettir. Tebbet kelimesinde mazi kullanılmış, burada ise gelecek sigası kullanılmıştır. İktidardan düşenler artık aranmaz olurlar ve yaptıklarının acılarını duymaya başlarlar.
A’tav : Bölüşmede birisine düşen pay demektir. Yahut bölenin kişilere verdiği parçalara denir. “A’ta” mastar olarak “almak”, “ita” mastar olarak “vermek”, “eta” mastar olarak “gelmek”, “ita” mastar olarak “vermek” demektir. “”I’ta”, karşılıksız vermek, “ita” ise daha çok karşılığında vermektir. Kişinin çıkarına veriyorsan “i’ta”, çıkar olsun olmasın “ita” kullanılır.
Rabb : Ribve, tümsek demektir. Çöllerde tümseğe benzeyen yer yer serpilmiş ağaçlıklara da rabve kelimesi kullanılmaktadır. Sonra yavaş yavaş gelişme karşılığı kullanılmıştır. Birden oluş “hilkat” ile ifade edilir, evrimle gelişmeler rabvet ile ifade edilir. Rebebe kelimesi de rabveden dönüşmüştür. Terbiye kelimesi bunlardandır. Türkçe olarak “yetiştiren” veya “yetiştirici” olarak tercüme edilir.
Radiy : Süt, anne çocuğunu emdirirken yalnız görevi olduğu için emdirmez, aynı zamanda isteyerek ve zevk alarak emdirir. Bir işi yaparken ilerideki çıkarları ve sonuçları düşünerek işi yaparsın ama onu yapmak istemezsin. Örneğin bir hakim kanunlara uyarak suçluya ceza verir ama “keşke bu suçu işlemeseydi de bu cezayı vermeseydim” der. Bazı işi de, görevi olarak yapar ve hem de yaptığından memnun olur. Birincisine irade ikincisine rıza denir. Burada “a'yn” “ya”ya dönüşmüştür.
E : “E” soru edatıdır. “Hel” de soru edatıdır. Lam düşmüş “he” “e”ye dönüşmüş. “E”den sonra gelen cümle, istenmeyen veya olmayan ifadeler için soru, olumsuz olursa olumlu, olumlu olursa olumsuz anlamını ima eder. “E raeyte” “görmedin mi”, sorusu “sen onu gördün” anlamında kullanılmıştır.
Lem : “La” ve “ma” olumsuzluk ifade eder. Türkçede “ne” “La”ya karşılıktır. Bu da “beyn” kelimesinden türemiştir. Beyn “çukur” demektir. Bir tarafı “ba”, öbür tarafı “ne”dir. “Na” geçmişle ilgili olumsuz edattır. “La” gelecekle ilgili olumsuz edattır. Fiili muzarilerin başına “lem” gelirse geçmişi ifade eder ama halen devam eden geçmişi ifade eder. Türkçe’de “gelmiyor” ifadesine yakındır.
Vecd : Su birikintisidir. Bulunmak, ortaya çıkmak ve bulmak anlamlarına gelmektedir. İnsanın beyninde biriken inançlara vicdan denir.
Yetim : Tek başına bulunan ağaç ve cevher demektir. Babası ölmüş çocuğa yetim denir.
Eva :
Dall : Dalle kaybolan deve demektir. Şaşırmak anlamına gelir. Yoldan şaşırmak ve kaybolmak demektir.
Hedy : “Hediye”, insanların görüşmeden evvel görüşmek isteklerini belirtmek için gönderdikleri değerli eşyadır. Hacca gitmeden evvel Mekke’ye gönderilen kurbanlık hayvanlara da “hedy” denir. Hediye götürüp haber getiren kimseye “hadi” denmiştir. Sonraları “hidayet” yol göstermek veya yola götürmek anlamında mastar olmuştur.
A’vl : Bir şeyi çakmak için kullanılan taş balyozdur. Ağırlık, darlık, sıkıntı içinde olmak anlamlarına gelir.
Ğaniy : Ğanem, koyun sürüsü demektir. Ğanimet kelimesi buradan gelir. Sonra “m” harfi “y” harfine dönüşmüş ve zenginlik anlamı kazanmıştır. Kurtarmak, savmak anlamında if’al babı kullanılır. Kelime olarak “zengin etti” manasınadır. Ama kullanışta “savdı, kurtardı” anlamlarına gelir.
Emma : Atıf harflerindendir. Em ile ma'nın birleşmesinden meydana gelmiştir. Ve ile tekrar edilir ve gruplanmaları anlatır. Şartlı gruplanma ise fe harfi ile cevaplandırılır. Şartlı değilse ev ile ve de emma tekrar edilmeden söylenir. Burada emma ile ahirette hesap zamanında insanların borçlular ve alacaklılar diye gruplanacağını ifade ediyor.
Kahr : Ovalarda yükselen münferid dağlara denir. Savaşta tepeyi ele geçiren taraf galip gelirdi. Kaleler de buralara yapılırdı. Mastar olarak kahretmek, ezmek anlamları kazanmıştır.
Se’l : “Sehl” ova demektir. Kolayca yürünmesine benzetilerek kolaylık anlamında kullanılmıştır. Seele, “h”nin hemzeye dönüşmesi ile oluşmuştur. Kolay kazandı yani topladı, dilendi veya kolay öğrendi anlamlarına gelmektedir.
Nehr : “Nehr” ırmak demektir. “Nehera” akıttı demektir. Mecazi manada kovmak demektir.
Nimet : "Nea’m" geviş getiren çift parmaklı hayvanların ortak adıdır. Deve, sığır, koyun, keçi. Sonra ni’met bütün yiyeceklerin adı olmuştur. Daha sonra da bütün yiyeceklerin adı olmuştur. Rahmet manevi iyilikler, nimet maddi iyilikleri ifade eder.
Hadis : Kirlenmiş veya kapanmış şeyi parlattıktan sonra ortaya çıkandır. Taze meyve anlamına da gelir. Hudus pası kaldırma anlamına gelirken vakıa ise suyun toplandığı çukur dermektir. Suyun dolmasına vuku’ denir. Hudus ortaya çıktıktan sonra sürekli olarak genişleyen ve yayılan olaylara denir. Vuku’ ise ortaya çıkıp kısa zamanda sona eren olaylara denir.
Duha ve secy ettiğinde leyl için... Rabbin seni ne ved’etti ne de kalvetti. Senin ahiretin ulandan hayrdır. Rabbin sana ileride ita’ edecek ve razı olacaksın. O seni yetim vecd edip iva, seni dall vecd edip hidayet ve seni a’il vecd edip iğna etmedi mi? Öyle ise yetime kahretme, saili de nehr etme ve rabbinin nimetini tahdis et.
Kuşluk ve dindiğinde gece için... Yetiştiricin seni ne bıraktı ne de azarladı. Senin sonun başlangıcından iyidir. Yetiştiricin sana ileride verecek ve sen de hoşnut olacaksın. O seni öksüz bulup barındırmadı, seni şaşkın bulup yola koymadı ve sıkıntıda bulup kurtarmadı mı? Öyle ise öksüz ise ezme, isteyen ise kovma ve sadece yetiştiricinin verdiklerini anlat.