80 - ABESE SURESİ
Rahman Rahim Allah’ın ismine
Abes : “Abes” hayvanın kuyruğuna yapışmış kuruyan pislik; “abus” ekşi yüz demektir.
A’ma : Kör demektir.
Sady : Dağda yükselmiş bulut, güzel görünmesi sebebiyle insanları kendisine çekmesinden bir şeye ve bir kimseye takılıp kalmak, ona yönelmek, baka kalmak anlamlarına gelmektedir ve “dal” “ya”ya dönüşmüştür.
Sebil : Biribirini kesen yoldur.
Kadıy : “Kadb” kesici alet; “ba” “va”va dönüşmüş “kadeve” ve “kadeye” olmuştur. Bir şeyi kesmek, yapılacak bir şeyi yapmak anlamında “kaza” olmuştur.
İ’neb : Üzüm demektir.
Kadb : Sarmaşık demektir.
Nehl : Hurma ağacıdır.
Hadek : Hadek, patlıcan, sonra bütün bahçelerin adı olmuştur. Cennet ağaçlı bahçe, hadike ise ağaçsız bahçe, bostan demektir.
Ğulb : Ğelba, bahçenin etrafına dikilen ağaçlara denir.
Ebba : Otlak demektir.
Meta’ : Mut’a, üzerine ev eşyasını konduğu yüksekçe yer; sonra buraya konan eşyaya meta denmiştir. Bir şeyden yararlanmaya temettu’ denir.
Sahhe : Fışkıran sudur.
Ferre : “Ferv” ölü hayvanın derisi; soluk renk; “firar” etmek korkup kaçmak anlamına gelmektedir. “İftira” etmek rengini değiştirme anlamından bir kimsenin yapmadığını yapmış göstermektir. Ferrar, civa demektir.
Ehi : Hayvanı bağlamak için kullanılan ipin iki ucundaki kazıklardan biridir. Sonra kardeş anlamında kullanılmıştır.
Şe’n : “Şahne” çardakları, çadırları ve evleri korumakla görevli kimse; sonra bekçi, koruyucu, gözetleyici; önemli iş, meşgul eden iş anlamları kazanmıştır.
Sefer : “Sufur” süpürgedir. Sabahleyin halk sokağa çıkmadan evvel yollar süpürüldüğü için sabah vaktine sefer vakti denmiştir. Sonra yolculuğa sabahleyin çıkıldığı için de yola çıkmaya sefer denmiştir.
Ğubar : Toz demektir.
Rehk : Sarıktır. Sarmak anlamında yokuşa çıkarken virajlar dolanarak çıkıldığı için sarma anlamı kazanmıştır. Yapışkan maddenin bez yüzeyine yapışması anlamına da gelmektedir.
Katre : Moloz demektir. Katran zift demektir.
Kendisine a’ma ciet ettiğine abs etti ve tevelli etti. Sana dirayet etmez. Olur ki, tezekki eder veya tezekkür eder de zikra ona menfaat verir. Kim istiğna etmişse sen ona tesaddi ettin. Tezekki etmiyor diye sana ne? Haşiyet ederek sana kim sa’yen ciet etmişse sen ondan telehhi ettin. Kella, o tezkiredir. Meşiet eden onu zikr etsin. Mükerrem, merfu’ ve kiram ve berere olan seferenin yedleri ile mutahhar suhuf içindedir. İnsan katl olundu. Ona ne küfr ettirdi! Onu ne şeyden halketti. Onu nütfeden halk edip takdir etti. Sonra sebili ona tesir etti. Sonra onu imate edip ikbar etti. Sonra meşieti olunca onu inşar edecek. Kella, ona emr ettiğini kaza etmedi. İnsan teamı’na nazar etsin. Maı biz sebbettik. Sonra arzı biz şakkettik. Orada habbi, i’nebi, kadbi, zeytuni, nehli ğulben hedaiki, fakiheyi ve ebbayi size ve ena’mınıza meta olarak inbat ettik. Sahhe ciet ettiğinde o yevm mer, ehisinden , ümminden, ebisinden, sahibetinden ve benisinden firar edecek. Çünkü onlardan her imreenin o yevm onu iğna edecek şe’ni var. Ol yevm müsfir vucuh var. Dahiktir, mustebşirdir. Ol yevm üzerinde ğabere olan vucuh vardır. Onu katere rahk eder. İşte onlar keferedir, feceredir.
Körün kendisine gelmesine sıkıldı ve arkasını döndü. Bilemezsin, olur ki, o arınır ya da anlar da anlayışı ona yarar. Kim aldırmıyorsa sen ona yöneliyorsun. Arınmıyorsa sana ne? Saygıyla sana kim koşarak geliyorsa sen onu savsaklıyorsun. Öyle değil, o bir anıştır. Dileyen onu anlasın. Görkemli, yüce ve seçkin ve iyi olan yazarların elleri ile ayıklanmış yapraklar içindedir. İnsan vuruldu. Ona ne kapattırdı! Onu hangi şeyden yarattı? Onu bir damladan yaratıp ölçülendirdi. Sonra yolu ona kolaylaştırdı. Sonra onu öldürüp gömdü. Sonra dilediğinde onu çıkaracak. Öyle değil, buyurulanı yerine getirmedi. İnsan yiyeceğine baksın. Suyu biz akıttık. Sonra yeri biz yardık. Orada tahılı, üzümü, sarmaşığı, zeytini, hurmalığı, çevrili bağları, yemişi ve otlakları size ve davarlarınıza geçimlik olarak bitirdik. Püskürüş geldiğinde o gün kişi kardeşinden, anasından, atasından, arkadaşından ve çocuklarından kaçacak. Onlardan her kişinin o gün onu uğraştıracak bir iş var. O gün ağarmış yüzler vardır. Güleçtirler, sevinçlidirler. O gün üzerleri tozlanmış yüzler vardır. Onları çöpler kaplar. İşte onlar kapatanlardır, ayrıkçılardır.
AÇIKLAMA : Müminlerin yükümlülükleri Kur’an’ okuyup anlamak, sonra kendi aralarında yaşamak, sonra başkalarına anlatmak, sonra da kendilerine katılanlar ile birleşmektir. Bunun dışında müminlerin başkalarını yola getirmek için zorlamalarına veya gayret sarfetmelerine gerek yoktur. Müminler peygamber de olsa diğer müminleri ihmal ederek başkaları ile daha çok uğraşmayı tercih etmektedirler. Bunun en açık delili müslümanların televizyon ve gazeteleridir. Müminlerle ilgileneceklerine müminlere saldıranlarla uğraşmaktalar. Bu sure bununla ilgilidir. Uyarı ile başlamakta, sonra Kur’an’ın Kur’an dışı katkılardan uzak olduğunu belirtiyor ve insanın yaratılışından tekrar dirilişine kadar hikayesini anlattıktan sonra yeryüzünü insan için nasıl düzenlendiğini bildiriyor. Bundan sonra insanların tekrar dirildikten sonraki hallerini tasvir ediyor. Ve orada da insanların yaşayabilecekleri bir alemi yarattığına “fe iza caet”deki fe harfi ile işaret etmektedir. Bundan sonraki surede burada anlatılan cennet ve cehenneme gitmeden önceki insanın hallerini orada devam ettirerek cennet ve cehennemdeki hallerini anlatmaktadır. Bu surede, bundan sonraki sureler grubundak konuları anlatmaktadır.