9-NİKAH-9
ŞERİAT VE KADIN
ŞERİAT OLUŞTURMADA KADIN-ERKEK EŞİTTİR
Şeriat oluşturmada yani yasamada kadın ve erkek tamamen eşitttir. Erkek ne hak ve yetkilerine sahipse kadın da aynı hak ve yetkilere sahiptir. Her şeriat kadına kendi varsayımları içinde yer verir. İsteyen kadın o şeriata katılır, isteyen başkasına katılır. Yeter sayıda mukallit bulursa kadın da şeriat tedvin eder.
ERKEKLER KAMU İÇİN ORGANİZE OLURLAR
Şeriatı daha iyi kavrayabilmemiz için bazı konuları açıklamamız gerekmektedir. Bunlar şeriatın ünitesi ile ilgilidir. Topluluk insan vücuduna benzer. Vücut hücrelerden oluşur. Hücrelerin içinde de organeller vardır. Toplulukta ocaklar oragenellere, bucaklar hücrelere benzer. İlçe, il, bölge, devlet, topluluk ve insanlık dokular ve organlar gibidir. Hepsi aşiret ve kabile yapısına sahiptir. Bütün faaliyet hücreye benzeyen bucaklarda olur.
MERKEZLERİN YÖNETİCİLERİNİ TAŞRANIN TEMSİLCİLERİ OLUŞTURUR.
Bucaklar taşra bucakları ve merkez bucaklar diye ikiye ayrılır. Taşra bucakları tamamen bağımsızdır. Merkez bucaklar, hizmet bucaklarıdır. Bunların yöneticilerini taşra seçer ve kendi şeriatlerini kendileri koyar. Merkezde oturanların seçme, seçilmemişlerin ise yönetime katılma hakları yokdur.
İlçe merkez bucaklarında il merkez bucağı şeriatı; bölge merkez bucaklarında ülke merkez bucağı mevzuatı; topluluk merkez bucaklarında insanlık merkez bucağı mevzuatı uygulanır.
HER BUCAĞIN KAMU HUKUKU AYRIDIR
Büyük dinler veya ideolojilerin kendilerine has şeriatları vardır. İsteyen bucaklar, bu şeriatlardan yaralanabilirler. Yararlanmak zorunda değildirler. Her bucak kendi şeriatını koymakta tamamen serbesttir. Bucaklar ceza hukuku ve idam infazları dahil hukuken bağımsızdır. Hakemlerin kararları merkezi denetime tabi değildir. Hakemlerin kararları kesindir. Ancak hakem ve soruşturmacılar aleyhine dava ikame edebilir, mahkümiyetleri halinde hakem ve soruşturmacıların akileleri tazmin eder.
MERKEZLERİN HUKUKU TAŞRALARI BAĞLAMAZ
Şeriat deyice tüm din ve ideolojilerin kendilerine ait şeriatleri kastediliyor. Kur'an Şeriatı bunların içinde bir şeriat olup hukuk bakımından diğer şeriatlerden hiçbir farkı yokdur. Bir ilçe merkez bucağının Kur'an Şeriatında olması, il merkez bucaklarının da Kur'an Şeriatında olmasını gerekdirmez. Bunun gib il merkez bucağı mevzuatının Kur'an Şeriatına uygun olmasını gerektirmez. Yani merkezler taşraya hakim olmayıp onlara hadimdirler.
İSBAT KÜLFETİ KİME AİT DEĞİLSE ONUN HUKUKU UYGULANIR
Bir bucakta oturanların başka bucaktakilerle olan hukuki muamelelerinde mezheplerine göre hükmedilir. Aynı mezhepte değilseler isbat külfeti kime ait değilse onun mevzuatına göre hükmedilir. Dava sözleşmede bir yer belirtilmemişse davacının ikamet ettiği bucaktaki mahkemelerde görülür.
KAMU DAVALARI FİİLİN İŞLENDİĞİ YERİN HUKUKU İLE GÖRÜLÜR
Kamu davaları fiilin işlendiği yerin mahkemesi tarafından gıyabi de olsa görülür. İnfaz ise kişinin bulunduğu bucakta yapılılır. Bucak infaz etmezse tazmin eder, kısastan korumuş olur. Bugün uluslararası ihtilaflarda hukuk ihtilafı hükümleri uygulanmaktadır. Fransız ile Türk arsındaki muamelede uygulanacak ihtilaflar nasıl bir hukukla çözülüyorsa şeriatta da bucaklar arasında bu şekilde hukuk poblemleri çözülmektedir.
AİLE ÇOCUK BÜYÜTME ORTAKLIĞIDIR
İnsanlar birlikte yaşamın gereği olan ortak işleri yapmakla yükümlüdürler. Ortak hizmetler, sırayla yapılır. Ayrıca ortak mallar da oluşturulur. Topluluk veya ortaklık böylece oluşur. Temel ortaklık aile ortaklığıdır. Aile ortaklığı birlikte yaşama ve birlikte nesil üretme ortaklığıdır. İnsan aile içinde doğar, büyür, evlenir, yeni aile kurar, yaşlanır ve kurduğu aile içinde ölür. Ergin hale gelinceye kadar anne babasına borçlanır. Ergin hale gelince bunu çocuklarına öder. Yaşlı anne babasına bakar, yaşlanınca da çocukları ona bakar.
AİLE ORTAKLIĞINDA İŞ BÖLÜMÜ VARDIR
Çocuk doğurmak ve büyütmek anneye aittir. Evin nafakasını temin etmek ve koruma hizmetlerini yapmak babaya aittir. Anne ailede hizmetlerini yapabilmesi için ocak içinde organize olur. Bu yeterlidir. Erkek ise hizmetlerini yapabilmesi için daha geniş topluluklarda organize olmak zorundadır.
İNSANLAR KOLLEKTİF ÜRETİR AYRI AYRI TÜKETİR
Diğer hayvanlar ayrı ayrı üretir ve ayrı ayrı tüketirler. Yahut kollektif üretir kollektif tüketirler. İnsanlar ise kollektif üretir ve ayrı ayrı aile içinde tüketireler. Erkeklerin üretim yapabilmeleri için organize olmaları gerekir.
KÖY, İLÇE, BÖLGE, TOPLULUK HİZMET ÜNİTELERİDİR
Köylerde ortak üretim yapılır. Beldelerde ortak hizmetler yapılır. Bölgelerde ihtisas hizmetleri yapılır. Topluluk merkezlerinde ise araştırmalar yapılır. Böylece ortak üretim yapılarak ailenin giderleri temin edilir. Bu işyerlerinde ve bu hizmetlerde kadınlar da katılabilir; ancak, katılmak zorunda değildir. Kadın kendi kazançlarını aile giderlerine katmak zorunda değildir.
KUR'AN ŞERİATI'NDA ASKERLİK VE GÜVENLİK HİZMETLERİ
OCAKLARDA KADIN VE ERKEKLER NÖBET TUTARLAR
Erkekler ocaklarını nöbetleşe beklerler. Herhangi bir tehlike belirdiği zaman ocak halkını uyandırıp tehlikeyi birlikte giderirler. Yangın, sel, zelzele, fırtına, hırsızlık, saldırı gibi olaylara karşı nöbet tutulur. Ocağa giriş çıkışlar nöbetçiler tarafından gözlenir.
BUCAKLARDA KORUMA, GÜVENLİK VE SAVUNMA NÖBETLERİ TUTULUR
Erkekler bucaklarında koruma nöbetleri tutarlar. Bu nöbetler köy-mahallelerde tutulur. Kendi istedikleri köy-mahallede tutarlar. Ancak kendi köylerinde tutamazlar. Yine erkekler, illerinde güvenlik nöbetleri tutarlar. Nöbetleri ilçe merkezlerinde tutarlar. İlçeleri kendileri seçerler ve kendi ilçelerinde nöbet tutamazlar. Erkekler ülkelerinde savunma nöbetlerini tutarlar. Savunma nöbetlerini istedikleri bölge merkezlerinde tutarlar, kendi bölgelerinde tutamazlar.
NÖBET TUTMAYANLAR BEDEL ÖDER, SİYASİ EHLİYETLERİ YOKTUR
Nöbet tutmayanlar, bedelli olurlar. Bedellilerin siyasi hakları yokdur. Silah taşıyamazlar, kendilerini nöbetliler korur. Faili meçhul cinayetleri nöbetlilerin akileleri tazmin eder. Bedelliler cinayet ve hırsızlık tazminatına katılmazlar. Bedel mikdarını nöbetliler tesbit eder. Bedelli her zaman nöbetli olabilir. Nöbetli ise o topluluğu terketmedikce bedelli olamaz.
HER KADININ BİR KORUMASI VARDIR
Her kadın kendisine bir erkek koruma seçer. Korumasını her zaman değişdirebilir. Kadın nöbet tutmaz. Cinayet ve hırsızlık tazminatlara katılmaz. Ancak seçdiği koruma nöbetli ise o da nöbetli olur. Seçdiği koruma bedelli ise o da bedelli olur. Nöbetli kadın, nöbetli erkeğin tüm hak ve vecibelerine ehildir; ancak, yükümlü değildir. Silah taşıyabilir ve savunmasını yapabilir. Ama bunları yapmakla yükümlü değildir. Kadın nöbetlilikten bedelliliğe geçebilir. Yani korumasını değiştirebilir.
ÇOĞALMA HAKKI - ZİNA YASAĞI
İNSANLAR AİLE İÇİNDE YAŞAMAK ZORUNDADIR
Kişi kendi kendisini varetmemişdir, anne-babasının birleşmesinden meydana gelmiştir ve anne babası büyütmüştür. Anne babası da bunu topluluğun desteği ile yapmıştır, Allah'ın nimetlerinden yararlanarak büyümüştür. Kişi buna karşı borçludur, evlenip kendisi de çocuk yetiştirme ve borcunu ödemekle yükümlüdür. Ayrıca yaşlılığında bakıma ihtiyacı vardır. Bunu yapacak çocukları büyütmesi gerekir. Çocuklar kişinin yaşlılık sigortasıdır. Yoksa onun bakımı insanlara yük olur.
SERBEST CİNSEL İLİŞKİ YASAĞI AİLEYİ KURAR
İnsanları biyolojik yoldan evliliğe zorlamak için serbest cinsi ilişki yasaklanmıştır. Böylece aile kurumunun varlığı korunmuş olur. Aileyi kadın kurar. Erkek kadının finansörüdür, koruyucusudur. Aile kurumunun bozulması durumunda kadın finansörsüz ve koruyucusuz kalır. Serbest cinsi ilişki yasağı kadının haklarını korumak içindir. Cinsi ilişkiden sonra kadın hamile kalabilmekte ve onun hukuku korunamamaktadır.
CİNSEL İLİŞKİ YASAĞI NESEBİ BELİRLER
Serbest cinsel ilişki yasağı, doğabilecek çocuğun hukukunu korur. Babasız çocuğun ve annesinin nafakasını kim karşılayacak, onları kim koruyacak? Onbeş yirmi sene çocuğu tek başına annesi nasıl büyütecek?
CİNSEL İLİŞKİ YASAĞI TÜM CANLILARDA VARDIR
Bunun yanında serbest cinsel ilişki yasağı hem sosyal hem de biyolojiktir. Hayvanlar sadece doğurma devrelerinde cinsel ilişki kurarlar. İnsanlar ise devamlı olarak cinsi arzu duyarlar. Kadının değişik erkeklerle cinsel ilişkiler kurması, biyolojik bozukluklara neden olur. Böyle bir kadının doğuracağı çocuk sağlıksız olacağı gibi çocuk yapılmasa da tedavisi mümkün olmayan bulaşıcı hastalıklara sebep olmaktadır.
ŞERİATTA EVLİ OLMAYANLARA DA SERBEST CİNSEL İLİŞKİ YASAKTIR
Şeriatta evli olsun olmasın herkesin evlilik dışı cinsel ilişki kurması yasaktır. Batı'da zina suçu sadece evlilere ait bir suçtur. İslamiyet'te ise zina hem evli ve hem de bekarlara suçtur. Zina bir kadının mahremiyle veya gizli veya bir doğurma deveresinde kocası dışında bir erkekle cinsel ilişki kurması demekdir.
Mahrem olmayanların açık olarak ve başka erkekle ilişki kurdukdan sonra yeterli (üç aylık) müddet geçdikden sonra kurulmuş cinsel ilişki, zorla yapılmış olsa da evlilik hukukunu doğurur. Zorla kurulan ilişkinin cezası, zina cezası değildir. Bunun cezası tazminattır. Gizli yapılan ilişkinin cezası ise zina cezasıdır.
ZİNANIN CEZASI DAYAKTIR
Zina bir zevkin tatmini için yapılır. Cezası ise eziyettir. Kur'an bunu YÜZ sopa olarak belirlemiştir. Evlenebilenler, evlenirlerse bu ceza uygulanmaz. Zinayı meslek haline getiren zaniyeler köleleştirilir, erkekler ise hadim edilir. Hapsedilen kadınlara sahip çıkan erkek olursa ona verilir. Zaniye kendisine sahip çıkan erkeğe cariye olur. Erkek onunla hem cinsel arzularını tatmin edebilir hem de onu istihdam eder. Harp esiri kadınlar da cariye yapılabilir.
KORUMALARININ TALEBİ İLE KADININ HÜRRİYETİ KISITLANABİLİR
Koruması, kadını koruyamayacak durumuna düşerse korucuyuların talebi ile hürriyeti kısıtlanabilir. Kadın korucuyusunu değiştirmek suretiyle bu kısıtlanmadan kurtulabilir. Ancak hiç bir erkeğin korumasını kabul etmemesi halinde kadının hukuku kısıtlanır. Kısıtlanan kadını koruyucusu te'dip etme hakkına sahiptir. Bu te'dip akıl hastası kısıtlı erkekler için ve çocuklar için de geçerlidir.
NESEB AKRABALARI ARASINDA EVLENME YASAKTIR
Ana babalar ve ana babaların çocukları usul, oğul ve kızlar ile oğul ve kızların kız ve oğulları furudur. Kardeşler, usulun kardeşleri ile kardeşlerin furuu da civar yakrabalardır. Bunlarla evlenmek haramdır. Bunlar erkek veya kadın akraba olabilir. Babadan erkek akrabalar, babaları ile onların erkek kardeşleridir. Bunların oğulları ile onların oğulları tabii veli olurlar. Anadan kadın akrabalar, anaları ile kız kardeşleridir. Onların kızları hıdane hakkına sahiptir.
EVLİLER, EŞLERİNİN NESEB AKRABALARI İLE SİHRİ AKRABA OLUR
Neseb akrabalarında yakınlık doğum sayısı ile belirlenir. Evlilik akdi yapan eşlerin usulleri devamlı sihri akraba olur. Cinsi ilişki kurdukları kimselerin usulu ve furuu devamlı sihri akraba olur. Cinsi ilişkide bulunulan ve nikahlanan kimselerin civar akrabaları geçici sihri akraba olur. Devamlı akrabalar boşanma veya ayrılma olsa da sihri akrabalık devam eder. Geçici akrabalık ise evlilik müddetince devam
eder, ayrılıp iddet bitince akrabalık sona erer.
SÜT AKRABALARI ARASINDA NESEB VE SİHİR İLLETİ VARDIR
Bir çocuğa annesinin sütünden başka kadının sütü verilmemelidir. Çocuk bir başka kadın tarafından büyütülürse o kadın süt annesi olur ve süt emerken evli olduğu erkek de süt babası olur, tüm neseb akrabaları süt akrabaları olur. Evlenmeleri haram kılınmışdır.
Bir kadın bir köleyi aldığında azat edip onunla evlenebilir. Azat etmezse onun akrabası olur ve kadının tüm neseb akrabaları ile geçici akraba olur. Satılırsa akrabalık biter. Azat ederse geçici akrabalık devamlı akrabalığa dönüşür.
Bir erkek bir kadın köle satınalırsa cariyesi olur ve aralarında sihri akrabalık doğar. Azat ettiğinde nikahlı karısı olur. Satarsa boşamış gibi olur. Eğer cariye yapmasa akrabası olur ve bir daha onunla cinsi ilişkide bulunamaz, azat ederse de akrabalık devam eder.
Bir kimse evlat edinmek isterse, aralarında, süt, azatlık veya sihri akrabalık tesis etmesi gerekmektedir. Bunun dışında evlat edinme mümkün değildir.
Evli çiftlerin çocukları olmazsa, erkek başka kadınla evlenerek çocuk sahibi olabilir. Kocanın çocukları kendi çocukları gibidir. Süt vererek daha yakın hale getirebilir. Çocuk erkekten olmuyorsa erkek karısını boşar, usul ve furuu dışında bir akrabasıyla evlendirir. Yeter sayıda çocuk olduktan sonra boşanır ve tekrar evlenebilir. Boşanmasa da o çocuklar kendi çocukları gibi sihri akraba olurlar.
Azat edilenler, azat edenlerin soyuna mensub olup onların akrabalarıdır. Herkesin bir erkek velisi bir de kadın velisi vardır. Muhtaç olması halinde erkek nafaka temineder ve korur. Kadın hizmet edip ona bakar. Bunların izni olmadan hiçbir kimse hacredilemez, akıl hastahanesine konamaz. Yakın velisi izin verse bile uzun velisi sahib çıkarsa yine hacredilemez ve hastahaneye konamaz.
"Kısasta afv hakkı", varis olmayan en yakın erkek akrabaya aittir. Yakınlık derecesi eşit olan reşitlerin en yaşlısı afvetme hakkına sahiptir.
Akrabalıklarda doğan haklar tabii haklardandır ve sözleşmelerden doğan haklardan değildir. Akrabalık hakkından iskat, daha uzak akrabanın açacağı dava ile hakem kararları ile mümkündür. Bunun dışında akrabalık hakkı ve yetkiden kimse kimseyi mahrum edemez.
MİRAS
İslam şeriatında ölüyü defin ve tekfin etme görevi ölünün bucaktaki dini akilesine aittir, terekesinden harcanmaz. Tereke, vasıyet ve borca harcanır. Ölünün mirası siyasi velisi tarafından bölüştürülür. Vergi alınmaz. Kişinin şahsiyeti mirasın taksiminden sonra sona erer.
Kullanma mülkiyeti vasiyete göre bölüştürülür. Vasiyet etmemişse vasiyetten pay almaktan feragat eden en yakını adına vasıyet yapar. İşletme gelirlerinin ancak üçte birini vasıyet yoluyla mirasçılerin dışında bırakabilir. Anne veya babadan sağ olanlar altıda birden hayatlarında yararlanırlar, ölümlerinden sonra ancak istihkaklerını almaya başlayabilirler.
Yararlanma mülkiyetinde ise anne veya baba altıda bir alırlar, vasıyete bir şey ayrılamaz, anne ve babadan biri daha önce ölmüşse onların paylarını vasıyet edebilir. Eşlerin payı altıda birdir. Ancak verilen mehir geri alınmaz, bu mirastaki paylara dönüştürülür. Erkek dörtte bir, kadın sekizde bir alır. Çocukları yoksa bu paylar iki kat olur. Eşler daha önce ölmüşse onların payları mirasçılara kalır. Önce anne babanın payları verilir yahut vasıyeti ifa edilir, sonra eşlerin payı verilir. Kalan mirasçılar arasında bölüştürülür.
Annenin mirasi çocukları arasında eşit olarak paylaşılır. Çocukları varsa torunlarına bir şey verilmez. Babanın mirası çocukları arasında erkeklerin payı, kızların payının iki katı olacak şekilde bölültürülür. Bu erkeğe ailede yüklenen mali yükümlülükten olayıdır. Kadının kişiliği ile ilgili değildir. Öyle olsaydı anne ve anneden kız kardeşlerin de payları az olması gerekirdi. Tek başına kız kalmışsa terekenin en çok yarısını alır. Birden fazla kız kalmışsa en çok terekenin üçde birini alırlar. Oğullara düşen toplam pay kızlara düşenin yarısınden az olmamalıdır.
Çocukları olmayanların mirası anne babaya kalır. Babadan kardeşler anadan kardeşlerin iki katından fazla ise anne altıda bir alır. Yoksa üçte bir, altıda birdir. Anne ve babadan daha önce ölmüşse yerine çocukları kaim olur. Varis oğullardan biri daha önce ölmüşse oğulları yerine geçer. Varis kızlardan biri daha önce ölmüşse çocukları yerini alırlar. Tek çocuğu varsa yarısını alır.
İsteyenler hayatlarında "mufavada ortaklığı"nı kurarlar. Mufavada ortaklığında mallar, koyanlarındır. Sonunda koyduklarını aynen alırlar. Ortaklık esnasında kazanılanlar ortaklarındır. Mufavada ortaklığında kişilerin akrabaları şirketin akrabaları haline gelirler. Bunlar da kadınlar ve erkekler olmak üzere akrabalık ortaklığını oluştururlar. Mufavada ortaklarına karşı eşit olarak sorumlu olurlar. Mufavada şirketinde ana mallara dokunulmaz. İsteyen ana malı alarak her zaman ayrılabilir. Ölüm halinde de baliğ olanlar mirastaki paylarını alarak ayrılabilir, yahut sonuna kadar beklerler. Varislerden biri vasiyetle mufavada ortağı olabilir.
Mufavada ortakları şirketin dışında mal bulunduramaz ve şirketin dışında kazanç sağlayamaz. Şirketin tasfiyesi son ortağın ölümü ile olur. Mirasın bir kısmı kadın akrabalara, bir kısmı erkek akrabalara, bir kısmı da daha önce ölmüş olmakla beraber ayrılmamış ortaklara miras olarak kalır.
KADININ KAMU HAKLARI
Kadın ve erkeğin kişiliği eşittir. Kadının ve erkeğin aile içindeki hizmetleri farklı olduğu için hak ve yetkileri de farklıdır. Kadın doğurma ve büyütme ile yükümlüdür ve ev içindeki velayet hakkı, riyaset hakkı kadına aittir. Ev içindeki eşya üzerinde söz hakkı da kadına ait olup isbat külfeti erkeğe yüklenmiştir. Buna karşılık nafaka temin etmek ve iaşe ile saldırılara karşı koruma görevi ise erkeğindir. Dışarıda velayet hakkı erkeğe aittir.
Kadın hizmetlerini yapabilmesi için ocak içindeki teşkilatlanması yeterlidir. Oysa erkeğin aile içindeki hizmetlerini yapabilmesi için devlete varıncaya kadar organize olması zorunludur. Bundan dolayı devlet erkeklerin organizasyonudur. Bununla beraber kadınlara hizmet için oluşturulan organizasyondur. Kamu hizmetleri yükümlülüğü erkeklerindir. Ancak kadınlar için yapılan bir iş olduğu için kadınların kamu hizmetlerine katılma hakları vardır. Yükümlülükleri yoktur.
Yükümlü olanlara yükümlü olmayanların emretme yetkileri yoktur. Bu sebepledir ki köy, bucak, il, bölge, devlet ve topluluk başkanlıklarına kadınlar gelememektedir. Cuma namazını kıldıramamaktadır. Aşiret başkanlığına gelebilir. Çünkü orada kadınlar da nöbet tutmaktadırlar.
Bunun dışında kadın soruşturma hizmetlerini yapabilmektedir. Hakemlerin huzurundaki şehadetleri erkeklerden farklı değildir. Ancak şehadet hizmetlerini yüklenirken bir erkek yerine iki kadın istenmektedir. Çünkü kadınlar şehadeti edaya yükümlü hale gelmektedir. Biri bulunamazsa diğeri eda etsin anlamındadır. Şehadeti eda ederken kadın ve erkek eşittir. Şehadeti yüklenirken iki kadın bir erkek yerine ikame edilir.
Bunun dışında diğer tüm hizmetleri ifa ederken kadın ve erkek eşittir. Nüfus, ortaklık, işletme ve demirbaş tescillerinde, basın, yayın, taşıma, haberleşme, ambar, kasa, tebliğ araştırma hizmetlerinde, ilmi, dini, mesleki eğitimlerde, planlama, sağlık, bakım işlerinde tescil, tesbit, tahkik ve hakemlik hizmetlerinde kadın erkek eşittir.
İlmi, dini, mesleki ve siyasi dayanışma ortaklıkları kurmada da kadın erkek eşittir. Kredi alma hakkına sahiptir. Burada önemli olan husus kadının nöbetlere katılma yükümlülüğünün olmaması, yani askerlik hizmetini yapmamasıdır. Bir de kadın kamu tazminatlarına katılmamasıdır. Yani diyetlere ve kasamelere katılmamasıdır. Bununla beraber buradaki teminatlardan yararlanmaktadır. Yani iş yapabilmektedir. Dayanışma ortaklıkları oluşturulurken bu hususta dengelenme zorunluluğu vardır.
Kadınlar, eğitimde ve toplantılarda kadın ve erkek birlikte yer alırlar. Toplantılarda kadınlar ve çocuklar da yer alırlar. Kadınlar ayrı oturur, erkekler ayrı oturur, ortalarında çocuklar bulunur. Bir erkek kadınların cemaatlerina katılamaz, kadın ise isterse erkeklerin cemaatine katılabilir.
Erkek birden fazla akdınla evlenebilr. Ancak bu erkeği kusurlu kılar. Bu durumda kadın tüm tazminatı alarak ayrılabilir. Çok kadınla evlenme erkek hakkı değil; kadın hakkıdır. Her kadına koca bulma topluluğun görevidir. Her erkeğe bir kadın bulma görevi yoktur.
KADININ CEZALANDIRILMASI
Bir suçun sabit olması halinde verilecek ceza kadın ve erkek için aynıdır. Hırsızlık suçunda ikisinin kolu kesilir, zinada ikisine sopa atılır. Kısas hükümleri her ikisi için aynıdır. Burada kadın erkek eşittir. Kefaret cezalarında da herhangi bir fark yoktur.
Bunun dışında Kur'an'a göre bir de tazir cezası vardır. Bir çok fiiller vardır ki ceza hukukundaki şartlar tekemmül etmediği için ceza uygulanamaz. Mesela zina cezasının verilebilmesi için erkek uzvun dişi uzvun içine girmesi gerekir. Sevişenlere zina cezası uygulanamaz. Bunlara uygulanacak cezalar ne olacak? Hırsızlıkta kolun kesilmesi ancak nisab miktarı bir mal çalınırsa cezalandırılır. Daha az mal çalınırsa ne olacak?
Yalandan şehadetin cezası vardır ama yeminsiz yalanların cezası yokdur. Durmadan yalan haber üreten bir kimseye, bir yazara ne ceza verilecek? Bunun dışında suç işlenir, mahkemede sübütü için maddi delillere ihtiyaç vardır. Bu temin edilemiyor, kimin yaptığı konusunda da kanaat hasıl olmuşsa nasıl ceza verilecek?
Bir çok yasaklar vardır ki cezaları kefarettir. Kefaret cezaları kişi iradesi ile kendisini cezalandırır. Yapmazsa ne olacak? Hukuki infazlar, rıza ile yapılır. Rıza göstermeyenlere ne gibi muamele yapılacak? İşte birçok fiil ve durumlar vardır ki ceza sistemi ile ceza usulü muhakeme ile tatmin edici sonuç alınmamaktadır. Gerçi buna karşılık diyet ve tazminatlar için ceza usulü muhakeme şartı konmamıştır. Böylece bilhassa akileler aracılığı ile kısmen kişilere iras edilen zararlar giderilebilmektedir. Ancak kamunun mağduriyeti giderilememktedir.
Bu nedenle şeri cezaların yanında tazir cezalarına yer verilmiştir. Şeri cezalar, ancak hakemlerin kararları ile verilmektedir. Tazir cezaları ise başkan tarafından verilmektedir. Tazir cezaları içinde "toplulukla konuşmadan men" cezası vardır. Kimse ile konuşmama cezasını başkan verebilir. İkincisi ise evinde hapsetmedir. Kişi bu süre içinde dışarı çıkamaz. Bazen bu müebbet olabilir. Bu husularda kadın erkek eşittir.
Bunların dışında, başkanın bucak dışına sürme yetkisi vardır. Bu ceza değildir. Maddeten mağdur edilmez. Bu uygulama kadını kötü yollara düğürür. Bu nedenle kadına sürgün cezası uygulanmaz. Tabii ki kendisi her zaman çıkıp gidebilir. Bunu için kadın kendisine bir koruma seçmekle yükümlüdür. Kendisi seçer ve her zaman değiştirebilir. Kadın bu tür tazir suçları işlemesi halinde sürgün yerine kısıtlanır. Velisinin izni olmadan artık hareketler yapamaz. Kısıtlanmamış kadın için sadece evlenirken izin alması gerekir. Ancak koca korumasını kabul ettikten sonra böyle bir izne gerek kalmaz.
Kısıtlanan kadınlara korumaları, nasihat eder, kocalarından geçici olarak ayırabilir. Gerekdiğinde döverek te'dip eder. Kadın korumasını her zaman değiştirebilir. Böylece kadının suç işlemesi önlenmiş olur.
Benzer hükümler, çocuklar, akıl hastaları için de uygulanır. Erkekler için bu tür durumlar ortaya çıktığında başkanlar tarafından sürülürler. Bucak içine giremezler. Girenin kanı heder olur, öldüren sorumlu tutulmaz.
Aile:
Aile anne, baba ve çocuklardan oluşur. Yaşlı baba, anne ile anne anne de aile içine girer. Bedenen kendilerine bakamayacak kadar kimsesiz yakınlar da ailede yer alır. Mezun olmayan köleler de ailenin fertleridir. Konuklar ailenin geçici fertleridir. Normal aile en az üç, en çok 10 kişiden oluşur, daha az veya fazla da olsa yine aile hükmündedir.
Ocak:
Nufusu 30 ile 300 arasında olan yaklaşık on aileden oluşan toplulukdur. Komşulara bir ocak teşkil etmeleri, bir mescit ittihaz etmeleri, kendilerine bir başkan intihap etmeleri ve burada beş vakit kılmaları farzdır.
Bucak:
Yedi yaşını dolduran hereks kendine bir ilmi müşavir seçmekle mükellefdir. Küçükse babası seçer. En az 200 kişinin kendisini ilmi müşavir yapdığı kimse ilmi müşavir olur. En az beş ilmi müşavir birleşerek kendilerine ittifakla bir cuma imamını nasbetmekle mükellefdirler. Bunlar kendilerini müşavir yapanların sakin oldukları yerlerin ortalarında bir mescit yeri seçerler. Mescidin çevresinde kendilerine evler yapıp oraya hicret ederek merkez ocağı oluşturular. Bu ocak, bucağın merkez ocağıdır. Bu mescide bu ocağa, o bucağın sakinleri serbest girip çıkarlar. Bu mescitte bucak halkı haftada bir toplanıp cuma namazını ifa eder.
Köy-Mahalle:
Başkan bucağın kapsadığı yerleriköy-mahallelere ayırır. Bir bucağın nufusu 300'den az olmamalı ve 1000'den fazla olmamalı, yaklaşık on aşiret, yüz aileden oluşmalıdır. Başkan buralara komutanlar tayin eder. Onbeş yaşından büyük her erkek bu komutanlardan birini kendisine komutan yapar. Kendi mahallesinin komutanını seçemez. Komutan oradaki kişilerin %5'ini kendi akilesine alamadıysa o komutan değiştirilir.
Akile:
Başkan ilmi ve siyasi müşavirlere birer defter verir. Yedi yaşını bitiren herkes ilmi divanlardan birine yazılmak zorundadır. Onbeş yaşını bitiren herkes siyasi emirlerin divanlarından birine yazılmak zorundadır. Aynı divanda yazılanlar bir akile teşkil ederler. Birinin iras ettiği zararı aralarında bölüşerek taksitle öderler.
Topluluk Hukuku:
Toplulukla ilgili hükümler ilmi şura tarafından ittifakla konur. Şura aslında ittifak eder, amelin şeklinde ihtilaf ederse başkana tabi olurlar. Bu husularda başkan istişare eder ve kararını o mecliste verir. İttifak kararları ittifakla, istişari kararlar istişare ile değişir.
Şahsi Hukuk:
İkili ilişkilerle ilgili hükümler için akile velileri ortak sözleşmeler hazırlarlar. Kim hangi akileye girmişse ikili ilişkilerde ortak sözleşme hükümleri geçerli olur. Herkes ancak kendi sözleşmesinde yazılı olanlarla ilzam olunabilir. İsbat külfeti kime ait değilde onun sözleşme hükümleri geçerlidir. Özel sözleşme varsa toplu sözleşme hükümlerinden önce uygulanır.
İcma:
Bucağın ilmi şurası tarafından ittifakla alınıp başkan tarafından ilan edilen bir karara bir yıl içinde kimse itiraz etmezse bucağın icmaı haline gelmir. Onun değişmesi için de aynı bucağın icmaı gerekir.
Ahlaki ve mesleki akileler:
Bucakta ilmi akileler aynı zamanda ahlaki aklilerdir. Siyasi akileler aynı zamanda mesleki akilelerdir. İnsan doğduğu tarihden itibaren dini ehliyet kazanır. On yaşında da mesleki ehliyet kazanır. Bucak içinde %5'ini bulmak şartı ile bucak içinde ayrı olarak ilmi ve mesleki akileler kurulabilir.
Ehliyet ve sorumluluklar:
Bir kimse bilgisizlikten bir zarar verise ilmi, beceriksizlikten zarar verirse mesleki, ihmalden zarar verirse ahlaki akile ve kasden zarar iras ederse siyasi akile tazmin eder.