Erbakan’a göre Adil Ekonomik Düzen’de VERGİ
ERBAKAN HAFTALARI ve “ERBAKAN’I ANMAK, ANLAMAK VE ERBAKAN GİBİ YAPMAK” vesilesiyle; “İSLAM EKONOMİSİ ÇERÇEVESİNDE NECMETTİN ERBAKAN’IN ADİL DÜZEN SÖYLEMİ” (İrfan Ersin ve Cengizhan Yıldırım’ın çalışması) akademik çalışmasını değerlendirmeye devam ediyoruz… Çalışma “NECMETTİN ERBAKAN’IN EKONOMİK SÖYLEM VE UYGULAMALARI” adlı “YÜKSEK LİSANS TEZİ”nden türetilmiş. Bugün de “ERBAKAN’A GÖRE ADİL EKONOMİK DÜZEN’DE VERGİ” konusu üzerinde duralım...
Erbakan’a göre Adil Düzen'de devlet, vergiyi üretime yaptığı katkı ve kendi hizmetlerinden dolayı alacaktır. Ona göre, hâlihazır faizci kapitalist nizamda devlet haksız olarak vatandaşı ezmektedir. Gelişmeyi önlemekte, gelir dağılımlarını bozmakta, sömürmekte ve zulüm yapmaktadır. Bu münasebetle çeşitli isimler altında icat edilmiş bulunan bütün vergiler, fonlar ve kesintiler tamamen haksızdır ve hepsinin lağvedilmesi gerekir (Erbakan 1991).
Erbakan VERGİ ESASLARI ile ilgili olarak bu kısımda devletin vergi almasına hak kazandığı durumları izah etmeye çalışmaktadır. O, vergi esaslarına geçmeden önce devletin nasıl gelir elde edeceği üzerine bir açıklama getirmektedir. Bu açıklama hem gelir ile ilgili hem de Adil Ekonomik Düzen’in genel yapısını teşkil eden ortaklık ile ilgilidir. Nitekim Adil Ekonomik Düzen, Arif Ersoy’a göre, bir ORTAKLIK EKONOMİSİ’dir (Ersoy 2011) ve ortaklardan bir tanesi de devlettir.
Erbakan’a göre, üretim için beş faktör bir araya gelir: Devlet, tesis sahibi, işçi sendikası ve yönetici kadro. Bu üretim faktörleri üretime yaptıkları katkı nispetinde üretimden pay alacaktır. Erbakan bunu şöyle açıklamaktadır: “Diyelim ki bir müteşebbis ekonomik bir faaliyet yapacak ve mesela motor üretecek, bunun için önce umum müdür, teknik müdür, mali, ticari ve idari müdürler ve yardımcılarından müteşekkil bir yönetim kadrosu teşkil etmiştir. Bu kadro belli kapasitede üretim yapabilecek komple bir işletmeyi yönetebilecek kabiliyettedir. Bu kabiliyetleri mensup oldukları meslek kuruluşları "Teminatlı Ehliyet"i ile bellidir ve kadro mensup oldukları ahlaki topluluğun verdiği "Teminatlı Tezkiye" ile de tezkiye edilmiş dürüst bir kadrodur. Ülkenin belli bir bölgesinde kurulması teşvik edilmiş ve kurulmuş bir motor üretim tesisinin "Tesis Sahipleri"yle görüşmüşlerdir. Bu tesis sahipleri diyelim ki bir şirkettir ve bu yönetici kadroyla tesislerinin çalıştırılmasını uygun görmüşlerdir ve buna razı olmuşlardır. Böylece bir masanın etrafında yönetici kadro ve tesis sahipleri temsilcileri oturdular. Üretim için işçi lazım, diyelim ki, bir işçi sendikası temsilcisi de biz şu kimselerden müteşekkil bir işçi kadrosuyla bu tesisin bütün işçilik hizmetlerini yapmaya hazırız dedi. Böylece işçi temsilcisi de masaya oturdu, üretim için hammadde lazım, bir şirket de biz de bu fabrikanın ihtiyacı olan bütün hammaddeleri vermeyi kabul ediyoruz, dedi. O da masaya oturdu. Böylece masada 4 temsilci oldu: Yönetici kadro, tesis, işçi ve hammadde. Bunlar bu imkânlarla üretim yapabilirler mi? Hayır. Çünkü tesisin çalışıp motor üretebilmesi için bunlardan başka ayrıca işletmenin elektrik, su, nakliyat, yeminli muhasebeci, yeminli ambarcı, iletişim ve ulaşım imkânları, yol, sağlık, eğitim, güvenlik vs. gibi çeşitli genel hizmetlere ihtiyacı vardır. İşte herhangi bir üretimde diğer 4 unsur bir araya geldiği zaman bu 5. unsuru da devlet temin etmekte yani genel hizmetleri yaparak üretime katkıda bulunmaktadır. Böylece devlet de 5. ortak olarak masaya oturmaktadır. O da kendi hizmetleriyle üretime katkıda bulunmakta ve dolayısıyla üretimden pay almaya hak kazanmaktadır”. Erbakan’a göre devlet, bu esaslar üzerine payını alacaktır. Yani üretim üzerinden hakkını alacaktır (Erbakan 1991). Adil Ekonomik Düzen’in bir ortaklık ekonomisi olduğu düşüncesi bu örnekle kendini gösterir.
Erbakan’a göre, Adil Ekonomik Düzen’de VERGİLENDİRME İLE İLGİLİ ESASLAR 7 temel esas üzerine kuruludur. Bunlar verginin sadece “Devlet Hizmeti Karşılığı Olması Prensibi”, “Tek Vergi Prensibi”, verginin yani devletin payının “Üretim Cinsinden Verilmesi Prensibi”, “Gelirden Vergi Alınmaması Prensibi”, “Ödenen Vergi Miktarı ve Devlet Hizmetlerinden Yararlanmada Öncelik”, “Verginin Beyana Göre Olması” ve “Üretimden Alınacak Pay Anayasa ile Belirlenir” ilkesi olarak sıralanmaktadır (Erbakan 2010).
Burada en önemli mesele vergilendirmenin üretim üzerinden yapılmasıdır. Üretim varsa vergiyi alma hakkı vardır. Keyfi veya tüketim üzerinden vergi alma söz konusu değildir.