30.05.2011
Seçime giderken; ‘devlet ve düzen, anayasa ve hukuk, işsizlik ve ekonomi, ahlâk ve eğitim, aile ve genel sosyal durum nicedir, nasıldır, ne âlemdedir’ diye sorsam…
Ne cevap verirsiniz?
Efendim…
‘Hepsi de iyidir’ mi dersiniz?
Yoksa…
‘Hepsinde de çok önemli sorunlarımız var, hattâ bazısı hepten sorunlu’ mu dersiniz?
Ya da…
Bu gibi vesilelerle hep hatırlattığımız üzere; ‘hayatımızın dinî, ilmî, iktisadî ve siyasî her alanında “Sosyal Tufan” seviyesinde sorunlar içinde debelenip duruyoruz’ mu dersiniz?..
‘Kişi ve aile, ocak ve bucak, il ve ilçe, topyekün “devlet ve düzen” olarak adeta bir keşmekeş içinde yaşıyoruz, krizlerden başımızı kaldıramıyoruz’ mu dersiniz?..
‘Bütün bunlar bir kenara; devlet olalı aradan nice yıllar, nice on yıllar geçti, seksen kusur yıl geçti, maalesef henüz doğru dürüst bir “anayasamız” bile yok; bundan sonra bir anayasamız olacaksa veya olacağını vaat edenler varsa da, onun da nasıl olacağı belli değil; velhasıl “zalim düzen” içinde debelenip duruyoruz’ mu dersiniz?..
Böyle diyorsanız, bizim gibi bu “tesbit ve teşhisleri” yapabiliyorsanız, bunu açıkça ve cesaretle ifade ve itiraf edebiliyorsanız; size “tedavi, çare ve çözümler” önerebiliriz…
Bilenler bizi biliyor, bizim biricik tedavi reçetelerimiz bellidir; bilmeyenlere de bilenler bildirmek mükellefiyetinde: Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI ve ADİL DÜZEN DÜNYA MEDENİYETİ…
Yukarıda anlattıklarımızda anlaştıysak, bundan sonrasında bazı detaylara girebiliriz… Devlet ve düzen, anayasa ve hukuk başta olmak üzere bazı derin meseleleri irdeleyebiliriz… “Adil Düzen”de devletin temel işlevleri nasıldır, bu önemli mesele üzerinde durabiliriz…
İnsan, ortak sorun ve ihtiyaçlarını karşılamak için teşkilatlanma zorunda olan bir canlıdır. Devlet, sosyal teşkilatlanmanın en gelişmiş ve en kapsamlı kurumudur. Devlet sınırları belli bir toprak parçası olan ülkede ilmî, kültürel ve ahlâkî, iktisadî ve siyasî olarak teşkilatlanmış ulusun ortak gücü olan egemenliği temsil eden bir kurumdur. Devletin sahibi millettir, halktır. Devletin varlık nedeni, ülkeyi dış saldırılardan korumak, ülke içinde iç güvenliği hukukun üstünlüğünü sağlamakla temin etmek, serbest sözleşmelerden doğan hakları korumak, nimet-külfet paylaşımında adaleti tesis etmek ve alt yapı hizmetlerini yerine getirmektir. Üç tip devlet vardır.
Birinci tür devlet “Hizmetkâr Devlet”tir. “Adil (Ekonomik) Düzen”de hizmetkâr devlet millete hizmet eder, sorunları çözer, yardım ve dayanışma zemini hazırlar. Ülkeyi dış saldırılara karşı korur. Ülke içinde hukukun üstünlüğünü sağlayarak nimet-külfet paylaşımında adaleti tesis eder. Zenginlerden alır, yoksullara dağıtır. Sosyal hayatta iyilik ve güzellikte, doğruda ve faydalı mal ve hizmet üretiminde yardımlaşma ve dayanışmaya ortam hazırlar. Bu tür devlet dayatmacı (ceberut) değildir. Devlet “Kerim Devlet”tir. Yoksulun ve kimsesizin yanında, haksızlık yapanların karşısındadır. Milletimizin ortak dünya görüşü ve değer ölçülerini ifade eden “Millî Görüş”ün” öngördüğü devlet “Hizmetkâr Devlet”tir.
İkici tür devlet baskı ve dayatmacı “Ceberut Devlet”tir. Bu devlet teşkilatlanmış bir zümre veya grubun devletidir, halka değil de sadece bu grup ve zümreye hizmet eder. KİT’leri zor ve baskıyla yönetir. Bu tür devletler “Sosyalist ve Faşist Devletler”dir.
Üçüncü tür devlet de zenginlere ve rantiyecilere hizmet eden, halkın değil de onların dediğini yapan “Kapitalist Devlet”tir. Özgürlükçü görünür ama adil değildir; çünkü halktan alır, zenginlere, kapitalistlere, sermayedarlara aktarır. “Bekçi Devlet” diye de bilinen bu devlet iktisadî tekel konumunda olanların servet ve menfaatlerini korur, halkın değil...
Bitmedi, devamı var…