Erbakan; “İsrail-İran savaşı, asıl hedef Türkiye”-4
-Erbakan Hoca uyarmıştı: “İsrail İran'la savaşacak ama asıl hedef Türkiye'dir.”-
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam...
Sadakat mi, Geçİcİ Bİr Ateşkes mİ?
Elbette pakt sonsuza kadar sürmedi. II. Dünya Savaşı’nın getirdiği sarsıntılar, ardından gelen Soğuk Savaş dengeleri, bu birlikteliği gölgede bıraktı. Irak’ın iç karışıklıkları, İran’daki devrim, Afganistan’daki istikrarsızlık derken Sadabat ruhu zamanla unutturuldu. Bölge de belki de Mısır’ın Osmanlı elinden kopartılmasından beri yaşanan “POST MODERN -HAÇLI- İSRAİL SEFERİ” başlıca sorunların kaynağı idi.
Ama geriye kalan bir ders olmalıdır: Ortak coğrafya, ortak kader demektir.
Coğrafya Kaderse Barış da Seçimdir
“Coğrafya kaderdir” sözü, pasif bir teslimiyet çağrısı değildir. Aksine, bu kaderi birlikte yönetebilme, bölgesel iş birliğiyle onu barışa dönüştürme fırsatıdır. Sadabat Paktı da bunun bir örneğiydi. Bugün hâlâ o dört ülke coğrafi olarak birbirine komşu. Bugün hâlâ aynı sınırlar, aynı dağlar, aynı halklar var. Değişen tek şey, o birlik ruhunun eksikliği.
***
Türkİye ve İran “200 Yıllık Modern Haçlı Seferİ”
Tekrar hatırlayalım ve hatırlatalım; ne demiştik: “Bugün hâlâ aynı sınırlar, aynı dağlar, aynı halklar var. Değişen tek şey, o birlik ruhunun eksikliği.”
Önceki bölümde Sadabat Paktı’nı anlatırken bu cümleyle bitirmiştim. Ama ne zaman bu cümleyi tekrar okusam, kalbimde koca bir tarih açılıyor. Çünkü Ortadoğu’nun başına gelenler bir anda olmadı. Coğrafyamızın kaderi, yüzyıllardır emperyal planlarla şekillendiriliyor ve ne yazık ki, bizler zaman zaman bu oyunun figüranı olduk.
Mısır: İşgalin Başladığı Yer
1800’lerin ortasında Mısır, Osmanlı’ya bağlı ama yarı bağımsız bir eyaletti. Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla birlikte Mısır, İngiltere ve Fransa'nın gözünde paha biçilmez bir jeopolitik nokta haline geldi. 1882’de İngiltere Mısır’ı işgal etti. Bu sadece Mısır’ın değil, tüm Ortadoğu’nun kaderinin değiştiği andı. Çünkü Batı artık açıkça bölgeye yerleşiyordu.
Paylaşımın Kanlı Haritası
I. Dünya Savaşı patladığında Osmanlı Devleti hâlâ Ortadoğu’nun çoğunu yönetiyordu. Ama savaşın sonunda Sykes-Picot Anlaşması ile İngiltere ve Fransa, Ortadoğu'yu cetvelle bölüştü. Irak, Filistin, Ürdün İngiltere’ye; Suriye ve Lübnan Fransa’ya kaldı. Osmanlı yıkıldı, halklar parçalandı. Ne sınırlar halkların iradesine göre çizildi, ne de kimseye “ne istiyorsunuz” diye soruldu.
İşte tam da bu yüzden “coğrafya kaderdir.” Çünkü bu coğrafyada doğmak demek, bazen sizin adınıza başkalarının karar vermesi demektir.
İsrail: Haritanın En Sert Darbesi
1948’de Filistin topraklarında İsrail devleti kurulduğunda, bu sadece bir devletin doğuşu değil, milyonlarca Filistinlinin yurdundan edilmesi anlamına geliyordu.
1948, 1967, 1973 savaşları...
Her defasında harita biraz daha değişti. Ama dikkat edin: Aynı dağlar, aynı halklar orada duruyordu. Değişen şey yine siyasetti, yine sınırlar, yine emperyal çıkar hesaplarıydı.
Irak ve Afganistan: Emperyalizmin Modern Savaşları
21. yüzyıla geldiğimizde sahneye artık başka bir aktör çıktı: Amerikan (ABD) emperyalizmi. 2003’te Irak’ı “kitle imha silahı var” yalanıyla işgal eden ABD, ülkeyi paramparça etti. Mezhepçilik körüklendi, etnik ayrılıklar derinleşti, bir ülke devlet olmaktan çıktı. Afganistan ise 2001’de “terörle savaş” bahanesiyle işgal edildi. 20 yıl boyunca işgal edildi, sonra bir günde terk edildi. Geriye yıkılmış şehirler, parçalanmış bir toplum ve daha da büyümüş bir kriz kaldı.
(Devamı var; “Sadabat Ruhu Neden Gerekliydi?”)