Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-37
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Sadece bucak topluluğunda değil her toplulukta, ocaklarda da her gün yeni sorunlar çıkar ve yeni çözümler gerekir. İnsanla hayvan arasındaki fark budur. İnsan evrim yapan varlık olarak yaratılmıştır. Canlılarda türden türe evrim olmuş, canlılarda yenilik yapılması gerektiğinde melekler onların genetiğinde DNA’ları değiştirdiler ve yeni canlıları meydana getirdiler, böylece canlıların bugünkü evrimi meydana geldi. Yalnız ılık sularda yaşayacak şekilde yaratılan ilk canlılar bugün karalara çıkmış, kutuplarda bile hayat sürer olmuşlardır. İnsan en son ve en çok evrimleşmiş bir varlık olarak yaratıldı. Biyolojik evrim durdu. Onun yerine ‘sosyal evrim’ başladı. Çıplak olarak yaratılan insan bugün Ay’a gidecek kadar evrimleşmiştir. İşte bu evrime ulaşması her gün yeniliklerle karşılaşması demektir. Yani insan hayatında her gün evrimleşme var, yeni sorunlar var, bu sorunların çözümü vardır.
“Yes’eluneke / Senden sual ederler.” (Maide 4) Sual etmek, sorunlar karşısında kalmak anlamındadır. Lisanı hâl ile sual ediyorlar manası da çıkar.
Bu durumda şöyle bir varsayıma gidilebilir. Emir ve nehiyler, yasaklar ve vecibeler icma yoluyla tespit edilir. Emir ve nehiyle yönetimin zorlama yetkisi vardır. Yasakların cezaları vardır. Emirleri yapmayanların da yaptırımları vardır. Helal ve haramın yaptırımları yoktur. Ancak haramları yargı korumaz. Bir bucakta yasak olanı yapanların hukukunu yönetim korumaz. Mesela yasak yerde park edilen bir arabayı herkes -yalnız yönetim değil herkes- alır ve başka yere koyabilir. Araba sahibi bunu yapanı dava edemez. Haram yere konan arabanın sadece yerini değiştirme hakkınız vardır. Keffaret cezaları da vardır. Yani bir kimse kırmızı ışıkta geçerse cezasını kendi isteği ile götürüp trafik vakfına verir.
***
“Mâzâ / Nedir bu?” (Maide 4; nedir bu, onlara ne helal edilmiştir?)
Burada “onlar” dendiği zaman bucak halkı demek olur. İnsanlara değil, yalnız müminlere değil, tüm bucak halkına ne helal edilmiştir? Onu soruyorlar.
Burada bir husus önemlidir. “Ne haram edildi” denmiyor da “ne helal edildi” deniyor. Yani yukarıda haramlar sayılmıştı. Haram aylarında, haram zamanlarda asıl olan haramdır. Helaller sayılmıştır, haramlar sayılmamıştır. Oysa diğer yerlerde ve diğer zamanlarda ise her şey helaldir. Orada da haramlar sayılmıştır. Onun için burada bize haram aylarda veya haram yerlerde ne helal edilmiştir diye soruyorlar. “Za”nın manası da budur. İsm-i işarettir. Bu helal olanları göster anlamındadır. Yani sorulmuş olan fiil değil helal olan varlıktır.
Burada başka bir husus daha ortaya çıkmaktadır. Yiyeceklerde beslenme zinciri olduğu, midelerimiz öyle yaratıldığı için bize her şey haramdır. Ancak bize uygun besinler helal edilmiştir. Demek ki hayatta bir şey yaparken asıl olan ibahadır, mübahlıktır. Eğer haramlığa delil bulamazsak onu helal sayarız. Oysa besinlerde, kıyasen giyimlerde ise asıl olanı haram kabul ederiz. Hazreti Muhammed aleyhisselam “helal delilledir, haram delilledir” diyor. Bu genel kuraldır. Usule ait olduğu için de bizi bağlar.
Ne var ki bu genel ifadenin teferruatına indiğimizde bu ayetten çıkardığımız kural vardır. Her helal ve haramda delil aramamız gerekir. Bulamazsak haram aylarda, haram yerlerde, yiyeceklerde ve giyeceklerde asıl olanı haram kabul ederiz. Delil bulamadığımız için onu haram sayarız. Diğer zamanlarda ve diğer yerlerde ise diğer işleri helal sayarız.
***
“Ühille lehüm / onlara ne helal edildi?” (Maide 4)
Surede “akitleri yerine getirin” dendikten sonra, “size memelilerden geviş getirenler helal edildi” denmiştir. Yani her türlü akit yapılmasının da meşru olduğunu ifade etmiştir. Serbest sözleşme ilkesi getirilmiştir. Sözleşmeleri ve helalleri koruma görevini müminlere vermiştir. Bundan önceki ayette ise haramlardan bahsedilmiştir. Şimdi de haramlar içinde helallerden bahsetmektedir. Helalin genel kuralı getirilmiştir.
Kendilerine helal edilenleri soruyorlar. (Devamı var)