‘Erbakan Olsa Yumruğunu Masaya Vururdu’-7
‘Erbakan; “İsrail-İran savaşı, asıl hedef Türkiye”-24’ ana başlıklı yani -Erbakan Hoca uyarmıştı: “İsrail İran'la savaşacak ama asıl hedef Türkiye'dir.”- içerikli tam 24 adet köşe yazımızdan sonra; ‘Bosna-Gazze Mukayesesi’ ve ‘Erbakan-Erdoğan Mukayesesi’ yani ‘Türkiye’nin bu konulardaki davranışları’ içerikli yazılarımızla devam edelim…
Temmuz ayındayız; “20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı” Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan sayesinde 51 yıl önce yapılabilmiş ve soykırım sona ermişti…
Erbakan Hocanın masaya nasıl yumruk vurduğunu önceki yazımızda yazdık…
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
***
Türkİye’nİn Bosna-Hersek Polİtİkası (1992-1995)
Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye, Bosna-Hersek’te yaşanan çatışmaları yakından takip etmiş ve dönemin iktidarları her ne kadar İslami bir ideolojiye dayanmıyor olsalar da Bosnalı Müslümanlara yönelik çok boyutlu destek politikaları geliştirmiştir. Türkiye, Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri olmuş ve bu tanıma 6 Nisan 1992 tarihinde resmen duyurulmuştur¹. Aynı tarihte Ankara’da Bosna-Hersek Büyükelçiliği açılmış, dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin liderliğinde diplomatik girişimler Birleşmiş Milletler ve NATO nezdinde sürdürülmüştür².
Bosna’daki Müslüman nüfusa yönelik destek yalnızca diplomatik düzeyde kalmamış, uluslararası silah ambargosuna rağmen çeşitli kanallardan Bosnalı direnişçilere silah ve mühimmat aktarımı sağlanmıştır³. Bu durum dönemin Batılı kaynaklarına ve bazı deklasifiye edilmiş CIA belgelerine de yansımıştır⁴. 1994-1995 yıllarında özel harekât kökenli bazı Türk güvenlik personelinin Bosna’da eğitmen olarak görev aldığına dair kayıtlar bulunmaktadır⁵.
Türkiye’nin insani yardım politikası da dikkat çekicidir. Türk Kızılay’ı, 1992-1995 yılları arasında yaklaşık 200.000 ton insani yardım malzemesini bölgeye sevk etmiş, ayrıca Millî Görüş Teşkilatları başta olmak üzere birçok vakıf, dernek ve cemaatin öncülüğünde toplanan yardımlar Bosna’ya ulaştırılmıştır⁶. Çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan yaklaşık 20.000 Bosnalı mülteci, İstanbul, Ankara ve Bursa gibi şehirlerde barındırılmıştır⁷. Bu insani, diplomatik ve lojistik destek politikaları dönemin yönetimlerinin resmi ideolojilerinde İslamcılık vurgusu olmamasına rağmen hayata geçirilmiştir.
Türkiye’nİn 2023-2025 Gazze Polİtİkası
Gazze Şeridi, 7 Ekim 2023 sonrası İsrail’in kapsamlı saldırılarına sahne olmuş on binlerce Filistinli hayatını kaybetmiş ve kayıpların sayısı da halen artmaktadır. Ölümlerin yaklaşık yüzde 56’sı kadın ve çocuklardan oluşmakta, bu oran tipik savaş senaryolarındaki sivil zayiat oranının yaklaşık iki katına tekabül etmektedir⁸. Gazze’deki soykırım nitelikli bu saldırılar karşısında Türkiye’nin tutumu İslamcılık vurgusu güçlü bir yönetim altında olmasına rağmen Bosna örneğine kıyasla sınırlı kalmıştır.
Resmî düzeyde Türkiye, Birleşmiş Milletler ve uluslararası forumlarda kınama kararları aldırmak, ateşkes çağrısı yapmak gibi diplomatik girişimlerde bulunmuştur. Ancak İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkilerde köklü bir kopuş yaşanmamıştır. Resmî veriler, Türkiye’nin 2023 yılında İsrail ile ticaret hacminin yaklaşık 7 milyar dolar seviyesinde olduğunu göstermektedir⁹. Bu ticaretin 2024 yılı başlarına kadar devam ettiği, kısıtlayıcı tedbirlerin ise ancak kamuoyu baskısı sonucunda ve sınırlı şekilde uygulandığı görülmektedir¹⁰.
Askeri veya lojistik destek açısından da Türkiye’nin somut bir adım attığına dair kamuoyuna yansıyan bir veri bulunmamaktadır. Buna karşın Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporları Türkiye’nin savunma sanayii alanında İsrail ile belirli teknoloji paylaşım kanallarını uzun süre koruduğunu göstermektedir¹¹. İnsani yardım tarafında ise AFAD ve Türk Kızılayı’nın kısıtlı sayıda gıda ve ilaç gönderileri dışında Gazze’ye yönelik geniş ölçekli bir hava, kara veya deniz koridoru uygulaması hayata geçirilmemiştir¹².
(Devamı var; Karşılaştırmalı Değerlendirme ve Sonuç)