‘Adil Düzen uygulanabilir mi’ sorusuna cevap-3
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Meseleye nereden bakıyorsunuz? Önceki yazımızda Hz. Ebu Bekir ve Ebu Cehil mukayesesini yaparken yazdıklarımıza istinaden bu soruyu soruyoruz…
Eğer dönemin süper güçlerinin Kisra’nın (Sâsânî Hükümdarı Hüsrev) veya Roma’nın sarayından bakıyorsanız durum başkadır; Medine’de yaşayan on binden biraz fazla insana tarafından bakıyorsanız durum başarısız gibidir. Veya padişah hırkası giyiyorsanız durum farklıdır. Lakin eğer Medine’de Medine Sözleşmesi/Anayasası ile inşa edilen İslam’ı (İslam Düzenini, Kur’an Nizamını) bir proje olarak anlayıp ona inanan Hz. Ebu Bekir gibi özümsediniz ve onun gözünden bakıyorsanız o zaman başarılı mıdır?
İşte ikisi arasındaki fark bu kadar nettir.
“Adil Düzen uygulanamaz” diyen akademisyenler ve benzerlerinin; neleri nasıl tevil ettiklerini, milyonlarca gencin İslam inancına olan bakış açılarını uygulama ile kıran sözde inananların yaptıkları ile nasıl savrulduklarını biz soralım bakalım: Mutlu musunuz?
Tevil edilen birçok meselelerin en sonunda ve özellikle günümüzde ülkede yaşattıkları apaçık ortadadır. Alternatif bir sistem ortaya koymalarını 1993 yılından beri bekliyoruz...
Buyurun, toplayın bütün bilge iktisatçılarınızı, ben de size bir üçüncü nesil hem genel “Adil Düzen” hem de özel olarak akademik seviyede “Adil Ekonomik Düzen” bilen bir iktisatçı çıkartayım, CANLI YAYINDA konuşalım; önce siz ilk taşı atın…
Adil Düzen’e Karşı Yazılan Yazılara ve Raporlara Gelince
Millî Gazete Yazarı Siyami Akyel arkadaşımız 04.08.2025 tarihinde “‘Adil Düzen’ uygulanabilir mi?” başlıklı yazısını yazmış ve konu yeniden gündeme gelmiş oldu…
Yıl 1993… 14 akademisyen her hafta toplanıyor ve “Erbakan’ı Adil Düzen’den Vazgeçirme Raporları!” raporları yazıyorlar; bu raporlar elimize geçtiğinde bu köşede bu başlık altında 12.07.2014 tarihinde yani tam 11 yıl önce gerekli yazıyı yazdım; gelecek yazımızda orada yazdıklarımı tekrar hatırlatacağım. Bugün yazacaklarım girizgâh olsun.
Bizi o günün egemen güçlerinin imkanları ile karşısına alıp karşı çıkanların elinde, Osmanlı padişahlarının, ilmiyesinin bile elinde olmadığı kadar imkân üniversite, maddi imkân mevcuttur. Halen bekliyoruz. Prof. Dr. Necmettin Erbakan vefat etti. Son konferanslarında ve özellikle partinin büyük kongrelerinde dahi her yerde “Adil Düzen” yazdığını her halde görmüştür herkes. Peki, genel olarak Adil Düzen’i ve özel olarak Adil Ekonomik Düzen’i benimseyip anlayan ve dünyaya anlatan Prof. Dr. Necmettin Erbakan söz konusu bu akademisyen hocalardan daha mı kapasitesizdi. Avrupa standartlarında motor profesörü idi. Millî Görüş gibi Avrupa’dan Kırgızistan’a ve Orta Asya ülkelerine kadar teşkilat kuran ve on bir ayda beş benzemez sekiz İslam ülkesine D-8 kurduran Başbakan Necmettin Erbakan anlamadan, kavramadan mı inandı? Kaldı ki siz de onu ikna için toplatıldınız, Adil Düzen’e karşı raporlar yazdırıldınız; başarılı olabildiniz mi, vazgeçirebildiniz mi?!. Hayır, asla başarılı olamadınız. Erbakan Hoca Mekke’den baktı, Medine’yi hayal etti, inandı ve inandığı gibi yaşamaya çalıştı. Milyonlarca insan da onun vefatında şahit olarak cenazesine koştu.
Gelelim akademik büyük ulema heyetine... Hepsi beşerî olarak değer verdiğimiz insanlardır. Bir kısmı vefat ettiler. Adil Düzen Çalışanları olarak bizler Güneş’i sağ elimize Ay’ı sol elimize koysanız davamızdan vazgeçmeyen bir imanın mensuplarıyız…
Sizi toplayan gücün arkasındaki güç sizden ne bekliyordu? Durun ben söyleyeyim. Zira o raporlar, o metinler eğer bir proje hazırlamak için olsaydı; bizi ve özellikle Merhum Süleyman Karagülle’yi de Adil Düzen’i sizin tezlerinize veya anti tezlerinize karşı savunması için davet etmeniz gerekmez miydi? Neden gizli toplandınız? Neden yazdıklarınızı hala açıklamıyorsunuz? Tevafuken raporlar elimizde. Sitemim sonrasında toplantı tutanaklarınız bize verildi. Raporlar elimizde. Süleyman Karagülle hocam ile kitap seviyesinde reddiyelerimizi de yazdık; artık onların gün yüzüne çıkma zamanı geldi…
(Devamı var)