Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-10
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin Cihat Fetvasının Değerlendirilmesi
Söz konusu fetvanın genel bir değerlendirmesi ile devam ediyoruz…
Bu fetva veya bildirinin muhataplarını ikiye ayırabiliriz.
Birincisi genel olarak bütün dünyadaki Müslüman fertler.
İkincisi ve özel olarak da halkı Müslüman İslam devletleri.
MÜSLÜMAN FERTLER NE YAPMALI?
Bildiri yani fetva binlerce masum Müslümanın canice soykırıma tabi tutulduğu ve yüz binlerce sivil Müslümanın açlıktan ölme tehlikesinin bulunduğu bir durumda tek tek her Müslüman bireye, zulme maruz kalan kardeşlerine ellerindeki imkân nispetinde yardım etmeleri çağrısında bulunuyor.
Silahla yardım etme imkânı olanı silahla, parayla yardım etme imkânı olanı parayla, lobi faaliyetleriyle yardım etme imkânı olanı onunla, bunların hiçbirini yapamayanları da en azından çeşitli eylem ve etkinliklerle bu zulmü durdurmaya yönelik cihat etmeye çağırıyor.
Konu buraya gelmişken ‘cihad’ kelimesi yani kavramını da değerlendirelim.
‘Cihad’ kelimesi ‘gayret etmek, mücadele vermek’ anlamında olup hem Kur’an’da hem de hadislerde, başta kişinin nefsiyle/egosuyla mücadelesi olmak üzere zulmün her çeşidine karşı direnmek üzere yaptığı her türlü eylemi kapsayacak şekilde kullanılmıştır.
Gerektiğinde düşmanla silahlı mücadele etmek de pekâlâ “cihad” kavramı içindedir.
İslam dini/düzeni savaşı değil barışı önceler.
Ancak karşınızda size her türlü zulmü reva gören bir düşman varsa, ona karşı nefsi müdafaa hakkı olarak silahlı mücadele vermek, insan fıtratının gereğidir ve her onurlu insanın yapması gereken şeydir.
İşte bundan dolayı Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin Cihat Fetvası veya bildirisi Müslümanların onurunun ayaklar altına alındığı bir dünyada her Müslüman bireye onuruna ve izzetine sahip çıkması gerektiğini hatırlatmakta, yüz binlerce masum kardeşi için elinden gelen imkânları sonuna kadar kullanmaya çağırmaktadır.
Elbette bunu yaparken her Müslüman birey eline tabancasını veya herhangi bir silahını alsın gidip İsrail ile savaşsın şeklinde anlamamak icap eder. Zira İsrail Siyonist ve terörist de olsa neticede ağır silahları olan ve arkasında dünyanın en büyük güçlerinin olduğu bir devlettir. Onunla askerî açıdan savaşmak, fertlerin değil devletlerin ya da çok güçlü kuruluşların yapacağı bir iştir. Bundan dolayı da fetvanın bireylere yönelik kısmını her Müslümana gerektiğinde silahla cihat etme vazifesini hatırlatmaya ve cihat şuurunu diri tutmasını sağlamaya matuf bir açıklama olarak değerlendirmek gerekir.
MÜSLÜMAN DEVLETLER NE YAPMALI?
Bu fetva bildirisinde Müslüman devletlere yönelik şu çağrı yapılıyor: “Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerin devlet adamları! Gazze’de on binlerce masum Müslüman hunharca şehit edilmişken ve yüz binlercesi açlıktan ölmek üzereyken neden bir şeyler yap(a)mıyorsunuz? İslam ümmetinin bu hâline çare üretecek olan sizlersiniz. En kısa zamanda Birleşik İslam Ordusu’nu kurmaya çalışmalısınız. Bu hem dinî hem insanî hem de tarihî bir sorumluluktur.”
İslam ülkelerinin başındaki yöneticilere bakıldığında, onların çoğunun Batılı devletlerden bağımsız kararlar alamadıkları ortadadır. Ancak bu fetva bildirisi ile ulema en azından kendi sorumluluğunu yerine getirmiş ve ümerayı inisiyatif almaya çağırmıştır. Ümera taifesi hakkında iyimser olamasak da önemli sayıdaki ulema zümresinin böyle bir bildiri yayımlama cesaretini gösterebilmiş olması bir nebze de olsa ümmete ümit vermiştir.
Bu fetva, sadece fetvaya imza atan ilim adamlarının değil, dünyadaki vicdan sahibi tüm Müslüman ilim adamlarının; hatta dini ve ırkı ne olursa olsun tüm vicdanlı insanların vicdanlarının onaylayacağı bir fetva ve insani bir çağrıdır.