Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-7
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Gazze ve hicret” ile devam edeceğiz dedik, bundan önceki yazımızın en sonunda; ‘Gazze ve Filistin’ konusunun önemine binaen günlerdir yazmaya devam ediyoruz…
“Savaş mı, hicret mi?” başlıklı yazıdan söz etmiştik öncelikle, birinci yazımızda; ‘Gazze ve Filistin’ konusuna bu açıdan da bakılması gerektiğini hatırlatarak… …
“İlk kurtarılması gereken: Mekke, Medine, Kudüs ya da...!” başlıklı yazıdaki uyarılar da öylesine önemliydi ki; o uyarları da özetlemiş olduk…
“Gazze ve hicret” başlıklı yazı da aynı günlerde yazıldı ve sıra onun değerlendirmesine geldi; bu vesileyle bir kere daha bu köşede “İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke” ana başlıklı tam 55 (evet, yazı ile tam ‘ellibeş’ adet) köşe yazısını burada yazdığımı hatırlatarak devam edeceğiz ki meramımız daha iyi anlaşılabilsin…
Evet, hem ‘Gazze’ hem ‘Gazze ve hicret’ hem de ‘Mekke, Medine, Kudüs (ve İstanbul)’ meseleleri çok önemli ama; bütün dünyanın Siyonist Yahudilerce oluşturulan ‘Gizli Dünya Devleti’ tarafından işgal edilmesi ve buna bağlı/bağımlı olarak sekiz milyar insanın ‘Sosyal Tufan’ seviyesinde yaşadığı sorunlar bence hepsinden daha önemli…
‘Önemine binaen’ de meseleye işte bu geniş boyutları ile bakmamız gerekmekte…
Bugünkü konu ile ilgili yedinci yazımıza yukarıdaki girizgâh ile başlamış olduk…
“Gazze ve hicret” yazısında da hatırlatılanlar da çok önemli; onlarla devam…
“Geçtiğimiz cumartesi günü (5 Nisan), sabah namazından hemen sonra, hepsi de İslâm coğrafyasıyla sıkı münasebet içinde bulunan kıymetli insanlarla bir istişare halkasındaydık. Temel müzakere konumuz, Gazze’nin bugün geldiği durumdu. Herkes kendi durduğu yerden baktığı için, meseleye farklı açılımlar getirdi. Zihinlerde konuyu çok yönlü olarak netleştirmek adına, işaret edilen temel noktaları -bir diyalog akışı içinde- aktarmak istiyorum:
- Gazze’deki insanları başka bir coğrafyaya taşımayı artık konuşmamız gerekiyor. İslâm dünyasının gözleri önünde bir halk yok ediliyor. Toprak mı önemlidir, yoksa insan mı? Elbette insan daha önemlidir. Madem bu insanların öldürülmesine Müslümanlar engel olamıyor, bari kapılar açılsın. Bunun gündeme taşınması lazım.
- Fakat “Gazze’nin boşaltılması” zaten şu anda İsrail ve ABD yönetiminin temel önceliği. Dolayısıyla, böyle bir plana Müslümanlar olarak onay verdiğimizde, Siyonistlerin tezlerine doğrudan destek sağlamış oluruz. Onlar zaten Gazze’yi tahliye etmek ve orada İsrail’le iltisaklı bir yönetim kurmak istiyor. Ayrıca tahliye de çözüm olmayacaktır. Bakın mesela İsrail sadece Gazze’ye saldırmıyor, Batı Şeria ve diğer Filistin bölgelerinde de işgal ağır biçimde devam ediyor.
- Gazze’deki insanların artık dayanacak gücü kalmadı. Müslümanlar hem yaşananları seyrediyor hem de oradaki mazlumlara “Çok güzel direniyorsunuz! Hepimize örnek oluyorsunuz” vb. şeklinde sadece sözle sözde “destek” veriyor. Ancak bu insanlara artık somut bir çözüm sunmamız gerekiyor. Anlaşılıyor ki, İslâm ülkeleri üstüne düşeni yapmadı ve yapmayacak. Bir halkın yok edilmesini izliyoruz.
- Yaşanan süreçte temel problemlerden biri, Arap dünyasının tavrı. Filistin’e komşu ülkeler, Filistinlileri kesinlikle topraklarına kabul etmek istemiyor. Bugün kapılar açılsa dahi, Mısır ve Ürdün, katı bir şekilde Filistinlileri almaya karşı. Şu halde bu insanların nereye gidebileceğini de düşünmek lazım. Pratikte, Gazze’yi boşaltsak mesela, Filistinliler nereye gidebilecekler?
- İslâm dünyasının farklı ülkeleri, belli kotalarla bu insanları “mülteci” olarak kabul edebilir. Hem böylece Gazze’deki kıyım ve katliam sona erer hem de Müslümanlar arasındaki kardeşlik vazifesi yerine getirilmiş olur. Türkiye, Endonezya, Balkan ülkeleri, Cezayir… Akla gelen birçok alternatif var. Gazzeliler buralarda “hicret” mantığıyla hayatlarına devam ederler.”
(Devamı var)