‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 5
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Bu yazı serimizde ‘sosyal tufanlara sebebiyet veren’ çağımızın en büyük musibeti ‘faiz sistemi’ üzerinde duruyor, ‘çare ve çözüm olan selem sistemini’ anlatıyoruz…
Önceki yazımızın en sonunda ne demiş nerede kalmıştık, hatırlayalım: “Selem sistemi sayesinde dengeli üretiyor yani piyasayı karşılayacak şekilde üretiyorsunuz. Selem varsa seleme göre üretirsiniz demektir, hemen hemen hiç zararınız olmayacak demektir. Böylece ne yapmış olacaksınız? Üretim ile talep arası bir dengeyi kurmuş olacaksınız. ‘Selam Sistemi’ dediğimiz şey işte budur, böyle bir şeydir.”
İşte bütün bunları yapacak olan böyle bir topluluk gerekiyor…
Biz bunu 1967’den beri kurduğumuz kooperatiflerde yapmaya çalıştığımız gibi; halen de İzmir, İstanbul ve Yalova kooperatiflerimizde yapmaya gayret ediyoruz, kooperatif içerisinde yani kendi topluluğumuzda üyelerimiz arasında uyguluyoruz…
Önceki yazılarda sözünü ettiğimiz Kur’an’da tam sayfa olan tek ayet -yani Bakara Suresinin 282’inci ayeti- hem baştan sona hem de özellikle ilgili bölümlerini dikkatle okuyup anlamamız ve sistemimizi ona göre kurmamız gerekmektedir…
***
İlgili ayet ‘ya eyyühellezine amenu’ diyor; ‘ya eyyuhellezine amenu’ dendiği zaman zaten ‘birbirlerini eman/güven altına almış topluluk’ demektir. Yani Hazreti Peygamber ve ashabının ‘Medine Sözleşmesi/Anayasası’ ile kurduğu ‘Medine toplumu’ gibi bir topluluk.
İşte böyle bir toplulukta kendi aramızda borçlandığımız zaman demek istiyor…
‘İza’ kelimesi gelince bu gelecek zamanla ilgili olduğu için mutlaka borçlanacak manasına geliyor, tefaul babından geliyor. Biz bunu Araplarla konuştuk; bu diyorlar iki kişinin birbirine borçlanması demektir. Tefaul babı gelmiş ‘iza tedayentüm’ diyor…
Mesela, ‘müfaale’ babından gelse ben sadece bir kişi ile karşılıklı borç ilişkisine giriyorum… Ama tefaul babı getirdiğiniz zaman ne oluyor?
Biz bir şey yapıyoruz ama herkes birbirine karşı o olaydan dolayı borçlu, senet kimin eline geçerse sahibi o yani bir nevi takım oyunu gibi düşüneceksiniz…
O kelimenin kullanıldığı bab bu şekilde ‘iza tedayentüm’ dediği zaman bu borçlanma çok kişi arasında olacak, ‘-tüm’ dediği zaman da bunu kamu üstlenecek demektir, grup kefaletinde ve toplum kefaletinde çıkacak demektir… ‘Bi deynin’ diyor; borç bir tane…
***
Bir senet düşünün, içinde borç yazıyor. 100 kilo buğday yazıyor veya bir buzdolabı yazıyor veya bir araba yazıyor. Bu senet bir tane, üzerinde de vade yazıyor, şu tarihte teslim edilecek diyor. Nerede teslim edilecek? Şu ambarda veya şu depoda teslim edilecek diyor. Sonunda ödemesi yapılmıştır diyor. Ödeme olmadığı zaman teminatlarını gösteriyor senette.
Netice itibariyle senet ‘mal karşılığı senet’ oluyor.
Diyelim ki o gün gitti, ambarda onu bulamadığı zaman, teminatlara el konularak bu karşılanıyor, sistem böyle… Selem demek toplumun ekonomisinin düzenlenmesi demektir... Ekonominin üretim-tüketim her tarafıyla tamamen organize olması anlamına da geliyor...
İşte, Kur'an'ın veya İslam hukukunun -hangisini derseniz deyin- faize karşı geliştirmiş olduğu alternatif bir sistemdir ve birincisi budur.
İkinci olarak burada çıkaracağımız diğer bir sonuç şudur.
Şimdi o anayasa kitabını yazanlar var ya; burada önemli bir husus var! Dikkat ederseniz ‘senet’ var, ‘selam senedi’ diyor o ayet. İşte noterde yazacaksın, şunu yazacaksın, böyle yazacaksın, kefili şu olacak, velisi bu olacak, rehini bu olacak falan. Hepsini söylüyor. Söylüyor, sonra da bitiriyor. ‘Ufak olsun büyük olsun yazın’ diyor. İki kişi değil; topluluk, cemaat. Yani topluluk içinde dolaşacak o senetler. Bir kere mal belli. Bakın, senette mal belli. Biliyorsunuz, bugünkü senetlerde mal belli değildir! Oysa selem sisteminde karşılığı bellidir.
(Önemli bir merhaleye geldik; kaldığımız yerden devam edeceğiz…)