10.06.2011
Seçime giderken sosyo-ekonomik durumu özetlemeye ve karar vermede seçmenlere yardımcı olmaya çalışıyoruz... Hükümet edenlerin kendi teşbihleriyle söylersek; ‘çıraklık’ ve ‘kalfalık’ dönemlerinde yaptıklarını yazıyor, ‘ustalık’ dönemlerinde de yapmaları gerekenleri çözümleriyle hatırlatıyoruz... Yapılması gerekenleri yaparlarsa yaparlar; yapmaz veya yapamazlarsa, elbette her zaman olduğu gibi tarih aynen tekerrür eder, yapamayanlar gider, onların yerine yapabilecekler gelir... Bu tesbitten sonra esasa ve meselenin özüne gelelim...
AK Parti iktidarları ve hükümetleri çıraklık ile kalfalık dönemlerinde devleti borçlandırarak ve seksen yıllık varlıkları ucuza satarak ülkeyi şimdilik yaşatıyor...
Türkiye’nin şimdiye kadar çözülemeyen ve acilen çözülmesi gereken sorunlar vardır: 1- Dış ve iç borçlar... 2- İşsizlik, istihdam ve değerlendirilemeyen âtıl kapasite... 3- Köylerin boşalması, tarım ve hayvancılığın çökmesi... 4- Yargının çalışmaması, adalet mekanizmasının çökmesi, kanunların yetersizliği... 5- Millî medyanın olmaması, görsel ve yazılı medyanın yani basının dışa bağımlı olması... 6- Terör, PKK, Kürt meselesi ve bu konularda yapılması gerekenler… 7- Anayasa meselesi bütün sorunların anasıdır denebilir ve seçimden hemen sonra bir gün bile geciktirilmemelidir… 8- Sosyal sorunlara da sebebiyet veren “gelir dağılımındaki adaletsizlik” gibi diğer önemli daha nice sorunlar…
Seçim sonrasında yani önümüzdeki dönemde iktidara gelecek parti/ler bu sorunları çözer/ler/se dünyanın en başarılı iktidarları olacak, aynı zamanda bütün dünyaya da bu çözümleri ile örnek olacaklardır... Bu sorunları çözemezlerse, Türkiye devlet olarak çöküp gider, iktidar partileri de Osmanlı son döneminin meşrutiyet partileri gibi olup giderler...
Bu genel ve özet tesbitten sonra, önceki yazımda kaldığım yerden devam ediyorum...
Hükümetin yürürlükteki “üçkâğıt ekonomisi” uygulamasını anlatıyordum..
Özetlersem, hükümet iç ve dış sermayedarlara toplam 114 milyar dolar rant sunarken, halk açısından ülkede mevcut “gelir dağılımındaki adaletsizlik” daha da artmış ve bu durum 2011 yılı başındaki anketlerin tamamına da açıkça yansımıştır. Bu anketlerde “işsizlik”ten sonraki ikinci şikâyet konusu “gelir dağılımındaki adaletsizlik”tir...
Ülke sermayesinin büyük çoğunluğunu ele geçirmiş olan malum kurum ve kuruluşlar ile onların yerli işbirlikçileri, ellerindeki millî olmayan her türlü medya gücü yoluyla mevcut “faizli zulüm düzeni”nin sürdürülmesi için her türlü etkileşimi ve propagandayı yapmaya devam ediyorlar… Mevcut zalim düzene ve bu düzeni yürütenlere methiyeler düzdüklerinden, vatandaş kendi kendine hep “madem her şey bu kadar güzelse, neden ben her yıl daha da fakir oluyorum ve geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamıyorum” sorusunu sorarak feryat ediyor... Yeri gelmişken şu gerçeği bir kere daha ifade edelim; bu korkunç üç kâğıt oyununu “MİLLÎ GÖRÜŞ”ten başkası bozamaz... Yerli ve yabancı sermayedarların yukarda izah ettiğimiz “faiz” sömürüsünden ve “borsa” oyunlarından elde ettikleri toplam rant 60 artı 54 eşittir 114 milyar dolar (yani 175 milyar TL) olup, bu paranın ne korkunç bir miktar olduğunu ifade edebilmek için şu hususu belirtelim: Bu parayla yaklaşık 100 adet boğaz köprüsü veya 40 adet 150 bin nüfuslu şehir yeniden yapılabilmektedir!!!
FAİZ MUSİBETİ çok önemlidir: 2003-2009 yılları arasındaki 7 yılda rantiyeye ödenen faiz miktarı teşvikler dahil 532 milyar liradır. Sadece 2009 yılında rantiyeye yapılan faiz ve teşvik ödemesi 88 milyar olup, cumhuriyet döneminde satılan mülklerin toplam değerinden daha fazladır. Bu 88 milyarın ne korkunç ve önemli bir miktar olduğunun daha iyi anlaşılması için şu izahatı yapmakta fayda olduğuna inanıyorum: 2011 yılı bütçesinde toplam yatırım için konan miktar 21 milyar lira… Hükümetin sık sık övündüğü duble yollar için 2009’da ödediği yaklaşık 2.5 milyar lira… Sosyal yardımlaşma eliyle yapılan odun, kömür, yiyecek, giyecek, hasta bakımı, ilköğretimdeki çocuklara ödeme, ilaç, soba ve buzdolabı için 4 milyar lira… Tarım ve hayvancılığa ödenen ise 5 milyar lira...
(Bitmedi, mevcut “zalim düzen”deki “istikrarlı” zulüm ve sömürülerin devamı var…)