Her şey yeni/den başlıyor…
Reşat Nuri EROL
Günler geçiyor, zaman su gibi akıyor.. Önümüzdeki hafta başında seçimin üzerinden bir ay geçmiş olacak.. Seçim öncesinde, “Seçime giderken devlet ve düzen” (3 yazı) ve “Seçime giderken sosyo-ekonomik durum” (7 yazı) başlıkları altında, bizce gerekli olan uyarıları yaptık.. Seçimden hemen sonra, “Seçim bitti, hiçbir şey bitmedi!” başlıklı yazımızda (17.06.2011), “… her şey seçim öncesinde olduğu üzere aynen devam ediyor; yine “klasik, kanıksanmış ve çözümlenmemiş sorunlarımızla” baş başa kaldık!” dedik…
Sonra.. “…bugünden itibaren -elbette her zaman olduğu üzere “çözümlerimizi” de içeren değerlendirmelerimizle birlikte- “klasik ve kemikleşmiş sorunlarımızı” kaldığımız yerden yazmaya başlayalım” dedik ve on günden beri “sekiz ana sorunumuzu kısa çözümleriyle birlikte” yazdık.. “Sekiz Ana Sorunu” tekrar hatırlayalım: 1- İşsizlik, 2- Borçlar, 3- Çöken Tarım (ve Hayvancılık), 4- Karşılıksız Faizli Kağıt Para, 5- Çöken Yargı, Hukuk, Anayasa ve Yönetim, 6- Şike, Mafya ve Terör (PKK ve Kürt Sorunu), 7- Basın-Yayın, Millî Olmayan Medya, 8- Ve Müdahaleler, Müdahaleler… (1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat 1997 müdahaleleri ve “diğerleri”…) Ayrıca bu sorunlara bağlı ve bağımlı diğer sorunlar… [“Diğer sorunlar” demişken meraklılara not: “100 SORUN-100 ÇÖZÜM” çalışmamızda bu sorunların isimleri, detayları, teşhisleri ve tedavileri/çözümleri vardır.]”
Meclis yemin etmeyen milletvekillerinin gölgesinde toplandı, yeminler edildi, Meclis Başkanı seçildi, Başbakan 61. Hükümet listesini Cumhurbaşkanı’na sundu ve onayını aldı… Şimdi “yeni hükümetin yeni programı” Meclis’te okunup güvenoyu alacak; hayırlı olsun...
Şimdi bugünkü yazımın başına dönelim; her şeyden önce 3 yazıyla “Seçime giderken devlet ve düzen” demiş, ilk yazıda (30.05.2011) şunları hatırlatmıştık: “Seçime giderken; ‘Devlet ve düzen, anayasa ve hukuk, işsizlik ve ekonomi, ahlâk ve eğitim, aile ve genel sosyal durum nicedir, nasıldır, ne âlemdedir?’ diye sorsam… Ne cevap verirsiniz? Bu gibi vesilelerle hep hatırlattığımız üzere; ‘Hayatımızın dinî, ilmî, iktisadî ve siyasî her alanında “Sosyal Tufan” seviyesinde sorunlar içinde debelenip duruyoruz!’ mu dersiniz?../ ‘Kişi ve aile, ocak ve bucak, il ve ilçe, topyekün “devlet ve düzen” olarak adeta bir keşmekeş içinde yaşıyoruz, krizlerden başımızı kaldıramıyoruz..’ mu dersiniz?../ ‘Bütün bunlar bir kenara; devlet olalı aradan nice yıllar, nice on yıllar geçti, seksen kusur yıl geçti, maalesef henüz doğru dürüst bir “anayasamız” bile yok; bundan sonra bir anayasamız olacaksa veya olacağını vaat edenler varsa da, onun da nasıl olacağı belli değil; velhasıl “zalim düzen” içinde debelenip duruyoruz..’ mu dersiniz?../ Böyle diyorsanız, bizim gibi bu “tesbit ve teşhisleri” yapabiliyorsanız, bunu açıkça ve cesaretle ifade ve itiraf edebiliyorsanız; size “tedavi, çare ve çözümler” önerebiliriz…/ Bizim biricik tedavi reçetelerimiz bellidir: Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI ve ADİL DÜZEN DÜNYA MEDENİYETİ…/ Yukarıda anlattıklarımızda anlaştıysak, bundan sonrasında bazı detaylara girebiliriz.. Devlet ve düzen, anayasa ve hukuk başta olmak üzere bazı derin meseleleri irdeleyebiliriz.. “Adil Düzen”de devletin temel işlevleri nasıldır, bu önemli mesele üzerinde durabiliriz…”
Bugün, aynı paraleldeki bir başlık (Yeni hükümet, Yeni Türkiye…) ve yazıdaki (Hüseyin Gülerce, 08.06.2011) ifadeler dikkatimi çekti: “AK Parti'nin, üçüncü iktidar dönemi için, Sayın Başbakan, "ustalık dönemimiz olacak" demişti. Ustalık döneminin, kalfalık ve çıraklıktan çok farklı olması gerekir. Bu farkın ne olacağını, yeni dönemde değişimin yönünü, hepimiz merak ediyoruz. Üstelik bu dönem için seçmen, yüzde 50'lik oy oranı ile kuvvetli bir destek verdi. Bu desteği Sayın Erdoğan'ın nasıl okuduğunu da merak ediyoruz...” Malum olduğu üzere Cemaat, Zaman gazetesi ve yazarları, AK Parti’nin en büyük destekçileri.. ‘Biz’ ve ‘onlar’ sürekli uyarılar yapıyor/uz.. Sayın Başbakan, bakanlar ve tüm danışmanların, “ustalık” döneminde bu uyarıları dikkate alıp almayacaklarını hep beraber göreceğiz.. Doğrusu, Hüseyin Gülerce gibi “ustalık” dönemini biz de merak ediyoruz…