AKP “fecr-i kazib” mi?-2
Reşat Nuri EROL
17.7.2011
Bugün yazdıklarımın daha iyi anlaşılması için dünkü yazımın okunması faydalıdır.
Bugüne “Fecr-i Kazib”i tanımlayarak başlayalım: Güneş doğarken meydana gelen aydınlanma olayına “fecr” denir. Bu fecr doğrudan gerçekleşmez. Önce kısa süreli bir aydınlanma olur, sonra tekrar kararma olur ve arkasından “gerçek fecr” meydana gelir. Bu gerçek fecre “fecr-i sadık” (doğru fecr) denir. Gerçek fecrden önce meydana gelen kısa süreli fecre ise “fecr-i kazib” (yani “yalancı fecr”) denir.
AK Parti kuruluşundan itibaren girdiği her üç seçimi de oyunu artırarak kazandı...
AK Parti bu üçüncü ve bana/bize göre de sonuncu iktidarında neler yapacak?..
Soru/n: “Faizli Düzen” ilk iki dönemde var gücüyle devam etti, faizli bankalar en çok kâr eden kurumlar oldu. Son dönemde de “Faizli Düzen” aynen devam mı edecek? Cevap: Elbette devam edecek. Çünkü ne AK Parti ne de muhalefetteki başka parti “Faizsiz Düzen” nasıl kurulur, “Faizsiz Banka” nasıl çalıştırılır, bilmiyor ve gerçekleşebileceğini “hayal” bile edemiyor; “hayal” bile edemeyeceği şeyi nasıl yapacak, nasıl gerçekleştirecek?
Soru/n: AK Parti Avrupa’nın en büyük “adalet saraylarını” inşa etti, hakim ve savcı sayısını artıracağını söylüyor. Böylece yıllarca süren mahkemeleri sona erdirebilecek mi? Adaleti kısa sürede sağlayacak bir “sistemi” getirebilecek mi? Cevap: Devasabüyüklükte, Avrupa veya dünyanın en büyük “adalet saraylarının” yapılıyor olması, “adalet”in iyi sağlandığını değil, kötü sağlandığını gösterir. AK Parti çözümü “hakimlik sistemi” içinde aradıkça asla ve asla çözüme ulaşamayacaktır. Çözüm “hakemlik sistemi” olmalıdır.
Soru/n: Çoğunluk demokrasisi devam mı edecek? Cevap: Ne AKP’nin ne diğer partilerin ne de bütün dünyanın aklına başka türlü bir “demokrasi” gelmiyor ki? Bir grubun diğer grubu kendi istediği gibi, diğer grubun istemediği gibi yaşamaya zorladığı “çoğunluk demokrasisi” dışında bir demokrasi akıllarına bile gelmez, hayal bile edemezler; “hayal” bile edemeyecekleri “demokrasi”yi nasıl getirecekler. Çoğunluk demokrasisinde herkesin hedefi ezici çoğunluk içinde olup diğer tarafı ezmek değil midir?
Soru/n: AK Parti “adil bir anayasa” yapabilecek mi? Cevap: İnsan aklı her zaman en iyiyi bildiğini zanneder. Bu nedenle ‘ölüm kötüdür’ der, idam cezasını kaldırır; ‘boşanma kötüdür’ der, boşanmayı zorlaştırır! İnsan böyle düşünerek “anayasa” yaparsa korkunç bir yanılgı içinde “en berbat anayasayı ve devlet düzenini” getirir. Allah insan için en iyi olanı bilendir. Bu nedenle eğer anayasa Kur’an’dan elde edilen delillerle yapılmazsa, “şimdiki anayasadan bile çok daha berbat bir anayasa” ile karşı karşıya kalırız.
Soru/n: Ekonomik göstergelerin iyi olduğu söyleniyor. Bu dönemde de ekonomi iyi mi olacak? Cevap: Ekonomik göstergelerin iyi olması ekonominin iyi olduğunu göstermez. Çünkü sanal bir birim olan “karşılıksız para”ya, yani “dolar”a endekslenmiş “ekonomik göstergeler” sadece göstergedir, “reel” değildir. Finans ekonomisi, reel ekonomi diye ikiye ayrılmış ekonomi saçmadır, “faiz düzeni”dir, “zulüm düzeni”dir. “Faizsiz Ekonomi”nin gelmesinin tek yolu Kur’an’dan delillendirilmiş “ekonomik düzen”in gelmesidir. Ancak maalesef ne AK Parti ne de Meclis’teki başka bir parti bunu “hayal” bile edemedikleri gibi, bunu yıllardan beri anlatan Adil Düzencilerle “hayalciler” diye dalga geçmektedirler!!!
Bütün insanlar, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bütün dünya dört gözle “Adil (Ekonomik) Düzen”i bekliyor; büyük çoğunluğu adını bilmiyor ama bekledikleri bu. Refah içinde yaşadıkları düşünülen ekonomik endeksleri yüksek ülkeler bile, dört gözle “Adil (Ekonomik) Düzen”i bekliyor. Çünkü o endeksler ortalamadır. Endeks ne kadar yüksekse, az sayıda çok “zengin” vardır, çok sayıda “fakir” vardır. O çok sayıdaki “fakir” her gün korku içindedir, açlık ve sefalet korkusu yaşamaktadır. Bu nedenle o endeksleri yüksek ülkelerin bu fakir halkları da dört gözle “Adil Düzen”i beklemektedir. AKP’nin bu son gelişi “fecr-i sadık” değil, “fecr-i kazib”dir. “Adil (Ekonomik) Düzen” geldiği zaman “fecr-i sadık” doğacak, “hak” gelecek, “adalet” gelecek, “zulüm/ler” sona erecektir. (Teşekkürler Lütfi!)