Tehlikeler ve yapılması gerekenler
Temeli sağlamlaştırmadan binanın üzerine kat çıkarsanız o bina çöker. İktidar partisi, temelini sağlamlaştırmadan ülkenin yapısını yani binasını yükseltiyor. Temeli sağlamlaştırmadan, asıl yapılması gerekenleri yapmadan, bugün ‘büyüyoruz, gelişiyoruz, kalkınıyoruz, bölgesel güç oluyoruz, dünya ülkeleri arasında şu sıraya yükseliyoruz’ söylemleriyle anlatılanları yapmak demek, ülkenin çökmesi ve devletin yıkılması demektir. Büyük tehlike budur! Biz mevcut iktidar veya herhangi bir başka iktidarın başarısını kıskanmıyoruz; bilakis, gerçekten bir başarıları varsa, seviniyoruz. Keşke sözünü ettikleri gibi başarılı olsalar, olabilseler. Ama bu düzen, bu sistem, bu gidişat, bu anlayış ve bu uygulamalarla başarılı olmaları mümkün değildir. Dikkatli ve samimi okuyucularımız çok iyi bilirler, bunun sebeplerini ve gerekçelerini bu köşede çok yazdık, her ortamda açıkça söyleyip anlattık; bundan sonra da yazmaya ve anlatmaya devam edeceğiz... Biz iktidarın bundan sonra başarısızlığa uğramasından korkuyoruz. Bu ülke, bu devlet, bu hükümet, bu halk sadece onların değil bizim de ülkemiz, devletimiz, hükümetimiz, halkımız… Bu “uyarılarımızı” bunun için yapıyor, “çare ve çözüm önerilerimizi” bunun için sunuyoruz; bunu kırk yıldan beri yaptık: Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz… Tehlikeleri yazan çok, kendince “tesbit yapıp teşhis koyan” çok ama bizim dışımızda “sistem ve düzen” olarak “tedavi reçetesi sunan, çare ve çözüm” getiren maalesef yok…
***
Tehlikeleri bertaraf ve köklü çözümler için yapılması gerekenler nelerdir?
Terör musibeti başta olmak üzere, her türlü tehlikeleri bertaraf etmek için her şeyden önce mülki taksimat “Adil Düzen”e göre düzenlemelidir. Türkiye ülke olarak 12 bölgeye ayrılmalıdır. Her bölge 10’a yakın illere ayrılmalıdır. Bir ilin nüfusu 300 binden az ve 1 milyondan fazla olmamalıdır. İller 10’a yakın ilçeye ayrılmalıdır. Bir ilçenin nüfusu 30 binden az ve 100 binden fazla olmamalıdır. İlçeler 10’a yakın bucaklara ayrılmalıdır. Bir bucağın nüfusu 3 binden az ve 10 binden fazla olmamalıdır. Her bucak 10’a yakın semtlere ayrılmalıdır. Bir semtin nüfusu 300 kişiden az, 1000 kişiden çok olmamalıdır. Her semt 10 ocağa ayrılmalı ve her ocağın nüfusu 30 ile 100 kişi arasında olmalıdır. Her ocak yaklaşık on aileden oluşmalıdır. Mesela, 15-20 milyonluk İstanbul ile 150 binlik Hakkari veya benzeri küçük iller, aynı statüde il olur mu?! Olmaz, olamaz; nitekim olmuyor.
İl, bucak ve ocak bağımsız olmalı, kendi iç işlerinde serbest olmalıdır. Bölge, ilçe ve semt ise bağımlı olmalı ve merkezden yönetilmelidir. Bölge merkezlerinde başka bölge halklarından oluşmuş ordular bulunmalıdır. 12 bölgede 12 ordu oluşturulmalıdır. Devlet başkanı asker kökenli olmalı, ordular doğrudan devlet başkanına bağlanmalı, sivil yönetim askerlere karışmamalı, askerler de sivil yönetime kesinlikle müdahale etmemelidir. Asker kökenli devlet başkanı da sivil yönetime karışmamalı, sadece sivil-asker arasında denge unsuru olmalıdır. Ordunun bütçesi bağımsız olmalıdır.
Mevcut yargılama sisteminde usul değişikliği yapılmalıdır. Hakimler soruşturma yapmamalı, kararlar da vermemelidir. Soruşturmalar yeminli polis tarafından yapılmalı, onların şehadetine mahkeme uymalıdır. Hükümler de tarafların seçtiği “hakemler” ve onların seçtiği “baş hakem” tarafından yürütülmelidir. Hakimlere yargılamayı yürütme görevi verilmelidir; geçici olarak onaylama yetkisi de verilebilir. Defalarca yazdık, bir kere daha hatırlatıyoruz; ülkemizdeki yargı sistemi tamamen çökmüş durumdadır; binalar ve dünya çapındaki büyüklük övünmeleri ile yapılan “Adliye Sarayları” ile adalet sağlanmaz: Adaleti sadece ve sadece “sistem değişikliği” yani “hakemlik sistemi” ve “Adil Düzen” ile gerçekleştirebilirsiniz.
Sadece bu üç alandaki değişim bile, ülkemizdeki “terör musibeti” başta olmak üzere, pek çok tehlikelerin giderilmesi ve var olan sistemin olumlu yönde düzeltilip düzenlenmesi yönünde çok şeyi değiştirecektir. Bundan sonraki yazımızda, medyadan ekonomiye kadar değişik alanlarda yapılması gereken beş düzenleme üzerinde duracağız…