02.07.2011
Bir taraftan Meclis açıldı/açılıyor ama kimileri “yemin” etmiyor, kimileri Meclis’i “boykot” ediyor; diğer taraftan başbakan ve 24 bakandan oluşan 61. Hükümet kuruluyor… Önce Meclis Başkanı seçilecek… Sonra?!. Sonrasıyla ilgili yazacağım çok şey var ama…
Yeni hükümette yeni bakanlıklar olacak; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Avrupa Birliği Bakanı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanı, Ekonomi Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Gıda, Gümrük ve Ticaret Bakanı, Kalkınma Bakanı ile Tarım ve Hayvancılık Bakanı; bir de icracı bakanlıklara üçlü kararnameyle atanacak “bakan yardımcıları” da ilk kez görev yapacak…
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de “ana sorunlar” ve o sorunlara bağlı/bağımlı diğer sorunlar “çözümsüz” olarak var olmaya devam ediyor… “Tarım ve Hayvancılık” alanlarında da çözümlenmemiş, bu arada giderek artan sorunlar var… Bir zamanlar “tarım ve hayvancılıkta kendine yeten” sayılı birkaç dünya ülkelerinden biriyken, şimdi bunları ve kurbanlıklarımızı bile ithal eder hâle geldik/getirildik!!! Bugünkü yazımızda, önce bu sorunların “tesbit ve teşhisi” üzerinde, sonra “çare ve çözümleri” üzerinde duralım…
***
Sanayinin gelişmesi, teknolojinin sağladığı imkânlar, kentlerdeki refah köylerdeki insanlarımızı tarlaları bıraktırıp kentlere taşıdı. Başlangıçta bu göçlerin yararı oldu, böylece sanayileşme ve kentleşme başladı. Sonunda köyler boşaldı, tarlalar ekilmez oldu...
Bunun sonucunda bir taraftan “işsizler ordusu” oluştu, diğer taraftan da yeterince üretim yapılmadığı için “yokluk ve açlık” ortaya çıktı. Tarım sadece düz ve sanayi ziraatının yapıldığı yerlerde yoğunlaştı. Ne var ki bu yerler artan nüfusa yetmemekte, yetse bile bu topraklar zamanla çoraklaştığı için gittikçe verim vermez hâle gelmekte…
Bir başka önemli musibet daha; buralarda yapılan tarım “hormonlu” olmakta, insan sağlığını ve neslini tehdit etmekte, bu durumda insanlığı büyük tehlikeler beklemekte...
“Adil Ekonomik Düzen” bu sorunu nasıl çözüyor?
Topraklar yeniden harmanlanıp gelişmiş tarım bilgilerine göre büyüklüklere ayrılacak. Tarım işletmeleri küçük işletmeler hâline getirilecek. Her aileye onu işleyebileceği kadar arazi verilecek. Bu uygulama Sovyet ülkeleri ve yöneticilerinin yaptığı gibi halkın elinden zorla tarlalarını alarak değil, özendirilerek yapılacak. Önce hazineye ait hâli/boş yerler “modern aile işletmeleri” hâline getirilecek, tarım yapacaklara işletme mülkiyeti ile verilecek. Yerli halk gelip yerleşmeyebilir; bu durumda yabancı ülkelerden gelen göçmenler yerleştirilecek. Bu da mümkün olmazsa, oradaki nüfusun artmasına imkan verilecek, çok çocuk teşvik edilecek.
Ayrıca köylerde “küçük sanayi” geliştirilecek. Bunun anlamı şudur: Tarımda iş varsa orada çalışacak ama tarımda iş olmadığı zaman boş saatlerinde gelip çalışılabilecek küçük destek sanayi tipi imalathaneler kurulacak. Bunun dışında tarım bölgelerindeki “sağlık sorunu” ve “okul sorunu” da devletçe çözülecek. Hastahaneler parasız olacak, refakatçi de hastahanede parasız kalabilecek. Hastayı nakleden servisler tamamen ücretsiz olacak. Ayrıca doktorlar köylere kadar giderek muayene ve tedavilerini yapacak. Okul sorununu çözmek için önce okula devam mecburiyeti kalkacak, isteyen internetten istediği okulu okuyabilecek, devlet sadece imtihanlar yapacak; böylece “çalışarak okuma sistemi” getirilmiş olacak. Köyden kente gidiş gelişler tamamen bedelsiz olacak...
‘Bunların kaynağını nereden bulacaksınız?’ diyebilirsiniz...
Kaynak insan emeğidir, emek en kutsal değerdir. “İnsan için emeğinden başkası yoktur.” (âyet) diyor, Kur’an. Geliştirip uygulayacağımız politikalarla “emek” bu tarafa yönlendirilecek demektir. İşletmelerden “Genel Hizmet” karşılığı alınacak, bu karşılık “üretimden pay” olarak alınacak; bu “paylar” bu “hizmetler” için harcanacak, kentlerde çalışanlardan alınan paylar köylere aktarılacak demektir. Yani köyde çalışmak ve yaşamak da cazip hâle getirilecek. Bu payın miktarı değiştirilerek gerekli “denge” oluşturulur.