25.06.2011
Borsa deyince önce dünya borsaları akla gelir; Amerika, Avrupa, Asya, Japonya ve diğerleri… Mesela, New York Borsası dünyanın en büyük borsası... Borsalarda büyük şirketlerin hisse senetleri ile birlikte marka değerindeki isimleri alınır-satılır; yani ürün ve hizmet üretiminden değil, hisse senedi ve tahvil alım ve satımından para kazanılır!.. Ekonomisi çok büyük küresel şirketler kendi ülkelerinde değil, New York’ta, kıymetli kağıtlarının değerini yapay olarak artıran tekniklerle paradan para kazanmak için birbirleriyle kıran kırana yarışırlar!.. Borsa endeksleri ve döviz kurlarıyla beslenen şehirlerin başında yer alır, daha doğrusu çağımız sömürü sermayesinin başkentidir New York şehri ve onun ülkesi Amerika ile birlikte Borsası... Bu merkezin, bu merkez ülkenin küresel sömürü sermayesi ile işbirliği yaparak dünyaya, insanlığa ve özellikle Ortadoğu ülkelerindeki Müslümanlara yapıp ettikleri de, artık bu sömürü çarkının nasıl işlediğini bilen herkesin malumudur…
İşte bu ülkede yani sömürü sermayesinin çöreklendiği Amerika’da, küresel çaptaki büyük yatırım bankaları ve sigorta şirketleri, açtıkları krediler ve aldıkları danışıklı risklerle, hiç bir reel karşılığı olmadan, “Borsa Oyunları” ile öz varlıklarının çok üstünde borçlanmışlar yani paralar toplamışlardır; halen de bu oyunlarını sürdürmektedirler... Son yıllarda sömürü merkezi bu ülkeden başlayıp küresel çapta yayılan “krizler” gerçekleşiyor…
Neden?..
Çünkü yapay olarak “konut ve tahvil satışları” ile sınırsız bir biçimde büyütülen Amerika’nın “faiz, dolar (karşılıksız para), tahvil ve sömürü” odaklı “seküler kapitalist ekonomisi” çökmüştür de ondan… Karşılıksız kağıt para ve risk ticaretiyle büyütülen “faize dayalı kapitalist finans dünyası”nın balonları bir bir patlıyor ve dünyaya “KÜRESEL KRİZ/LER” olarak yansıyor; komünizm gibi kapitalizm de yıkılıncaya kadar bu krizler var olmaya devam edecek...
Borsalar (manipülasyona, spekülasyona, sömürüye yani kapitalist faizli sisteme dayalı borsalar) sadece sözünü ettiğim bu ülkede yani Amerika’da ve New York Borsası’nda değil, ülkemiz Türkiye dahil bütün dünyada sürekli yenileri geliştirilen finansal tekniklerle, paradan para kazanmanın ve insanları aldatıp sömürmenin yeni kurumlarıdır denilebilir. Çağımız hakim ekonomi sistemi kapitalizmin Borsaları, paranın yeni yöntemlerle ticaretinin yapıldığı, seküler ve sanal dünyanın adeta mabetleri gibidirler.
Borsalarda her insanın içinde taşıdığı evrensel kazanma tutkusu ve bitip tükenmeyen hırsı, akıl almaz bir biçimde daha da kışkırtılıp büyütülmektedir.
Borsada hisse senedi alıp satan herkes, işte bu yöntemlerle, yani önceki yazımda anlattığım “manipülasyon, spekülasyon” ya da halk tabiriyle söylersek “Borsa’da keriz silkeleme yöntemleri” ile kısa zamanda haksız kazançlar elde edip zengin olmakta veya fakirleşmekte; kimileri her şeylerini, hatta en sonunda intiharla hayatlarını bile kaybetmekte…
“Gerek döviz ve gerekse hisse senedi üzerinden yapılan spekülasyon, dünyayı büyük bir kumarhaneye çevirmiştir” diyor; Nobel ödüllü iktisatçı Maurice Allais.
Dünya veya ülke ölçeğindeki “BORSA” denen bu kumarhanede, hiçbir katma değer oluşturmadan, hiçbir şey üretmeden, her gün, bir taraf milyonlarca dolar kazanırken, diğer taraf milyonlarca dolar kaybetmekte… Aynen bizim “faiz” tanımlamamızda olduğu gibi; bir taraf kazanıyorken bir tarafın kaybetmesidir, faiz… Borsa da aynen öyle değil mi?..
Kapitalist seküler sömürü ekonomisinin Deli Dumrulları olan çağımızdaki finans ve sigorta şirketleri, küresel sermayesinin merkez ülkesi Amerika’da olduğu gibi, zararlarının faturasını bütün halka ödetirler... Kendi ülkesindeki halkın parası yetmeyince, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri gibi kadim işbirlikçileri ile birlikte, -daha önce sekiz yıl boyunca İran’la savaştırdıkları- önce “Irak” (ve Afganistan) gibi ülkelere saldırırlar, sonra “Libya” ve diğerlerine… Şimdi sırada hangi ülke var; “Suriye” mi?!.
Peki, ya sonra; ne dersiniz, sırada hangi “ülke” veya “ülkeler” var?!.