İnsanlığın hikâyesi, bizim hikâyemiz-3
Reşat Nuri EROL
Bizim dışarıdaki devletlere -yani insanlığa- yapacağımız en büyük iyilik “Adil Düzen”i getirmektir, dedik; bundan önceki yazımızın sonunda... “Adil Düzen ne demektir, nasıl gerçekleşir, nasıl kurulur?” dedik… İnsanlığın yani bizim dünya hayatı ile ilgili serüvenimizi anlatmaya devam ederken, aslında yüzyıllarca süren her türlü “saltanat” sistemlerinin ardından gelen “sosyalizm, komünizm, kapitalizm” ve daha nice “izm”lerin battığını veya batmakta olduğunu, yerlerine mutlaka yeni bir “sistem/düzen” getirmek gerektiğini iyi anlayıp idrak etmemiz gerekiyor… Bize göre insanlığı yani bizi kurtaracak tek bir sistem/düzen var: Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen…
Bugünkü yazımızda başlangıç olarak bir ülkede veya bizim ülkemizde -insanlığa örnek olacak- “Adil (Ekonomik) Düzen”in nasıl tesis edilebileceğini bir kere daha hatırlatalım: “Adil (Ekonomik) Düzen”de ülkeyi yüze yakın ile ayırıyorsunuz... Her ile tam bağımsızlık veriyorsunuz... Her il kendi ilinde istediği gibi yaşıyor... Göç etmelere imkan sağlıyorsunuz... Biz buna “hicret demokrasisi” diyoruz…
Yazımızın başında dedik ki: Bizim dışarıdaki devletlere -yani insanlığa- yapacağımız en büyük iyilik “Adil Düzen”i getirmektir. Bunu gerçekleştirmek için öncelikle kendi ülkemizde “Adil (Ekonomik) Düzen”i tesis etmemi gerekmektedir...
***
Fırsat bu fırsat... Fırsattan söz edince “bu fırsat da ne ola ki” dediğinizi duyar gibiyim… Hani şu sıralar gündemimizde hep “Yeni Anayasa” meselesi var ya; yeni anayasamızı yaparken “sistemi/düzeni” buradan değiştirmeye başlayalım...
Türkiye birbirine yakın yüz civarında ile ayrılır... Her il iç işlerinde tamamen serbest ve bağımsızdır... İç güvenliğini kendisi sağlar... Orta eğitimini kendi dili ile yapar... Sadece 12 bölge merkezi illerde merkezi ordular yerleştirilir... Devlet ülkenin savunmasını yapar ve iller arası ilişkileri düzenler... (Bu konuyu bu köşede defalarca yazdığım için bugünlük bu kadarla iktifa ediyorum; daha fazlasını merak edenler eski yazılarıma bakabilirler…)
İşte dünyaya, insanlığa ve dolayısıyla bize de barış, refah, huzur ve saadet getirecek “sistem/düzen” budur; o sistem/düzen de “Adil (Ekonomik) Düzen”dir...
Minik bir hatırlatmayla bu faslı kapatalım: Yahudi Wilson’un (veya herhangi bir Yahudi asıllı ismin) saçma ve manasız prensipleri veya bilmem ne bâtıl Batı (AB) kriterleri benimsenir de; biz Allah’ın tebliğini insanlara ulaştırınca kulaklarını tıkarlar... AK Partili kör, sağır ve dilsizler; özellikle size söylüyorum... Diğer ilgililer de elbette duysunlar…
***
Bugünkü bu fasıldan sonra, biz yeniden hikâyemize dönelim…
Tekel sömürü sermayesi dünyayı tek devlet olarak yönetmeyi planlamış ve 500 senelik uygulamalarıyla insanlık buraya kadar gelmiştir. Onlara göre, kendilerinden başka kimsenin bir gayesi ve düşüncesi olmamalıdır… Herkes hayvan gibi sabah gidip çalışmalı, akşamleyin ücretini almalı, para derdi olmamalı, karnını doyurması onun için yeterli olmalıdır!.. Kendilerinden başka diğer insanlar bu hâle yani adeta birer robot köle hâline gelince, artık onlar dünyayı rahatlıkla yöneteceklerdir... Bunun için insanları önce içki, kumar, futbol, eğlence, zina ve benzeri daha nice musibetlere alıştırıp onları uyuşturmak, zevk ve sefa dışında bir şeyi onlara düşündürmemek gerekir... Tüm sanat kollarını bunun için seferber etmişlerdir... Sömürü sermayesi, insanları ahlâksızlaştırmak için ne gerekiyorsa tüm varlığını ve gücünü ona amade olarak kullanmaktadır... İnsanları ahlâksız hâle getirmek için de önce dinsizleştirmek gerekmektedir... İnançsız hâle getirilen insan ahlâksız olup zevk ve sefaya dalar... Bunun için de tüm eğitim ve öğretim müesseselerini harekete geçirip dinin bâtıl inançlar olduğunu telkin etmektedir... Sermayenin gücüyle tüm üniversiteler ve ilmî faaliyetler de bu tarafa ve tamamen bu amaca yönlendirilmiş bulunmaktadır...
Bitmedi, insanlığın serüvenini anlatmaya devam edeceğiz…