KRİZ!(2): Kör, sağır ve dilsizler daima krizde…
Reşat Nuri EROL
Yaklaşık olarak bir aydan beri biz, “Adil Ekonomik Düzen” yazı dizimizde önce “AKP ‘fecr-i kazib’ mi?” dedikten sonra, “Erbakan ve fecr-i sadık; Adil Ekonomik Düzen…” diyorken; başta “kriz meselesi” olmak üzere yazılası nice önemli “sosyo-ekonomik konular” gelip geçti… Bunların başta geleni ve hâlen de gündemde olmaya devam edeni “KRİZ” meselesi oldu… Yine “kriz var mı yok mu, kriz olacak mı olmayacak mı, olacaksa ‘teğet geçecek mi’ yoksa bu sefer teğet bile geçmeyecek mi?” teraneleri var…
Dün bu konuya girizgah yaptık, ülkemizde ve bütün dünyada sadece “kriz/ler” olmadığını, aynı zamanda hayatımızın her alanında “SOSYAL TUFAN”a duçar olduğumuzu hatırlattık... Bu vesileyle, yaptığımız uyarılara karşı ilgililere ve yetkililere karşı, ‘bu körlük, bu sağırlık, bu dilsizlik acep nedendir?!.’ mukadder sorumuzu bir kere daha yineledik…
Bugün, onların “kriz/ler” dediği, bizim ise maddî-manevî her şeyi kapsayacak şekilde “SOSYAL TUFAN” dediğimiz konumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz…
***
Bu “yeni kriz meselesi” nerden çıkmış, ne zaman başlamıştı?
Geçtiğimiz günlerde önce Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Yaklaşan kriz Türkiye’yi de etkileyebilir, hazırlıklı olmalıyız…” uyarısını yapmıştı…
Onun ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli de vatandaşlara “fazla harcama yapmama” çağrısında bulunmuştu...
Başbakan R. Tayyip Erdoğan mecburen devreye girdi, “kriz tedirginliği” yaşayan piyasaları rahatlatmak için Türkiye’nin yere sağlam bastığını ifade etti ve dedi ki: “Eğer israf ekonomisiyle hareket etmezsek, verim ekonomisinin safında yer alırsak, kimse endişe etmesin. Harcamasını da ona göre yapsın. Kriz bu defa teğet geçeceğe de benzemiyor.”
Başbakan Erdoğan’ın bu açıklamasında iki şey özellikle dikkatimi çekti; birincisi “israf ekonomisi”, ikincisi “verim ekonomisi” ifadeleri. Demek halkımızın ve hükümetimizin bu yönde bir eksikliği var ki, bizzat başbakan da bunu itiraf edip uyarı yapma gereği duydu. Önemli olan işte budur. İsraf içinde yaşıyoruz, “israf ekonomisi” içinde kriz/ler ve sosyal tufan içinde debelenip duruyoruz; üstüne üstlük bunu da “verim ekonomisi” yani “üretim ekonomisi” uygulamadan, üretmeden tüketerek, ihracattan çok ithalat patlaması yaparak, her gün biraz daha borç batağına batarak yapıyoruz!!!
***
Bizzat Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın kısmen de olsa bizim her zaman ve her vesileyle hatırlattığımız gerçekleri görüp itiraf etmesini hayırlı bir başlangıç sayalım...
Ülkemizde ve dünyada uygulanmakta olan sosyo-ekonomik politikaların, siyasal sistemlerin ve devlet düzenlerinin sadece “kriz/ler” değil “sosyal tufan” üretmekte olduğunu görelim… Bizzat Başbakan başlangıç olarak bugün için bu “tesbit ve teşhisleri” yapıyorsa, yapabiliyorsa; yarınlarda “tedavi, çare ve çözümler” açısından yapılması gerekenler konusunda da halk olarak, bugün iktidarda olanların veya yarın iktidara geleceklerin yapılması gerekenleri yapacağı konusunda ümitlenebilir, hayaller kurabiliriz…
Hani bizzat onlar diyorlar ki; hayaldi, gerçek oldu!
Biz bu hayalin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanıyor ve bunun için var gücümüzle yaklaşık elli yıldır çalışıyoruz… Hayalden öteye önemli olan bu hayalin “nasıl ve kimler tarafından” gerçekleştirilebileceğidir… Nitekim bundan önceki onlarca yazımızda bazı hakikatleri haykırırcasına yazdık… Kısmen de olsa söylenip de yapılan ve yapılmayanların halkımıza ancak “fecr-i kazib” yaşatmakta olduğunu; “fecr-sadık” dönemini yaşayabilmemiz için biricik ve tek çare ve çözümün “Adil (Ekonomik) Düzen” olduğunu günlerce yazdık… Bundan sonra da yazmaya devam edeceğiz…
Sonuç: Kör, sağır ve dilsizler sadece kriz/ler/de değil, sosyal tufanlarda… Kör, sağır ve dilsizler gafletten uyanıncaya kadar sabır ve sebatla uyarmaya devam edeceğiz…
KRİZ!(2): Kör, sağır ve dilsizler daima krizde…
Reşat Nuri EROL
Yaklaşık olarak bir aydan beri biz, “Adil Ekonomik Düzen” yazı dizimizde önce “AKP ‘fecr-i kazib’ mi?” dedikten sonra, “Erbakan ve fecr-i sadık; Adil Ekonomik Düzen…” diyorken; başta “kriz meselesi” olmak üzere yazılası nice önemli “sosyo-ekonomik konular” gelip geçti… Bunların başta geleni ve hâlen de gündemde olmaya devam edeni “KRİZ” meselesi oldu… Yine “kriz var mı yok mu, kriz olacak mı olmayacak mı, olacaksa ‘teğet geçecek mi’ yoksa bu sefer teğet bile geçmeyecek mi?” teraneleri var…
Dün bu konuya girizgah yaptık, ülkemizde ve bütün dünyada sadece “kriz/ler” olmadığını, aynı zamanda hayatımızın her alanında “SOSYAL TUFAN”a duçar olduğumuzu hatırlattık... Bu vesileyle, yaptığımız uyarılara karşı ilgililere ve yetkililere karşı, ‘bu körlük, bu sağırlık, bu dilsizlik acep nedendir?!.’ mukadder sorumuzu bir kere daha yineledik…
Bugün, onların “kriz/ler” dediği, bizim ise maddî-manevî her şeyi kapsayacak şekilde “SOSYAL TUFAN” dediğimiz konumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz…
***
Bu “yeni kriz meselesi” nerden çıkmış, ne zaman başlamıştı?
Geçtiğimiz günlerde önce Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Yaklaşan kriz Türkiye’yi de etkileyebilir, hazırlıklı olmalıyız…” uyarısını yapmıştı…
Onun ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli de vatandaşlara “fazla harcama yapmama” çağrısında bulunmuştu...
Başbakan R. Tayyip Erdoğan mecburen devreye girdi, “kriz tedirginliği” yaşayan piyasaları rahatlatmak için Türkiye’nin yere sağlam bastığını ifade etti ve dedi ki: “Eğer israf ekonomisiyle hareket etmezsek, verim ekonomisinin safında yer alırsak, kimse endişe etmesin. Harcamasını da ona göre yapsın. Kriz bu defa teğet geçeceğe de benzemiyor.”
Başbakan Erdoğan’ın bu açıklamasında iki şey özellikle dikkatimi çekti; birincisi “israf ekonomisi”, ikincisi “verim ekonomisi” ifadeleri. Demek halkımızın ve hükümetimizin bu yönde bir eksikliği var ki, bizzat başbakan da bunu itiraf edip uyarı yapma gereği duydu. Önemli olan işte budur. İsraf içinde yaşıyoruz, “israf ekonomisi” içinde kriz/ler ve sosyal tufan içinde debelenip duruyoruz; üstüne üstlük bunu da “verim ekonomisi” yani “üretim ekonomisi” uygulamadan, üretmeden tüketerek, ihracattan çok ithalat patlaması yaparak, her gün biraz daha borç batağına batarak yapıyoruz!!!
***
Bizzat Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın kısmen de olsa bizim her zaman ve her vesileyle hatırlattığımız gerçekleri görüp itiraf etmesini hayırlı bir başlangıç sayalım...
Ülkemizde ve dünyada uygulanmakta olan sosyo-ekonomik politikaların, siyasal sistemlerin ve devlet düzenlerinin sadece “kriz/ler” değil “sosyal tufan” üretmekte olduğunu görelim… Bizzat Başbakan başlangıç olarak bugün için bu “tesbit ve teşhisleri” yapıyorsa, yapabiliyorsa; yarınlarda “tedavi, çare ve çözümler” açısından yapılması gerekenler konusunda da halk olarak, bugün iktidarda olanların veya yarın iktidara geleceklerin yapılması gerekenleri yapacağı konusunda ümitlenebilir, hayaller kurabiliriz…
Hani bizzat onlar diyorlar ki; hayaldi, gerçek oldu!
Biz bu hayalin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanıyor ve bunun için var gücümüzle yaklaşık elli yıldır çalışıyoruz… Hayalden öteye önemli olan bu hayalin “nasıl ve kimler tarafından” gerçekleştirilebileceğidir… Nitekim bundan önceki onlarca yazımızda bazı hakikatleri haykırırcasına yazdık… Kısmen de olsa söylenip de yapılan ve yapılmayanların halkımıza ancak “fecr-i kazib” yaşatmakta olduğunu; “fecr-sadık” dönemini yaşayabilmemiz için biricik ve tek çare ve çözümün “Adil (Ekonomik) Düzen” olduğunu günlerce yazdık… Bundan sonra da yazmaya devam edeceğiz…
Sonuç: Kör, sağır ve dilsizler sadece kriz/ler/de değil, sosyal tufanlarda… Kör, sağır ve dilsizler gafletten uyanıncaya kadar sabır ve sebatla uyarmaya devam edeceğiz…