26.05.2011
Bundan önceki yazımda, “Seçim, devlet, düzen ve projeler” başlığı altında ne diyordum: Son on yıllarda ve özellikle seçim öncesi şu son günlerde içeriden ve dışarıdan birileri tarafından Türkiye’ye dayatılan “projeler ve kasetler” başta olmak üzere, Tunus, Mısır ve Libya’dan Suriye ve Bahreyn’e, hatta Sudan ve Yemen’e kadar, bütün Ortadoğu ve Arap ülkelerinde yapılanlara ve yaptırılanlara bakmakta yarar var… Elbette Afganistan, Irak ve Filistin’i de unutmadan… Bugünkü yazımda ağırlıklı olarak bu meselenin açılımı üzerinde duracak, Osmanlı torunları ve Müslümanlar olarak, cereyan etmekte olan gelişmelerin ibret almamız gereken yönlerine açılım getirmeye çalışacağım. Önce iki iktibas.
“Tehlikeli savrulma!” yazısında (25.05.2011), İbrahim Karagül önemli hatırlatmalar yapıyor: “Libya’da kanlı bir iç savaş başlatıldı, NATO bir Müslüman ülkeyi her gün bombalıyor. Şehirler, limanlar, havaalanları, gemiler bombalanıyor, kimse bunun anlamını düşünmüyor. Kaddafi’nin değil Libya’nın zenginlikleri yok ediliyor.../ ABD muhalefeti Libya’nın temsilcisi olarak tanıdı, Avrupa Birliği tanıdı ve Bingazi’de temsilcilik açtı. Geçiş döneminin temsilcileri Türkiye’ye geldi, en üst düzeyde ağırlandı.../ Sanıyoruz Libya dosyası bir süre sonra kapatılacak. İşte o zaman Suriye dosyasının nasıl açılacağını göreceğiz…”
“Kıssalardan hisse!” yazısında (24.05.2011), Arap (Suriye) asıllı Hüsnü Mahalli, daha da önemli hatırlatmalarda bulundu: “Eylül 1980’de ABD, Saddam’ı İran’a saldırttı... Başta Kuveyt olmak üzere Körfez ülkelerinin desteğiyle bu savaşı 8 yıl sürdüren Saddam, ABD’nin yaktığı yeşil ışıkla bu kez Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti. 6 ay sonra Körfez ülkelerinin verdiği 600 milyar dolarla Saddam’ı Kuveyt’ten çıkaran ABD, ancak 12 yıl sonra Irak’ı işgal ederek bu ülkeyi İran destekli Şiilerin kontrolüne bıraktı. Ama ABD gelecekteki bölgesel projesinin en önemli unsurlardan biri olan Kuzeydeki Kürtleri unutmadı! Afganistan ve Irak’ı işgal ederek.. ABD.. İran’a ve onun projesine karşı kışkırtma planını yeniden uygulamaya koydu.../ ABD ve Batı kendileriyle işbirliğini kabul etmedikleri sürece Tunus ve Mısır halklarını rahat bırakmayacaktır. Sudan’ı ikiye parçalamasına rağmen ABD ve Batılılar hala bu ülkeyle uğraşıyor. Libya’da binlerce insan öldü yıkımın maliyeti ise 100 milyar doları geçti.../ Suriye mutlaka ikinci bir Irak’a dönüştürülerek tüm bölge sonu gelmeyecek bir kaosun içine sürüklenir. Sürüklenir diyorum çünkü ABD ve Batılılar bunu istiyor…”
Evet, ABD ve Batılılar bunu istiyor! Peki, kimdir bu “ABD ve Batılılar”? Bize göre “sömürü sermayesi”dir. Öyleyse, “sömürü sermayesi” üzerinde durmamız gerekiyor.
Sömürü sermayesinin sahipleri, dört bin senedir insanlık içinde önemli rol oynayan bir kavmin çocuklardır. Mezopotamya’da tek tanrılı dini tedvin eden Hz. İbrahim çocuklarını yeryüzüne dağıtmıştı. İshak ve onun oğlu Yakup Filistin’e gelmişler ve orada uygarlık kurmaya başlamışlardı. Hz. Yusuf Mısır’da devletin en yetkili yerine gelmiş ve Mısır uygarlığının yücelmesini sağlamıştı. Hz. Musa halkını çöllerde uluslaştırmış ve Filistin’de devlet kurmaları seviyesine kadar götürmüştü. Hz. Davut ve Hz. Süleyman peygamberler insanlığı yüksek uygarlık seviyesine ulaştırmışlardı. Hazreti İsa da onların arasından çıktı. Sonunda, bugünkü Avrupa Uygarlığı ve bugünkü Batı onların eseridir.
Sömürü sermayesi sahipleri, beş yüz sene süresince Müslümanlarla Hıristiyanları savaştırdılar (Haçlı Seferleri) ve kendileri hakim oldular. 19’uncu asrın sonunda sermaye Osmanlı İmparatorluğu’nu tasfiye ederek, “dine dayalı denge”yi sona erdirdiler, “rejime dayalı denge” oluşturmaya çalıştılar. Bunun için Türkiye dahil bütün İslâm ülkelerinde birer “diktatör” yerleştirdiler ve onlara “dinsizlik” yaptırdılar...
Türkler sermayenin bu hamlesine karşılık zamanla ülkelerine demokrasiyi getirerek etkisiz hâle getirdiler. Dinsizleşme ortadan kalktı ama dinler yozlaşmaya başladı. İslâm ülkelerinde olduğu gibi Arap ülkelerinde de dinsizlik politikası hep devam etmiştir...
İşte, “Libya’daki diktatör Kaddafi” de budur, dinsizleştirme ve diğer sömürü sermayesi projelerini uygulama görevlilerinden biridir ama görevi sona ermek üzere!