İnsanlığın hikâyesi, bizim hikâyemiz-6
Reşat Nuri EROL
Beş günden beri insanlığın serüvenini yani bizim hikâyemizi anlatıyorken, 11 Eylül (ABD ve bütün dünyayı, bütün insanlığı ilgilendiriyor) ve 12 Eylül (Türkiye ve bölgemize çok etkisi oldu) tarihleri gelip çattı... Pek çok yazar konuyu ele almış… Hepsine göz attım…
Yazarlardan birinin değerlendirmesi dikkatimi çekti; özellikle de “dünya kapitalist sistemi” vurgusu ve “11 Eylül’den 12 Eylül’e para kazanma biçimi…” yazı başlığı…
Yazının ilk bölümü şöyle: “Dün 11 Eylül’de New York’taki ‘İkiz Kuleler’e yapılan saldırının onuncu yıldönümüydü, bugün de 12 Eylül askeri darbesinin 31’inci yıldönümü. ABD’deki saldırının da Amerika tasdikli 12 Eylül askeri darbesinin de özünü ve ruhunu ‘dünya kapitalist sistemi’ belirliyor. 11 Eylül ABD’de, 12 Eylül de Türkiye’de para kazanma biçimini, zenginlik kaynaklarını, paranın dolaştığı elleri ve yerleri değiştirdi. Ekonomik açıdan yapılan tahlil siyasi gelişmelere berraklık getirmekle kalmıyor, olayların ‘faillerini’ de netleştiriyor. Buna ‘paranın izini takip etmek’ de diyebilirsiniz.” Yazının son bölümü şu cümleyle başlıyor: “Tarihin büyük yolculuğu sırasındaki geçici dalgalanmalar büyük acılara neden oluyor...” (Mehmet Altan, Star, 12.09.2011)
Genel olarak bütün yazılarımda ve özel olarak yazdığım bu son beş yazımda, beş asırlık insanlık serüvenini anlatırken, merkezde hep “küresel kapitalist sömürü sermayesi” var. Nitekim yukarıdaki bölümde ele aldığım ve alıntıladığım 11 Eylül ve 12 Eylül tarihleri merkezli değerlendirme, insanlığın kaderinde önemli rol oynayan sermayenin etkinliğini bariz olarak açıklıyor. Sermayenin insanlığa yapıp ettiklerine bakmaya devam edelim…
Sömürü sermayesi İslâm ülkelerini ya ateist diktatörlerle yahut fanatik diktatörlerle yönetiyor. Her ikisinde de istenen İslâm düşmanlığını halkın için yerleştirmek, dünyaya da İslâmiyet’in imajını olabildiğince kötü göstermektir...
Suudi Arabistan Krallığı’ndaki Vahhabilik ve Afganistan’daki Taliban yönetim tarzları aslında İslâm’da var olmayan fanatik dindarlığa dayanıyorken; Libya, Tunus, Mısır gibi Kuzey Afrika ülkeleri ile Suriye ve Irak ise dinsiz diktatörlük ile yönetilir oldular...
İran ve Türkiye eski devlet tecrübesine sahip oldukları için bu badireyi diğer ülkelere nisbetle daha hafif hasarlarla atlatabildiler. Bölgemizin her iki önemli ülkesi de başlangıçta dinsiz dikta ile yönetilmeye başlanmış, devlet yeniden güçleninceye kadar onların yani sermayenin istedikleri yapılmıştır. Ama gittikçe gelişen Türkiye ve İran zamanla Batı sömürge sisteminin yani sömürü sermayesinin etki alanı dışına çıkmıştır veya çıkmaktadır…
Kaddafi bu dinsiz diktatörler grubu içinde yer almış, en az seviyede dinsizlik yapmıştır, en az zulmetmiştir... Libya devletinin küçük olması ve ekonomik bakımdan bir sıkıntı oluşturmaması sebebiyle Kaddafi’nin şımarık hareketlerine tahammül edilmiştir...
Aslında bizim bu köşede zaman zaman anlattığımız ve yazdığımız devlet kriterlerimize göre Libya devleti diye bir devlet veya Kaddafi diye bir lider yoktur. Tekel sermaye İslâm âlemini parçalamak için böyle suni devletler ve suni liderler oluşturmuştur. Ne var ki suni de olsa devlet devlettir, yıllarca iyi kötü aşiret ve kabilelerden oluşan bir “düzen” devam ettikçe bir şeyler oluşur. Libya’da olan oydu…
Tekel sermaye şimdi ABD devletine ve AB devletlerine ihtarda bulunmak üzere anarşik olaylar çıkarmaktadır. Bunu yalnız Arap ülkelerinde değil, en beklenmedik ülkelerde umulmadık olaylar olmuştur. Nitekim Türkiye’de de bu olaylar vardır ve devam etmektedir...
Tekel sermaye dünyaya diyor ki: Bende sonsuz karşılıksız para (dolar) vardır... İstediğim zaman “ekonomik kriz” çıkarırım... İstediğim zaman “terörü” harekete geçiririm... Beni dinlemek zorundasınız... Benim istediğim kimseleri iktidar edeceksiniz, o iktidarlar benim istediklerimi yapacaklardır… Dediklerimi yapın yoksa canınıza okurum...
Sonuna yaklaştık ama bitmedi, insanlığın serüvenini anlatmaya devam edeceğiz…
İnnâlillâhiveinnâileyhirâciûn: Daha geçen ay kendisiyle sağlık, spor, hizmet, hayat hakkında konuşuyorken, gazetemizin Mehmet Hocası (Erkan) bugün aramızda yok! Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun…