01.07.2011
Borçlar.. Dış ve iç borçlar.. Devletin borçları, şirketlerin borçları, bankaların borçları... Bu borçlar yetmiyormuş gibi bir de bunların faizleri!. Son yıllarda giderek artan ve onları intiharlara kadar sürükleyen vatandaşlarımızın faizli kredi ve kart borçları!..
Borçla yatıp borçla kalkıyoruz!.. Borçlanıp tüketiyoruz, üretmeden borçlanıyoruz!.. Borçlanıp güya kalkınıyoruz, borçlanıp güya millî gelirimizi artırıyoruz ve hiç kimseyi değil sadece kendimizi kandırıyoruz!.. Evet, borçlanıp borçlanıp yaşıyoruz ama nereye kadar?!.
Yeni borçlanma yöntemleri bulmuşuz.. Millî Gazete’nin geçen günkü (27.06.2011) manşeti neydi: GİRDAP / Vatandaş bankaya, bankalar ise yabancıya borçlu! Bankaların yurtdışı borçları 52,8 milyar dolara ulaşmış!. Türkiye’deki faizci bankaların büyük ölçüde kredi sağlayabilmek için yurtdışından aldıkları faizli borçlar, Nisan sonu itibariyle 52 milyar 825 milyon dolar olmuş!. Yurtdışından “düşük faiz” ile elde ettikleri dövizi Türkiye’de görece daha “yüksek faiz” ile vatandaşa kullandırarak kâr peşinde koşuyormuş, bankalar!..
Faizli banka düzeni ve “faizli borçlar” yani katmerli batak düzeni ve batanlar!..
***
1- İkinci sorun olan “Borçlar Sorunu” nasıl çözülür?
İnsanların bir kısmı çalışıyor, teknoloji sayesinde bol ürün elde ediyor ve onu satıyor.. Diğer taraftan tarımda çalışanlar ise ürünlerini teknoloji ile artıramıyor ve hayatlarını çalışarak sürdüremiyor.. Onlar da bugünkü bu şartlarda “borçlu” hâle geliyorlar... Yani yeryüzünde insanların bir kısmı “borçlu”, bir kısmı “alacaklı”; ülke içinde halkın bir kısmı “borçlu”, diğer kısmı “alacaklı”dır... Bu “borç ve alacak ilişkisi” sadece kişiler arasında kalmamakta; birkaç zengin ortaya çıkmakta, onlar alacaklı, halk ise borçlu... Bu durum yalnız bir ülkede değil, artık yeryüzündeki bütün ülkeler borçlu ve alacaklı durumda...
Borçlar gittikçe artmakta, insanlar borçlanarak yaşamakta.. Bir taraftan borç miktarı arttığı gibi diğer taraftan alacaklılar azalmakta, borçlular çoğalmakta...
Sorun var ve sorun giderek büyüyor, bu sorunun sonu nereye varacak; alacaklılar bu alacaklarını neye kullanacaklar, borçlular bu borçlarını nasıl ödeyecekler?!.
Bir gün gelecek halk borcunu öde/ye/meyecek, böylece alacağın değeri kalmayacak, en sonunda ekonomi stop edecek ve insanlık açlıktan helâk olacak... Zaman zaman ülkemizde ve dünyada ortaya çıkan “ekonomik krizler” işte bu topyekün iflas etmenin habercisi, “faizci kapitalist zalim düzen ve ekonomik sistem” çökmüş durumda…
***
“Adil (Ekonomik) Düzen” bu sorunun çözümü için ne diyor?
-Para karşılıklı çıksın...
-Halk üretsin, malı ortak ambara teslim etsin…
-Halk aldığı belgeyi tüccara satsın, tüccar da belgeyi diğer tüccarlara satsın...
-Böylece en başta söylediğimiz gerçekleşsin, para ‘mal belgesi’ karşılığı ortaya çıksın.
Sonuç…
-Belge karşılığında ambarda mal var...
-Kasadaki belge karşılığında da halkta para var...
İşte, var olan ve dünyayı perişan eden “zalim düzen”in biricik alternatifi “Adil Ekonomik Düzen”de karşılıksız para yoktur. Aracılar kârı “para” üzerinden değil “mal” üzerinden yaparlar. “Adil Ekonomik Düzen”de para piyasada sabit kalarak dolanır. Aracı kârı ve artan miktar yatırımlara dönüşür. Mal olur ve hisse senetleriyle yine halka döner. Devlet, kurum, şirket ve vatandaş borçları yok olur, “borçsuz yaşama düzeni” kurulur.
İşsizlik sorununun olmadığı borçsuz bir dünya düzeni…
Ne dersiniz, “dünya cenneti” gibi bir şey değil mi?..
Evet, aynen öyle…
“Adil Ekonomik Düzen” dünya cenneti gibidir.