Allah nurunu tamamlayacaktır…
Reşat Nuri EROL
Batı topyekün çökerken, Anadolu zaten Erbakan’ın önderliğinde gerçekleşen “Millî Görüş Hareketi” ve “Adil Düzen Medeniyet Projesi” ile uyandı… Gömlek çıkaranlara ve projeyi inkâr edenlere rağmen bu hareket nihai hedefine ulaşacak, proje de tamama erecek, yani Allah nurunu tamamlayacaktır… Şimdi uyanma ve harekete geçme sırası topyekün İslâm âleminde, Asya’da ve Afrika’da; nihayetinde de bütün beşeriyette, bütün insanlıkta…
Günlerdir insanlığın hikâyesini yani bizim hikâyemizi anlatıyordum ya; meseleye bir de bu pencereden, bu perspektiften bakarsak istikbale yönelik gerçekler daha iyi anlaşılır. İnsanlığı güzel günler, güzel yüzyıllar, daha doğrusu güzel bir bin yıllık medeniyet döngüsü bekliyor; bizim kırk yıldan beri anlatmakta olduğumuz, insanlığın refah, saadet ve selametini gerçekleştirecek olan “Hak ve Adalet merkezli III. Bin Yıl Medeniyeti” geliyor… Yani…
Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Düzen Dünya Medeniyeti geliyor…
Bu geleni, bu tamamlanmakta olan nuru, “insanlığın hikâyesi”ni anlattığımız yazı silsilemizin henüz ikincisinde ve üçüncüsünde şöyle özetledik: Bizim dışarıdaki devletlere -yani insanlığa- yapacağımız en büyük iyilik “Adil Düzen”i getirmektir, dedik; bundan önceki yazımızın sonunda... “Adil Düzen ne demektir, nasıl gerçekleşir, nasıl kurulur?” dedik… İnsanlığın yani bizim dünya hayatı ile ilgili serüvenimizi anlatmaya devam ederken, aslında yüzyıllarca süren her türlü “saltanat” sistemlerinin ardından gelen “sosyalizm, komünizm, kapitalizm” ve daha nice “izm”lerin (yani topyekün Batı düzeni ve dünyasının) battığını veya batmakta olduğunu, yerlerine mutlaka yeni bir “sistem/düzen” getirmek gerektiğini iyi anlayıp idrak etmemiz gerekiyor… Bize göre insanlığı yani bizi kurtaracak tek bir sistem/düzen var: Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen…
Allah’ın nurunu tamamlayacağını görenler çok. İbrahim Öztürk bunlardan biri; “Gelişen dünyanın merkezinde Türkiye ve İsrail” yazısında diyor ki: “İsrail'in davranışlarını bir yandan 'seçilmiş kavim', diğer yandan ise 'ulusal yok olma' korkusu şekillendiriyor. İkinci korku, birinci saplantının sebep olduğu acı bir son. İsrail'in zihni, gönlü ve aklı ağır hasta…/ 1990'ların başında dünyada siyasi ve ideolojik alanda büyük bir kırılma yaşandı. Soğuk Savaş bitti, sosyalizm ve merkezî planlama bir alternatif siyasi ve iktisadi proje olarak yarışı kaybetti. Ancak kapitalizm kazanmış olmadı. Zafer sarhoşluğu ile atılan 'tarihin sonu' çığlıkları altında şimdi tüm reçetelerin bittiği bir noktadayız işte. Şimdi dünyada sonuçları çok daha derin olacak bir değişim sürecine girdik. Önce iktisadi kökler sarsılır, ardından medeniyet zaafları devreye girer. Batı'da 'birey' çok hırpalanmıştı. Şimdi iktisadi kökleri de tarumar oluyor. Ardından bin yıllık medeniyet kaymaları gelecek... / İster Afrika, isterse Asya ayağından olsun, Türkiye yeni kurulmakta olan bu devasa dünyanın tam da kavşak noktasında yükseliyor. Aklı başı yerinde olup da bunu görmeyen bir kişi yok...”
“Yüzyıllık yapılar ister istemez değişecek.” diyerek “Yeni bölge ideali” başlıklı yazısına başlayan Ali Bulaç da çok önemli hatırlatmalarda bulunuyor: “Türkiye'yi yeni tercihlere sürükleyen zorlayıcı sebepler var: Batı dünyası ekonomik ve entelektüel düzeyde performans kaybı yaşıyor. Dünya yeni politik kültürü ve toplumsal örgütlenme modelini Batı'nın kültürel kaynaklarına göre kuramaz. Batı eskisi kadar üretici değil, tüketim ve refaha dayalı sistem zihinsel ve bedensel rehavete yol açmış. Türkiye, kültür yanında ekonomik olarak da geleceğini Batı'ya endeksleyemez, böyle yapacak olsa yoksullaşır. Son yıllardaki ekonomik performansını Batı'yla süren geleneksel ilişkisine değil, Ortadoğu'yla kurduğu ilişkilere borçlu. Türkiye Ortadoğu, Asya ve Afrika'ya yöneldikçe zenginleşecek. / Batı, dünyanın geri kalan kısmıyla refahı paylaşmadığı gibi, adil uluslararası bir düzen de tesis edemiyor. Türkiye'nin kıyamete kadar AB üyesi olamayacağı açık... Türkiye… Ekonomik refahını bölgede aradığı gibi politik ve stratejik geleceğini de bölgede ve bölge ülkeleriyle kuracağı yeni ilişkide aramak zorunda…”
Evet… Birileri istemese, inanmasa, inkâr etse de; Allah nurunu tamamlayacaktır…