KRİZ!(1): Sadece “kriz” mi, yoksa “TUFAN” mı?
Reşat Nuri EROL
Evet, “cevap” ve “çözüm” bekleyen asıl “soru” asıl büyük “sorun” budur:
Kriz sadece “kriz” midir, yoksa “TUFAN” mıdır?!.
Daha geniş ifadesiyle: “SOSYAL TUFAN” mıdır?!.
Evet…
Sorun sadece “kriz” veya “kriz(ler)in teğet geçip geçmemesi” değildir…
Sorun “TUFAN”dır, hem de “SOSYAL TUFAN”!!!
Yani… Dinî, ilmî, iktisadî ve siyasî alanlarda olmak üzere hayatımızın her alanında her an var olan -en hafif tesbit ve ifadeyle herkesin hep kabul ettiği- daima içinde yaşamakta olduğumuz “çok yönlü ve çetrefilli sorunlar yumağı” sadece “KRİZ” midir, yoksa bizim bu gibi vesilelerle hep hatırlattığımız ifademizle “SOSYAL TUFAN” mıdır?!.
Baylar/bayanlar, bakanlar, bakıp da “görmeyenler”, duyup da “işitmeyenler”, görüp duyduğu halde “söylemeyenler”; her türlü başkanlar, başbakanlar, ekonomistler, yöneticiler, yazarlar ve burada saymakla bitmez daha nice “sorumlu şahsiyetler” ne yapıyor?!.
Falcılar veya kahinler gibi; “kriz var.. kriz gelecek... kriz yok.. kriz gelmeyecek... / kriz teğet geçecek.. kriz bu sefer teğet bile geçmeyecek!..” sakızını malum birileri gibi hep çiğnemeye devam ediyorlar ama asıl “soru/n” üzerinde bir türlü durmuyor, duramıyorlar…
“Kral çıplak!” diye haykıran yok...
Yani… Hayatımızın her alanında “SOSYAL TUFAN VAR” itirafını yapan yok…
Çünkü neredeyse herkes iki gruba bölünmüş, farklı şekilde “körleşmiş-sağırlaşmış-dilsizleşmiş” durumda; kimileri “fanatik taraftar” olmuş, kimileri “müzmin muhalifler” safında yerini almış… Ortada durabilen “vasat ümmet mensubu” olabilen yok!..
Hani biz “ve cealnaküm ümmeten vasata” mensubuyduk?..
Ne oldu bize?!.
“KRİZ/ler” bir yana, krizler hep var, hep olacak…
“SOSYAL TUFAN/ları” görmez, duymaz olduk?!.
Bu körlük, bu sağırlık, bu dilsizlik acep nedendir?!.
Ülkemizdeki sosyal tufanlardan sadece birini hatırlatsak yeterli olur mu? Geçen günkü yazımızda (30.7.2011) neyi yazdık: “Ülkemizde ilk defa 2010 yılında boşanma oranları evlenme oranlarını geçmiştir...” Evlilikler bitiyor ve aileler dağılıyorsa, aile yoksa, çocuk yoksa, gençler evlenemiyorsa, ahlâk yoksa; “toplum, ülke, devlet ve gelecek” olabilir mi?!.
Bugünden itibaren Ramazan ayına girdik ya; yukarıda anlattıklarımdan veya anlatmaya çalıştıklarımdan “anlaması gerekenler” ne demek istediğimi “yol yakınken” veya “yürünmekte olan yollar tamamen tükenmeden” (fani dünya hayatı sona ermeden) anlamıştır, umarım... Anlamıyor, anlayamıyor veya ısrar ve inatla anlamak istemiyorlarsa; doğrusu bundan sonrasında iki cihanda da olacakları düşünmek ve yazmaktan ürküyorum…
Allah, hiç olmazsa mübarek Ramazan ayında farklı hidayetler lütfetsin, inşaallah…
Bundan sonrasında şiire kulak verelim…
“Kork Allah’tan, hem de kullardan utan / Farkında mısın Recep, Şaban, derken Ramazan! / Mezara, hesaba, Allah’a akıyor zaman / Uyan, uyan! Derin uykudan uyan! / Uyan, uyan, Allah aşkına uyan!!!”
İstiklâl şairimiz Mehmet Akif ERSOY “UYAN” şiirinde diyor ki:
“Baksana kim boynu bükük ağlayan. / Hakkı hayatındır senin ey müslüman, / Kurtar artık o biçareyi Allah için. /Artık ölüm uykularından uyan.
Bunca zamandır uyudun kanmadın, / Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın. / Çiğnediler yurdunu baştan başa. / Sen yine bir kerre kımıldanmadın.
Dehşetli maziyi getir yadına; / Kimse yetişmez yarın imdadına. / Merhametin yok diyelim nefsine; / Merhamet etmez misin evladına?..”