Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022
11033 Okunma, 0 Yorum

ANKEBÛT SÛRESİ - 21. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ (22)

Ve siz ne yerin içinde ne de göğün içinde aciz bırakanlarsınız ve sizin için Allah’ın aşağısından ne bir veli ne de bir yardımcı vardır. (22)

Ma'tûf
İsim cümlesi

Atıf
harfi

Ma'tûfun aleyh
Mensuh isim cümlesi

Atıf
harfi

مَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ

وَ

مَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ

وَ

 

Birbirine atfedilmiş bu iki cümle yirminci ayetin başındaki قُلْ (söyle) emrine dahil olabilir.

 

وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ

Ve siz ne yerin içinde ne de göğün içinde aciz bırakanlarsınız

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Bir önceki ayetteki إِلَيْهِ تُقْلَبُونَ cümlesine مَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ cümlesini atfetmektedir.

مَا: “Değildir” demektir. Olumsuzluk için gelir. Bu harfe Leyseye benzeyen Mâ denir.

أَنْتُمْ: “Siz” demektir. Merfu munfasıl zamirdir. Leyseye benzeyen Mâ’nın ismidir.

بِ: Harf-i cerdir. Leyseye benzeyen Mâ’nın haberinin başına geldiği zaman te’kîd için gelir. Anlamı değiştirmez, sadece kuvvetlendirir.

مُعْجِزِينَ: “Aciz bırakanlar” demektir. Mecrûr ism-i fâildir. بِ harf-i ceri ile mecrur olmuştur. İkinci babdan عَجَزَ - يَعْجِزُ şeklinde bir işi yapmaya kalkışmak ama o işi yapmak için gerekli olan kuvvete ve kudrete sahip olmamak, aciz olmak manasındadır. İkinci bab if’âl bâbına (أَعْجَزَيُعْجِزُ) tadiye etkisi ile gelir. Aciz bıraktı anlamına gelir.

فِي: “İçinde” demektir. Zarfiyet için kullanılan harf-i cerdir.

الْأَرْضِ: “Yer” demektir. ءرض kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan أَرَضٌ mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında أَرْضٌ “yer” anlamındadır. “Yeryüzü” manasına da gelir.

فِي الْأَرْضِ: “Yerin içinde” demektir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir.

لَا: “Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

وَلَا: “Ne de” demektir. Kuran Arapçasında “ne … ne de …” anlamına gelen cümle yapmak için önce bir olumsuzluk edatı kullanılır ve “ne … ne de …” kelime grubunda “…” ların yerine gelen iki kelime وَلَا ile bağlanır.

فِي: “İçinde” demektir. Zarfiyet için kullanılan harf-i cerdir.

السَّمَاءِ: “Gök” demektir. سمو kökünden gelmiştir. Birinci babdan سُمُوٌّ mastarı bütün seviyelerin üstüne çıkmak, en üst seviyeye yükselmek manasındadır. Bu mastar manasından bütün seviyelerin üstüne çıkan manasında سَمَاءٌ her şeyin en üstü olarak “gök” anlamında camid isimdir. İsm-i cem-i cinstir. Yani hem cinsi ifade eder hem de topluluğu ifade eder. Yani gök cinsi veya gök topluluğu demektir. Cins ifade ettiği zaman eril, cem ifade ettiği zaman dişildir. İsm-i cemi cinsler sonuna ة alarak müfredleşirler. Yani tekili سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ dür. İsm-i cemi cins bu şekilde ة alarak müfredleştikten sonra çoğulu سَمَوَاتٌ dür. Ancak Kuran’da سَمَاوَةٌ veya سَمَاءَةٌ şeklinde kullanımı yoktur. Kuran tekil olarak da yine سَمَاء yı kullanmaktadır.

وقوله عز وجل: ثم استوى إلى السَّماءِ؛ قال أَبو إسحق: لفظُه لفظُ الواحد ومعناهُ مَعنى الجمع، قال: والدليل على ذلك قوله: فسَوَّاهُنَّ سبْعَ سَمَواتٍ، فيجب أَن تكون السماءُ جمعاً كالسموات كأَن الواحدَ سَماءَةٌ وسَماوَة

Azze ve Celle’ni sözü: Sonra semaya istiva etti; Ebu İshak dedi ki: Onun lafzı tekil lafızdır ve onun manası çoğul manasıdır, Dedi ki: Ve bunun delili O’nun sözüdür: Onları yedi sema olarak tesviye etti, Bu da semanın tekilinin سَماءَةٌ ve سَماوَة gibi olan semavat gibi çoğul olmasını icab ettirir. (Lisanu-l A’rab)

سمو kökünün ana anlamı yüksekte olmaktır. Bu nedenle buluta da sema denmektedir. Kuran’da da bu kullanımı görürüz. Onlara semayı midrar (damlacık) olarak gönderdik ayeti (أَرْسَلْنَا السَّمَاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًا) vardır. Evin ve her şeyin çatısına da atın sırtına hatta otlara bile sema denmektedir. Yüksekte olan ve onu kaplayan her şeye sema denmektedir.

Kuran’da arz ile beraber yaygın kullanımı vardır. Değişik anlamlara gelmektedir.

هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

O yerde olanları topluca sizin için yaratan sonra semaya istiva eden ardından onları yedi sema olarak tesviye edendir. O her şeyi bilendir. (Bakara 29)

Bu ayette السَّمَاءِ kelimesine dişil çoğul zamir olan هُنَّ (onlar) dönmektedir. Bu da ism-i cem-i cins olarak ve burada da cem manasında kullanıldığını göstermektedir.

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَوَاتٍ طِبَاقًا

Görmediniz mi Allah’ın yedi semayı tabakalar halinde nasıl yarattığını? (Nuh 15)

 

Sema yedi semadan oluşmuştur. Yedi sema tabakalar halindedir. İlginç olan gördüğümüz uzayın üç boyutlu, görmediğimiz semanın tabakalarının iki boyutlu olmasıdır. Bununla ilgili olarak Einstein tarafından ileri sürülen ve fizikçiler tarafından kabul edilen uzay zaman dokusu ve bunun bükülmesi tabakalı yapıya bir delildir. Baktığınız zaman güneş sistemimiz ve diğer yıldız sistemleri ve galaksiler bir yüzey üzerine dizilmiş cisimlerden oluşmaktadır. Dağılım küresel veya üç boyutta dağınık değildir. Hatta yer çekiminin sebebi de bu uzay zaman dokusudur.

 

 

Yedi sema konusu üzerinde ciddi çalışmalar yapılması gereken bir konudur. Kuantum fiziği ve derinlemesine fizik bilgisi ile Kuran incelenirse bu yedi tabakalı sema tam olarak çözülebilir ve fizikçilerin yüzyıllardır bulamadıkları gerçekler ortaya çıkar.

فِي السَّمَاءِ: “Göğün içinde” demektir.

فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ: “Yerin içinde ve göğün içinde” demektir.

مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ: “Yerin içinde ve göğün içinde aciz bırakanlar” demektir.

مَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ: “Siz ne yerin içinde ne de göğün içinde aciz bırakanlarsınız” demektir.

أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمَوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا

Yerde seyretmediler mi onlardan öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna bakmadılar mı ve onlar kuvvetçe onlardan daha şiddetliydi. Ne göklerde ne de yerde Allah’ı aciz bırakacak bir şey olur. Kesinlikle O alimdir, kadirdir. (Fatır 44)

Allah birilerini cezalandırmak istediği anda kimse O’nu aciz bırakamaz, ne kadar kuvvetli olurlarsa olsunlar cezalandırır.

إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ

Kesinlikle size vaad edilen gelecektir ve siz aciz bırakanlar değilsiniz. (En’am 134)

قَالُوا يَانُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ (32) قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُمْ بِهِ اللَّهُ إِنْ شَاءَ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ (33)

Dediler ki Ey Nuh, Bizimle cidal ettin ardından cidalimizi çoğalttın öyleyse sadıklardan isen bize vaad ettiğini getir. Dedi ki eğer isterse onu size yalnızca Allah getirir ve siz aciz bırakanlar değilsiniz. (Hud 32-33)

Vaad edilenin gelmesini kimse engelleyemez.

فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَالَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ هَؤُلَاءِ سَيُصِيبُهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ

Onlara kazandıklarının seyyieleri isabet etti ve bunlardan zulmedenler, onlara yakında kazandıklarının seyyieleri isabet edecektir. Onlar aciz bırakanlar değildir. (Zümer 51)

وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ (30) وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ (31)

Musibetten size ne isabet ederse ellerinizin kazandığıyladır ve çoğunu affeder ve siz yerde aciz bırakanlar değilsiniz ve sizin için Allah’ın aşağısından ne bir veli ne de bir yardımcı vardır. (Şura 30-31)

Kimse Allah’ın musibet isabet ettirme kurallarını değiştiremez.

بَرَاءَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (1) فَسِيحُوا فِي الْأَرْضِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ وَأَنَّ اللَّهَ مُخْزِي الْكَافِرِينَ (2)

Allah ve resulünden müşriklerden ahitleştiklerinize beraattir. Yerde dört ay gezin ve sizin Allah’ı aciz bırakanlar olmadığınızı ve Allah’ın kafirleri rezil eden olduğunu bilin. (Tevbe 1-2)

الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ أُولَئِكَ لَمْ يَكُونُوا مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ

Allah’ın yolundan engelleyenler ve onda eğrilik arayanlar ve ahireti görmezden gelenler, onlar yerde aciz bırakanlar olmadılar ve onlar için Allah’ın aşağısından hiç veliler yoktur. (Hud 19-20)

Allah’ın yolunu istedikleri kadar engellemeye kalksınlar sonuç değişmez, Allah kendi yoluna girenleri engellemelerine izin vermeyecektir.

Kimse Allah’ı gökte ve yerde aciz bırakamaz demek kimse Allah’ı kuantum uzayında ve gerçekleşen uzayda (süperpozisyon uzayında) aciz bırakamaz demektir. Allah her iki durumda da istediğini yapar. Önceki ayette Allah istediğine azab eder, istediğine rahmet eder ve yönünüz O’na doğru çevrilecektir denmektedir. İşte bunları kimse engelleyemez demektir. Allah bunu yapacaktır demektir.

 

وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ

Ve sizin için Allah’ın aşağısından ne bir veli ne de bir yardımcı vardır.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. مَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ cümlesini مَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ cümlesine atfetmektedir.

مَا: “Yoktur” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.

كُمْ: “Siz” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir.

لَكُمْ: “Sizin için” demektir.

مِنْ: Harf-i cerdir. “-den” anlamındadır.

دُونِ: “Aşağısında” demektir. دَانَ - يَدُونُ fiili miktarında, hacminde, gücünde, fonksiyonunda azalma demektir. Bu fiille aynı kökten gelen دُونِ ise kendisinden sonra gelenden daha aşağıda, daha zayıf, daha düşük fonksiyonlu olan anlamındadır.

اللَّهِ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.

دُونِ اللَّهِ: “Allah’tan aşağıda olan” demektir.

مِنْ دُونِ اللَّهِ: “Allah’tan aşağıda olandan” demektir. “Olması gereken Allah iken Allah’tan aşağıda olandan” demektir.

مِنْ: “Hiçbir” demektir. Bu harf-i cere te’kîd mini denir. Nefy (olumsuz), nehy (olumsuz emir) veya istifham (soru) cümlesinde kendisinden sonra nekre bir kelime gelen مِنْ harf-i cerine te’kîd mini denir. Olumsuzluğu kuvvetlendirir ve “hiçbir” anlamına gelir.

وَلِيٍّ: “Veli” demektir. Kökü ولي dir. Altıncı bâbdan müteaddi fiilden türeyen mübalağalı ism-i fâildir. Başka birisinin, birilerinin tüm işlerini veya bazı işlerini onun yerine yönetmek, korumak ve bu işlerin düzgün yürümesini sağlamak manasındaki fiilden gelmiştir. فَعِيل kalıbındandır.

وَلِييٌ وَلِـيٌّ

Kalıbın ي harfi ile kökün ي harfi idgam olmuştur. Çoğulu أَوْلِيَاء dır.

En yaygın hata veli kelimesine dost manası verilmesi ve evliya kelimesine de dostlar manası verilmesidir. Türkçede daha da beteri evliya kelimesine tekil olarak dost manası verilmesidir.

هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ (66) الْأَخِلَّاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ (67)

Şuursuz halde saatin onlara aniden gelmesi dışında bir şey mi bekliyorlar? Muttakiler hariç, dostların bazısı bazısına o gün düşman olur. (Zuhruf 66-67)

الْأَخِلَّاءُ “dostlar” demektir, tekiliخَلِيل’dir. Ayette dostluk ve düşmanlıktan bahsetmektedir. Buradaki anlatımda وَلِيّ geçmemektedir. Çünkü وَلِيّ “kendisine dayanılan kimse” demektir.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ

Ey iman edenler, isimlenmiş bir zaman üzere bir borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir kâtip adaletle yazsın. Kâtip onu, Allah’ın öğrettiği gibi yazmaya üşenmesin. Yazsın ve hak üzerine olan kimse onu imzalasın. Rabbi olan Allah’a sığınsın ve ondan bir şey eksiltmesin. Eğer hak aleyhine olan kimse küçükse veya imzalamaya gücü (yetisi) yoksa velisi adaletle imzalasın. (Bakara 282)

Ayette toplulukta kişiler arası borçlanmanın nasıl olacağı, nasıl kaydedileceği anlatılmıştır. Borçlu olan küçük ise veya gücü yetmiyorsa (ileri yaş, hastalık vb.) velisi imzalasın diyor. Burada da veli “dost” değil, kendisine dayanılan kimsedir. Velayette temsil edilen kimse veliye müdahale etmez.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتَّى يُهَاجِرُوا

İman edenler, hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler, barındıranlar ve yardım edenler, onlar bazısı bazısının evliyasıdır. Hicret etmeden iman edenler hicret edinceye kadar sizin onlara hiçbir şeyde velayetiniz yoktur. (Enfal 72)

Ayette velayetin/dayanışmanın kimler arasında olacağından bahsetmektedir. Hicret etmeyen müminlerle ise bir dayanışma içine girilemeyeceği söyleniyor. Bu ayetten de «veli» kelimesinin manasının «dostluk» olmadığı görülüyor. Aksi halde hicret etmemiş olan müminlerle niçin dost olmayalım ki.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ

Ey iman edenler, Yahudi ve Nasarayı evliya edinmeyin. Bazısı bazısının evliyasıdır. (Maide 51)

Buradan da Yahudi ve Hristiyan olanları dost edinmekten değil, veli yani dayanılan kimse edinmekten bahseder ve bundan men eder. Çünkü dayanışma siyasi bir oluşumdur ve aynı düzene tabi olan insanlar için geçerlidir.

Evliya “dayanışma ortaklığı” demektir. Sigorta mekanizmasıdır. Dört tanedir. İlmi, mesleki, ahlaki ve siyasi dayanışma ortaklıkları velayet müesseseleridir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir.

لَا: “Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

وَلَا: “Ne de” demektir. Kuran Arapçasında “ne … ne de …” anlamına gelen cümle yapmak için önce bir olumsuzluk edatı kullanılır ve “ne … ne de …” kelime grubunda “…” ların yerine gelen iki kelime وَلَا ile bağlanır.

نَصِيرٍ: “Yardımcı” demektir. Tehlike, savaş, kavga gibi durumlarda yardım eden demektir. خَذُول un zıttıdır. Kökü نصر dir. Birinci bâbdan müteaddi fiilden türeyen mübalağalı ism-i fâildir. Çoğulu أَنْصَار dır. Yardım anlamında çok fiil vardır. Aralarında farklar vardır.

Bâb

Kelime

Anlamı

Sülasi

عَوْن

Yardım

İstif’âl

اسْتِعَانَة

Yardım istemek

Sülasi

غَيْث

Beklenen yağmur

İstif’âl

اسْتِغَاث

En kötü durumda, kaybedilmesi kesin olan bir durumda yardım istemek

Sülasi

نَصْر

Tehlike, savaş, kavga sırasında yardım

İstif’âl

اسْتِنْصَار

Tehlike, savaş, kavga sırasında yardım istemek

Sülasi

صُراخ

Tehlike anında sesini kuvvetlice yükseltmek

İstif’âl

اسْتِصْرَاخ

Sesle yardım istemek

وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ: “Veli ve yardımcı” demektir.

مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ: “Hiçbir veli ve yardımcı” demektir.

مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ: “Allah’ın aşağısından hiçbir veli ve yardımcı” demektir.

لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ: “Sizin için Allah’ın aşağısından hiçbir veli ve yardımcı” demektir.

مَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ: “Sizin için Allah’ın aşağısından ne bir veli ne de bir yardımcı vardır” demektir.

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ

Mümin erkekler ve mümin kadınlar, onların bazısı bazısının evliyasıdır. (Tevbe 71)

لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ

Müminler kâfirleri müminlerin aşağısından veliler edinmesinler. (Ali İmran 28)

Burada ayetler arasında çelişki var gibi durmaktadır. Dûn kelimesini “dışında” anlayanlar bu çelişkiye düşmektedirler.

أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

Dikkat edin, Allah’ın velileri, onlara ne bir korku vardır ne de onlar hüzünleneceklerdir. (Yunus 62)

إِنْ أَوْلِيَاؤُهُ إِلَّا الْمُتَّقُونَ

O’nun evliyası yalnızca muttakilerdir. (Enfal 34)

Bu ayetlerde Allah’ın evliyası ifadesi geçmektedir. Buradaki izafetler ta’liliyyedir (lâmiyye). Allah’a ait olan evliya demektir. Bunlar muttakilerdir.

Müminler Allah’ın dunundan veliler değillerdir. Müminler Allah adına velilerdir. Çünkü Allah’ın istediği şekilde velayet müessesesini işletirler.

وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ

Muhacirler ve ensardan öne geçenler ve ilkler… (Tevbe 100)

Medine’ye hicret eden muhacirler ve Medine’de onlara yardım eden ensar vardır. Buna göre aynı veli gibi nasîr de Allah’tan başkası oluyor demektir. Bu da çelişki gibi görünmektedir.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ

Ey iman edenler, Allah’ın yardımcıları olun. (Saff 14)

Allah’ın veliye ihtiyacı olmadığı gibi yardımcıya da ihtiyacı yoktur. Buradaki izafet de ta’liliyyedir (lâmiyye). Allah’a ait olan yardımcılar demektir.

Müminler Allah’ın dunundan nasîr değillerdir. Müminler Allah adına nasîrdirler.

 

Sonuç:

Bir önceki ayetten anladık ki Allah’ın azab meşieti yoluna girenler azabı hak ederler ve azaba uğrarlar. Bu yola girenlerin azaba uğramaktan istisnası yoktur. Allah’ın merhamet meşieti yoluna girenler de merhametine nail olurlar, bunun da istisnası yoktur. İnsanlar istesin veya istemesin sonunda Allah’ın yönüne döndürüleceklerdir.

وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ

Ve siz ne yerin içinde ne de göğün içinde aciz bırakanlarsınız

Ekonomik azab gelmiştir. Sosyal tufanın diğer şekillerinde azablar da gelecektir. Faizli sistemi, merkeziyetçi ekseriyet sistemini, karşılıksız para sistemini, reel ekonomi yerine finans ekonomisini uygulayanlar, çözümleri bunların içinde arayanlar istedikleri kadar Kuran’ı güzel tilavet etsinler, istedikleri kadar sakallı cübbeli ruhbanlardan dualar istesinler azabdan kaçamayacaklardır. Çünkü azab etme meşietine girecek fiilleri yapmışlardır. Azab açıkça görünür olunca, karşılarında durunca da Allah’ı aciz mi bırakacaklar? Sağdan soldan dolarlar bularak, faizli sistemin değişik araçlarını kullanarak Allah’ı aciz mi bırakacaklar? Petrol zengini şımarık şeyhlerden paralar alarak Allah’ı aciz mi bırakacaklar? Ne semada yani Allah’ın yarattığı seçenekler arasında ne de arz da yani gerçekleşen seçenekte kurtuluş yoktur. Azabı hak edecek amelleri yaptığından dolayı azabdan kaçış yoktur. Allah’ın yapmak istediği her şeyi gerçekleştireceği kesindir, Allah aciz değildir. Dışarıdan gelen dolar denen sahte parayla mı Allah’ı aciz bırakacaksınız? Yoksa bitcoin denen zırvalıkla mı Allah’ı aciz bırakacaksınız? İmkân var mı? Garip gelen bir şey var. Herkes doların karşılıksız basıldığını, sahte olduğunu biliyor. Herkes bitcoinin ve diğer kripto paraların aslında sadece satılan rakamlar olduğunu biliyor. Rakamları satın almanın ne kadar saçma bir şey olduğunu bildikleri halde bunu neden yapıyorlar? Tüm dünya nasıl uyuyor? Bu durumu Platon’un mağara alegorisi çok güzel anlatmaktadır.

Sadece mağaranın duvarını görecek ve kafalarını çeviremeyecek şekilde üç mahkûm bir mağaraya zincirlenmiştir. Bu üç mahkûm hayatlarında mağara duvarı ve birbirleri dışında başka hiçbir şey görmemiştir. Sadece arkalarından vuran ışığın mağara duvarında oluşturduğu gölgelerini görebilmekte ve yine mağaranın içinde yansıma yapan tuhaf sesleri duyabilmektedirler. Mağarada ateşin arkasından geçen nesneleri, kişileri ve duydukları tuhaf sesleri anlamlandırmaya çalışan mahkumlar, dışarıdaki dünyanın sadece böyle bir yerden ibaret olduğunu düşünmektedirler.

Nasıl olduğu bilinmemekle birlikte mahkumlardan biri, günün birinde zincirlerinden kurtulur ve mağaranın dışına çıkmayı başarır. Mağaranın dışına çıktığında önce parlak ışıktan dolayı gözleri kamaşan ve geçici körlük yaşayan mahkûm, yavaş yavaş etrafı gözlemlemeye ve tanımaya başlar. Etrafta gördüğü diğer canlıların, nesnelerin ve duyduğu seslerin mağaradaki eski siluet ve seslerle bir alakasının olmadığını anlar. Etrafı tanımaya devam eden mahkûm, akarsu kenarına giderek kendi yansımasını suda görür. Sudaki bu yansıması ile tepeden güneşin vurmasıyla yanı başında oluşan gölgesinin birbirinden farklı olduğunu deneyimler ve bütün tabusu yıkılır. Mahkûm, dünyanın sadece mağaradan ibaret olmadığını anlar. Dışardaki dünyanın mağaradan daha güzel olduğunu ayırt ederek diğer mahkûm arkadaşlarının yanına döner. Arkadaşlarına dışarıyı anlatır, gölgelerin gerçek olmadığını ve onlara yardım teklif ederek zincirlerinden kurtarmayı sonra da birlikte mağaranın dışını tanımaya davet eder. Diğer mahkumlar arkadaşlarının zincirden kurtulduktan sonra dışarıda delirdiğini ve dışarısının aynı şekilde onları da delirteceğini söyleyerek serbest kalmayı reddederler. Özgürlüğün tadını anlatan eski mahkûma şiddet göstererek karşı çıkarlar.

İki mahkûm, mağarada esir hayatı yaşamayı sürdürürler.

Mağara topluluktur. Mağaraya zincirlenmiş insanlar eskiden beri gelen gelenekler, kurallar, adetler, töreler, kanunlara esir olmuş insanlardır. Bu insanlar mağaraya zincirlenmişlerdir. Doğuştan beri gördükleri kurallar tarafından esir edilmişlerdir. Karşılıksız paralara esirdirler. Dolara esirdirler. Sermaye ne üretirse o en iyisidir onlar için, onun esiridirler. İlaç üretir, aşı üretir, zincirle bağlı olanlar için o doğrudur. Bitcoini üretir hemen esiri olurlar. Ekseriyet demokrasisini görmüşlerdir ve onlar için o doğrudur ve esir olmuşlardır. Siyasi partileri görmüşlerdir ve çoğunluk sistemini görmüşlerdir. Bunun esiri olmuşlardır. Allah’a inancı en yüksek olan insanlar bile çözümü çoğunlukta, siyasi partiler içinde aramaktadırlar. Çünkü onlar da mağarada zincirlenmişlerdir. Bunun dışında düşünememektedirler. Çoğunluk ve gücü ele geçirelim, biz çok iyiyiz, biz iyi olduğumuz içi biz iyi yönetiriz demektedirler. Aslında hakkı savunduklarını sanmakta ama batılın esiri durumundadırlar. Oysa zincirlerini kırmaları gerekir. Mağaranın kurallarının aslında bir aldatmaca olduğunu anlamaları gerekir. Zincirleri kırıp gözlerinin ışıkla kamaşması gerekir. Bunu yaptıklarında tekrar mağaraya döndüklerinde mağaradakiler ona saldıracaklar, küçük görecekler, aşağı görecekler, saçmaladığını söyleyeceklerdir. Sen delisin, kafayı yemişsin diyeceklerdir, tıpkı Akevler’le alay ettikleri, fikirlerinin saçma olduğunu, birkaç zavallı olduklarını söyledikleri gibi. Ama önemli değildir. Allah’ın azabı mağaradakilere gelecektir. Kuran bunun örnekleriyle doludur. Peygamberler topluluğun kurallarının aslında yanlış olduğunu, Allah’ın yoluna girmeleri gerektiğini söylediklerinde dışlanmış, şiddete uğramış, alay edilmiş ve küçük görülmüşlerdir. Çözümü dolarda, faizde, finans ekonomisinin araçlarında arayanlar, çözümü çoğunluğu ele geçirmek ve yönetmek olanların sonu hep bu azaba duçar olmaktan öteye gidemeyecektir. Kimse Allah’ı aciz bırakamaz. Allah bu azabı gerçekleştirecektir. Mağaradan zincirlerini kırıp çıkanlar ise O’nun rahmetine nail olacaklardır. Kimse O’nun rahmet etmesini de engelleyemez, bu noktada da aciz bırakamaz.

وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ

Ve sizin için Allah’ın aşağısından ne bir veli ne de bir yardımcı vardır

Allah’ı aciz bırakamadınız. Azabdan kaçamadınız. Azabdan kurtulmak için kendinize boş yere veli aramayın, boş yere yardımcı aramayın. Bulamayacaksınız. Sizi ne Sermaye kurtarabilir ne de size dolarlar veren şımarık şeyhler kurtarabilir. Allah’a karşı hiçbir veli olamaz, sizin arkanızda kimse duramaz. O’nun kurallarının yani dininin (düzeninin) dışına çıktığınız anda hiçbir koruyucunuz yoktur, hiçbir yardımcınız da yoktur. Sizi korumak isteseler de yardım etmek isteseler de fayda etmeyecektir. O küçük gördüğünüz Adil Düzenciler Allah’ın kurallarını tanıdıkları için, O’nun kurallarını ana ilkeleri edindikleri için merhamete uğrayacak, siz de azaba uğrayacaksınız. Yardımcılar da koruyucular da bulamayacaksınız. Azab gelecek, temel ihtiyaçlarınızı bile karşılayamayacak duruma düşeceksiniz.

 

 

Yalova, Teşvikiye

22 Ocak 2022

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Tüm Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1281
Secde Suresi Tefsiri 18. Ayet
26.04.2025 20 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1280
Secde Suresi Tefsiri 17. Ayet
19.04.2025 65 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1279
Secde Suresi Tefsiri 16. Ayet
12.04.2025 83 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1278
Secde Suresi Tefsiri 15. Ayet
5.04.2025 94 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1277
Secde Suresi Tefsiri 14. Ayet
22.03.2025 110 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1276
Secde Suresi Tefsiri 13. Ayet
8.03.2025 137 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1275
Secde Suresi Tefsiri 12. Ayet
1.03.2025 129 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1274
Secde Suresi Tefsiri 11. Ayet
22.02.2025 152 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1273
Secde Suresi Tefsiri 10. Ayet
8.02.2025 199 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1272
Secde Suresi Tefsiri 6-9. Ayetler
1.02.2025 245 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1271
Secde Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.01.2025 195 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1270
Secde Suresi Tefsiri 4. Ayet
28.12.2024 307 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 223 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 253 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 259 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 296 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 292 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 321 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 332 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 401 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 397 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 396 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 419 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 379 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 408 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 405 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 377 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 420 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 400 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 411 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 485 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 471 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 477 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 589 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 629 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 532 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 591 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 527 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 533 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 540 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 488 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 688 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 594 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 542 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 586 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 578 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 669 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 670 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 701 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 598 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 685 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 651 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 632 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 666 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 755 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 615 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 635 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 660 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 680 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 597 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 630 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 552 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1219
Rum Suresi Tefsiri 37. Ayet
17.06.2023 566 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1218
Rum Suresi Tefsiri 36. Ayet
3.06.2023 597 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1217
Rum Suresi Tefsiri 35. Ayet
27.05.2023 600 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1216
Rum Suresi Tefsiri 33-34. Ayetler
20.05.2023 578 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1215
Rum Suresi Tefsiri 31-32. Ayetler
13.05.2023 647 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1214
Rum Suresi Tefsiri 30. Ayet
6.05.2023 724 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1213
Rum Suresi Tefsiri 29. Ayet
29.04.2023 576 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1212
Rum Suresi Tefsiri 28. Ayet
15.04.2023 639 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1211
Rum Suresi Tefsiri 27. Ayet
8.04.2023 664 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1210
Rum Suresi Tefsiri 26. Ayet
1.04.2023 592 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1209
Rum Suresi Tefsiri 25. Ayet
25.03.2023 590 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1208
Rum Suresi Tefsiri 24. Ayet
18.03.2023 784 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1207
Rum Suresi Tefsiri 23. Ayet
11.03.2023 631 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023 718 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1205
Rum Suresi Tefsiri 21. Ayet
25.02.2023 1044 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1204
Rum Suresi Tefsiri 20. Ayet
18.02.2023 845 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1203
Rum Suresi Tefsiri 19. Ayet
11.02.2023 586 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1202
Rum Suresi Tefsiri 17-18. Ayetler
4.02.2023 756 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1201
Rum Suresi Tefsiri 14-16. Ayetler
28.01.2023 611 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1200
Rum Suresi Tefsiri 12-13. Ayetler
21.01.2023 572 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1199
Rum Suresi Tefsiri 11. Ayet
14.01.2023 583 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1198
Rum Suresi Tefsiri 10. Ayet
7.01.2023 639 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1197
Rum Suresi Tefsiri 9. Ayet
31.12.2022 1387 Okunma
2 Yorum 01.01.2023 00:23
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1196
Rum Suresi Tefsiri 8. Ayet
17.12.2022 610 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1195
Rum Suresi Tefsiri 6-7. Ayetler
10.12.2022 707 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1194
Rum Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
3.12.2022 739 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1193
Ankebut Suresi Tefsiri 69. Ayet
26.11.2022 655 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1192
Ankebut Suresi Tefsiri 68. Ayet
19.11.2022 693 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1191
Ankebut Suresi Tefsiri 67. Ayet
12.11.2022 1097 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1190
Ankebut Suresi Tefsiri 65-66. Ayetler
5.11.2022 1314 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1189
Ankebut Suresi Tefsiri 64. Ayet
29.10.2022 991 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1188
Ankebut Suresi Tefsiri 63. Ayet
22.10.2022 1039 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1187
Ankebut Suresi Tefsiri 62. Ayet
15.10.2022 1041 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1186
Ankebut Suresi Tefsiri 61. Ayet
8.10.2022 954 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1185
Ankebut Suresi Tefsiri 60. Ayet
1.10.2022 929 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1184
Ankebut Suresi Tefsiri 58-59. Ayetler
24.09.2022 938 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1183
Ankebut Suresi Tefsiri 57. Ayet
17.09.2022 1247 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1182
Ankebut Suresi Tefsiri 56. Ayet
10.09.2022 1359 Okunma


© 2025 - Akevler