Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024
97 Okunma, 0 Yorum

LOKMAN SÛRESİ - 18. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (23)

Ve kim küfrederse küfretsin, onun küfrü seni hüzünlendirmesin. Bize doğrudur dönüşleri/döndürülüşleri. Amel ettiklerini onlara haber vereceğiz. Kesinlikle Allah başlara sahip olanları bilicidir. (23)

 

وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ

Ve kim küfrederse küfretsin, onun küfrü seni hüzünlendirmesin.

 

Cevap cümlesi
Nehiy fiil cümlesi

Şart cümlesi
İsim cümlesi

Atıf
harfi

Fâil

Mefûlun
bih

Fiil

Olumsuzluk
edatı

Fâ-u
cevabiyye

Haber
Fiil cümlesi

Mübteda
Şart
edatı

Fâil
Muzâfun ileyh

Şibh-i fiil
Muzâf

Fâil

Fiil

هُ

كُفْرُ

كَ

يَحْزُنْ

لَا

فَ

هُوَ

كَفَرَ

مَنْ

وَ

 

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Önceki ayetteki مَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى şart-cevap cümlesine مَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ şart-cevap cümlesini atfetmektedir.

مَنْ: “Her kim” demektir. Şart edatıdır. Akıllı varlıklar için kullanılır. Kendisinden sonra şart cümlesi gelir ve sonrasında cevap cümlesi gelir. Kendisinden sonra muzari fiil gelirse onu cezm eder. Mazi fiil gelirse mazi fiiller mebni olduğu için değişmez. Burada kendisinden sonra gelen mazi fiil olan كَفَرَ olduğu için bir değişiklik olmamıştır. Eğer muzari fiil olan يَكْفُرُ olsaydı cezm olacak ve مَنْ يَكْفُرْ şeklinde olacaktı.

كَفَرَ: “Küfretti, görmezden geldi” demektir. كفر kökünden üçüncü şahıs eril tekil mazi malum fiildir.

مَنْ كَفَرَ: “Kim küfrederse, kim görmezden gelirse” demektir.

فَ: Cevap fâ’sıdır. Şart cümlesinden sonra cevap cümlesinin başına gelir.

لَا: Nehiy edatıdır. Sonrasındaki muzari fiili cezm ederek nehiy fiil meydana getirir.

يَحْزُنْ: “Hüzünlendirir” demektir. حزن kökünden birinci bâbdan üçüncü şahıs eril tekil meczum muzari malum fiildir. Öncesindeki لَا ile cezm olmuştur. Birinci bâbdan حُزْن mastarı (حَزَنَ - يَحْزُنُ) bir işin, bir durumun birisini kızdırması, üzmesi, sıkıntı vermesi yani hüzünlendirmesi manasındadır. Bu kök bir de dördüncü bâbdan gelir. Dördüncü bâbdan حَزَن mastarı (حَزِنَ - يَحْزَنُ) hüzünlenmek demektir. Hoşa giden bir şeyi kaybetmekten veya meydana gelen bir zarardan dolayı içinde üzüntü, sıkıntı, acı hissetmek manasındadır.

لَا يَحْزُنْ: “Hüzünlendirmesin” demektir. Üçüncü şahıs eril tekil nehiy malum fiildir.

كَ: “Sen” demektir. Mensub muttasıl zamirdir.

كُفْرُ: “Küfür” demektir. Bir şeyin üstünü kapatıp onu görmezden gelmek manasındadır. كفر kökünden birinci bâbdan mastardır.

هُ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. مَنْ e racidir.

كُفْرُهُ: “Onun küfrü” demektir.

لَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ: “Onun küfrü seni hüzünlendirmesin” demektir.

مَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ: “Kim küfrederse küfretsin, onun küfrü seni hüzünlendirmesin” demektir. Bu cümle “kim iyilik yapan halinde Allah’a doğru yönelimini bozmadan tutarsa en sağlam kulpu sımsıkı tutmuştur” cümlesine atıfla gelmiştir. İslam olan kimseye küfreden kimseyi atfetmektedir. Buradaki küfreden neye küfretmektedir? Küfretme Türkçede kullanıldığı gibi “sövme” demek değildir. Küfretme “görmezden gelme” demektir. Buradaki görmezden gelen neyi görmezden gelmektedir? O da ondan bir önceki ayette gelmiştir. Allah’ın indirdiğini görmezden gelmektedir. Küfretme yani görmezden gelme için en önemli şart küfrettiğin yani görmezden geldiğine inanıyor olmandır. Küfreden Allah’ın indirdiğine inanmaktadır ama küfretmektedir. Allah’ın indirdiğinde “yapma” dediklerini görmezden gelmektedir. Çözümlerin çoğunlukla olmayacağını, çoğunluğa uymakla Allah’ın yolundan sapılacağını söyleyen Allah’ın indirdiğini görmezden gelmektedir. Kim görmezden gelmektedir? Allah’ın indirdiğine inanan görmezden gelmektedir. Herkes şiddetli bir şekilde vesenlerin peşinde koşmaktadır. Çözümleri onlardan beklemektedir. Muhalifler “biz iyiyiz, yönetim bize geçince her şeyi düzeltiriz” demektedir. Yönetimdekiler “muhalifler kötü, onlar hiçbir işi beceremezler” demektedirler. İnsanlar da hangisinin peşinde giderim de o beni daha iyi güder demektedir. Zır-cahiliyenin zır-cahiliye dönemindeyiz. Biz bu seminerleri yazarken delillerimiz Kuran’dır. Kafamızda ürettiğimiz senaryolar veya gerekçeler değildir. Ama ne yazık ki ne anlatırsak anlatalım batılın peşinden koşmaktan kimseyi vazgeçiremiyoruz. Herkes Allah’ın indirdiğine küfrediyor (görmezden geliyor) ve kendisine gerekçeler üretiyor. Peygamberler gerekçeler üretmezler. Onlar Allah’ın indirdiğinden sapmazlar. Kuran’da Allah bizden de bunu beklediğini belirtiyor. Allah’ın indirdiğine uymamak için üretilen her gerekçe Allah’ın indirdiğine küfretmektir.

Vesenlerin tipik özelliklerinden biri katı hiyerarşidir. Aklınıza yatan hayırlı bir işi yapmak için bile izin almak zorundasınızdır. Vesenlerin en tepesindekilerin de başka hesapları olduğu için liderlerini istedikleri gibi yönlendirerek bu işlere engel olurlar. Herhangi bir yerde söyleyeceğiniz bir söz bile vesenlerin genel politikasının dışında olmamalıdır. Bireysel görüşünüz olamaz. Vesenin görüşü tektir. Kolaysa yanlış de. Hatta daha kötüsü bugünkü görüşü yarın değişince yarın eski görüşü savun kolaysa. Vesen vesendir. Sistemleri ve yapıları değişmez. İyisi kötüsü olmaz. Vesenlerden hayır gelmesinin bir imkânı yoktur. Sonunda her vesen çoğunluğun peşinden koşmak zorundadır. Aksi halde varlık sebebi ortadan kalkar. Vesenlerin peşinde koşmak Allah’ın indirdiğini görmezden gelmeyi gerektirir. Vesenler Allah’ın indirdiğiyle ilgilenmezler. Onlar için varsa yoksa çoğunluk vardır. Çoğunluğun da sizi nereye götüreceği Kuran’da açık seçik yazılmıştır.

Burada hüzünlendirmesi nehyedilen onların küfrüdür. Burada bir söz sanatı vardır. Küfrü seni hüzünlendirmesin demek sen onların küfrüne hüzünlenme demektir. Yapacak bir şey yok, ne yapsak insanlar değişmiyor. Tüm dünya vesen de vesen diyor. Büyük Sermaye ne istiyorsa onu yapıyorlar. Projeler üreteceklerine, örnek uygulamalar yapacaklarına modern tıbbın iyileştirmeyen ama idare eden tedavileri gibi palyatif çözümler üreten sloganların peşinde koşuyorlar. Delilleri Allah’ın indirdiği değil, atalarını üzerinde bulduklarıdır. Onların yaptıklarını yapıyorlar, inandıklarına inanıyorlar.

Ayette “sen” denilen öncelikle Kuran’ın ilk muhatabı olan peygamber, sonra da Kuran’ı kıraat eden herkestir. Tilavet edenler değildir. Tilavet eden anlamıyla ilgilenmeden aktarırken kıraat eden incelemektedir. Kuran’ı inceleyen birisi vesenlerle, çoğunluk demokrasisi ile ilgilenmez, onların eğlencelerine, şenliklerine, alkışlı ıslıklı toplantılarına, sandık şölenlerine dahil olmaz. İşte burada Allah Kuran’ı kıraat edene (inceleyene) onların Allah’ın indirdiğini görmezden gelmeleri seni hüzünlendirmesin diyor. Hem de her kim bunu yaparsa yapsın diye çok geniş bir kesimi dahil ediyor. Biz de ne yapıyoruz, üzülmüyoruz, hüzünlenmiyoruz. Onların verecekleri hesap Allah’adır. Biz uyarıyoruz, yazıyoruz. İsteyen dinler, isteyen küfründe devam eder.

 

إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ

Bize doğrudur dönüşleri/döndürülüşleri.

 

İsim cümlesi

Mübteda

Haber

Fâil
Muzâfun ileyh

Şibh-i fiil
Muzâf

Mecrur

Cârr

هُمْ

مَرْجِعُ

نَا

إِلَى

 

إِلَى: “-e” demektir. Harf-i cerdir.

نَا: “Biz” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir.

إِلَيْنَا: “Bize” demektir.

مَرْجِعُ: “Dönüş/döndürülüş” demektir. رجع kökünden ikinci bâbdan gelmektedir. Bu kökün bir özelliği vardır. Hem lazım (geçişsiz) hem de müteaddidir (geçişli). Lazım fiiller mef’ûl almazlar yani fiilden etkilenen fiili yapanın kendisidir, etkilenen başka birisi yoktur. Müteaddi fiillerde ise fâilin yaptığı fiilin etkilediği bir mef’ûl vardır. Bu kök aynı bâbdan geldiği halde hem lazım hem de müteaddi olabilmektedir. Fark mastardadır.

 

Mastar

Muzari

Mazi

Lazım

رُجُوع

يَرْجِعُ

رَجَعَ

Müteaddi

رَجْع

يَرْجِعُ

رَجَعَ

Ayetlerde lazım ve müteaddi geçişlere örnek verecek olursak:

 

Ayette geçiş

Anlam

Lazım

لَمَّا رَجَعُوا إِلَى أَبِيهِمْ قَالُوا يَاأَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ

Babalarına döndüklerinde dediler ki “Ey babamız, keyl bizden men edildi”. (Yusuf 63)

Burada fiil lazımdır. Mef’ûlü yoktur. Kendileri dönmüşlerdir.

Müteaddi

رَجَعْنَاكَ إِلَى أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ

Gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye seni annene döndürdük. (Taha 40)

Burada fiil müteaddidir. Mef’ûlü كَ (sen) zamiridir, döndürülendir.

مَرْجِعُ mimli mastardır. Mastarların genel özelliği belirli bir zaman dilimi içinde kısıtlanmamalarıdır. Sonsuz zamanı ifade ederler. Yapmak, yürümek, koşmak gibi mastarlar belli bir zamanı ifade etmezler. “Yürümek sağlıklıdır” dediğiniz zaman yürümek mastarı belirli bir zamanı ifade etmez. Tüm zamanları kapsar. İngilizcede de mastara bu nedenle “infinity” denmektedir. Etimolojik olarak sonsuzluk, sınırsızlık manasından gelmiştir. Buna ilaveten bir mekân içinde gerçekleşen bir fiili de ifade etmezler. Aynı zamanda mastarlar çoğul hale de gelmezler. Ancak mastarı belirli bir zamana kısıtlamak, belirli bir mekân içinde gerçekleşen fiili ifade etmek veya çoğul hale getirmek ihtiyacı vardır. Bu durumda başka bir mastar türü kullanılır. Türkçede bunu ifade etmek için “-mak, -mek” yerine “-ma, -me” kullanılır. “Yürümem iyi oldu” derseniz yürümeyi kendinize izafe etmiş olursunuz ve belli bir zamana kısıtlamış olursunuz ve belirli bir mekân içinde gerçekleşmiş olan fiili ifade etmiş olursunuz. “Yürümelerim sağlığım için faydalı oldu” derseniz mastarı hem belirli zaman dilimlerine kısıtlamış hem belirli mekânlar içinde gerçekleşmiş fiilleri ifade etmiş olursunuz hem de çoğullaştırmış olursunuz. İngilizcede normal mastar “to” ile başlarken sayılabilen ve belirli bir zamana kısıtlanan mastarlar için “-ing” eki kullanılır. Arapçada bu tür mastarlara her zaman mim harfi ile başladığı için mimli mastar denilir ve bunun için sülasi fiillerde iki kalıp kullanılır. Bu kalıplar مَفْعَل ve مَفْعِل kalıplarıdır. Muzari çekimin orta harfinin harekesi fetha ise مَفْعَل kalıbı, kesre ise مَفْعِل kalıbı, zamme ise bazı köklerde مَفْعَل kalıbı, bazı köklerde مَفْعِل kalıbı kullanılır. رجع kökü ikinci bâbdan geldiği için muzari çekiminin orta harfi kesrelidir (يَرْجِعُ). Bu nedenle مَفْعِل kalıbı kullanılır ve رجع kökünün mimli mastarı مَرْجِع olur. Arapçada mimli mastarlar aynı zamanda ism-i zaman ve ism-i mekândır. Yani fiilin gerçekleştiği zamanı da bu kalıp gösterir, fiilin gerçekleştiği mekânı da bu kalıp gösterir. Yani bu kalıbı gördüğünüz zaman üç durumdan biri olacaktır: mimli mastar, ism-i zaman, ism-i mekân. Hangisinin olduğu cümlede geçişinden mütevellit karinelerle anlaşılacaktır.

Mimli mastarlar da dahil tüm mastarların diğer bir özelliği hem malum (etken) hem de meçhul (edilgen) anlamda olmalarıdır. Arapçada yapmak ve yapılmak aynı mastarla ifade edilir.

Diğer taraftan رجع kökünün özelliğinden dolayı مَرْجِع’nun hem lazım hem de müteaddi olabilmesi nedeniyle manası şu şekillerde olur:

 

Mimli mastar

İsm-i zaman

İsm-i mekân

Müteaddi Malum

Döndürüş/döndürme

Döndürme zamanı

Döndürme yeri

Müteaddi Meçhul

Döndürülüş/döndürülme

Döndürülme zamanı

Döndürülme yeri

Lazım Malum

Dönüş/dönme

Dönme zamanı

Dönme yeri

Lazım Meçhul

Lazım ve meçhul bir arada olmaz

Diğer bir özellik mimli mastarların ikil ve çoğul olabilmesidir. Buna göre مَرْجِع’nun çekimi şu şekildedir:

Nekre

 

Çoğul

İkil

Tekil

مَرَاجِعُ

مَرْجِعَانِ

مَرْجِعٌ

Merfu

مَرَاجِعَ

مَرْجِعَيْنِ

مَرْجِعًا

Mensub

مَرَاجِعَ

مَرْجِعَيْنِ

مَرْجِعٍ

Mecrur

Marife

 

Çoğul

İkil

Tekil

الْمَرَاجِعُ

الْمَرْجِعَانِ

الْمَرْجِعُ

Merfu

الْمَرَاجِعَ

الْمَرْجِعَيْنِ

الْمَرْجِعَ

Mensub

الْمَرَاجِعِ

الْمَرْجِعَيْنِ

الْمَرْجِعِ

Mecrur

Bu ayette tekil çekimle gelmiştir. Bir kere “dönüş” ifade edilmektedir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir.

مَرْجِعُهُمْ: Mimli mastar, ism-i zaman ya da ism-i mekân oluşuna göre müteaddi malum olmaz, ya müteaddi meçhul ya da lazım malum olacağından “Dönüşleri, döndürülüşleri”, “dönüş yerleri, döndürülüş yerleri” ya da “dönüş zamanları, döndürülüş zamanları” demektir.

إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ: “Bize doğrudur dönüşleri/döndürülüşleri” demektir. إِلَيْنَا (bize) ifadesinden مَرْجِعُ’nun mimli mastar olduğu anlaşılmaktadır. Dönüş/döndürülüş zamanları/mekânları bize doğrudur ifadesi uygunsuz olduğundan ism-i zaman ve ism-i mekân olmadığı, mimli mastar olduğu anlaşılmaktadır.

Mimli mastar burada tekil olduğu için çok kişinin bir dönüşü ifade edilmektedir. Belirli bir zamana kısıtlanmıştır. Bu zaman ölümden sonraki dönüş zamanıdır. Herkesin tek bir dönüşü ifade edilmektedir. Eğer bireysel dönüşler olsaydı إِلَيْنَا مَرَاجِعُهُمْ (dönüşleri bizedir) şeklinde gelirdi. Ölecekler, sonra diriltilecekler ve bize dönecekler, döndürülecekler denmektedir. Kuran’da 15 kere bu şekilde geçmekte ve hepsinde dönenler çoğul, dönüş tekildir.

Ayette geçiş

Anlamı

Sayı

إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ

Banadır dönüşünüz

3

إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ

Allah’adır dönüşünüz

3

إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ

O’nadır dönüşünüz

2

إِلَى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ

Rabbinizedir dönüşünüz

2

إِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ

Bizedir dönüşünüz

1

إِلَى رَبِّهِمْ مَرْجِعُهُمْ

Rablerinedir dönüşleri

1

إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ

Bizedir dönüşleri

3

Hepsinde مَرْجِعُ sona alınmıştır. مَرْجِعُكُمْ إِلَيَّ (dönüşünüz banadır) veya مَرْجِعُهُمْ إِلَيَّ (dönüşleri banadır) veya مَرْجِعُكُمْ إِلَيْنَا (dönüşünüz bizedir) veya مَرْجِعُهُمْ إِلَيْنَا (dönüşleri bizedir) denmemiştir. Burada takdim-tehir yapılmıştır. Cümle devrik hale getirilmiştir. Mübteda haber yer değiştirmiş, haber mübtedanın önüne geçirilmiştir. Bu da te’kîd için veya tahsis için olur. Yani kafalardaki şüpheleri gidermek için gelir ya da “dönüşleri yalnızca bizedir” anlamında tahsis için olur.

Kuran’da sadece bir yerde takdim tehir yapılmamıştır. Orada da dönülen yer Cehîm’dir. Saffat 68’de ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ (Sonra onların dönüşü Cehîm’edir) denmektedir. Burada öncesinde pek çok cezadan bahsedilmekte ve sonra Cehîm’e dönecekler demektedir. Buna göre Cehîm’den gelip bazı cezalar görüp sonra Cehîm’e döndükleri anlaşılmaktadır. Te’kîd ve tahsis yoktur.

Herkesin varlığının başlangıcının sebebi kendisinden ruh üfleyen Allah’tır. Bu nedenle herkes ortak bir dönüşle O’na dönecektir.

Burada bu cümle niçin gelmiştir? Allah’ın indirdiğini görmezden gelip atalarını üzerinde buldukları düzende devam etmektedirler. Çoğunluk sisteminden vazgeçmemekte, vesenlerini bırakmamaktadırlar. Onların yaptıklarına üzülme, onlar bize dönecek demektedir. Hesap vereceklerdir.

Öncesinde umumi ism-i mevsul olan مَنْ in zamiri eril tekil (مَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ) iken burada eril çoğul (إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ) olmuştur. Çünkü suç bireyseldir. Her biri ayrı ayrı küfretmektedirler. Dönüşleri ise birliktedir.

 

فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا

Amel ettiklerini onlara haber vereceğiz.

 

Fiil cümlesi

Fâ-u
isti’nâfiye

Mefûlün bih GS

Fâil

Mefûlun
bih

Fiil

Mecrur

Cârr

Sıla cümlesi
Fiil cümlesi

İsm-i
mevsûl

Mefûlun bih

Fâil

Fiil

هُ

و

عَمِلُوا

مَا

بِ

نَحْنُ

هُمْ

نُنَبِّئُ

فَ

 

فَ: Fâ-u isti’nafiyyedir. Önceki cümle ile sonraki cümle arasında sebep sonuç ilişkisi vardır.

نُنَبِّئُ: “Haber veririz” demektir. نَبْءٌ mastarı saklandığı yerden çıkıp bakanlara görünmek manasındadır. Bu mastar manasından başkalarına görünen manasında نَبَأٌ ıstılahi olarak başkalarının bilmediği bir şeyin onlar için bilinir hale gelmesinden “haber” anlamındadır. نبء kökünün zıttı خبء köküdür. Sadece ilk harf değişmiştir. خَبْءٌ gizli, saklı demektir. Bir şeyi bir mekânın içine sokarak gizlemek, örtmek, gözden kaybettirmek manasından gizlenilen manasında خَبْءٌ “gizli, saklı” anlamında isimdir. Etimolojik olarak ن filizlenen tohumdur ve toprağın altından çıkarak görünür hale gelmeyi ifade eder. خ ise duvar demektir ve arkasında gizlenmeyi ifade eder. Böylece iki zıt mana tek harfin değişimiyle ortaya çıkar.

هُمْ: “Onlar” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. نُنَبِّئُ fiilinin mef’ûlüdür.

بِ: “-i, -ı” demektir. Harf-i cerdir. نُنَبِّئُ fiili iki mef’ûl alır. Birisi haber verilen kimse, diğeri verilen haberdir. Verilen haber bu harf-i cerden sonra gelir.

مَا: Umumi ism-i mevsuldür.

عَمِلُوا: “Amel ettiler” demektir. عمل kökünden üçüncü şahıs eril çoğul mazi malum fiildir. Amel hukuki sonuç doğuran fiildir. Her amel bir fiildir ama her fiil amel değildir. Hukuki sonuç doğurmayan fiiller amel değildir.

مَا عَمِلُوا: “Amel ettikleri” demektir.

بِمَا عَمِلُوا: “Amel ettiklerini” demektir.

نُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا: “Amel ettiklerini onlara haber veririz” demektir.

فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا: “Amel ettiklerini onlara haber vereceğiz” demektir. Burada muzari fiil gelecek zamanı ifade eder. فَ ile dönüş/döndürülüşe bağlanmıştır. Toplu döndürülme ile bu haber verme gerçekleşecektir. Gelecek zamandadır, kıyamet yevmindedir.

Allah onlara amel ettiklerini haber vereceğini söylüyor, onlar amel ettiklerini bilmiyorlar mı da onlara haber veriyor. Verdiği haber salih amel yaptığını sananların aslında seyyie amel yaptıklarıdır. Önce döndürülecekler sonra amelleri haber verilecek.

İnsanlar iyi bir şey yaptıklarını sanırken nasıl da küfrettiklerini öğrenecekler. Allah yolunda cihad ettiğini sanırken Allah’ın indirdiğini nasıl da görmezden geldiklerini onlara haber verecek. Allah’ın indirdiği ile amel etmeyip değişik gerekçelerle atalarını üzerinde buldukları çoğunluk sistemi içinde çareler arayanlara, çoban arayanlara, koyun arayanlara amel ettikleri bildirilecek.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا

Ey iman edenler “bizi güt” demeyin, “bize bak” deyin. (Bakara 104)

Bu ayet çoban olmayı da koyun olmayı da reddediyor. Vesenlerde ise çoban-koyun kültürü vardır. Çoban gütsün, koyunlar sandık müşahidi olsunlar, bayrak assınlar, çobanın sloganlarını tekrar etsinler, kendi başlarına hiçbir fikir üretmesinler, vesen içinde asla ve asla ikinci bir görüş olmasın. Sekülerlerin kutsadıkları, diğerlerinin de Allah yolunda cihad sandıkları bu ameller onlara haber verilecek. Tamamen zıt iki tarafın nasıl da aynı şekilde mücadele ettikleri onlara haber verilecek. Böylece Allah’ın indirdiğini nasıl görmezden geldikleri kendilerine haber verilmiş olacak.

 

إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Kesinlikle Allah başlara sahip olanları bilicidir.

 

Mensuh isim cümlesi

Haberi

İsmi

İnne

Mefûlün bih GS

Şibh-i
fiil

Mecrur

Cârr

Muzâfun ileyh

Muzâf

الصُّدُورِ

ذَاتِ

بِ

عَلِيمٌ

اللَّهَ

إِنَّ

 

إِنَّ: “Kesinlikle” demektir. Huruf-u müşebbehe bi-l fiildendir.

اللَّهَ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.

عَلِيمٌ: “Bilici” demektir. Mübalağalı ism-i fâildir. Bilmenin mübalağalı olduğunu gösterir. Mübalağasız olsaydı عَالِم (bilen) şeklinde ism-i fâil olurdu.

بِ: “-ı” demektir. Harf-i cerdir. عَلِيمٌ mübalağalı ism-i fâilinin mef’ûlü bu harf-i cerden sonra gelir.

ذَاتِ: “Sahibi” demektir. Dişil tekil mecrur çekimdir. Her zaman muzaf olarak kullanılır. Muzafun ileyhinin sahibi olmayı ifade eder. Arapçada beş isim (esma-i hamse) vardır. Bunların i’râblanması özeldir. Diğer isimlere benzemezler. ذَا da beş isimdendir. Bunlar أَب (baba), أَخ (kardeş), حَم (kayınpeder), فَم (ağız), ذُو (sahibi) kelimeleridir.

Bu kelimenin çekimi aşağıdaki şekildedir:

Çoğul

Çoğul

İkil

Tekil

 

أُولُو

ذَوُو

ذَوَا

ذُو

Eril

Merfu

أُولَاتُ

ذَوَاتُ

ذَوَاتَا

ذَاتُ

Dişil

أُولِي

ذَوِي

ذَوَيْ

ذَا

Eril

Mensub

أُولَاتِ

ذَوَاتِ

ذَوَاتَيْ

ذَاتَ

Dişil

أُولِي

ذَوِي

ذَوَيْ

ذِي

Eril

Mecrur

أُولَاتِ

ذَوَاتِ

ذَوَاتَيْ

ذَاتِ

Dişil

Kuran’da sahip (صَاحِب) kelimesi de vardır. Bu kelimenin anlamı Türkçedeki sahip kelimesinden farklıdır. صَاحِب eşlik eden demektir. Türkçedeki sahip daha çok ذُو ya benzer ama tam olarak o değildir. Türkçedeki sahip daha çok Arapçadaki malik anlamındadır.

ذُو zamire ve sıfata izafe edilmez. Yalnızca sıfat olmayan zahir isimlere izafe edilir. صَاحِب ise zamire de zahir isimlere de sıfata da izafe edilir.

ذُو sıradan bir sahip olma değildir. Bir etkileşim vardır. Sahip olan sahip olunanla etkileşim halindedir. Onu etkilemekte, yönetmekte, kontrol etmektedir.

الصُّدُورِ: “Başlar” demektir. Tekili صَدْر’ dır. صدر kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan mastar olarak bir mekândan başka bir mekânda geçici olarak kalmak üzere ayrılmak için hareket etmek manasındadır. Bu mastardan ayrılma hareketini başlatmada kullanılan araç veya başlangıç yeri veya zamanı yani başlangıç noktası manasında “baş” anlamında ism-i alet veya ism-i mekân veya ism-i zaman manasında isimdir. Her şeyin baş kısmına, ilk kısmına صَدْر denir. Sadr kelimesinde yapılan en yaygın hata göğüs anlamında kullanılmasıdır. Oysa Lisanu’l Arab’da daha en başta “الصَّدْر: أَعلى مقدَّم كل شيء وأَوَّله، حتى إِنهم ليقولون: صَدْر النهار والليل، وصَدْر الشتاء والصيف” “Sadr: Her şeyin ön tarafının en üstü ve başlangıcıdır. Hatta onlar derler ki: gündüzün ve gecenin başlangıcı ve kışın ve yazın başlangıcı” şeklinde tanım yapılmaktadır. جَوْف kelimesi “göğüs” anlamındadır. Türkçede de sadrazam (büyüklerin başı), sadaratü-l kelam (sözün başı), masdar (başlangıç) şeklinde doğru anlamda kullanılışı mevcuttur.

ذَاتِ الصُّدُورِ: “Başlara sahip olan” demektir. Başları etkileyen, onları kontrol edendir.

بِذَاتِ الصُّدُورِ: “Başlara sahip olanı” demektir.

عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ: “Başlara sahip olanı bilicidir” demektir.

إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ: “Kesinlikle Allah başlara sahip olanı bilicidir” demektir.

Burada ilginç bir durum vardır. ذَاتِ الصُّدُورِ “başlara sahip olan” mı “başların sahip oldukları” mı anlamındadır? Başlara sahip olan demektir. Burada başlar (الصُّدُورِ) çoğul, sahip (ذَاتِ) tekildir. Çok başa tek sahip olan mı vardır? Değildir. Burada dikkat edilmesi gereken ذَاتِ nin dişil tekil olduğudur. Dişil tekiller gayr-i akil varlıklar için çoğulu ifade eder.

أُولَاتِ الصُّدُورِ

أُولَاتِ çoğul

Başlar ve sahipleri az

ذَاتِ الصُّدُورِ

ذَاتِ tekil

Başlar ve sahipleri çok

Buna göre Allah’ın bildiği başlar ve sahipleri çok sayıdadır. Bu nedenle “Kesinlikle Allah başlara sahip olanları bilicidir” şeklinde Türkçeye çevirmek daha doğrudur.

Geçiş Şekli

Geçtiği ayetler

إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Ali İmran 119, Maide 7, Hud 5, Lokman 23

وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Ali İmran 154, Tegabun 4

إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Enfal 43, Fatır 38, Zümer 7, Şura 24, Mülk 13

وَهُوَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Hadid 6

Kuran’da bu cümle 12 yerde 4 farklı şekilde geçmektedir.

Bu ayetlerin hepsinde başlara sahip olanlar nelerdir de dişil tekil gelerek çok sayıda başı ve bu başlara çok sayıda sahip olanı ifade etmektedir? Düşünceler, fikirler, akıldan geçenlerdir. Bu nedenle ذَاتِ şeklinde dişil tekil gelmiştir.

Allah başları kontrol eden düşünceleri, fikirleri, beyinlerdeki tüm elektriksel aktiviteleri bilmektedir. Nasıl bilmektedir? Kuran’da 12 ayrı geçişin hepsinde عَلِيمٌ şeklinde nekre gelmiştir. إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيمُ بِذَاتِ الصُّدُورِ şeklinde marife de gelebilirdi. Nekre gelmesinin sebebi bizim Allah’ın nasıl bildiğini anlayamayacak, tespit edemeyecek olmamızdandır.

Allah herkesin düşüncelerini bizim anlayamayacağımız bir şekilde bilmektedir. Allah’a düşünerek bile dua edebilirsiniz. O sizin ne düşündüğünüzü bilir. Atalarını üzerinde bulduklarına uyanların düşüncelerini bilir. Allah’ın indirdiğine uymayıp atalarını üzerinde buldukları çoğunluk demokrasisini benimseyenlerin ürettiği gerekçeleri de bilir. Çoğunluk demokrasisine sadece kendilerini siyasi olarak tanımlayanlar değil, tüm dünya uymaktadır. Sıradan insanlar da kendilerini anlı şanlı ilim adamı olarak tanımlayanlar da sekülerler de inançlılar da çoğunluk demokrasisini kutsallaştırmışlardır. Öyle bir dönemdeyiz ki kutsallaştırılan çoğunluk demokrasisine şehitler bile üretmişizdir. Günümüzün en önemli sorunu budur. Herhangi bir şahıs için bunları yazmıyorum. Kimse üstüne alınmasın, birkaç kişi hariç herkes üstüne alınsın. Cahiliye döneminin özelliğidir. Kutsallaştırılan kimseler ve değerler vardır. Onlara kimse dokunamaz. Günümüz putuna da kimse dokunamıyor. Alınları secdeden kalkmayan insanlar bile bu kutsala ibadet etmektedirler (onun için çalışmaktadırlar). 4-5 yılda bir o kutsalın kutsal sandığına gidip mührü basmaktadırlar. Kuran ne derse desin, kimse vazgeçmemektedir. Allah’ın indirdiğine kimse uymamakta, Allah’ın indirdiğini görmezden gelmektedirler. Bu böyle devam ederse maalesef Allah’ın büyük gazabı gelecektir.

فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنْذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ

Eğer ilgilenmezlerse “sizi Âd ve Semud’un yıldırımının misli bir yıldırımla uyarıyorum” de. (Fussilet 13)

Allah’ın gazabı yıldırımla gelecektir. İnsanlar atalarını üzerinde buldukları bu batıl çoğunluk demokrasisinde çabalamaya (cihad etmeye), Allah yolunda çabalamamaya (cihad etmemeye) devam ettikçe bu yıldırım gelecektir. İsteyen Akad İmparatorluğunun (Ad kavminin) nasıl yıldırımla yok edildiğini incelesin de görsün başımıza gelecekleri.

 

 

Teşvikiye, Yalova

03 Ağustos 2024

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Tüm Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 37 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 56 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 56 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 76 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 97 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 114 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 95 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 123 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 119 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 139 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 175 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 189 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 179 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 264 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 321 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 245 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 283 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 244 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 221 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 261 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 205 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 312 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 286 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 271 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 302 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 311 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 381 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 376 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 405 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 342 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 413 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 366 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 368 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 394 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 466 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 341 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 362 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 365 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 414 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 357 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 349 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 338 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1219
Rum Suresi Tefsiri 37. Ayet
17.06.2023 334 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1218
Rum Suresi Tefsiri 36. Ayet
3.06.2023 378 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1217
Rum Suresi Tefsiri 35. Ayet
27.05.2023 374 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1216
Rum Suresi Tefsiri 33-34. Ayetler
20.05.2023 393 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1215
Rum Suresi Tefsiri 31-32. Ayetler
13.05.2023 392 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1214
Rum Suresi Tefsiri 30. Ayet
6.05.2023 492 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1213
Rum Suresi Tefsiri 29. Ayet
29.04.2023 382 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1212
Rum Suresi Tefsiri 28. Ayet
15.04.2023 423 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1211
Rum Suresi Tefsiri 27. Ayet
8.04.2023 434 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1210
Rum Suresi Tefsiri 26. Ayet
1.04.2023 403 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1209
Rum Suresi Tefsiri 25. Ayet
25.03.2023 421 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1208
Rum Suresi Tefsiri 24. Ayet
18.03.2023 554 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1207
Rum Suresi Tefsiri 23. Ayet
11.03.2023 416 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023 550 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1205
Rum Suresi Tefsiri 21. Ayet
25.02.2023 801 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1204
Rum Suresi Tefsiri 20. Ayet
18.02.2023 626 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1203
Rum Suresi Tefsiri 19. Ayet
11.02.2023 403 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1202
Rum Suresi Tefsiri 17-18. Ayetler
4.02.2023 569 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1201
Rum Suresi Tefsiri 14-16. Ayetler
28.01.2023 429 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1200
Rum Suresi Tefsiri 12-13. Ayetler
21.01.2023 391 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1199
Rum Suresi Tefsiri 11. Ayet
14.01.2023 402 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1198
Rum Suresi Tefsiri 10. Ayet
7.01.2023 444 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1197
Rum Suresi Tefsiri 9. Ayet
31.12.2022 911 Okunma
2 Yorum 01.01.2023 00:23
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1196
Rum Suresi Tefsiri 8. Ayet
17.12.2022 428 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1195
Rum Suresi Tefsiri 6-7. Ayetler
10.12.2022 518 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1194
Rum Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
3.12.2022 497 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1193
Ankebut Suresi Tefsiri 69. Ayet
26.11.2022 459 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1192
Ankebut Suresi Tefsiri 68. Ayet
19.11.2022 514 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1191
Ankebut Suresi Tefsiri 67. Ayet
12.11.2022 503 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1190
Ankebut Suresi Tefsiri 65-66. Ayetler
5.11.2022 453 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1189
Ankebut Suresi Tefsiri 64. Ayet
29.10.2022 483 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1188
Ankebut Suresi Tefsiri 63. Ayet
22.10.2022 497 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1187
Ankebut Suresi Tefsiri 62. Ayet
15.10.2022 514 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1186
Ankebut Suresi Tefsiri 61. Ayet
8.10.2022 517 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1185
Ankebut Suresi Tefsiri 60. Ayet
1.10.2022 510 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1184
Ankebut Suresi Tefsiri 58-59. Ayetler
24.09.2022 518 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1183
Ankebut Suresi Tefsiri 57. Ayet
17.09.2022 1080 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1182
Ankebut Suresi Tefsiri 56. Ayet
10.09.2022 1165 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 1884 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 1982 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2411 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1178
Ankebut Suresi Tefsiri 51. Ayet
13.08.2022 1600 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 2044 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2519 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 2214 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2678 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 2931 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 7822 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2355 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2444 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2271 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 2824 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2284 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2533 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2723 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 3207 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 11915 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 2927 Okunma


© 2024 - Akevler