Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1304
Cin Suresi Tefsiri 13. Ayet
15.11.2025
1070 Okunma, 0 Yorum

CİN SÛRESİ - 12. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا (13)

Ve kesinlikle hüdâyı işitince ona iman etmemiz … Kim rabbine iman ederse ne eksiltmeden ne de bulaşmadan korkar. (13)

 

وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ

Ve kesinlikle hüdâyı işitince ona iman etmemiz …

 

Ma'tûf

Atıf
harfi

Haberi
Fiil cümlesi

İsmi

Enne

Mefûlün bih GS

Fâil

Fiil

Mefûlun fih

Mecrur

Cârr

Muzâfun ileyh
Fiil cümlesi

Muzâf

Mefûlun bih

Fâil

Fiil

هُ

بِ

نَا

آمَنَّا

الْهُدَى

نَا

سَمِعْنَا

لَمَّا

نَا

أَنَّ

وَ

 

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Önceki ayetteki أَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًا mastarına أَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ mastarını atfetmektedir.

أَنَّا: “Kesinlikle biz” demektir. Aslı أَنَّنَا dır. Huruf-u müşebbehe bi-l fiilden olan أَنَّ ile “biz” anlamındaki zamir birleşince أَنَّنَا olmuş ve sonra okuma kolaylığından dolayı أَنَّا şeklinde kısaltılmıştır.

أَنَّ + نَا أَنَّنَا أَنَّا

أَنَّ harfi إِنَّ gibi te’kîd bildirir. Farkı أَنَّ nin mastar olmasıdır.

لَمَّا: “-ınca” demektir. Geçmiş zaman zarfıdır. لَمَّا dört şekilde kullanılır:

  1. Zarf olur: Kendisinden sonra mazi fiil gelir ve geçmiş zaman zarfıdır. Fiilin gerçekleştiği zamanı ifade eder yani mef’ûlün fihtir.
  2. Şart edatı olur: Şart cümlesi mazi fiil cümlesidir. Cevap cümlesi diğer şart edatlarında olduğu gibidir. Ancak cevap cümlesinin başında cevap edatı olarak yalnızca fâ-u cevabiyye değil, müfacee edatı olan إِذَا da olabilir veya kâne cümlesidir. Geçmiş zamanda şartı ifade eder.
  3. Nefy (olumsuzluk) edatı olur: Bir muzâri fiili cezm eder, anlamını mâziye çevirir. Yakın geçmiş zamanda olumsuzluğu ifade eder. Ancak burada farklı olan durum hükmün her an gerçekleşebilecek olması ama sözün söylendiği ana kadar gerçekleşmemiş olmasıdır. Bu nedenle Türkçeye çevrilirken “henüz olmadı” şeklinde çevrilir.
  4. İstisna edatı olur: إِنْ olumsuzluk edatıyla başlayan cümlede istisna edatı olarak gelir.

Burada geçmiş zaman zarfıdır. Kendisinden sonra mazi fiil cümlesi gelmiştir.

سَمِعْنَا: “İşittik” demektir. سمع kökünden dördüncü bâbdan birinci çoğul şahıs mazi malum fiildir.

الْهُدَى: “Rehberlik, doğru yol, hüdâ” demektir. هدي kökünden ikinci bâbdan فُعَلًا kalıbından mastar ve ism-i mef’ûl manasında câmid isimdir. Birisini bir hedefe yöneltip o hedefe varması için rehberlik etmektir. Bir mesele veya konu hakkında hüküm vermede, birden fazla muhtemel seçenek arasından hem fiili hem de düşünsel olarak doğru veya en doğru yolu yahut yöntemi gösterip açıklamaktır. هدي bir hedefe yönelip bir sonuç elde etmektir.

سَمِعْنَا الْهُدَى: “Hüdâyı işittik” demektir.

لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى: “Hüdâyı işittiğimizde” demektir.

آمَنَّا: “İman ettik, güvendik” demektir. ءمن kökünden if’âl bâbından birinci çoğul şahıs mazi malum fiildir.

بِ: “-e” demektir. Harf-i cerdir. İman fiilinden sonra bu harf-i cer gelir ve bu harf-i cerden sonrasında gelen kelime kendisine güvenilendir.

هِ: “O” demektir. Üçüncü şahıs eril tekil mecrur muttasıl zamirdir. الْهُدَى ya racidir.

بِهِ: “Ona” demektir.

لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ: “Hüdâyı işitince ona iman ettik” demektir.

أَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ: “Kesinlikle hüdâyı işitince ona iman etmemiz” demektir. Bu görevli cinler kuran dinlemişler ve onun hüdâ olduğunu da anlamış ve hemen iman etmişlerdir.

ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ

O kitap, içinde hiçbir bulanıklık yoktur, muttakiler için bir hüdâdır. (Bakara 2)

Bu ayet Kuran’ın hemen başındaki ayetlerdendir. Kuran’ın bir hüdâ olduğunu, bir rehber olduğunu ifade etmiştir. Buradan Kuran’ın herkes için değil muttakiler için hüdâ olduğunu anlıyoruz. Kuran’ı rehber edinene Kuran hüdâdır.

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَى وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ (53) هُدًى وَذِكْرَى لِأُولِي الْأَلْبَابِ (54)

Musa’ya hüdâyı verdik ve İsrail Oğullarını akıl sahipleri için bir hüdâ ve zikrâ olan kitaba varis kıldık. (Mümin 53-54)

Burada Musa’ya hüdâ verilmiştir. Hüdânın kaynağının da İsrail Oğullarına verilen kitap olduğu ifade edilmiştir.

أُولَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

Onlar hüdâya karşılık dalaleti satın alıp da ticaretleri boşa giden ve ihtida edenler olmayanlardır. (Bakara 16)

Hüdânın zıttı olarak dalalet bu ayette ifade edilmiştir.

إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى

Kesinlikle Allah’ın hüdâsı, o hüdâdır. (Bakara 120, Enam 71)

قُلْ إِنَّ الْهُدَى هُدَى اللَّهِ

“Kesinlikle hüdâ, Allah’ın hüdâsıdır” de. (Ali İmran 73)

Burada hüdâ الْهُدَى şeklinde harf-i tarifle gelmiştir. Burada hem cins hem de istiğrak olarak kabul edersek tüm hüdâlar, tüm doğru hedefe rehberlik edenler Allah’ındır.

أَيُشْرِكُونَ مَا لَا يَخْلُقُ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ (191) وَلَا يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ (192) وَإِنْ تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لَا يَتَّبِعُوكُمْ سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ أَدَعَوْتُمُوهُمْ أَمْ أَنْتُمْ صَامِتُونَ (193)

Bir şey yaratmayıp da kendileri yaratılıp da ne onlara yardım etmeye güçleri yetecek ne de kendilerine yardım edecek olanları ortak mı ediyorlar? Eğer onları hüdâya çağırırsanız size uymazlar. Onları çağırmanız da sizin susanlar olmanız da sizin için eşittir. (Araf 191-193)

Müşriklerin hüdâya çağrıldıklarında uymayacakları ve çağırsak da çağırmasak da bize eşit olacağı ifade edilmiştir. Onlarda hiçbir şey değişmeyecektir. Birilerini şerik yapacaklar ve onlar da Allah’ın kurallarına aykırı kuralları koymaya devam edeceklerdir. Biz onlara bu şirk sistemi içinde devam etmeyin, Allah’ın düzenine gelin dediğimizde işe yaramayacaktır. Bu mücerrebdir.

وَإِنْ تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لَا يَسْمَعُوا وَتَرَاهُمْ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ

Onları hüdâya çağırırsanız işitmezler ve onları görmeyerek sana bakar halde görürsün. (Araf 198)

Hüdâya çağırın durun. Allah’ın kitabı rehberdir deyin, çözümler ondadır deyin durun. Onlar sizi duyarlar ama dinlemezler. Size boş boş bakarlar. Şu adam sussa ve gitse de algılar yaratıp kitleleri etkileyip de çoğunluğu ve gücü ele geçirme çalışmalarımızla ilgilensek derler. Sizin yüzünüze bakarlarken akıllarından başka şeyler geçtiği için aslında sizi görmüyorlar ve duymuyorlardır.

وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَى إِلَّا أَنْ قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا

Onlara hüdâ geldiği zaman insanların iman etmesine engel olan yalnızca “Allah elçi bir beşer mi gönderdi” demeleridir. (İsra 94)

Burada hakiki değil izafi kasr vardır. Mecazi ya da gayri hakiki kasr da denir. Bu tür kasrda maksurun aleyhe kendi dışındaki varlıklara değil de sadece tek bir şeye nispetle herhangi bir vasfın tahsis edilmesi durumu vardır. Burada da ölümlü elçi ölümsüzlere nispet edilmiştir. Ölümsüz dururken neden ölümlü biri elçi oldu demişlerdir. Onların hüdâ geldiğinde iman etmemelerinin nedeni sıradan ölümlü bir insanın değil, melekler gibi beşer olmayan birisinin hüdâyı getirmesi gerektiğini düşünmeleridir. Hüdânın kendisiyle değil getireniyle ilgilenmektedirler. Günümüzde de siz Allah’ın düzenini anlatın durun, sizin siyasi bir gücünüz yoksa, istediğinize oy verdirecek cemaatiniz yoksa, paranız da yoksa anlattıklarınızın bir önemi yoktur.

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا (54) وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَى وَيَسْتَغْفِرُوا رَبَّهُمْ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ قُبُلًا (55)

Yemin olsun, bu Kuran’da insanlar için her örnekten sarf ettik ve insan türü cedel olarak her şeyin çoğudur. Onlara hüdâ geldiği zaman insanların iman etmelerine ve rablerinden bağışlanma istemelerine engel olan yalnızca onlara öncekilerin sünnetinin gelmesi veya onlara önlerinde azabın gelmesidir. (Kehf 54-55)

Burada da hakiki değil izafi kasr vardır. Öncekilerin sünneti her örneğin verildiği Kuran’daki Allah’ın sünnetine nispet edilmiştir. Allah’ın sünneti Allah’ın yöntemleridir. Hangi işi yaparsak yapalım Allah’ın hüdâ olan kitabında anlattıkları uygulama yöntemleridir, araçlardır. Öncekilerin sünneti ise insanların hüdâya uymama nedenidir. Allah’ın istemediği yöntemlerdir, araçlardır. Çoğunluk demokrasisini uygulama yöntemleri Allah’ın istemediği öncekilerin sünnetidir, çoğunluk demokrasisi de öncekilerin yoludur. Gücü ele geçirme yöntemidir. Kuran hüdâdır. Allah yolunda cihad ettiklerini iddia ederek bu yolda ömrünü harcayanlar sadece öncekilerin sünnetine uymakta ve bu nedenle hüdâdan uzak durmaktadırlar. Kendilerinden öncekiler bu yöntemi uygulamışlar, iktidara bu yolla gelmişler ama Allah’ın sünneti olmayan öncekilerin sünneti olan bu yöntemle geldikleri için sonuç sadece hüsran olmuştur. Hüdâ olan Kuran’da bu yöntemler reddedilmesine rağmen hala 4-5 senede bir, bu vesen diğerlerinden iyidir diye gidip ona destek olmak hüdâya iman mıdır? Bir vesenin içinde çalışıp da bunun cihad olduğunu iddia etmek hüdâya iman mıdır?

Cinler hüdâyı işitmişler ve hemen ona iman etmişlerdir. Kendilerinin cihad ettiğini, iman ettiğini iddia edip de Kuran’da reddedilen çoğunluğun peşinde koşanların, vesenlere açık veya gizli destek olanların hüdâya iman etmedikleri gayet açıktır. Kötünün iyisini destekleyelim, biz bunu amaç edinmedik, araç edindik diyerek ortaya sürülen bahaneler geçersizdir. Çünkü Allah bizden başarı istememekte sadece kendi sünnetine uymamızı emretmektedir. Kendi yolunda olmamızı istemektedir. Tağut’un yöntemleri, yolu içinde başarılar elde ederek Allah’ın istediği sistem asla ve asla gelmeyecektir. Sonuç sadece hüsran olacaktır. Bu da mücerrebdir.

Görevli cinler gerçekten mümindirler. Kuran dinler dinlemez onu hüdâ olarak kabul etmişlerdir yani rehber edinmişlerdir ve iman etmişlerdir.

 

فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا

Kim rabbine iman ederse ne eksiltmeden ne de bulaşmadan korkar.

 

Cevap cümlesi
İsim cümlesi

Şart cümlesi
İsim cümlesi

Fâ-u
isti’nâfiye

Haber
Fiil cümlesi

Mübteda

Fâ-u
ceva-biyye

Haber
Fiil cümlesi

Mübteda
Şart
edatı

Mefûlun bih

Fâil

Fiil

Olum-suzluk
edatı

Mefûlün bih GS

Fâil

Fiil

Ma'tûf

Atıf
harfi

Ma'tûfun
aleyh

Mecrur

Cârr

Müek

kid

Müek

ked

Muzâfun
ileyh

Muzâf

رَهَقًا

لَا

وَ

بَخْسًا

هُوَ

يَخَافُ

لَا

هُوَ

فَ

هُ

رَبِّ

بِ

هُوَ

يُؤْمِنْ

مَنْ

فَ

 

فَ: İsti’nafiyye edatıdır. Buna Fâ-u isti’nâfiye (الْفَاءُ الاِسْتِئْنَافِيَّةُ) denir. Cümle başında bulunur. Birbirine atfedilmiş iki mazi fiil cümlesinden sonra gelmiştir. Sonrasında da emir cümlesi vardır. Haber cümlesini inşa cümlesi takip etmiştir. Kendisinden önce inşa cümlesi (emir, nehiy, istifhâm), sonrasında haber cümlesi olursa veya öncesinde haber cümlesi sonrasında inşa cümlesi olursa bu durumlarda atıf harfi olamayan bu harf isti’nâfiye edatı olur. Burada haber cümlesini inşa cümlesi takip etmiştir. Kendisinden sonraki cümle yeni cümle olacağından bu edata isti’nâfiye (başlangıç) edatı denir. İsim cümlesi fiil cümlesine (tersi de geçerli) anlamsal yakınlık olursa atfolunabilir. Anlamsal yakınlık yoksa aradaki fâ isti’nâfiye edatıdır. Fiil cümleleri arasında zaman yönünden uyum olmasına rağmen manasal olarak takip ve tertip ifade etmiyorsa bu durumda da isti’nâfiye edatıdır.

Arkasından öncesindeki cümle ile i’râb yönünden ilişkisi olmayan yeni bir cümle başlatır. İ’râbsal ilişki olmamasına rağmen öncesindeki cümle ile sonrasındaki cümle arasında anlamsal irtibat vardır.

Bu irtibata göre fâ-u isti’nâfiye şu şekilde sınıflandırılır:

  1. Fâ-u ta’liliyye (الفَاءُ التَّعْلِيلِيَّةُ): Öncesi ile sonrasında sebep sonuç ilişkisi vardır. Öncesi sonrasının sebebidir. Türkçeye çevrilirken “bundan dolayı”, “bu sebeple” şeklinde çevrilmelidir.
  2. Fâ-u tafsiliyye (الفَاءُ التَّفْصِيِلِيَّةُ أَوِ التَّفْسِيرِيَّةُ): Öncesindeki cümle kapalı, tam olarak anlaşılmayan bir cümledir (Mücmel bir ifade). Sonrasındaki cümle ise mücmeli açıklayan, kapalılığı gideren bir cümledir (Mufassal bir ifade).
  3. Netice Fâsı (فَاءُ النَّتِيجَةِ): Önceki cümle/cümleler açıklanmış cümle/cümlelerdir. Sonraki cümle ise bu açıklanmış cümle/cümlelerin sonucunu gösteren, bir nevi özetleyen cümledir. Fâ-u tafsiliyyenin tersidir. “Sonuç olarak”, “neticede” şeklinde Türkçeye çevrilir.
  4. İrtibat Fâsı (فَاءُ الْاِرْتِبَاطِ): Öncesindeki cümle ile sonrasındaki cümle arasında zamansal ya da sebepsel ilişki yoktur ama aralarında bağlantı vardır. Cümleler arasındaki fâ tertip ve takip için değil, sebep için değil, tafsil için değil, neticelendirme için değilse ve cümleler arasında konu bağlantısı olduğu zaman gelen fâ irtibât fâsıdır.

Buradaki fâ irtibat fâsıdır.

مَنْ: “Her kim” demektir. Şart edatıdır. Akıllı varlıklar için kullanılır. Kendisinden sonra şart cümlesi gelir ve sonrasında cevap cümlesi gelir. Kendisinden sonra muzari fiil gelirse onu cezm eder. Mazi fiil gelirse mazi fiiller mebni olduğu için değişmez. Burada kendisinden sonra gelen muzari fiil olan يُؤْمِنْ cezm olmuş bir muzari fiildir.

يُؤْمِنْ: “İman eder, güvenir” demektir. ءمن kökünden if’âl bâbından üçüncü şahıs eril tekil meczum muzari malum fiildir. مَنْ ile cezm olmuştur.

بِ: “-e” demektir. Harf-i cerdir. İman fiilinden sonra bu harf-i cer gelir ve bu harf-i cerden sonrasında gelen kelime kendisine güvenilendir.

رَبِّ: “Rab, efendi, yetiştirici, terbiyeci” demektir. ربب kökünden gelmiştir. Alemlerin rabbi olan Allah’tır.

هِ: “O” demektir. Eril tekil mecrur muttasıl zamirdir. مَنْ (her kim) e racidir.

رَبِّهِ: “Onun rabbi” demektir.

يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ: “Rabbine iman eder, rabbine güvenir” demektir.

مَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ: “Kim rabbine iman ederse” demektir. Şart cümlesidir.

فَ: Cevap fâ’sıdır (fâ-u cevabiyye). Şart cümlesinden sonra cevap cümlesinin başına gelir. Bazı durumlarda cevap cümlesinden önce fâ (فَ) gelir, bazı durumlarda gelmez. Bu fâ’ya fâ-u cevabiyye denir.

لَا: “Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

يَخَافُ: “Korkar” demektir. خوف kökünden dördüncü bâbdan üçüncü şahıs eril tekil merfu muzari malum fiildir. Zarar verici, eziyet edici veya hoş olmayan bir şeyin kendisine isabet edeceğini hissetmek manasındadır. İki mastarı vardır. Birisi خَوْفًا, diğeri خِيفَةً dir. خَوْفًا korkmak anlamında mastardır. Kur’an’da korku manasına yakın başka kökler de vardır. Bunlar; وجل, رعب, فزز, فزع, شفق, روع ve خشي kökleridir.

KÖK

ANLAM

وجل

Tam olarak anlayamamak, zihnen tatmin olamadığı için tasalanmak

رعب

Panik demektir. Ani olarak gelen ve kişinin mantıklı düşünmesini engelleyen korku halidir. Kuran’da 3 şekilde gelir: ru’bun ilkası, kazfı ve ru’bla dolma. Paniğin geliş hızının en az olanı ilka sonra kazf sonra da meli yani dolmasıdır.

فزز

Korkuyla uzaklaşmak demektir. ف ayrılığı, ز ise titreşim ve gerilimi ifade eder. Kur’an’da İstif’al babında tadiye etkisiyle ‘tedirgin etmek’ manasında gelmiştir.

فزع

Gerçekleşen bir olay sonucunda oluşan korkudur. (Tedirginlik)

شفق

Gerçekleşme ihtimali olan bir olay sonucunda oluşan korkudur. (Kaygı)

روع

Korkunun bedensel tezahürüdür. Dışarıdan bakılınca kişinin korku hissinde olduğu anlaşılmaktadır.

خشي

Çekinme demektir.

خِيفَةً de “korkmak” anlamında mastardır. فِعْلَةً kalıbından mastar-ı bina-i nev’idir. Bu durumda “genel korku” anlamı yerine “bir çeşit korku” anlamı ortaya çıkmaktadır.

لَا يَخَافُ: “Korkmaz” demektir.

بَخْسًا: “Eksiltme, eksiltilme” demektir. بخس kökünden üçüncü bâbdan mastardır. Birisinin başka birisinin hakkını, bir şeyin değerini gerçekte olduğundan daha düşük biçimde takdir ederek eksiltmesi demektir.

وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ

İnsanlara şeylerini eksiltmeyin. (Araf 85)

مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيْهِمْ أَعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا لَا يُبْخَسُونَ (15) أُولَئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ إِلَّا النَّارُ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا فِيهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (16)

Her kim dünya hayatını ve onun ziynetini irade ederse onlara onun (dünya hayatının) içinde amellerini öderiz ve onlar orada (dünya hayatında) eksiltilmezler. Onlar, onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur ve ürettikleri orada (ahirette) boşa gitmiştir ve batıldır amel ediyor oldukları. (Hud 15-16)

بخس da eksiklik iken eksikliği en yaygın olarak ifade eden kök نقص köküdür. Türkçeye de noksan olarak girmiş bir köktür. نقص kökündeki eksiklik olması gereken veya olmaması gereken eksiklik olabilirken بخس deki eksiklik istenmeyen, olmaması gereken bir eksikliktir.

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

Kesinlikle sizi korku ve açlık ve mallar ve canlar ve semerelerden eksiltme ile deneyeceğiz ve sabredenleri müjdele. (Bakara 155)

Bu ayetteki eksiklik olması gereken bir eksikliktir. Allah’ın sabredenleri ortaya çıkarma amacıyla denemek için gerçekleştirdiği bir eksikliktir.

وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ

Ölçeği ve mizanı eksiltmeyin. (Hud 84)

Bu ayetteki eksiklik olmaması gereken bir eksikliktir.

نقص ve بخس kökleri dışında bir de olması gereken eksiltmeyi ifade eden kökler زكو ve طهر kökleridir. İkisi de kirlerden arınmadır. İkisi de hem somut hem de soyut kirlerden arınmadır. Arada fark vardır. طهر görünür kirlerden ve açıkça görünen kötülüklerden arınmadır. زكو ise görünmeyen kirlerden ve açıkça görünmeyen kötülüklerden arınmadır. Bu kökten gelen zekât bu nedenle açıkça görünmeyen mala karışmış kirlerden arınmayı ifade eden bir kelimedir.

بَخْس daki eksiltme de maddi veya manevi olabilir. Maldaki eksiltme olabileceği gibi insandaki iyi özelliklerdeki eksiltme de olabilir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir.

لَا: “Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

وَلَا: “Ne de” demektir. Kuran Arapçasında “ne … ne de …” anlamına gelen cümle yapmak için önce bir olumsuzluk edatı kullanılır ve “ne … ne de …” kelime grubunda “…” ların yerine gelen iki kelime وَلَا ile bağlanır.

رَهَقًا: “Üstüne gelip yaklaşmak ve sarıp kaplamak, bulaşmak” demektir. رهق kökünden dördüncü bâbdan mastardır.

لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

İyi davrananlar için iyilik ve artış vardır ve yüzlerini ne siyah toz ne de zillet kaplar. Onlar cennet arkadaşlarıdır, onlar orada kalıcılardır. (Yunus 26)

وَالَّذِينَ كَسَبُوا السَّيِّئَاتِ جَزَاءُ سَيِّئَةٍ بِمِثْلِهَا وَتَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ

Kötülükleri kazananlar, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları zillet kaplamıştır. (Yunus 27)

Bu ayetlerde iyiler için siyah tozun ve zilletin yüzü kaplamaması ve kötülük yapanlar için zilletin kaplaması durumu vardır. Bulaşma ve kaplama ifade edilmektedir.

وَأَمَّا الْغُلَامُ فَكَانَ أَبَوَاهُ مُؤْمِنَيْنِ فَخَشِينَا أَنْ يُرْهِقَهُمَا طُغْيَانًا وَكُفْرًا

Ergene gelince anne-babası iki mümindir de ikisine taşkınlık ve küfrü bulaştırmasından çekindik. (Kehf 80)

Musa ile beraber gezen ledünden ilmi olan kimse karşılaştıkları ergeni öldürüyor. Daha sonra ergeni öldürme gerekçesini bu ayette açıklıyor.

أَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْإِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا

İnsanlardan adamların cinlerden adamlara sığınıp da onları bulaşıklık olarak artırıyor olmaları … (Cin 6)

Bu surenin 6. ayetindeki bulaşıklık cinlerin insanlara olan bulaşıklığıdır.

لَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا: “Ne eksiltmeden ne de bulaşmadan korkar” demektir.

مَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا: “Kim rabbine iman ederse ne eksiltmeden ne de bulaşmadan korkar” demektir.

Burada rabbine iman eden kimsenin istenmeyen iki durumdan korkmayacağını cinler ifade etmişlerdir. Birisi بَخْسًا (eksiltme) diğeri رَهَقًا (bulaşma)dır. Burada ikisi de maddi değil manevidir.

Eksiltme (بَخْسًا) iyiliklerin, iyi özelliklerin azalmasıdır. Burada mallardaki azalma değildir. İman eden kimselerin mallardaki eksiltmeyle imtihan edilmeleri نقص köküyle Kuran’da ifade edilmiştir. Bu nedenle buradaki eksiltme insanın iyi vasıflarının eksilmemesidir. Rabbine iman eden kimse umumi ism-i mevsulle gelmiştir ve iyi özellikleri eksilmez demektir. İyi insandır. Sevapları da eksiltilmez.

Bulaşma (رَهَقًا) ise 6. Ayette de geçtiği gibi cinlerin insanlara bulaşmasıdır. İman eden kimse cinlerin bulaşmasından korkmaz demektir. Gerçekten iman eden kimse cinlerin kontrolü altına girmez demektir. Cinler ona bulaşamaz.

بَخْسًا (eksiltme) ve رَهَقًا (bulaşma) rabbine iman eden kimse için korkulacak durumlar değildir.

 

 

Teşvikiye, Yalova

15 Kasım 2025

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Tüm Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1304
Cin Suresi Tefsiri 13. Ayet
15.11.2025 1070 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1303
Cin Suresi Tefsiri 12. Ayet
8.11.2025 1401 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1302
Cin Suresi Tefsiri 11. Ayet
1.11.2025 1384 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1301
Cin Suresi Tefsiri 10. Ayet
25.10.2025 1385 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1300
Cin Suresi Tefsiri 9. Ayet
18.10.2025 1418 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1299
Cin Suresi Tefsiri 8. Ayet
4.10.2025 1320 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1298
Cin Suresi Tefsiri 7. Ayet
27.09.2025 1330 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1297
Cin Suresi Tefsiri 6. Ayet
20.09.2025 1385 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1296
Cin Suresi Tefsiri 5. Ayet
13.09.2025 1279 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1295
Cin Suresi Tefsiri 4. Ayet
6.09.2025 1402 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1294
Cin Suresi Tefsiri 3. Ayet
30.08.2025 974 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1293
Cin Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
23.08.2025 828 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1292
Secde Suresi Tefsiri 30. Ayet
9.08.2025 849 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1291
Secde Suresi Tefsiri 28-29. Ayetler
2.08.2025 742 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1290
Secde Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.07.2025 477 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1289
Secde Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.07.2025 435 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1288
Secde Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.07.2025 372 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1287
Secde Suresi Tefsiri 24. Ayet
28.06.2025 406 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1286
Secde Suresi Tefsiri 23. Ayet
14.06.2025 587 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1285
Secde Suresi Tefsiri 22. Ayet
31.05.2025 495 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1284
Secde Suresi Tefsiri 21. Ayet
24.05.2025 455 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1283
Secde Suresi Tefsiri 20. Ayet
10.05.2025 627 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1282
Secde Suresi Tefsiri 19. Ayet
3.05.2025 537 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1281
Secde Suresi Tefsiri 18. Ayet
26.04.2025 654 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1280
Secde Suresi Tefsiri 17. Ayet
19.04.2025 591 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1279
Secde Suresi Tefsiri 16. Ayet
12.04.2025 575 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1278
Secde Suresi Tefsiri 15. Ayet
5.04.2025 594 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1277
Secde Suresi Tefsiri 14. Ayet
22.03.2025 573 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1276
Secde Suresi Tefsiri 13. Ayet
8.03.2025 713 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1275
Secde Suresi Tefsiri 12. Ayet
1.03.2025 629 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1274
Secde Suresi Tefsiri 11. Ayet
22.02.2025 665 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1273
Secde Suresi Tefsiri 10. Ayet
8.02.2025 719 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1272
Secde Suresi Tefsiri 6-9. Ayetler
1.02.2025 997 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1271
Secde Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.01.2025 1568 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1270
Secde Suresi Tefsiri 4. Ayet
28.12.2024 999 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 718 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 782 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 772 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 866 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 802 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 868 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 806 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 997 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 911 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 932 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 903 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 860 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 878 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 843 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 912 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 885 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 923 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 851 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 981 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 917 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 875 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 1003 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 1047 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 900 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 985 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 845 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 860 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 869 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 822 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 1050 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 886 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 856 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 937 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 863 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 963 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 1148 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 1060 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 855 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 1051 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 915 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 884 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 913 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 1103 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 881 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 903 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 905 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 984 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 849 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 867 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 785 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1219
Rum Suresi Tefsiri 37. Ayet
17.06.2023 827 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1218
Rum Suresi Tefsiri 36. Ayet
3.06.2023 867 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1217
Rum Suresi Tefsiri 35. Ayet
27.05.2023 978 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1216
Rum Suresi Tefsiri 33-34. Ayetler
20.05.2023 852 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1215
Rum Suresi Tefsiri 31-32. Ayetler
13.05.2023 878 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1214
Rum Suresi Tefsiri 30. Ayet
6.05.2023 1029 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1213
Rum Suresi Tefsiri 29. Ayet
29.04.2023 792 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1212
Rum Suresi Tefsiri 28. Ayet
15.04.2023 884 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1211
Rum Suresi Tefsiri 27. Ayet
8.04.2023 973 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1210
Rum Suresi Tefsiri 26. Ayet
1.04.2023 856 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1209
Rum Suresi Tefsiri 25. Ayet
25.03.2023 803 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1208
Rum Suresi Tefsiri 24. Ayet
18.03.2023 1208 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1207
Rum Suresi Tefsiri 23. Ayet
11.03.2023 914 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1206
Rum Suresi Tefsiri 22. Ayet
4.03.2023 1017 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1205
Rum Suresi Tefsiri 21. Ayet
25.02.2023 1496 Okunma


© 2025 - Akevler